| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 27.03.2023 |
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, "yargı paketi" ya da sözde "yargı reformu" adı altında yüce Meclise getirilen bir torba yasayı görüşüyoruz. Maalesef, yine bir torba yasa, hukuk adına bundan üzüntü duyuyoruz ama bundan daha da önemli bir şey var, torba kanun olması nedeniyle üzüntü duyuyoruz fakat seçim kararı alınmış, "topal ördek" diyebileceğimiz bir Meclis için seçime kırk yedi gün kalmış iken ülkemizde hâlen 6 Şubat Maraş ve Hatay depremlerinin yaraları sarılmadan, deprem ve depremzedelerle alakalı olmayan, deprem yardımlarıyla hiç alakası olmayan ve aslında hiç de acelesi olmayan bu hükümlerin getirilmesinden de görüşmekten de hicap duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. Yazık değerli milletvekilleri, bu Meclisin önceliği sadece ve sadece depremzedeler olmalı, deprem yardımları olmalı, depremin yaralarının sarılması olmalıydı.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasa hazırlanırken teklif içinde ceza ve infaz koruma memurları, cezaevinde çalışan diş hekimleri, sağlık memurları, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları ve diğer cezaevi personeliyle ilgili gerekli ve olması gereken hükümler vardı. Maaşlarında iyileştirmeler vardı, özlük haklarında iyileştirmeler vardı ama bu hükümler tekliften çıkartıldı; çıkartılmaması gerekiyordu ve cezaevi personelimiz arasında bu son derece ciddi bir hayal kırıklığına neden oldu. Cezaevi personellerimizin sorunlarına çözüm getirseydiniz, zabıt kâtiplerimizin maaşlarını günün koşullarına uygun hâle getirseydiniz doğru bir iş yapmış olurduk ve buna da herkes memnun olurdu diyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklifte depremzedeler, cezaevi, adliye personeliyle ilgili hiçbir şey yok ama ne var biliyor musunuz? Pek çok hatalı hüküm var ve aslında hiç de acelesi olmayan pek çok hüküm var.
Bakın, örneğin teklifin 1'inci maddesinde konut hacizlerini zorlaştırmak amacı güdülmüş, icra hâkiminin iznine bağlanmış ama icra hâkimi ne yapacak Allah aşkına? Bakacak sistem üzerinden burası konut mu değil mi, konut gözüküyorsa "Devam." diyecek, konut gözükmüyorsa "Haciz yapılmasın." diyecek. Asıl çözüm bu değil, ya konut üzerindeki hacizleri tamamen kaldırırsınız ya da... İşte, 2'nci madde var, bu teklifin 2'nci maddesi özellikle mahkemelere anlamsız iş yükü yükleyecek 1'inci maddenin yerine geçecek son derece iyi bir hüküm. Ne diyor teklifin 2'nci maddesi? "Bireylere ait kişisel eşya -evet, kişisel eşyalar- ve bunun yanında ailenin ortak kullanımına hizmet eden ev eşyası haczedilemez." diyor; bu hüküm güzel. 1'inci maddeyi getirerek icra hukuk sistemimizi, icra iflas sistemimizi ve icra mahkemelerimizi kilitlemeye ve bir garabet yaratmaya hiç gerek yoktu. 1'inci maddenin çekilmesi gerekiyor değerli milletvekilleri.
Bakın, teklifin 4, 5 ve 6'ncı maddesinde -avukat arkadaşlarımız çok iyi bilir- haciz yedieminleri için hükümler getirilmiş. Bu hükümlerde çok önemli hatalar var, aksaklıklar var. Borçlunun malı üç otuz paraya gidecek, burada ben bunu söylüyorum; icrada yüzde 50'ye satılan mallar yediemine yüzde 40'a verilecek; bunun düzeltilmesi lazım, en azından gümrükteki mallar nasıl tasfiye ediliyorsa bunlar da öyle tasfiye edilebilir.
Teklifin 10'uncu maddesi Basın İlan Kurumunun yurt dışında temsilcilik açabileceği ve burada, yurt dışında yayınlanan mevkuteler yani basılı yayınlar ve internet haber siteleriyle ilgiliydi; bunlara da bir kaynak yaratılması amaçlanıyordu, bunlara reklam ve ilan verilecekti. Umarım bu madde tekliften çıkarılır, yoksa "Neden böyle bir amacınız vardı, neden bu hükmü getirdiniz." diye üzerinde çok konuşmamız ve tartışmamız gerekir.
Bakın, değerli milletvekilleri; her şey bir yana, bu teklifteki bütün maddeleri konuşabiliriz, bütün maddeler üzerinde belki uzlaşabiliriz, belki çekersiniz ama teklifin bir 13'üncü maddesi var. Değerli milletvekilleri, teklifin 13'üncü maddesi baroların üyelerinden, daha doğrusu beş yıla kadar kıdemli olan üyelerinden alacağı aidatlarla ilgili. Zaten, Avukatlık Kanunu'na göre barolar beş yıla kadar kıdemli üyelerinden 1/2 aidat alıyorlar. Peki, bu aidat ne kadar, bilir misiniz? Yani burada atılan taş kurbağayı ürkütüyor mu, değil mi, ona bakalım. Avukatlık Kanunu'nun 81'inci maddesinin (2)'nci fıkrası keseneği düzenliyor. Bu, memur katsayısıyla 1000 ila 4000 gösterge arasındaki rakamın çarpılmasıyla elde ediliyor yani en fazla 1.550 lira yıllık bir aidatı var baroların ve 83 baronun ortalaması 1.000 lira. 1.000 lira yıllık aidat alıyor barolar ama beş yıla kadar kıdemli olan avukatlardan 500 lira alıyorlar yani ayda 40 liralık bir aidat. Siz, baroya mensup beş yıla kadar kıdemli avukatların aylık bir sigara parası kadar etmeyecek 30-40 liralık bu aidatını kaldırıyorsunuz ama çok büyük bir kötülük yapıyorsunuz. Gelin, bu maddeyi bu tekliften çıkarın. Neden? Bakın, baroların ölüm fermanıdır bu, baroların idam fermanıdır çünkü barolar iş yapamaz hâle gelecek. Barolar yargının 3 sacayağından biridir, bağımsız savunmayı temsil eder; tek gelir kaynakları da avukatlardan, üyelerden toplanan aidatlar ve çay, kahve sattıkları paralardır, fotokopi paralarıdır, çoğu baro bunu da almaz ve en önemlisi burada avukatların yüzde 65'i zaten beş yıl kıdeme kadar olan meslektaşlarımızdan oluşur. Siz bunu kaldırdınız "Beş yıla kadar kıdemli avukatlar aidat ödemesin." dediniz; ne olacak biliyor musunuz? Ankara'daki genç meslektaşım 7-8 adliye arasında ring yapan baro servisine binemeyecek; İstanbul Silivri'de ceza kampüsü içinde İstanbul Barosunun ring araçları var, buna binemeyecek; Mersin'de, Trabzon'da, Erzurum'da, İzmir'de, Aydın'da, Antalya'da, pek çok yerde özellikle genç meslektaşlarımızın yararlandığı hizmetler yapılamayacak. Barolara kıymayın, aylık 30-40 lirayla bu iş olmaz, avukata yardım olmaz. Ha, avukata yardım mı etmek istiyorsunuz, genç meslektaşlarımızın yanında mı olmak istiyorsunuz? Beş yıla kadar kıdemli avukatlardan beş yıl boyunca sigorta primi almayın -ayda 3 bin lira- ya da vergi almayın, o zaman bir işe yarayacak. Bunu çok önemli olarak AKP ve MHP sıralarında oturan avukat meslektaşlarımızdan rica ediyorum, bu konuyu bir kez daha gözden geçirsinler.
Değerli milletvekilleri, bakın, hep barolar çok önemli dedik, çoklu baro garabetinden bahsettik. Bu aidat meselesi de son derece riskli ama size söz: 14 Mayıstan sonra Millet İttifakı'nın iktidarında bunları düzeltmeye, kaldırmaya, avukatlar arasında barışı, kardeşliği tesis etmeye size bizzat söz veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakın, teklifin 15'inci maddesi noterlere bir yetki veriyor, Anayasa'ya aykırı. "Keşif yap, bilirkişi incelemesi yap, tanık dinle." Bu olacak iş değil, anayasal mahkemelerin görevinin devridir, umarım bunu da kanun teklifi metninden çıkarırsınız, yanlış bir iş yapmış olmayız.
Teklifin 19'uncu maddesinden itibaren uyuşturucuyla ilgili hükümler var. Uyuşturucuyla ilgili verilen cezaların artırılması doğrudur ama cezaların tek başına uyuşturucu ticaretini önleyebildiğini iddia etmek de ancak saflık olur. Cezalar ne kadar artarsa artsın uyuşturucuyla mücadele böyle yapılmaz. Uyuşturucuyla mücadele topyekûn yapılır; aileden başlar, okulda devam eder. Burada devletin en büyük görevi kara parayı önlemektir. Eğer siz bu ülkede kara parayı legal hâle getirirseniz, "Türkiye'ye para gelsin de nasıl geliyorsa gelsin, yeter ki gelsin." derseniz Türkiye'de mafyalar cirit atar; baronlar burada birbirleriyle savaşır; uyuşturucu çeteleri, uyuşturucu kaçakçıları gelir, burada savaş hâlinde olur. Biz uyuşturucuyla mücadele etmek istiyorsak özellikle kara parayla mücadele etmek zorundayız.
Daha birkaç gün önce Peru'dan Türkiye'ye... Hatta bugün 2,3 ton kokain yakalandı. Bakın, Türkiye, uluslararası uyuşturucu baronlarının merkezi, dağıtım ağı hâline geldi; cirit atıyorlar. Size yine bir söz: Genel Başkanımız, Türkiye Cumhuriyeti'nin inşallah 13'üncü Cumhurbaşkanı olacak Kemal Kılıçdaroğlu bu mafya bozuntularını, uyuşturucu kaçakçılarını 14 Mayıstan sonra kulağından tuttuğu gibi Türkiye dışına atacak ve halkımız rahat nefes alacak. O arsız herifler vatandaşlarımızı, çocuklarımızı zehirleyemeyecekler.
Sayın milletvekilleri, seçime şurada çok çok az kaldı, çok az kaldı. Hep size burada yıllarca dedik ki: "Geliyor gelmekte olan." İnanmadınız, güldünüz, alay ettiniz ama şunu unutmayın: Türkiye'de gerçekten barışa ihtiyacımız var; kardeşliğe ihtiyacımız var; 85 milyon insanımızın huzur içinde, birlikte yaşamasına ihtiyacımız var; Türkiye'de adil yargıya, tarafsız yargıya, bağımsız yargıya ihtiyacımız var ve az kaldı, inşallah, Allah nasip ederse 14 Mayıstan sonra bunları hep birlikte göreceğiz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunarım.