| Konu: | İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 30.03.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 441 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifine geçmeden önce sıcak bir gelişme, son dakika gelişmesi var malum; medyadan takip etmişsinizdir. Yüksek Seçim Kuruluna, Sayın Erdoğan'ın 3'üncü defa Cumhurbaşkanı adayı olamayacağına ilişkin bir kısım itirazlar vardı, o itirazların reddedildiğine ilişkin YSK Başkanının bir açıklaması oldu. Çok net bir şekilde, açıkça Anayasa çiğnenmiştir bu kararla; YSK'nin verdiği karar hukuki değildir, tamamen siyasi bir karar verilmiştir. Anayasa'nın 101'inci maddesi çok nettir "Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir." diyor ve burada ne bir geçiş hükmü var ne de bir istisna var. Dolayısıyla, zaten bunun işaret fişeğini de Sayın İsmet Yılmaz vermişti "Siz kafanızı yormayın, bunun kararını Yüksek Seçim Kurulu verecek." demişti; Yüksek Seçim Kurulu da bu şekilde beklendiği gibi bir karar vermiş oldu.
Şimdi, geçelim kanun teklifine. Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde bizim de katıldığımız ve birçoğunda aslında kabul yönünde oy kullandığımız, hatta bırakın kabul yönünde oy kullanmayı yani uzun süredir talep ettiğimiz meseleler vardı; onların bir kısmı burada çözülmüş oluyor.
Tabii, buradaki samimiyetsizlik ve yanlışlık şurada: Mesela, ben 2015'ten beri milletvekiliyim, 2015 yılından beri ben burada bu gaziler arasındaki maaş, ücret ayrımı meselesini ifade ediyorum. Bakın, gelinen noktada, bu düzenleme sekiz yılın sonunda ancak yapılıyor ve seçim öncesinde, seçime bir ay kala yapılıyor; bunun gibi, diğerlerinin de üzerinde duracağım.
Çok geç kalınmış düzenlemeler. Mesela, işte, en düşük emekli aylığının yükseltilmesi gereğini söylüyorduk. "Yüksek enflasyon dönemlerinde mutlaka nisan ayında güncelleme yapılması gerekir." diye burada defalarca söyledik, ben de söyledim, arkadaşlarımız da söyledi. Kanun teklifi verdik çünkü "Yüksek enflasyon dönemlerinde yılda 2 defa yetmez." dedik. "Olmaz." denildi, hep reddedildi ama şimdi, nisan ayında emekli aylıklarında bir düzenleme yapılıyor. Yine, en düşük emekli aylığının asgari ücret kadar olması gerektiğini söyledik, asgari ücret kadar olmasa da ona yaklaşılan bir düzenleme yapılıyor.
Özetle şunu söylemeye çalışıyorum: Yapılan bu düzenlemeler doğru olmakla birlikte, iktidarın sandık korkusuyla, seçim korkusuyla yıllar sonra, ciddi mağduriyetlerden sonra yapmak zorunda kaldığı düzenlemeler olarak tarihe geçecektir.
Şimdi, tabii, bir de şu var: İşin ekonomik boyutu olarak da iktidar tarafı, bu paketin ekonomik maliyetinin yaklaşık 150 milyar TL olduğunu söyledi. Şimdi, bakın, bir işi zamanında yapmayıp geciktirerek bir zamana sıkıştırmanın ortaya çıkaracağı mali sonuçlar da olacak. Bundan önce yapılan bir kısım düzenlemeler de oldu, oradan da yaklaşık 200-250 milyar civarında bir maliyetle karşılaştık. Arkadaşlar, şu ana kadar, son bir iki ayda yapılan düzenlemelerin bütçeye maliyeti yaklaşık 400 milyar lira. Şimdi, üzerine bir de deprem geldi, ülke ekonomisi depremden kaynaklanan maliyetleri de üstlenmek durumunda olacak.
Buradan şunu söylemeye çalışıyorum: Bunlar yapılmamalıydı değil, tam tersine bunlar zamanında yapılmalıydı, bunları zamanında yapamadık. Hâlbuki, bunlar zamanında yapılmış olsaydı, bugün bütçe sindire sindire, hiçbir sorun olmadan bu maliyetlerin hepsiyle başa çıkabilirdi ancak bunlar zamanında yapılmadı. Hani, böyle yemeği, bir şeyi bir anda alırsınız, bir sindirim problemi olur, onun gibi bir noktaya geldi, maalesef, Türkiye. Dolayısıyla, bütçenin bunu sindirmesi bu aşamadan sonrazor görünüyor. Ha, iktidar "Biz zaten 14 Mayısta kaybedeceğiz, gelen uğraşsın ama ben seçimi almak için bu silahların, bu kurşunların tamamını kullanacağım." diye düşünüyor olabilir.
Şimdi, düzenlemeyle neler getiriliyor? Bir tanesi -az önce ifade ettim- gaziler arasındaki maaş, ücret farklılıkları azaltılıyor ve gazi aylıkları asgari ücrete çıkarılıyor. Bunu tamamen destekliyoruz ve dediğim gibi, uzun süredir, defalarca, onlarca defa konuştuğumuz şeyi nihayet seçimin önünde yapmak durumunda kaldı iktidar.
Diğer bir yapılan düzenleme, bu Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay üye ve Başkanlarının maaşları Anayasa Mahkemesi üye ve Başkanları seviyesine çıkarılıyor. Buna ilişkin değerlendirmelerimi birazdan yapacağım, onu geriye bırakıyorum.
Onun dışında, yerliler için yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için "Devlet Üstün Fedakârlık Madalyası" ve yabancılar için de "Üstün Fedakârlık Nişanı" diye 2 tane yeni bir nişan veya madalya öngörülüyor. Bunların yapılmasında mahzur yok ancak yapılan yanlışlık şu: Bir defa, bu madalyayı kim verecek? Cumhurbaşkanı kararıyla verilecek ve bizzat Cumhurbaşkanının kendisi verecek yani bir kurul, komisyon, bir devlet aklı yok; Cumhurbaşkanının uygun gördüğü kişilere verilecek. Korkarım ki bunun ilki de Kızılay Başkanı Kerem Kınık'a verilecektir herhâlde bu başarısından sonra. Böyle bir şey yapacaklarsa da 14 Mayısa kadar yapmaları gerekiyor, 14 Mayıstan sonra böyle bir madalya verme yetkileri kalmayacak kendilerinin. Burada, tabii ki yapılması gereken şey, bunun objektif kriterlerinin tespit edilmesi lazımdı; bu neye göre verilecek, nasıl verilecek ve Sayın Cumhurbaşkanının önüne gelmeden önce de tanımlanmış birtakım komisyonlardan, kurullardan geçerek bu madalyaların verilmesi gerekirdi, kimlere verileceğinin tespit edilmesi gerekirdi; maalesef, bu yapılmadı.
Şimdi, diğer bir husus, 10'uncu maddedeki bu bayram ikramiyeleri, emeklilerin bayram ikramiyesi meselesi. Bu da bizim her defasında söylediğimiz, Sayın Genel Başkanımızın, milletvekili arkadaşlarımızın, bizzat şahsımın da defalarca dile getirdiği bir meseleydi. Bunun ilki 2018'de 1.000 lira olarak çıkmıştı. Şimdi, bu 1.000 lirayı sadece TÜFE'yle, başka bir şeyle değil yani enflasyon kadar bugüne getirirsek, bunun güncel değerinin 3.600 lira olması gerekiyor; buna ilişkin de bir önergemiz olacak, bakalımAK PARTİ'nin de samimiyetini test edeceğiz yeniden. Dolayısıyla, şu anda 2 bin liraya çıkartılıyor; bu, reel olarak ilk geldiği günün yarısı kadar bir ikramiyedir, bir rakamdır. Dolayısıyla bunu yetersiz görüyoruz, bunun daha yüksek olması gerekir, buna ilişkin önerge vereceğiz.
Şimdi, başka mal fiyatlarına da baktığımızda, yine, bu yüksek enflasyon nedeniyle bu paranın ne kadar yıprandığını ve 2 bin liranın ne kadar yetersiz olduğunu görebiliriz. Mesela, 2018'de ilk verildiğinde, 1.000 lira 25 tane 5 litrelik ayçiçek yağı alıyormuş. Şimdi, bakıyorsunuz, 10 taneye düşüyor, 2 bin liraya yükseltilmesi durumunda dahi yani 25 ayçiçek yağından 10 ayçiçek yağına düşüyor. Ayçiçek yağı cinsinden 1.000 lirayı sabit tutmuş olsaydık, bugün verilmesi gereken rakamın 5 bin lira olması gerekirdi. Kıyma, yani vatandaşın, emeklinin zaten kıyma alabildiği yok ama yine kıyma üzerinden bakarsak da ilk verildiği yıl 25 kilo kıyma alınıyormuş. Şimdi, yükseltilen 2 bin lirayla sadece 9 kilogram kıyma alınıyor, bunda da yine kıyma cinsinden alım gücünü sabit tutalım dersek, 2 bin lira değil bunun 5.550 lira olması gerekirdi. Bunu benzin ve diğer ürünler cinsinden de yapmak mümkündür. Dolayısıyla, bu maddeye elbette katılıyoruz ancak bunun daha yüksek olması gerektiğini ifade ediyoruz ve ona ilişkin de bir önergemiz olacak.
Şimdi, diğer bir husus, yine katıldığımız ve gayret ederek bugüne kadar... Yani bu başarıda muhalefet olarak ciddi katkımız var. Bu da en düşük emekli maaşının 5.500 liradan 7.500 liraya güncellenmesi meselesi. Doğru bir karar ancak eksiği olan bir karar aynı zamanda.
Şimdi, önce, şunu bir defa net olarak tespit edelim: Malum, çalışanların yüzde 60'ı şu anda asgari ücret üzerinden maaş alıyor hatta asgari ücretin bir tık üzerine çıktığımız zaman bu yüzde 60 çok daha yükseğe çıkıyor. Yani çalışanların maaşları neredeyse artık tek bir maaşa gelmiş, şimdi çalışanlardan sonra emekliler de aynı şekilde oldu; emeklilerin de 7.500'e çıkması durumunda yüzde 80'i en düşükten maaş alacak değerli arkadaşlar. Bu, hakikaten bir ülke açısından son derece kötü bir şey ve bu rakamlar da son derece yetersiz. Yani açlık sınırının 9.600 lira olduğu bir ülkede emeklilerin yüzde 80'i 7.500 lira alacak, demek ki emeklilerimizin belki yüzde 90'ı açlık sınırının altında maaş alıyor, maalesef; dolayısıyla bu son derece yetersiz.
Yanlışlığı nerede? Şimdi, bu kanundan önce emekli maaşı 5.500 lira olanları 7.500'e çıkarıyoruz, çok güzel ama 7.501 lira olanlarda da 1 lira artış yapılmıyor, onlarda hiçbir artış yok; bu, olmaz. Bunun için bizim önerdiğimiz şey -Komisyonda arkadaşlarımız da önerdi, biz de konuşmalarımızda söyledik- emekli aylıklarında yüzde 36'lık bir iyileştirme yapıldı, bunun bütün emekli aylıklarında yapılması lazımdı, adil olanı bu, oransal bir artış yapılması lazım. "O, bütçeye çok yük getirecek." diyebilirsiniz; peki, tamam, hiç olmazsa seyyanen 2 bin liralık artışı bütün emeklilere vermemiz gerekirdi.
Şimdi, bu sistem ne getirecek? Bundan sonra çok fazla prim ödemenin hiçbir önemi yok yani gün sayısı olarak veya miktar olarak fazla prim ödemenin hiçbir anlamı olmayacaktır ve sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği açısından önümüzdeki dönem için çok ciddi bir risktir yaptığımız iş. Yapılan karar doğrudur yani maaş yükseltmeyi kabul ediyoruz ancak bunun eksik olduğunu ifade ediyoruz, kimse yanlış anlamasın. Yoksa 5.500 ya da 7.500 lira değil, hatta bizim burada da önergemiz olacak; bunun asgari ücret olan 8.500 liraya çıkarılmasına ilişkin de önergemiz var ancak sadece burada değil, yapılması gereken şey diğer emekli aylıklarında da bir iyileştirme yapılması lazım, yoksa sistem son derece adaletsiz bir hâle gelecektir ve sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği açısından da çok ciddi risklerle karşı karşıya kalabiliriz.
Diğer maddelerin bazılarını geçiyorum. Bu köy korucularına ilişkin, emekli olmuş köy korucularının maaşlarının artması durumu var. 4.500 ile 5.500 arasındaki maaşlar, emekli maaşları 7.500'e çıkarılıyor.
Burada, değerli arkadaşlar, yani şu nezaketi artık siyasetten bekliyoruz biz: Şimdi, bu, teklifin ilk hâlinde yok, Komisyonda konuluyor; bu geldiğinde bizim arkadaşlarımız diyor ki: "Bu, bizim de tasvip ettiğimiz bir şey, bu önergeye biz de imza vermek istiyoruz." Fakat AK PARTİ'li arkadaşlar, daha doğrusu Cumhur İttifakı bunu kabul etmiyor, "Hayır, sadece bizim önergelerimizle olacak." diyor. Ya, bunlar artık siyasetin nezaketine yakışmıyor, bu vesileyle bunu da söylemek istiyorum.
Tabii, karar, doğru bir karar, bizim arkasında durduğumuz bir şey. 42 bin kişi var bu kapsamda, bu da yine bizim zaman zaman gündeme getirdiğimiz bir husustur. Hatta bir hususu daha ben gündeme getirdim: Emekli olan köy korucularının -bu vesileyle tekrar söyleyeyim, birkaç gün önce söylemiştim- taşıma ruhsatları iptal ediliyor, silah taşıma ruhsatları. Arkadaşlar, bu insanlar, bir anlamda devletin asayişi, bölgede asayişi sağladığı insanlar yani bu insanlar emekli olduktan sonra, artık bundan sonra terör örgütünün veya oradaki başka insanların hedefi olmayacak diye bir şey yok yani. Dolayısıyla, bunların taşıma ruhsatları bulundurmaya çevriliyor ve ücrete tabi oluyor, bir ruhsat harcına tabi oluyor; bu yanlış bir şeydir, hatta bu dönüşümü yapmayanların da 18 bin lira civarında bir cezası olduğu söyleniyor, bunun da bu vesileyle yapılması lazım, bunu da ifade etmek istiyorum.
Uzman tabip, tabip, uzman diş hekimleri ve diş hekimlerine ilave ödeneklerinde artışlar var, bunlar da doğru ve doğru kararlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konuşmayı yapmadan önce arkadaşlar, danışmanlarım Twitterdan "Böyle bir konuşma yapacağım personel rejimiyle ilgili." diye bir paylaşım yapmışlardı. Ben 35'inci dakikasında baktım -sonradan tabii bir saat oldu- ama sonrakileri görmedim. Bakın, benim öyle çok fazla takipçim filan da yok ama otuz beş dakika içerisinde toplumun hangi kesimlerinden "Bizim de şu sorunumuzu dile getir." diye bize talepler geldi? Şimdi, kimler? Karayolları taşeron çalışanları, defalarca söylendi. Bu arkadaşlar da hemen gördüler, yine taleplerini iletiyorlar. Tarım danışmanları... Tarım danışmanları, biliyorsunuz, mühendisler asgari ücretin altında maaş alıyor ve işlerinde bir süreklilik yok. "Karayollarındaki skala adaletsizliğini mutlaka gündeme getirin." diyorlar. Hazine avukatları maaşlarının çok düşük olduğunu ve bunları dile getirmemizi istiyorlar. Emekli astsubaylar maaşlarında dengesizlik olduğunu, düşük kaldığını, bunların dile getirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Fahri Kur'an kursu öğreticileri, hem çalışanları hem de şu anda işbaşında olmayanları yine kadroyla ilgili sorunlarını tekrar gündeme getirmemizi söylüyorlar. Bu EYT düzenlemesinden sonra, 99'dan sonra veya 99'da deprem esnasındaki mağdurlar, 99 sonrasında işe girenler yine sorunlarının dile getirilmesini söylüyorlar. Maliye Bakanlığındaki yeterliğe tabi gelir uzmanları sorunlarının dile getirmesini söylüyorlar. Staj mağdurları; bunlar, biliyorsunuz "Uzun dönem emeklilik için başlangıç süresi kabul edilsin." diyorlar. Aile Bakanlığındaki meslek elemanları, kamu mühendisleri, 3600 ek gösterge alamayan toplumda yaklaşık 1 milyonun üzerinde bir kesim var, her birinin burada mağduriyetleri var. "Aile birliği sağlanmadı." diye "Kadro aldık fakat aile birliği sağlamadı, bunu dile getirin." deniliyor.
Bunları şunun için söylüyorum: Maalesef, bizim personel rejimi sistemimiz, personel rejimimiz paramparça oldu arkadaşlar, bu, hem maaş ve ücret açısından böyle hem de bir sistematiği filan kalmadı. Bakın, yani otuz beş dakika içerisinde toplumun birçok kesiminden şikâyet geldi "Aman, bizim bu taleplerimizi gündeme getirin." diye. Yani bunun anlamı ne, biliyor musunuz? İnsanlar, memurlar işi gücü bırakmış maalesef, bir hak arama yarışı içerisine girmişler; biz buna mecbur etmişiz, daha doğrusu AK PARTİ buna mecbur etmiş. İnsanlar hakkı olan şeyi... İstedikleri tek şey adalet.
Şimdi, bir kadro verildi; bakın, burada onu da sayayım size, tam bir sayfa. Şimdi tek tek saymayacağım, vaktim çok sınırlı. Bir sayfa kadro alamayanlar var ya yani kadro verdik ama kadro alamayan yani adaletsizlik nedeniyle alamayan, hani hakkı olmadığı için filan değil... Birine veriyorsak diğerine niye vermiyoruz? Meseleye böyle bakmak lazım. Artık öyle bir keşmekeş var ki yani böyle sayfalarca dolu bir sıkıntı var. Şimdi, aynı şey maaş ve ücret sistemlerinde de var.
Bir defa, temel sorunlar nedir? Farklı mevzuatlarda düzenleniyor maaşlar. Aynı şartlarda çalışanlar arasında ciddi maaş farklılıkları var. 666 sayılı KHK'yle 2011 yılında -biz de o zaman bürokrat olarak üzerinde çalışmıştık, çok itirazlarımız oldu Devlet Planlama Teşkilatı olarak fakat dinlenmemişti o zaman- bunlar sistemi düzelteceğiz dediler, sistem iyice bozuldu. Maaş unsurları son derece karmaşık ve çok fazla unsur var. Dolayısıyla, bu sıkıntı almış başını gidiyor. Bunların bir kısmına vaktim kaldığı sürece değineceğim.
İşe almadan başlayarak özellikle bu mülakat sistemi kaynaklı sıkıntılar var çok farklı statülerde. Burada Maliye Bakanlığının da biraz kusuru olduğunu söylemek lazım yani kusur hep de siyasetçilerde değil. Yani zamanında kadro vermediler, kadro vermeye yaklaşmadılar; "Siz döner sermayeden alın." "Siz sözleşmeli alın, kadrosuz alın." dediler ama şimdi onların hepsine kadro vermek durumunda kaldık. Hâlbuki normal sistem içerisinde almış olsaydık belli sınavlarla alacaktık, daha düzgün bir şekilde alınacaktı; alınamadı. Sonradan böyle yani anlık bulunan çözümler sonuç doğurmuyor, onu demeye çalışıyorum. Bu statü farklılıkları çok fazla, hâlâ düzeltilmiş değil; bunların düzeltilmesi gerekiyor.
Yükselme konusunda, zaten sınavda yükselme yönetmelikleri falan tamamen rafa kaldırılmış durumda yani ona tabi olmayanlarda sadece itaate ve biate dayalı zaten bir yükselme var; ehliyet, liyakat, kariyer diye hiçbir şey, maalesef, kalmamış durumda. Özlük haklarıyla ilgili dengesizlikler de giderek artıyor. Bir tarafı düzelttikçe başka bir düzensizlik ortaya çıkıyor çünkü AK PARTİ'nin şöyle bir huyu var: Yani işin bütününe bakarak meseleyi çözmeye çalışmıyor, parça parça uygulamalar yapıyor; kimin sesi fazla çıkarsa; kime muhtaç olacağını düşünürse... Bu yargı mensuplarına verilen ücret artışını, maaş artışını ben öyle değerlendiriyorum. "14 Mayıs sonrası bizim buraya işimiz fazla düşecek." deyip şimdi birilerinin gönlünü almaya yönelik bir uygulama; böyle bir şey olmaz arkadaşlar, böyle bir şey olmaz. Dolayısıyla, insanlar ne yapıyor? Herkes şimdi işi gücü bırakıp -memurlar için söylüyorum, biz de memuriyet yaptık- ya maaşını düzeltmek ya da bir hak arama peşinde koşuyor. Hâlbuki, biz, devlet olarak, devleti yönetenler olarak yani Hükûmet olarak adil bir şekilde bu düzenlemeleri yapsak herkes işine motive olacak, işine gücüne bakacak fakat böyle bir şey olmuyor.
Devletin temelinin adalet olduğunu AK PARTİ hükûmetlerine ben bir kez daha hatırlatmak istiyorum: İşlerinizi ve düzenlemelerinizi adaletle yapmak durumundasınız. Kamu personel rejimini konuşuyoruz, burada da kariyeri ve liyakati esas alan adımların atılması gerekiyor. Tabii, yine, bir adım atılırken çok dikkatli olmak gerekiyor. Verilen hakkı geri alamayacağınıza göre, o bir yanlışsa eğer, yanlış bir adım atıldıysa o yanlışı düzeltmek için başka bir sürü yanlışı yapmak durumunda kalıyorsunuz ve bu da ciddi ölçüde kamuya yük getiriyor.
Şimdi, gelelim bu yargı mensuplarının maaş artışlarına. Şimdi, değerli arkadaşlar, kamuda belli meslekler arasında denge vardır. Mesela, Yargıtay üyeleri ile -efendim- Sayıştay, Danıştay üyeleri, Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında bir denge vardır veya bunlar ile yine, askerde korgeneraller arasında denge vardır, işte, kaymakamlar ile hâkimler, savcılar arasında öteden beri gelen, neredeyse cumhuriyetin kuruluşundan beri gelen bir denge vardır. Bu dengeyle bir oynadığınız zaman, bu sefer her taraftan bir problem çıkmaya başlıyor. Bu Anayasa Mahkemesi üyeleri ile Yargıtay, Sayıştay ve Danıştay üyelerinin arasındaki dengesizlik, işte, geçmişte bir yapıldı, şimdi onlar da uzun süredir bunu düzeltmeye çalıştılar; en sonunda, şimdi bu kanunla düzeltiliyor. Yapılan iş yanlış mı? Yanlış değil ama eksik. Eksikliği nerede? Tamam, Yargıtay üyelerinin, Danıştay üyelerinin maaşlarını artıralım, başkanlarının da maaşlarını artıralım ancak bu sefer, birinci sınıf hâkim ile Yargıtay üyesi arasında acayip bir makas oluşturuyorsunuz. Yani, Yargıtay üyesi olmak için zaten insanlar mücadele ediyorlar ve mesleğini... Bakın, bir maaş farkını idari kademelerde veya birileri seçerek gelinen kademelerdeki maaşları, maaş farkını çok artırdığınız zaman bu sefer insanlar mesleğinden ödün vermek durumunda kalır, dürüstlüğünden ödün vermek durumunda kalır. İnsanları bunlarla niye baş başa bırakıyoruz? Dolayısıyla, birinci sınıf hâkimlerde de bir düzeltme yapmak gerekiyor. Orada düzeltme yapınca yetiyor mu? Yetmiyor. Bu sefer ilk işe giren hâkim ile kıdemli hâkim arasında ciddi bir makas oluşuyor. Dolayısıyla, madem böyle bir düzenleme yapıyorsunuz... Bunu Hükûmete söylüyorum, AK PARTİ'ye söylüyorum, Sayın Yılmaz Tunç'a ve ekibine söylüyorum: Değerli kardeşim, sadece Yargıtay üyelerine vermekle bu işin içinden nasıl çıkabilirsiniz? Yani, diğer hâkimlere de kademeli bir şekilde... Onların arasında bir parite var, o pariteyi bozarak bu işi yapamazsınız. Dolayısıyla, burada mağduriyetler oluşacaktır, bu mağduriyetlerin düzeltilmesini istiyoruz. Maaş verilmesin demiyoruz, bu artış verilsin çünkü Anayasa Mahkemesi üyeleriyle o eşitliği sağlamak lazım ancak diğer yargı mensuplarına da kademeli bir şekilde, bu dengesizliği giderecek şekilde bir maaş ve ücret artışının yapılması lazım.
Bir de denetim elemanları konusu var. Yani başka konularım da vardı ama onlara giremeyeceğim şimdi. Burada da tabii, ciddi sıkıntılar var. Ben bu konuyu daha önceden de gündeme getirdim. Arkadaşlar, denetim elemanları konusu önemlidir. Bir ülkede denetim elemanları önemlidir. Denetim elemanlarının maaşlarının da her ülkede aslında belli bir standardı vardır. Bizde çok yakın zamana kadar, denetim elemanı dediğimizde, müfettiş, denetçi, iç denetçi, kontrolör, bunların maaşları genelde kamuda genel müdür yardımcısı seviyesindedir çünkü yani daha düşük memur seviyesinde tutamazsınız; onların hepsini denetliyor, bakan adına denetim yapıyor falan filan.
Şimdi, 666'yla zaten bunlar yerle bir edildi, burada kendi içerisinde acayip bir dengesizlik oluşturuldu. Size söyleyeyim, mesela şimdi, bir bakanlıktaki müfettiş ile bir Sayıştay denetçisi -Sayıştay denetçisi de bir denetim elemanıdır- veya Adalet Bakanlığındaki bir müfettiş, İçişleri Bakanlığındaki bir müfettiş arasında 20 bin lirayı aşan bir maaş farklılığı oluştu; bu adil bir şey değil, bu yanlış bir şey. Dolayısıyla yine orada, yoksulluk sınırının 31 bin lira olduğu bir ülkede zaten kimsenin maaşına fazla diyecek bir yanımız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ederim.
HSK müfettişinin maaşının yüksek olduğunu söylemiyorum, diğer bakanlıklardaki müfettişlerin, denetim elemanlarının aralarında da bir adaletsizlik var bir defa ama onlar ile diğerleri arasındaki bu adaletsizliğin mutlak surette giderilmesi lazım. Yoksa burada şunu söyleyemeyiz değerli arkadaşlar: Hâkimlik kürsüde olur, kaymakamlık ilçede olur. Şimdi, bir yanlışlık da şu: Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı gibi kurumlar idarecilerini de müfettişlerini de kendi meslek mensuplarından alıyor. Dolayısıyla hâkim kürsüde diye bir maaş veriyorsunuz fakat o maaşını normal müfettişken de alıyor ama onun karşısındaki diğer müfettişe o maaşı vermiyorsunuz.
Bu tür adaletsizlikler var, bunların düzeltilmesi lazım. Devletin temeli adalettir. Tabii, bunları artık sizin düzeltme imkânınız yok, siz bunları bozdunuz ancak inşallah Millet İttifakı iktidarında -milletimiz bize bu yetkiyi verirse- bunların hepsi bütüncül bir yaklaşımla düzeltilecektir ve bundan sonra memurlarımız, çalışanlarımız, kamu çalışanları böyle maaş, ücret konuşmak yerine devletin işini düzgün bir şekilde yapmaya odaklanacaklardır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.