| Konu: | Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 23.03.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anayasa'mızın 169'uncu maddesi ormanları koruma görevini devlete vermiştir. Çünkü ormanlar halkındır ve halkın genelini ilgilendiren ekolojik değer, hava, su ve oksijen kaynağıdır. O nedenle, yalnızca belirli kesimlerin kısa dönemli, ekonomik çıkarları doğrultusunda kullanılmasına Anayasa izin vermemiştir. Anayasa değiştirilebilir mi? Tabii, nitelikli sayısal çoğunluk gerektirdiği için kanun çıkarmaktan daha zor bir yoldur ama Anayasa'nın arkasından, yanından, yöresinden dolanarak kanun değiştirmek daha kolaydır ve siz hep bunu yaptınız ve yirmi yılı aşkın iktidarınızda bu yöntemle ormanları korumasız bıraktınız.
Orman Kanunu 1956 yılında yürürlüğe giren bir kanun. Sizin iktidara geldiğiniz 2002 yılına kadar kırk altı yıl boyunca kanunun bazı maddelerinde 14 defa değişiklik yapılmış. Sizin iktidarınız döneminde kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle 32 defa değiştirilmiş ve değiştirilen, üzerinde oynanan madde sayısı ise 130'un üzerinde, çıkarılan yönetmelik sayısını söylemiyorum bile. Yapboz tahtası hâline getirdiğiniz bu kanun değişikliklerinin kısa özeti şu: Orman alanlarının ranta açılması. Siz, ormanları yaratacağınız rant alanlarının önünde engel gördünüz. Bu değişiklikleri yaparken hep aynı bahaneyi öne sürdünüz, kamu yararı. Kamu yararı bahane değil, hikâye ama rant şahane. Bunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Yol mu yapılacak, bırakın ormandan geçsin. Yandaşınıza maden sahası mı verilecek, ormanlık alan feda edilebilir. Altyapı ve katı atık bertaraf tesisleri mi yapılacak, ormanlar ne güne duruyor? Devlete ait sağlık, eğitim, spor tesisi mi yapılacak? Bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet ormanları üzerinde bulunmasında veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde verilebilir. Devlet, elindeki sosyal tesisleri elinden çıkarmıyor muydu? O zaman bu özel kişilere ormanlar verilirken hangi kamu yararı ve zaruret var? Dahası var. Orman alanlarında odun dışı ürünlerin mamul ve yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına izin verdiniz. Mesire yerlerinde lüks çadır, çadır ve karavan alanı yapılması amacıyla Orman Genel Müdürlüğü tarafından kiraya verilmesine izin verdiniz. Ormanlık alan olarak kabul edilen yerlerde turizm yatırımlarına izin verdiniz. Ormanlar ve kıyılarda imar planı olmasa bile günübirlik tesis yapılmasına olanak sağladınız. Yerleşim yeri olmaya uygun olan verimsiz, taşlık, kayalık orman alanlarını orman dışına çıkarıp yapılaşmaya açtınız. Orman niteliğini kaybettiği, daha doğrusu kaybettirildiği belirlenen yerleri hazine adına tescilleyerek "orman alanı" statüsünden çıkardınız ve bir yönetmelikle dediniz ki: "Sınırları Cumhurbaşkanınca belirlenen alanlar Orman Genel Müdürlüğünce orman sınırları dışına çıkarılarak tapuda hazine adına tescil edilir." Tekrar ediyorum: "Sınırları Cumhurbaşkanınca belirlenen alanlar..." Yorum yok, buradaki kamu yararını ve zarureti siz anladınız. Son yıllarda giderek artan orman tahsislerine konu olan tesislerin tamamı orman dışına yapılabilir. Hatta, orman alanlarının dışına yapılmasında hiçbir sakınca olmayan bu tesislerin orman alanlarına yapılmasında ne toplumsal fayda ne de kamu yararı vardır. Bunların orman dışında yapılması daha büyük kamu yararı ve toplumsal fayda sağlayacaktır. Ormanlar için kamu yararı eşittir ekolojik faydadır. Bugün bu ülke her türlü felaketi yaşıyor; seli de yaşıyor, kuraklığı da yaşıyor, toprak kaymasını da yaşıyor, heyelanı da yaşıyor. Bu felaketler tarımsal üretimi de etkiliyor, hayvancılığı da etkiliyor ve kapımıza sorun olarak dayanıyor.
Değerli milletvekilleri, şimdi, görüştüğümüz kanun teklifinde bazı maddeler var, katılmamız mümkün değil ama yirmi bir yıldır, 32 defa Orman Kanunu'nu değiştiren, 130'dan fazla değişiklik yapan bu iktidarın serzenişte bulunmasına da anlam veremiyorum. Bakın, size doğrudan hiçbir eleştiri yapmadan kanun teklifinde yer alan madde gerekçelerinizden bir bölüm okumak istiyorum: "Madde 11- Ormanların kanun dışı müdahalelerden koruması için sınırları kesinleşmiş orman alanlarında devam eden her türlü bina ve tesis inşaatlarının suç tutanağı düzenlenmesi aşamasında durdurulamaması veya yıkılamaması sonucu inşaatlara devam edilmesi nedeniyle kovuşturma sonucunda verilecek kararların infazı güçleşmektedir. Açma -yerleşme ve işgal suçları 2008 yılında 4.578 adetten, 2018 yılında 6.686 adete, 2020 yılında 9.708 adete, 2021 yılında ise 12.030 adete yükselmiş olup her yıl artarak devam etmektedir. Anayasal güvence altında olan orman alanlarının işgali ile yapılan milyarlarca TL harcama nedeniyle ülke ekonomisinde kaynak israfı yaşanmaktadır." Haklısınız, ormanlar talan edilmemeli, gecekondulaşmaya dönüşmemeli, ormanların içine havuzlu villalar yapılmamalı. Tamam da 2008 yılında yaklaşık 4.500 adet olan işgal suçu, 2021 yılında 12 bine yükselirken siz ne yaptınız? 2008 yılından 2021 yılına kadar hemen her kanun teklifine "bazı kanunlar" diyerek Orman Kanunu değişikliğini de iliştirdiniz. Şimdi, caydıracakmışsınız. Orman içine villaları geçtik, lüks siteler yapılırken seyrettiniz; bugün mü aklınıza geldi?
Bir hatırlatma da ben yapayım: 2021 yılında tutulan zabıt sayısı itibarıyla 18.071 orman suçu işlenmiş. Nedir bu orman suçunun mahiyeti? Kaçak kesim, kaçak nakil, alan açma, işgal, usulsüz sarf, izinsiz otlatma ve bulundurma. Bu suçlara ilişkin zabıt tutulma dışında ne yapılmış; dava mı açılmış, ceza mı verilmiş, bilinmez ama neredeyse bu suçların tamamının işlenmesinin azmettiricisi sizsiniz. Kırsal kesimi yoksul bıraktınız, geçim sıkıntısı yaşayan vatandaşı gelir elde etmek için orman kaynaklarına yönelttiniz ve işlenen suçlar cezasız kalınca neredeyse ormanların katledilmesine legal bir nitelik kazandırdınız; şimdi, "Tüh tüh! Vah vah!"
Kanun teklifinde, anladığıma göre, geç de olsa ülke gerçeklerini görmeye başlamışsınız. Sizin itiraf gibi gerekçenizi ekleme yapmadan okuyorum: "Köylerde yer sarsıntısı, yangın, heyelan, sel ve çığ yüzünden felakete uğrayanlara zati ihtiyaç alınabilmesi için muhtaçlık şartı aranmaktadır. Özellikle, köylerde evi yananlar tarafından yapılan müracaatlarda muhtaçlık şartı aranması, emekli maaşı alanların veya asgari ücretli olanların muhtaç sayılmaması bu kişilerin mağdur olmasına neden olmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için muhtaçlık şartının kaldırılması faydalı olacaktır." Nihayet kabul buyurdunuz; şarta gerek yok, bu ülkede emekli maaşı alanlar da asgari ücretli olanlar da muhtaç, bunun için bir belgeye de ihtiyaç yok.
Değerli milletvekilleri, ormancılığımızın kurumsal sorunları var, organizasyon yapısı AK PARTİ'si döneminde bir türlü oturtulamadı. Her alanda olduğu gibi ormancılık konusunda da kurumsal istikrarsızlık hâkim. AK PARTİ'si iktidarı öncesi, 1991-2003 yılları arasında müstakil bir Orman Bakanlığı vardı, 2003 yılından itibaren Bakanlığın statüsüne bir türlü karar verilememiş, 2003-2011 yılları arası Bakanlık "Çevre ve Orman Bakanlığı", 2011 yılında sadece yirmi altı gün "Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı", 2011 ve 2018 yılları arasında "Orman ve Su İşleri Bakanlığı", 2018 sonrası ise "Tarım ve Orman Bakanlığı" şeklinde yapılandırılmış. Bu arada 1963 yılından itibaren 2019 yılına kadar hazırlanan her kalkınma planında ormancılık bir sektör olarak kabul edilmiş ve ormancılık, ülke kalkınma planlarına özel ihtisas komisyonu marifetiyle katkı yapmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - 2019 yılından sonra yapılanı söyleyelim. Ormancılık İhtisas Komisyonu yerini çalışma grubuna bırakmış. Yaşanan bu süreç bize şunu açıkça göstermiştir: Bu ülkede ormancılığa kurumsallaşma şansı verilmemiştir. Ormancılık ne yazık ki rastgele kararlarla kurumların açılıp kapatıldığı bir hâle getirilmiş ve aynı ormanlarımız gibi ormancılığa ilişkin kurumlarımız da birazcık büyüyünce budanmış, kesilip devrilmiştir. Yine, kurumsallaşmaya yönelik bir başka sorun yetki karmaşası. Orman Kanunu ve ormanlar; madencilik, turizm, imar, enerji gibi birçok nedenle kullanıma açılınca yetki ve sorumluluk karmaşası da birbirinin içine girmiş. Bir millî parkın planının hazırlamasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkisi ormancılardan fazla; maden ve enerji amaçlı ormanların kullanımındaki yetki Enerji Bakanlığında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Çok özür dilerim Başkanım, bitiyor -kısa- toparlayabilir miyim?
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Geçtiğimiz sene çıkan Turizm Kanunu'yla yetki Turizm Bakanlığında ama her ne şekilde kullanılırsa kullanılsın orman sahalarının sorumluluğu Tarım ve Orman Bakanlığında. Yetkisiz ama sorumlu Bakanlık. Bu yetki karmaşası ortada olduğu sürece ne orman kalır ne ormancılık. Yakında ormanlarımız da, ormancılarımız da sizden çok şükür kurtulacak; çok az kaldı.
Saygılar.