GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 126 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:85
Tarih:05.04.2023

CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 5 Şubat akşamı tüm Türkiye uykuya daldı. 6 Şubat sabaha karşı deprem felaketiyle uyandığımızda artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Canlarımızı kaybettik, yuvalarımız yıkıldı, dağıldı. Yaşanan depremler sonrası resmî kayıtlara göre 56 bin bina enkaza dönüştü, 37 bin bina da kullanılamaz hâlde yani toplamda 94 bine yakın binamız yıkıldı.

Değerli milletvekilleri, neden bu kadar bina yıkıldı, neden on binlerce canımız yitip gitti, neden yuvalarımız darmadağın oldu? Sorumsuzluk değil, sorumsuzluklar zincirinin sonucu, vicdansızlığın, ahlaki değerleri yitirmenin sonucu kaybolup gitti her şeyimiz. Her olayda olduğu gibi yine suçlular bulundu: Müteahhitler tutuklanıyor. Tamam, tutuklansın, sözümüz yok. Peki, bir tek onlar mı suçlu? Peki, ya inşaatlara ruhsat ve oturma izni veren belediyeler, yapı denetim şirketleri, gerekli tespitleri yapmayan, kentsel dönüşüm planlarını bir türlü onaylamayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ne olacak? Oy ve para uğruna defalarca imar affı çıkaranlar ne olacak? Bunların hiç mi suçu yok? Emeklilere yapılan iyileştirmenin olduğu torba yasanın içine imar affını koyup kurnazca yüce Mecliste imar affına onay alanlar, sizler, bizler suçlusunuz. Usulsüzlüğü imar affıyla legalize ettiğiniz, ranttan beslendiğiniz insan hayatını paraya tercih ettiğiniz için sizler çok suçlusunuz. Ama Deprem Komisyonundayım, gelen giden anlatıyor, herkes sütten çıkmış ak kaşık gibi. Ağaç nerede, diye soruyorsunuz. "Balta kesti." Balta nerede? "Suya düştü." Su nerede? "İnek içti." İnek nerede? "Dağa kaçtı." Hiç kimse sorumlu değil, hiç kimse bir sorumluluk üstlenmiyor. Meğerse bu ölenler boşuna ölmüş. İnsanın aklından geçiyor: Gidip o mezarların başına "Ya, kardeşim, siz suçluymuşsunuz, hiç kimse suç ve sorumluluk almıyor. Niye öldünüz?" diyesim geliyor. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Doğal bir afet olan deprem kentlerde hasar ve yıkımlara, insanların ise barınaksız kalmalarına neden olmaktadır. Şimdi, acılarımızın üzerine dağ gibi sorunlarımız var. Hiç olmazsa ona kayıtsız kalmayın. Deprem sonrasında hem insanların barınma sorunlarının çözülmesi hem de bir an önce enkazlar kaldırılarak yeniden yapılaşma gerekmektedir. Bunu da bölgeler arasında nasıl ayrımcılık yaparak yapmaya çalıştığınızı sevgili Gökan Zeybek Vekilim anlattı, teşekkür ederim. Hep olduğu gibi Hatay üvey evlat.

Yıkılan yapıların yerine kullanılacak daha dayanıklı yapılar inşa edilmelidir. Bu da bilimin ışığında, doğa ve insan sağlığına zarar vermeden yapılmalıdır. Şehirlerin kültürü, birikimi, ruhu kaybedilmeden yapılmalıdır. Alelacele yapılamaz, şehirlerimiz ebediyen ölür. Afetler meydana gelmeden önce zarar azaltmaya yönelik gerekli tedbirleri içeren pratik ve hızlı müdahaleyi sağlayacak politikalar geliştirilmelidir. Konunun hassasiyetine binaen yaptırıma yönelik hükümleri olan, vatandaşı mağdur etmeyecek, yardım ve destek alternatifleri ortaya konulmalıdır ama jeolojik yapı, zemin, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açmak, risk taşıyan, Bakanlık veya idare tarafından belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanlar rant için yapılaşmaya açılmamalıdır. Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak ve kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan hasarlı olan alanlar ranta açılmamalıdır. Peki, bugün ne yapılmak isteniyor? Şu an görüştüğümüz kararnameyle hiç kimseye sormadan, kapalı kapılar ardında alınan saray kararlarıyla ormanlarımız, meralarımız inşaata açılacak, betona boğulacak, hem de bu yaşanan deprem felaketi bahane edilerek yapılacak bütün bunlar. On binlerce insanımızın acılarını çiğneyerek bahaneyle yapacaklar bu talanı; yazıklar olsun diyorum.

Bu tür alanların inşaata açılma yetkisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığında ve Tarım ve Orman Bakanlığına sormasına bile gerek yok. "Buraları orman ve mera alanından çıkardım." diyecek, olacak bitecek; oh, ne âlâ memleket. İzmir depreminden sonra 375 hektar orman alanı deprem konutları için TOKİ'ye verildi, doğa talan edildi. Bu kadar yıkımın ve can kaybının sorumlusu olan Bakanlığa bugün yine bir KHK'yle inanılmaz yetkiler veriliyor. Öyle ki ormana ve meraya inşaat yapabilecek, planlar askıya çıkarılmayarak halktan saklanacak, itiraz edilemeyecek; "süre tasarrufu" kılıfı adı altında itiraz hakkımız gasbedilecek. En iyi yaptığınız iş bu gasp. Taşınmaz mülkiyeti ve imar hakları kısmen veya tamamen başka bir alana aktarılabilecek, vasıf değişikliği yapılabilecek, hazine adına tescili de yapılacak.

Değerli milletvekilleri, deprem, rantı yeniden üretmenin, doğayı yok etmenin fırsatı olamaz, olmamalı. Taşlık, kayalık, verimsiz ormanlar ve Mera Kanunu kapsamındaki alanlar yerleşime açılmamalı. Kuş göç yollarının, endemiklerin, biyoçeşitliliğin korunması hayatidir. Yeniden beton yapılaşma çözüm olamaz, olmamalı. Bugün depremi konuşuyoruz ama yarın bambaşka afetleri konuşuyor olacağız; iklim krizi gibi. O krizlere karşı en güçlü güvencemiz de ormanlarımız ve tarım alanlarımız. Konut sorununu çözmenin çeşit çeşit yolları var ama AKP yine kolaya kaçma derdinde. Artık yeter, artık akıl ve bilim öne çıksın, vizyonsuz ve iş bilmez uygulamalarınız son bulsun; bıktı bu millet yönetemezliğinizden, bıktık artık.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Türkiye'nin idari mevzuat sisteminde afetlerle ilgili hüküm düzenlemelerinin yenilenmesi amacıyla önerilerimiz açık ve nettir. Anayasa'yla kesin bir hükümle imar affı ve barışı yasaklanmalıdır. Afetlere karşı önlem alma ve afet sonrası yardım ve yeniden yapılanma süreçlerinde devletin ödev ve sorumluluklarını tarif edecek nitelikte Anayasa'da düzenleme yapılmalıdır. Afet ve şehircilik bakanlığı kurulmalıdır. Türkiye'nin depreme hazırlık süreci Türkiye'nin millî menfaatleri bakımından özel bir kapsamda ele alınmalıdır. Bu kadar canı artık savaşlarda kaybetmiyoruz. Bu, artık bir millî güvenlik sorunudur. Bölge deprem konseyleri kurulmalıdır. Bölge ve kent ölçeğinde afet risk azaltma eylem programı hazırlanmalıdır. Yapı güvence sistemleri kanunu çıkarılmalı; yapım sigortaları, afet sigortaları ve afet bonosu uygulamaları başlatılmalıdır. İmar Kanunu çağın ve tekniğin güncel ihtiyaçlarına uygun olarak ivedilikle yenilenmelidir. İmar Kanunu'nda denetim sistemi bütüncül olarak yapılandırılmalıdır. Sadece yapı denetimiyle değil plan ve imar denetimi de uygulamanın içinde olmalıdır. Denetimsiz yapılaşmaya cezai müeyyideler artırılmalıdır. 1999 yılından önce yapılan ve hâlâ yürürlükte olan imar planları güncel, jeolojik, jeoteknik etütlere göre revize edilmelidir. Tüm yapıların deprem güvenlik sertifikası yani yapı kimlik kartı belediyelerce çıkarılmalı, yapı üzerinde ve dijital ortamda açık veri olarak sunulmalıdır. Bindiğimiz asansörü, arabayı her yıl muayene ettiriyoruz ama ailemizin yaşadığı apartmanları denetlemiyoruz. Tek yapı ölçeğindeki deformasyonlar, ilçe ve büyükşehir belediyelerince şikâyete gerek kalmaksızın iskândan bir yıl sonra ve sonrasında periyodik olarak beş yılda bir denetlenmelidir. Yapılardaki yapı statiğine müdahale edilme riski olan tüm tadilat işleri ruhsata tabi olmalı, tadilat işleri ilçe belediyelerince denetlenip tadilat sonrası uygunluk verilmeden faaliyete geçilmemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) - Bitiriyorum.

Bina yapımı ve tadilat işlerinde görev alan her usta, ustabaşı, işçi yapı statiği ve statik bütünlüğüne yönelik temel eğitimden geçirilerek yeterlilik belgesi alınmalıdır. Sadece mimari projeye göre değil, statik projeye göre de ruhsat ve eklerine aykırı imalatlar için tutanak tutulması zorunlu hâle getirilmelidir. Ulusal afet eylem fonu yönetmeliği hazırlanmalıdır. Siz bunları ve bunun gibi birçok önlemleri alacağınıza fırsatçılık ile talan derdindesiniz. Artık şunu herkes bilmelidir ki bizleri depremler değil, denetlenmeyen, usulsüz beton yığınları yani binalar öldürdü.

Değerli milletvekilleri, bu facianın bir katili var, o da liyakatsiz atamalarla kurumların içini boşaltanlar, ranta yol verip yuvalarımızı yıkanlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) - Bitiriyorum efendim, selamlıyorum.

Faili oldukları katliamın hesabını vermesi gerekenlerin yeni katliamlar oluşturma girişimlerine asla izin vermeyeceğiz. Doğaya, canlıya, insana karşı işlediğiniz tüm suçları biliyoruz. Doğa alanlarını tekrar imara ve ranta açmak, insanların yaşam alanlarına el koymak kabul edilemez. Deprem öncesinde ve sonrasında da yapılan tüm sorumsuzlukları bu millet asla unutmayacak, hesabını 14 Mayıstan sonra soracağız. (CHP sıralarından alkışlar)

Vazgeçmeyeceğiz. Aziz milletim, inancımız var; bu kötülük, karanlık, kara kış son kış. İnanın kederler bitecek, ülkeme yine baharlar gelecek! Kemal Kılıçdaroğlu sözünde duracak diyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)