| Konu: | 2022 ve 2021 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporları Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Oluşan Karma Komisyon Raporları münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 16.03.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Denetçiliği Kurumunun (KDK) 2021 ve 2022 Yılı Raporlarına ilişkin düşüncelerimi arz etmek için İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Adıyaman, Şanlıurfa ve Malatya'da yaşanan sel afetinde yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Yüce Mevla'dan rahmet; ailelerine, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Depremi bir tarafa bırakın, sadece şu sel afeti dahi iktidarın ne kadar tükendiğini görmemize yeter. Canlarımız gözümüzün önünde yitip gidiyor, evlerimiz barklarımız sular altında kalıyor, ne idare ne belediye görev yapıyor. Ben buradan soruyorum: Bu kadar mı çaresizsiniz, bu kadar mı tükendiniz? Yazıklar olsun diyorum, daha fazla bir şey söylemeye gerek yok.
Değerli milletvekilleri, Kamu Denetçiliği Kurumu 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı anayasal bir kurum olarak düzenlenmiştir. Faaliyetlerine 2012 yılında başlayan KDK'ye yönelik genel beklenti, resmî makamlar karşısında vatandaşın yanında durması, onlardan gelen talep ve şikâyetleri dinlemesi ve gerekli girişimlerde bulunması yönündedir. Kuruluş hedefleri, kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması sağlamaktır. İdarenin her türlü eylem ve işlemlerini, tutum ve davranışlarını, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içerisinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmaktır. Tabii, kurulduğu dönemlerde merkezî bir örgüt niteliği taşısa da KDK'nin taşrada da örgütlenmesi bekleniyordu. Maalesef, geçen süre zarfında fiziki olarak ülke sathına yayılamamıştır. Bunun da hak arama kültürünü ve erişilebilirliği zayıflattığını düşünüyoruz. Birazdan bahsedeceğim gibi, raporda yer alan veriler de bunu doğrulamaktadır.
Değerli arkadaşlar, söz konusu yıllık raporu inceleme imkânımız olmuştur. Her şeyden önce, kuruluştan itibaren devam eden bazı sorun ve aksamaların devamlılığı dikkat çekmektedir. Genel anlamda, KDK'nin beklenenin altında bir performans sergilediğini ifade etmek isterim. Bir defa, hak arama kültürünün korunması ve geliştirilmesinden bahsederken KDK'nin AKP eliyle partizanlaştırıldığını görüyoruz. Hakkaniyete uygun bir seçim usulünün bugün hâlâ uygulanamıyor olması, Kurumun işlev ve başarısının önünde büyük bir engeldir. Yöneticilerin tarafsızlığı konusundaki şüpheler bir türlü giderilememiştir. Bu amaçla Parlamento tarafından yapılacak kapsamlı değişikliklere fazlasıyla ihtiyaç duyulduğu ortadadır. Tabii, şimdi eleştirilerimizi ifade ediyoruz ancak daha önceki konuşmalarımızda yer alan hususların hâlihazırda mevcudiyetini koruduğuna da burada dikkatinizi çekmek isterim. Gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda paylaşılan görüşler Kurumun başarısını artırmaya yöneliktir. Her yıl benzer eleştiriler yapmamıza rağmen değişim adına harekete geçilemiyor, geçilmiyor olması kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, şikâyet başvurularına baktığımızda, 2022 yılı için KDK'ye 17 binin üzerinde başvurunun yapıldığı ifade edilmiş olup toplam başvuru sayısı 207 bin olarak belirtilmiştir. 86 milyon nüfusumuzu ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı dikkate aldığımızda, başvuru sayısının düşüklüğü hepimizin malumudur. Bir önceki yılın verileri incelendiğinde, 18.843 başvurunun yapıldığı ve önceden devredilen başvurularla birlikte 21.782 dosyanın incelemeye alındığı görülmektedir. İçinde bulunduğumuz zorlu konjonktüre rağmen şikâyet başvurularındaki bu düşüşün sebepleri izah edilememiştir. Yani ne oldu, hangi meselemiz çözüldü de başvuru sayısı azaldı arkadaşlar? Şunu biliyoruz: Daha önce Başbakanlığa bağlı faaliyet gösteren BİMER ve şu anda Cumhurbaşkanlığına bağlı CİMER bir anlamda KDK'yi gölgede bırakmış, etkinliğini azaltmıştır ancak yine de ifade edilen rakamlar kabul edilebilir seviyenin çok altındadır; kaldı ki kabul edilebilirlik kriterlerinin yüzde 27,26 seviyesinde olması da bu durumun bir nedenidir. Kurumun itibar ve başarısı açısından şikâyet ve taleplerin daha kapsayıcı kriterlerle ve bürokrasi sarmalından kurtularak değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Diğer taraftan, başvuru profilini incelediğimizde de bazı dikkat çekici hususlara rastlıyoruz. Mesela başvuruların yüzde 25'inin İstanbul ve Ankara'dan yapıldığını görüyoruz, mesela erkek vatandaşlarımızın kadın vatandaşlarımızdan 3,8 kat daha fazla başvuru yaptığını görüyoruz. Dolayısıyla her coğrafyadan, her gelir grubundan, her yaş grubundan yani toplumun her kesiminden insanımıza yönelik tanınırlık ve erişilebilirlik faaliyetlerinin arttırılması şarttır.
2021 yılında dostane yollarla çözülen başvuru sayısı 3.160 olarak ifade edilirken geçtiğimiz yıl bu sayı 2.194'e düşmüştür. Görülen bu performans düşüşünün gerekçelerini de doğrusu yıllık raporda görmek isterdik.
Değerli arkadaşlar, dikkatimizi çeken bir husus da sürekli olarak toplam başvurulara atıflar yapılmasıdır. Efendim, "Son on yılda şu kadar sayıda başvuru, son beş yılda bu kadar sayıda tavsiye kararı..." şeklinde, bir anlamda, algı yönetimi yapılmasını doğru bulmuyoruz, bunun kimseye bir faydası yoktur.
Bütçeden kaynak tahsisine bakınca, bütçe performans göstergeleri ödenekler artırılarak iyileştirilmelidir diye düşünüyoruz arkadaşlar. Bilhassa medya görünürlüğü ve kamuoyu bilinçlendirme faaliyetlerinin düşük olduğunu görüyoruz.
Bir diğer husus, KDK'ye en çok şikâyet edilen kurum ve idarelerin bu durumunu devam ettirmeleridir. 2021'e bakıyoruz, en çok kim şikâyet edilmiş: 1) Adalet Bakanlığı, 2) Mahallî idareler, 3) Üniversiteler, 4) Sağlık Bakanlığı, 5) Millî Eğitim Bakanlığı. 2022'ye bakıyoruz, liste bire bir aynı. 2023'e bakacağız, tahminen yine aynı çıkacak. O hâlde, bu kurum ve idarelere karşı yetkili mercilerin harekete geçirilmesine yönelik girişimlerin sıklaştırılması ve kamuoyunun dikkatinin daha fazla çekilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli husus da tabii, olmazsa olmaz olan denetim konusudur. Acaba KDK doğru bir şekilde denetleniyor mu? Sayıştay raporlarına baktığımızda herhangi bir sorun tespitine rastlamıyoruz; doğrusu, buna şaşırmıyoruz da. Ancak KDK, burada ilkeli, vizyoner ve medeni bir tavır sergileyerek kendi içerisinde bir otokontrol mekanizması işletebilir. Mesela, yıllık raporda yer alan "Hedefler" ve "Beklentiler" bölümlerine ilave olarak Kurumun kendi iç değerlendirmesinin yapıldığı ve bizzat kendisine yönelttiği eleştirilerin ifade edildiği bir bölüm takdire şayan olurdu.
Değerli arkadaşlarım, konuya daha geniş bakmak icap eder. Devlet, bütün kurum ve kuruluşlarıyla vatandaşlarına ve Türkiye'de yaşayan yabancılara adaletli, tarafsız, liyakatli davranmak zorundadır. KDK'nin esas işlevinin halk adına onlar nezdinde hak aramak olduğu dikkate alındığında, devletin kurum ve kuruluşları iyi hizmet verdiğinde Kurumun yükü de azalacaktır. Dolayısıyla KDK'yi güçlendirip, etkili hâle getirip başarıya ulaştırmak hedeflenmelidir ancak bunu yaparken devleti ciddiyetle yöneterek, kurum ve kuruluşları modernize etmeyi başararak KDK'nin yükünü hafifletmeyi hedef olarak almak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Kısacası, ifade ettiğimiz bu hususların titizlikle değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmek isterim. Gerekli iyileştirme çalışmalarının ivedilikle yapılması şarttır, aksi takdirde Kurumun etkin bir faaliyet sürdürmesi mümkün olmayacaktır. Mevcut politikaların devamlılığı hâlinde Kurumun denetleme görevinin giderek azalacağını ve nihayetinde pasifize olacağını tahmin etmek zor değildir. Buna izin vermemeliyiz, ombudsmanlığı geliştirmeliyiz diyorum.
Konuşmama son verirken yüce heyetinize tekrar saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.