GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2017-2018 ve 2019-2020 Yılları Denetimine İlişkin Raporlarının Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğünün 2017-2020, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün 2017-2020, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğünün 2019-2020, T.C. Ziraat Bankası A.Ş.'nin 2019-2020, Türkiye Halk Bankası A.Ş.'nin 2019-2020, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin 2019-2020, Askeri Fabrika ve Tersane İşletme A.Ş.'nin 2019-2020, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğünün 2019-2020,Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık A.Ş.'nin 2020, Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş.'nin 2019-2020, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2019-2020 Yıllarına Ait Bölümleri ile Raporların Bu Bölümlerine Yapılan İtirazlar ve Komisyonun Görüşü münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:84
Tarih:04.04.2023

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli halklarımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, kamu iktisadi teşebbüsleri deyince bire bir AKP Hükûmetinin bir örneğini görebilirsiniz. Burada ne oldu peki? Yirmi bir yıllık bir süre içerisinde bu kamu iktisadi teşebbüslerinin ne kadar yağmalandığına, uluslararası şirketlere ne kadar peşkeş çekildiğine dair örnekleri çok net bir şekilde görebiliriz. Bakın, bunların başında Ziraat Bankası var, TÜRK TELEKOM var, şeker fabrikaları var, PTT'nin ilgili bölümleri var; bunların tamamı bu iktidar döneminde ne yazık ki uluslararası şirketlere peşkeş çekildiği gibi yine, en fazla arpalık olarak kullandıkları alan olarak biliyoruz. Son dönemlerde yapılan hesaplamalara göre de şu anda iflas eşiğinde olan ve neredeyse batan kamu iktisadi teşebbüslerden bahsetmek mümkündür; bu, işin bir gerçeği. Bunu şurada belirtmek isterim ki bütün halklar bunun hesabını önümüzdeki seçimde bu AKP Hükûmetinden soracak.

Bir diğer mesele ise, bu AKP Hükûmetinin bu seçimden korktuğu gibi korktuğu bir gerçek daha var aynı zamanda, o da şu: Gençlerden korkuyor bu Hükûmet. Neden korkuyor? Çünkü buradaki, sandıktaki en büyük dersi gençler verecek.

Bakın, gençlerle ilgili neler yapıldı? Bu depremden dolayı gençlere ilişkin olan bütün alanların tamamı kapatıldı, yurtlar kapatıldı. Şimdi, seçim dönemine giriyoruz; üniversitelerin imtihanları, üniversitelerin sınavları o döneme seçim dönemine denk getiriliyor. Öğrencilere yurt bırakmadınız, kalacakları yurtlardan uzaklaştırdınız; öğrencilerin eşyalarını çöpe attırdınız. Bununla yetinmediniz, öğrencileri kendi evlerine yolladınız. Şu anda öğrencilerin nerede oy kullanacağına, nerede size demokrasi anlamında hesap soracağına ilişkin alanlar belli değil. Ben buradan bütün gençliğe sesleniyorum: Ne olursunuz oy kullanacağınız yere muhakkak ki ulaşın ve bu iktidara bu hesabı sorun çünkü en büyük hesabı siz soracaksınız. Yani, gençlik, bu iktidara tarihî bir ders verecek, bu iktidarın korktuğu kadar var. Gençlerin yüzde 80'i, yüzde 90'ı bu iktidara karşı ve bizlere oy verecekler, kendilerine oy verecekler; ben bunu biliyorum. Dolayısıyla, gençliğe sesleniyorum: Genç bütün arkadaşlar oy kullanacakları yere muhakkak ki ulaşsınlar çünkü bu iktidarın yaptığı şey önünüzü kesmektir, buna kesinlikle uymayın ve buna karşı durun.

Bir diğer mesele, bakın, bir deprem gerçeği yaşadık. Bu depremden hemen sonra birkaç gün içerisinde bizzat ben kendim ve partimdeki bütün arkadaşlar depremdeki o asbest meselesini dile getirdik. Orada mevcut olan büyük, korkunç o doğa kirliliğini dile getirdik ve maalesef kimseden ses çıkmadı. Bakın, 2005 yılında AKP Hükûmetinin getirmiş olduğu Türk Ceza Kanunu'na göre, 181'inci ve 182'nci maddelere göre bu bir suçtur, suç. Yani, şu anda o molozları kaldırdığınız zaman asbeste ilişkin olan o molozları kaldırdığınız yerde halkları ve bütün halkı orada zehirliyorsunuz ve burada suç işliyorsunuz. Buna karşı Allah'ın hiçbir kulu harekete geçmiyor, hiçbir cumhuriyet savcısı harekete geçmiyor. Dolayısıyla, buradaki mevcut olan o eylemi yapan, işlemi yapan kim varsa hepsi şu anda suç işliyor.

Bir diğer mesele ise, doğaya vermiş olduğunuz bu zarar nedeniyle ağır cezada yargılanmanız gerekiyor; bununla ilgili hiçbir işlem yapılmıyor. Yani Türkiye'nin gelmiş olduğu tablo nedir, biliyor musunuz? Bütün halklarımız çok iyi biliyor; işlemeyen bir mahkeme, işlemeyen bir yargı sistemi, işlemeyen bir sistem ama çok az kaldı yani kırk günlük bir süre kaldı, kırk gün sonra bunların hesabı tek tek sorulacak ve bunların hesabını hep birlikte soracağız, hep birlikte. Yargılanacak kişiler de adil bir şekilde yargılanacak çünkü burada suç işleniyor, işlenen suç ağırdır ve ciddi bir şekilde halk sağlığıyla oynanıyor. Türk Ceza Kanunu'nun ilgili hükümleri de maalesef işletilmiyor, bunu işletecek kesim de halkın kendisine verdiği oyu alandır ve iktidara geldiğimiz zaman halklar olarak biz bunu sağlayacağız. Dolayısıyla, bu meyanda hukuk raftadır, ceza hukuku raftadır ve bunun önüne geçeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Arkadaşlarımızın hepsi bunu dile getirdi, bakın, Yeşil Sol Parti... Ben, burada, bütün halklarımıza şöyle seslenerek konuşmama son vermek istiyorum "..." (*) (HDP sıralarından alkışlar)