GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i itham etmesine, yap-işlet-devret modeline, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imar affıyla ilgili düşüncelerine, yapılacak olan 45 bin öğretmen atamasına ve ücretli çalışan öğretmenlerin sorunlarına, engelli aylıklarının yeni miktarına, kamu şeflerinin 3600 ek göstergeden yararlanamadığına ve İzmir Demokrasi Üniversitesinin sosyal psikoloji araştırma görevlisi alım sınavına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:6
Birleşim:82
Tarih:30.03.2023

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Erdoğan dün televizyon kanalında yapmış olduğu açıklamada Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'i ithamla "Bugüne kadar yaptığımız her projeyi tartarak, hesaplayarak yaptık." ifadelerini kullanmıştır. Sayın Erdoğan, biz İYİ Parti olarak her zaman projeye değil, ranta karşı olduğumuzu söyledik. Siz Tayyip Erdoğan olarak, devlet hizmetinde bulunduğunuz süre boyunca, imzanızın olduğu tüm projelerde devletin yani hazinenin menfaatlerini gözetmekle sorumlusunuz, millete hizmet ederken milletin ali menfaatlerini korumakla mükellefsiniz. Siz "Devletin malı deniz." anlayışıyla etrafınızda millete küfreden iş adamlarını, davet usulü ihalelerle ihya etmek yerine "Kamu malı tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır, yedirmem." namus anlayışını korumakla mükellefsiniz. Ne demek istediğimi şimdi güncel bir örnekle daha iyi anlatayım: Yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan ve Kasım 2012'de hizmete açılan Zafer Havalimanı 2023 yılında da zarar etmeye devam ediyor. Ocak-Şubat dönemine yönelik 219 bin yolcu garantisine karşın, yalnızca 7 bin yolcu havalimanını kullanmıştır. Havalimanı yapım maliyeti 50 milyon avroyken, 2012-2023 arasında şirkete yapılan garanti ödemesi 60 milyon avroyu geçmiştir. Yine -biz burada defalarca gündeme getirdik- Osmangazi Köprüsü, çok daha vahim, çok daha büyük yani yaklaşık 13-14 milyar liralık maliyetle 1 tane değil, 4 tane Osmangazi Köprüsü yapılabilirdi. Biz bunları, bu iddialarımızı gündeme getirdik, ne Cumhurbaşkanı Yardımcısı ne de Ulaştırma Bakanı bizim iddialarımıza mantıklı bir cevap veremediler.

Yap-işlet-devret modeliyle devletin kasasından 1 kuruş para çıkmayacağını savunanların tezi bir kez daha çökmüştür. Devlet zarara uğratılmıştır. Saraya yakın iş adamları ise "yap-işlet-devret" adı altında ihya edilmiştir. Bu, açık bir rant düzenidir; bu, yetimin hakkını yemektir; bu, milletin menfaatlerini korumak değil, "millete hizmet" adı altında müteahhitleri zengin etmektir; bu, işçinin, çiftçinin, memurun emeklerini gasbetmektir. Bilinsin ki İYİ Partinin nefesi, hesabı milletten şaşanların ensesindedir.

Sayın Erdoğan'ın dün yaptığı açıklamalarda satır arasında bir itirafı dikkatimi çekti. Cümle aynen şöyle: "İmar affı filan artık düşünemeyiz. Düşünmeye kalırsak şu anda yaşadıklarımızla karşı karşıya kalabiliriz." İmar affı -yani ruhsata aykırı yapılara müsaade edilmesi, izin verilmesi- 50 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası tartışılan en önemli ihmallerden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Ruhsata aykırı, kötü yapılmış binaların depremde yıkım etkisini artırdığı bilinmesine rağmen Hükûmetin düzenliği imar affıyla felaketin boyu katlanmıştır. Erdoğan, fay hattı üzerinde olan Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya'da imar affının 438 binden fazla ev sahibinin sorunlarını çözdüğünü ifade etmiştir. Rant ve para uğruna göz yumulan imar affı sonrası Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise söz konusu afla devletin elde ettiği gelirin 7 milyar 511 milyon liraya ulaştığını kaydetmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Erdoğan ve Hükûmetinin devleti şirket gibi yöneterek para kazanma hırsı insan hayatına tercih edilmişti. Dün Erdoğan'ın "Artık imar affı falan yok." itirafı aslında daha önce yapılan afların yanlış olduğunun da bir ispatıdır. Devletin başı yani sorumluluk makamının bir numaralı yetkilisi olarak çıkardığınız imar affıyla ölen insanların vebali sizin üzerinizdedir. Bu vebalin siyasi karşılığı ise sağ kalanlardan af dilemek ya da helallik istemek değil, istifa etmektir. Bir kez olsun memleketin üzerine yağan şeylerden kendinizi mesul tutun. Bir kez olsun dev aynasına değil, boy aynasına bakarak vicdanınızı öncü tutun. Bir kez olsun sorumluluğunuzun gereğini hatırlayarak millete vermiş olduğunuz sözü tutun.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 45 bin öğretmen ataması yapılacağı duyurulmuştur. Öncelikle, şimdiden ataması yapılacak öğretmenleri tebrik ediyor, hayırlı olmasını diliyorum. Hükûmet beş yıl önce vadettiklerini yine seçime beş kala yerine getirerek samimi olmadığını göstermiştir. Ayrıca, atama bekleyen 100 bin öğretmen varken sadece 45 bin öğretmen ataması yetersiz kalmış, talepleri karşılamamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Atanamayan öğretmenlerle birlikte eğitim camiasının en önemli sorunlarından biri de ücretli çalışan öğretmenlerdir. Ücretli öğretmenler Millî Eğitim Bakanlığının kadrolu ve sözleşmeli öğretmenleriyle aynı iş yükünü çekmelerine ve aynı görevi üstlenmelerine rağmen özlük haklarındaki eksiklik ve asgari ücretin altında aldıkları maaşla mağduriyet yaşamaktadır. Konuyla ilgili Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer ise "Bakanlığımızca yürütülen bir çalışma bulunmamaktadır." ifadesini kullanmıştır. Ücretli öğretmenler sorunlarını dile getirmek için dün Türkiye'nin farklı bölgelerden Ankara'ya gelerek Bakanlık önünde seslerini duyurmaya çalıştı. Yaklaşık 500 bin sözleşmeliye kadro veren Hükûmet ücretli öğretmenleri yok saymaya devam etmektedir. Öğretmenlerimizin haklı taleplerini bir kez daha gündeme getiriyor, kadroya geçme talepleri hakkında Hükûmetin ivedilikle adım atmasını bekliyoruz. Son kırk beş gün, eğer siz yapmazsanız Millet İttifakı iktidarında sorunu çözüme kavuşturmak için biz hazırız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Toparlıyorum Başkanım.

Seslerini duyurmaya çalışan bir diğer kesim ise engelliler. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık yaptığı açıklamayla birlikte engelli aylıklarının yeni miktarını duyurmuştur; buna göre engelli aylığı, engel oranına göre 1.594 ile 2.392 lira arasında belirlenmiştir. Sosyal devlet olmanın gereği dezavantajlı vatandaşlarımıza onurlu bir hayat koşulu sağlamaktır. Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, 1.594 lira ya da 2.392 liraya bu pahalılıkta, birçok medikal zorunluluğu bulunan bir engelli masraflarını nasıl karşılayabilsin? Engelli vatandaşlarımıza ve ailelerine gördüğünüz bu aylık hak mıdır, reva mıdır? Ben size söyleyeyim: "Zulüm" bunun tek adıdır.

Sayın Başkan, müsaadenizle iki tane küçük konu daha var. "Küçük konu" dedim ama sorun büyük. Bir tanesi bu kamu şefleri konusu. Bunlar yine grubumuzu ziyaret ettiler, ben buradan daha önce de gündeme getirmiştim. Kamu şefleri, yönetici olarak tanımlanmış, memurların üzerinde bir kesimdir, bir yönetici sınıfıdır, amir pozisyonundadır. Şimdi, alt taraftaki kimi memurlara, alt taraftaki unvanlara 3600 ek gösterge verip amir pozisyonunda olan kamu şeflerine 3600 ek gösterge verilmemesi kabul edilebilir bir durum değildi. Buradan Hükûmeti bu konuda tekrar ikaz etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkürler.

Son konu olarak da bireysel bir konu ama bu Hükûmetin iş yapma tarzı ve şu anda kamu kuruluşları açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Sayın Başkanım, İzmir Demokrasi Üniversitesi sosyal psikoloji araştırma görevlisi alım sınavı yapılıyor. Sonra sınav sonuçları açıklanıyor, "Simya Işıltı Eren" adlı öğrencinin 1'inci olarak sınavı kazandığı ilan ediliyor fakat daha sonra, sınav sonucu açıklandıktan bir buçuk saat sonra sınav sonucu kaldırılıyor. Şimdi, burada ekran görüntüsü var sınav sonucuna ilişkin "Kazanmıştır." diye. Şimdi, öğrenci bilgi almaya çalışıyor, bu sonuç niye kaldırılıyor diye öğrenmeye uğraşıyor, uzun süre bir şey söylenmiyor; sonradan "Sınav yenilenecek." deniliyor. Ta, aradan bir buçuk ay sonra, sınav jürisinin yönetmeliğe uygun olmadığı gerekçesiyle sınavın iptal edildiği söyleniyor. Şimdi, hakikaten böyle yanlış bir jüri oluşturulmuş olabilir ama burada dikkat çeken olay şu: Şimdi üniversite bir jüri oluşturuyor. Bunu oluştururken bir hata yapıyor, hatasının farkında değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, son sözlerinizi alayım.

ERHAN USTA (Samsun) - Fakat bir başka öğrenci sınav sonucu açıklandıktan bir buçuk saat sonra koskoca üniversitenin yaptığı hatayı buluyor, üniversiteye müracaat ediyor, üniversiteyi ikaz ediyor. Kararlar alınıyor ve bir buçuk saat sonra bu sınav sonucu ortadan kaldırılıyor. Bu, kabul edilebilir bir şey değil; bu, hiçbir şekilde olacak bir şey değil; ya, akla aykırı bir şey. Yani sizin yaptığınız bir hata bir buçuk saat içerisinde bir öğrenci tarafından tespit ediliyor. Bütün işlemler yapılıyor, itirazlar yapılıyor, itirazlar yerinde görülüyor, kaldırılıyor. Bu şey belli ki adrese teslim bir sınav yapılmak istenmiş, bir başkası sınavı kazanınca da böyle bir sonuçla karşılaşıyor. İşte bütün bunlar normal değil. Bunlar devlete ve kurumlarına olan güveni zedeliyor. Buradan bu spesifik olayı gündeme getirerek aslında başka yapılan işlere de dikkat çekmek istedim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.