GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:80
Tarih:28.03.2023

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, seçimlere sayılı günler var ve iktidar tarafından yedinci yargı paketi önümüze getirildi. Sadece Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi boyunca 7 defa "yargı reformu" adı altında paket geldi önümüze. Bunların hiçbiri halkın sorunlarına cevap olmadı ve hiçbiri de yargının -bir avukat olarak söylüyorum aynı zamanda- hiçbir sürecini de hızlandırmadı. Peki, toplumsal sorunların çözümü için asıl olarak bu Meclisin çalışması lazım değil mi, yasalar bunun için yapılır? Ama her bir yargı paketi, getirilen her bir düzenleme sorunları çözmek yerine daha da büyüttü. Yirmi iki yıl boyunca AKP iktidarının hukuka ve yargıya yaklaşımı tamamen kendi çıkarları doğrultusunda oldu. İktidarını korumak, politikalarını zorla, baskıyla topluma benimsetmek, muhalefeti sindirmek ve susturmak üzere düzenlemeler yapıldı ve yargı yirmi iki yıl boyunca dizayn edildi. Bakın, sonuç ne biliyor musunuz? Filistin halkının katili İsrail devletinin tarihi boyunca görmüş olduğu en gerici iktidar bir yargı reformu yapmaya kalktı ve bu yargı reformu karşısında hayat durdu, kadınlar sokaklarda şu dövizle dolaştı ya! Şu: "Sonumuzun Türkiye gibi olmasını istemiyoruz." dediler. İyi ki dünyanın her bir tarafında kadınlar var.

Evet, bu ülkede yargı hiçbir zaman bağımsız ve tarafsız olmadı, bunu kimse iddia edemez ama bu kadar, sizin yaptığınız kadar kişisel ve grupsal çıkarları korumak üzere de yargı araçsallaştırılmadı. Bu ülkede adaletin tecellisi artık kimin istediğine göre değişiyor. Eğer uyuşturucu baronuysan, çete lideriysen, mafya lideriysen başka, köyünde toprağına sahip çıkıyorsan, bunun için direniyorsan, doğayı koruyorsan, madenciysen, gazeteciysen, düşünüyorsan, yazıyorsan, muhalifsen başka. Tahir Elçi, Roboski, Berkin Elvan, Medeni Yıldırım, Kemal Kurkut, zırhlı araçlarla öldürülen çocuklar, Çorlu tren kazasında katledilen çocuklar, erkek şiddetine maruz kalan ve erkek katiller tarafından katledilen kadınlar, Şenyaşar davası... Hepimizin çok yakından takip ettiği bu davaların hepsinin seneler boyu sürdüğü, katillerin elini kolunu sallayarak adliye koridorlarında gezdiği, adaletin aranıp aranıp bu koridorlarda bulanamadığı bir hukuksuzluk sistemini siz yarattınız. Katiller dışarıdayken peki; adalet arayanların yargılandığı, yıllardır yeniden, yeniden, yeniden açılan davalarla sevgili Can Atalay, sevgili Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman'ın -evet, Gezi davasından bahsediyorum- cezaevine, dört duvar arasına konulduğu talimatlı bir yargı yarattınız.

Evet, yirmi iki yılda yüzlerce gazeteci, siyasetçi cezaevlerine girdi, çıktı ya da hâlen cezaevlerinde bulunuyor ve çıkardığınız infaz yasalarıyla yine mafya liderlerine, çete liderlerine, kadın katillerine infaz indirimi getirdiniz, infaz indirimiyle bunları sokaklara saldınız ama sırf size muhalif olduğu için tutuklu bulunan siyasetçilerin özgürlüğü, evet, hep sizin için sorun oldu.

Bugün toplumun bir bütün olarak maruz kaldığı hukuksuzluk hâlinin en can alıcı yaşandığı yer cezaevleri. Evet, cezaevlerinde hukuk tamamen sizin iktidarınız döneminde askıya alındı. Tek kişilik hücrelerde tecrit, sohbet ve spor haklarının kullandırılmaması, sosyal ve kültürel sportif haklarından yararlanmalarının engellenmesi, kitap, gazete -bu gazeteler arasında BirGün, Evrensel, Yeni Yaşam ve hatta bazı cezaevlerinde Cumhuriyet bile- dergiye ulaşma hakları, bunların hepsi mahpusların elinden alınmış durumda. Aylık kitap sayısı sınırlamaları cezaevinden cezaevine değişiyor ve bazı cezaevlerinde 2 kitaba kadar indirilmiş durumda. Ha, yayınlar mı dersiniz; Tele1, Halk TV hatta ve hatta bazı cezaevlerinde buradaki konuşmalar dinlenmesin diye Meclis TV bile yasak. İşkence vakalarının cezasız kalması, cezaevleri girişlerinde çıplak arama dayatması, keyfî disiplin cezaları artık cezaevlerinin rutini hâline gelmiş durumda.

İnsan Hakları Derneğinin son verilerine göre cezaevlerinde 651'i ağır olmak üzere tam 1.517 hasta mahpus var. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve hasta mahpusların tahliye edilmemesi nedeniyle 2022 yılında en az 76 tutuklu yaşamını yitirdi ve yirmi yedi yıldır cezaevinde bulunan ağır hasta mahpus Mehmet Emin Özkan hastaneye kaldırıldı ve sayısız kere kalp krizi geçirdiği hâlde hâlâ cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.

Diğer yandan, infaz yakma, gözlem kurulları tarafından şartlı tahliye süresi dolduğu hâlde mahpusların tahliyesinin engellenmesi, bir kişinin ömür boyu cezaevinde tutulması sizin infaz yönteminiz hâline geldi. Pişmanlık kriterinin yarattığı muğlaklık, hakların iyi niyetle kullanılıp kullanılmadığı, işlediği suçtan dolayı pişmanlık, bütün bu gerekçelerle, o keyfî gerekçelerle mahpusların tahliyeleri engelleniyor. Okuduğu kitap sayısının azlığı çokluğu yahut fazla su kullanımı mahpusların koşullu salıverme haklarının engellenmesine neden oluyor. İHD'nin hazırladığı raporda bol miktarda örnek var, ben sadece birkaçını söyleyeceğim: Mesela, Düzce T Tipi Cezaevinde kalan bir mahkûmun halay çektiği ve türkü söylediği için infazı yakıldı. Sincan Cezaevinde altı yıldır tutuklu bulunan ve cezası bittiği hâlde tahliye edilmeyen gazeteci Dilan Oynaş'ın infazı tam 4 kez ertelendi, yakıldı ve altı ay daha uzatıldı iyi hâlli olmadığı, pişman olmadığı gerekçesiyle. Trabzon Beşikdüşü... Beşikdüzü T Tipi Cezaevinde...

SALİH CORA (Trabzon) - Daha ismini söyleyemiyorsun. Beşikdüzü, Beşikdüzü; benim memleketim orası.

OYA ERSOY (Devamla) - ...bulunan Cumhur Ataş'ın tahliyesi, kurum personelinin çalışmalarına zorluk çıkarmamış olsa da "Kolaylaştırmaya yönelik gayreti olmamıştır." gerekçesiyle altı ay ertelendi.

SALİH CORA (Trabzon) - Hiç öyle bir şey yok, hiç öyle bir şey yok; öyle bir şey olursa bana söylerler.

OYA ERSOY (Devamla) - Aynı sonuçlara neden olacak subjektif bir kriter de yine bu yasa teklifinde getiriliyor, 26'ncı maddede. Sözde, çocuğun üstün çıkarı için getiriliyor bu madde. 18 yaşından küçük çocuğun ağır hastalığı ya da engelliliği nedeniyle kadın hükümlünün cezasının, infazının ertelenmesi "...toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağının değerlendirilmesi..." gibi muğlak bir kritere bağlanıyor. Bu kriterin anlamının ne olduğu biraz önce saydığım örneklerden görülüyor ve teminat yatırma zorunluluğu getiriliyor. Bu teminat -yani para- ne demek? Yani çocuğun yararı ancak annesinin parasının olmasına bağlanıyor. Bu hakkın sadece anneye tanınması zaten başlı başlına sizin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinizden kaynaklı, eşitlik ilkesine başlı başına aykırı; çocuk bakımı sadece annenin görevi değildir, ebeveynlerinin ortak sorumluluğudur çocuğun bakımı.

Yargıyı, siyaseten yenemediklerinizi tasfiye etmenin, biat etmeyenleri baskı altında tutmanın ve yandaşlarınızı korumanın bir aracı hâline getirdiniz. Seçilmişleri dokunulmazlıklarını kaldırarak cezaevlerine gönderdiniz ve HDP'yi siyaseten tasfiye etmeye kalktınız. Kobani kumpas davası ve HDP kapatma davasını açtınız ama yetmedi, yetmedi, yetmiyor, hâlâ iktidarda kalmayı beceremiyorsunuz ve şimdi de Türkiye siyasi tarihinin en sağcı, en gerici ittifakını, blokunu oluşturdunuz ve bu blok, en başta da kadınların yüz yıldır sürdürdüğü mücadelesi sonucunda elde ettiği kazanımlarını, kadınların nafaka, şiddete karşı koruma, boşanma gibi, miras gibi en temel yaşamsal haklarını hedef alıyor. Evet, bu ülkede boşanmak istediği için, ayrılmak istediği için, evlenmek istemediği için yani "Hayır." dediği için kadınlar katlediliyor, erkekler tarafından öldürülüyor. Kadınları şiddete karşı koruyan 6284 sayılı Yasa'yı hedef almak, kadınların nafaka hakkına göz dikmek, kadınların oylarını yok saymak demektir. Toplumun erkek yarısına sesleniyorsunuz, taahhütte bulunuyorsunuz: "Kadınları ezme hakkını biz sağlarız, gelin bizi destekleyin." diyorsunuz, erkek desteğini bu yolla almaya çalışıyorsunuz.

Rejimin temelinde kadın düşmanlığı var ama bu da boşuna değil, kadının hayatının ve bedeninin kontrol altına alınmaya çalışılması, ücretli ve ücretsiz emeğinin sömürülmesi, kadının hayatının tamamen erkeğin egemenliği altına sokulması; karar alma haklarının, iradelerinin yok sayılması tek adam rejiminin sürdürülmesinin garantisidir. Sadece bu ülkede değil tüm dünyada bu rejimlerin garantisi kadın düşmanlığıdır. Kadınların kamusal alanda cinsiyetini reddeden, toplum içerisindeki rolünü biyolojik özelliklerine indirgeyip ikinci sınıf vatandaş hâline getiren ve ailenin içine hapseden bir saldırı dalgasıyla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

OYA ERSOY (Devamla) - O nedenle, biz kadınlar her zaman ve her yerde bağırıyoruz, diyoruz ki: Hayatlarımıza, haklarımıza, eşitlik ve özgürlük mücadelemize kasteden bu rejimden kurtulmak bizim için yaşamsaldır. Evet, yaşamsaldır; evet, yenileceksiniz; kadınların tek bir saç teline yenileceksiniz ve biz kadınlar, hem her birimiz için hem de bütün ülke için, bütün halklar için eşit ve özgürce yaşayacağımız bir ülke kuracağız.

Teşekkür ederim.