GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:80
Tarih:28.03.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 435 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, demokrasi yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki denge ve denetim mekanizmasıdır. Yasama, yürütme ve yargı her siyasi rejimde vardır ancak denge ve denetim mekanizmaları sadece ve sadece demokrasilerde vardır ve bu güçlerin denetlenmesi sadece yargı organları aracılığıyla yapılır. Bugün baktığımızda yargı sistemimiz bütünüyle sorunlar yumağı hâline dönüşmüş ve Türkiye'nin önünde çözüm bekleyen en ciddi problem olarak bulunmaktadır. AK PARTİ iktidarı yirmi bir yıldır bu ülkeyi yönetmektedir ve bu yirmi bir yıl içerisinde yargının temel sorunlarına çözüm olacak yetki ve imkâna sahipti ama sorunlara çözüm bulmak yerine yeni sorunlar eklemiştir. Ülkemizde yaşanan hukuksal sorunlar, atamalar, KHK'ler, torba yasalar, hukuksal dayanaktan yoksun seçim yenilemeleri, parlamenter sistemden ayrılarak adına "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen tek adam rejimine geçiş ve tek kişinin elinde bulunan güç, hukukun üstünlüğünü tamamen ortadan kaldırmıştır. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile insan hakları, ancak kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulandığı yönetim sistemlerinde gerçek anlamına kavuşur. Bugün seçilen bu ucube sistemle hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı tamamen ortadan kalkmıştır.

Değerli milletvekilleri, 2019 yılında, 2023'e kadar sürecek 9 amaç, 63 hedef, 256 faaliyetten oluşan Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklandı; bundan sonra da peş peşe toplam 6 tane yargı reformu paketi çıkarıldı. Bunlar günün şartlarına göre yapılmış, önerilmiş çözümlerdi. Bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış, yeterince incelenmemiş 6 tane paket bugüne kadar bir şekilde Meclisten geçti. Biz, yine bu pakete de "reform paketi" denilmesini doğru bulmuyoruz çünkü reforma ilgisi yoktur ama "Reform ihtiyacımız var mı?" derseniz Türkiye'nin tam da bu konularda çok ciddi reforma ihtiyacı var; bir adalet reformuna, bir hukuk reformuna, bir yargı reformuna ihtiyaç duymaktayız. Reform paketi açıklamak yargıdaki bozulma anlayışını düzeltmeye yetmiyor. Yargının ilk sorunu yargı bağımsızlığıdır. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız olmadığı yerlerde bağımsız ve tarafsız yargıdan söz etmek mümkün değildir. Adına "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen bu ucube sistemde kuvvetler ayrılığından söz etmek imkânsız olduğuna göre, ne kadar yargı reform paketi çıkarırsak çıkaralım, ne kadar yasa değişikliği yaparsak yapalım bağımsız ve tarafsız yargıyı sağlamamız bugüne kadar mümkün olmadığı gibi bundan sonra da mümkün olmayacaktır. Zira uygulamada karar verecek makamlar, özellikle tutuklamaya yetkili hâkimlikler siyasi yönü bulunan soruşturmalarda gözlerini yukarıya dikip işaret bekler hâle geldi.

Değerli milletvekilleri, şimdi, 21 kanunda değişiklikle hazırlanan bu 48 maddelik torba yasaya baktığımızda, bazı olumlu pratik çalışmalarla birlikte temelde hiçbir reform özelliği taşımadığı ortadadır.

Kanun teklifinin 26'ncı maddesi, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a bir madde eklemektedir. Eklenen maddede, çocuğunun hastalığı nedeniyle kadın hükümlünün cezasının infazının ertelenmesi düzenlenmektedir. Annenin cezasının ertelenmesi konusu "ebeveyn" şekline dönüştürülmelidir. 18 yaşına kadar engelli çocuğun bakımında sadece annenin değil, bazı hâllerde babanın da böyle bir mesuliyeti olduğu düşünülerek "ebeveyn" olarak düzeltilmesinde yarar olduğunu düşünüyoruz.

Kanun teklifinin 29'uncu maddesinde, Kabahatler Kanunu'nun 43/A maddesinde bir değişiklik yapılıyor. Burada kamu ve özel tüzel kişilikleri ayrımı yapılmaksızın sadece "tüzel kişilik" tabiri kullanılmıştır. Yani birinin bir hatası yüzünden ya da ona yüklenebilecek bir kabahati yüzünden bir kamu tüzel kişiliğine 50 milyon liraya kadar ceza verilebilecektir. Burada da kamu tüzel kişiliğinden ilk akla gelen sadece ve sadece muhalefet belediyeleridir. Bu yolla zaten zor durumda olan belediyelere bir de bu sopa gösterme maddesi kullanılmamalıdır diye bu konuda uyarımızı yapmak istiyoruz.

37'nci maddede Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'na bir madde eklenmektedir. Bu madde çok risklidir; tapu güvenliğini sarsan, Anayasa'ya aykırılık teşkil eden bir maddedir. Şekil şartları çok belirli olan bu tapu ve taşınmaz devrinin bu şekilde arabuluculuk müessesesiyle devrinin hiç doğru olmadığını ve bizim hukuk sistemimize aykırı olduğunu düşünüyoruz.

Yine, 44'üncü maddede yabancılar hakkında yürütülen adli işlemler sırasında yurt çıkmama konusunda mahkeme kararına karşı itiraz yetkisinin valiliklere verilmesi son derece sakıncalıdır. Bu yetki, sadece ve sadece cumhuriyet savcılığında olmalıdır. Hem Anayasa'mıza hem hukuk sistematiğimize bu madde de tamamen aykırıdır.

Değerli arkadaşlar, dün, Genel Kurulda kanun teklifinin 12'nci maddesinde Avukatlık Kanunu'nda düzenleme yapılmış ve avukatların büro kurma giderlerinin karşılanması için uygun şartlarda finansman desteği sağlanmasına yönelik kanuni düzenleme kabul edilmişti. Bu düzenleme yerinde olmakla birlikte, sadece büro kurma aşamasında değil, hâlihazırda bürosu bulunan avukatların da yararlanabileceği şekilde tüm mesleki faaliyetler için yapılacak harcamalarda kullanılmak üzere uygun şartlarda finansman desteğinin sağlanmasına olanak verecek şekilde düzenlenmeliydi.

Yine, teklifin 13'üncü maddesiyle Avukatlık Kanunu'nun 65'inci maddesinde düzenleme yapılmış ve mesleğin ilk beş yılında baro keseneğinin alınmayacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme, mesleğe yeni başlayan avukatlar açısından olumlu olmakla birlikte, son yıllarda avukat sayısındaki artış nedeniyle personel vesair giderleri artan barolar açısından da olumsuz bir sonuç yaratmaktadır. Dün maddeler üzerinde konuşamadığımızdan dolayı bugün bu konuyu dile getirmek istedim.

Değerli milletvekilleri, daha önce basına yansıyan ve bu yargı paketinde olacağı düşünen bazı konular teklifte yer almamıştır. İnfaz koruma memurlarının, diğer emsalleri gibi özlük haklarının iyileştirilmesi bu teklifte yok. Sağlık Bakanlığına bağlı sağlıkçılara iyileştirmeler söz konusu iken, ek ödeme ve tazminatlar verilirken Adalet Bakanlığına bağlı sağlıkçılarla ilgili bir düzenleme yoktur. Bizim de pek çok defa dile getirdiğimiz ve İnsan Hakları Eylem Planı'nda "Kamu avukatlarının çalışma esaslarına ve özlük haklarına yönelik iyileştirme yapılacaktır." taahhüdü bu yargı paketinde de yoktur. Tüm bunlar bu teklife eklenmelidir.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar gelen ve bu teklif de dâhil hiçbir yargı paketinde, yargının en önemli ayaklarından biri olan hâkim ve savcıların sorunları dikkate alınmamıştır. Konuşmamın son bölümünde, dün Bütçe Komisyonundan geçen torba kanun teklifinde hâkim ve savcılarımızın çözülmesini bekledikleri bir sorunu dile getirmek istiyorum. İki gündür bu konuda, birinci sınıfa ayrılmış ve Yargıtaya seçilme hakkını kaybetmemiş onlarca hâkim, savcı arkadaşımdan talep geldi. Torba kanun teklifiyle Yargıtay ve Danıştay mensubu başkan, başsavcı, daire başkanı ve üyeleri gibi yüksek yargı mensuplarına, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin özlük haklarının verilmesiyle ilgili düzenleme yapılmakta ve yaklaşık 10 bin lira maaş zammı sağlanmaktadır. Daha önceki bu tür düzenlemelerde tüm hâkim ve savcılar göz önüne alınır, bu artışlar kademeli olarak tüm yargı mensuplarına uygulanırdı. Öncelikle isteğimiz, tüm hâkim ve savcıların emeklileriyle birlikte bu düzenlemeye dâhil edilmesidir. Bu mümkün olmadığı takdirde en azından birinci sınıfa ayrılıp birinci sınıfta üç yılını doldurmuş ve Yargıtaya seçilme hakkını kaybetmemiş hâkim ve savcıların da yasaya dâhil edilip kademeli bir artışın sağlanması adalet ilkesinin bir gereğidir. Hâkim ve savcı meslektaşlarımız bu konuda bir düzenleme beklemektedir. Emekli bir hâkim olarak ben de onların sesi olup bu konuyu bugün bu kürsüden gündeme getiriyorum. Umarım, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen bu teklif için Genel Kurulda bir düzeltme yapılır.

Değerli milletvekilleri, hukuk ve adalet toplumların olmazsa olmazıdır. Adalet sisteminin olmadığı ya da aksayarak işlediği bir ülkede ne gelişmişlikten ne de kalkınmadan bahsedilebilir. Ülkemizin içinden geçtiği bu zor dönemde ülkemizi ayakta tutabilecek tek değer adalettir. Hukuk düzeninin son bir yılda tamamen şirazeden çıkmasıyla cezaevlerindeki sıkıntılar da had safhaya ulaşmıştır. Özellikle eğitime yeterince önem verilmemesi, cezaevlerinin bu kadar tıklım tıklım olmasının en büyük nedenlerinin başında gelmektedir. Cezaevlerindeki aşırı kalabalıktan dolayı tutuklu ve hükümlüler oturacak sandalye ve yer olmaması sebebiyle gün içinde akşama kadar ayakta beklemektedir. Yeterli yatak olmaması nedeniyle uyuma düzenleri bozuktur, aynı yatakta birden fazla hükümlü ya da tutuklu bulunmaktadır. Yeterince havalandırma hakkından yararlanamamaktadırlar. Yine aşırı kalabalık sebebiyle başka cezaevlerine sevk edilememekte ve sevk sırasında psikolojik, sözlü ve fiziksel şiddete maruz kalmaktadırlar. Hükümlülerin avukatlarına ve ailelerine haber verilmeden yapılan sürgünler maddi durumu iyi olmayan ve görüşlere gelemeyen aileler için durumu daha da zorlaştırdığı gibi, avukat ve aile görüşünü engellemek bakımından yeni ihlallere yol açmaktadır. Dışarıdan ailelerinin getirdiği veya postayla gelen kitap ve dergiler mahkûmlara veya tutuklulara verilmemektedir. Yönetmelikte her mahpusa haftada on saat odasının dışında sosyal, kültürel etkinlik hakkı tanınmaktadır ancak bu hak, uygulamada haftada iki saatle sınırlandırılmaktadır. Hastane sevklerinde muayene esnasında kelepçeler açılmamakta, kelepçeyle muayeneyi kabul etmediklerinden muayene olmadan geri götürülmek durumunda kalmaktadırlar. Bu, zamanla sağlık sorunlarının büyümesine ve artmasına neden olmaktadır. Cezaevi girişinde asker ve cezaevi personeli tarafından çıplak arama gibi onur kırıcı dayatmalarda bulunulmakta, buna yapılan itirazlar disiplin cezasına gerekçe olmaktadır. Ailelerle yapılan telefon görüşmelerinde devleti, Hükûmeti eleştiren konuşma ve diyaloglardan dolayı disiplin cezaları verilmekte, telefon görüşmelerinde iktidara yapılan kimi eleştiriler propaganda olarak değerlendirmekte ve bu durum ceza konusu yapılmaktadır. Sürgüne gönderilen ya da sevk edilen mahpusların eşyaları onlarla götürülmemekte, daha sonra kargoyla gönderilen eşyalar için çok yüksek kargo ücreti talep edilmektedir. Yatak, yastık, çarşaf ve nevresim ihtiyaçları karşılanmamaktadır, değiştirilince de daha önce kullanılmış, sağlıklı olmayanlar verilmektedir. Hasta ve diyette olan mahpusların hastalıklarına uygun diyet yemekleri verilmemekte, ileri düzeyde şeker ve kalp hastası olan mahpuslar hâlen cezaevlerinde yoğun şekilde bulunmaktadır fakat diyet raporları bulunmasına rağmen durum göz önünde bulundurulmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, son söz olarak, bu kanun teklifi yine her zaman olduğu gibi bürokratların masabaşında hazırladığı, özellikle de İcra ve İflas Kanunu'nda yapılan değişikliklerde uygulamanın içinde olan, mutfakta bulunan icra müdürlerinin, icra memurlarının veya icra hâkimlerinin hiç görüşünün alınmadığı bu kanun teklifi de önümüze gerçeğe uygun olmadan gelmiştir.

Bu vesileyle Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.