GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:83
Tarih:27.03.2012

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu Mecliste hepimizin altına imza attığımız bir husus defalarca ihlal ediliyor, bir nefret suçu işleniyor. Muhalefet çıkıyor diyor ki: "Papaz okulu açacaksınız." Bu, bir inancın aşağılanmasıdır. Oysa biz hepimiz burada? Yani burada bir Alevilerin sorunları tartışıldığı zamanki samimiyet, bir başka inancın, din görevlisinin adı zikredilirken de minimum onun kadar hassasiyeti hak ediyor. Öncelikle, buna dikkat edilmesini dikkatlerinize sunuyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Alevilerin günahı ne?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Olmaz olur mu Mevlüt Aslanoğlu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Günahı ne?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Yani hak din olduğuna sen mi karar vereceksin?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Evet, ben karar vereceğim, ben.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Niye? Haşa, gökten şeriatla mı indin?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ne demek? Ağzına alırken dikkatli al.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - O öyle, bu böyle, iktidar da, sizden çok geri kalır değil. İktidar da bunu bir suçlama gibi alıyor. İşte, nefret suçu böyle böyle pompalanır yani. Siz böyle dediğinizde neredeyse "Estağfurullah." diyecekler, gece rüyalarına girse "Şeytan vesvese soktu." diye uyanacaklar. Bu, bir nefret, böyle böyle pompalanır.

Şimdi, bu yasada, bu çalıştırılmak istenilen angarya meselesinde meselenin Meclise bu şekilde dayatılması, daha önce söylemiştik, ortaklaşmayı ve meşvereti ötelemek demek. Muhalefet olarak biz ne kadar engellersek engelleyelim neticede bu, sizlerin oylarıyla yasalaşacak; durum böyle gözüküyor. Peki, bundan bir zafer duygusu mu çıkarmalısınız? Yani şurada sizin dışınızdaki ve birbiriyle de çok anlaşmayan, birbiriyle pek müşterek fikirleri olmayan, yekpare bir muhalefet bloğu başka şeyler öneriyor. Bunda hiçbir sahicilik, bunda çocukların geleceğine dair istifade edilecek, müstefit olunacak herhangi bir husus olmadığı hakkında nasıl bu kadar peşin hükümlü oluyorsunuz?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Önergeler?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sayın Vekil, bu önergelerin bu Genel Kurulda nasıl kullanıldığı tam da hepimizin gözü önünde cereyan ediyor. Niye? Siz konuşma alanını daralttıkça önerge sadece burada bir konuşmanın vesilesi sayılıyor doğal olarak. Onun yerine ortaklaşmak en güzelidir. "Ortaklaşmak" demek istifade etmektir, yani illa muhalefetin dediğini kabul etmek anlamına gelmiyor ama bırakın muhalefet ne demek istediğini bihakkın anlatabilsin.

Kimse eğitim sisteminin içeriğine dair bugüne kadar bir tek kelam etmedi, ne iktidar ne muhalefet. Yani bu müfredatın paçozluğu, bu müfredatın? Bu müfredattaki ayrımcılık?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Söyledik be!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Önder ne demek "Tek kelime etmediniz" ya?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Aslanoğlu, etmediniz. Aklınız fikriniz imam-hatipte; zannediyorsunuz ki imam-hatip için getirdiler.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ne ilgisi var?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Hayır, imam-hatip için getirmediler. Bakın, Lima Protokolü var, eğitimcileriniz bunu araştırsınlar. Hadise şu: Neoliberal sistem artık, üniversiteleri ve tüm eğitim sistemini kendi ARGE'sine ve ucuz nitelikli iş gücüne göre dizayn ediyor. Bir tane sosyal demokrat vekil bunu söylemez mi? (CHP sıralarından gürültüler)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ne ilgisi var Sayın Önder?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sakin olun? Sakin olun, çok ilgisi var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Hiç ilgisi yok.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Çok ilgisi var. Sizinki de bir sağ bakış.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ne ilgisi var?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bu Aslanoğlu'nu oturtun.

Haydar, sen de hep oradan el kaldırıyorsun, dövüş çıktığında tüyüyorsun. Bak, seni görüyorum. (Gülüşmeler)

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sen bize söyleme!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şimdi, gelelim AK PARTİ'ye. Bizi boyun fıtığı ettiniz size laf söylemekten. Bu teklif AK PARTİ'ye ait değildir. Açın, arşivlere bakın. Bu, Sayın Rahmi Koç'un teklifidir. Bundan dört-beş yıl önce o bunu istedi.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - TÜSİAD niye karşı çıkıyor o zaman?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Nerede tüydüğümü söylesene?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Gel, gel Haydar, söyleyeyim?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Komisyona kaç defa geldin sen?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Komisyon üyelerimiz var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Komisyona kaç defa geldin? Kaç defa geldin Komisyona, kaç defa?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Haydar, beni mi döveceksin?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben sabahtan akşama kadar her komisyonda oradaydım. Sen kaç defa geldin?

BAŞKAN - Sayın Akar, lütfen?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Haydar'ı alın, süremi dondurun. (Gülüşmeler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğru konuşacaksın!

BAŞKAN - Sayın Önder, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şimdi, neoliberal sistemde bu tekeller, tröstler, konsorsiyumlar ARGE harcamalarını yüzde 80 oranında azalttılar, bunun yükünü üniversitelere ihale ettiler "Artık bize şu iş gücü lazım." diyorlar. Bunu da Rahmi Koç dile getirdi, dedi ki: "Bu kadar üniversiteye gerek yok, bize meslek liseleri, ara elemanlar lazım." dedi. Siz de bunda bir keramet var zannediyorsunuz. İmam-hatip değil, sizi temin ederim yani bu konuda hiçbir suizanda bulunmayın çünkü bu mesele de tamamen neoliberal sisteme ucuz ve nitelikli iş gücü yetiştirme projesidir. Bunu söylemezseniz Komisyonda bizim sizin yanınızda ne işimiz var? Çünkü ikiniz de halkın menfaatine olan noktadan çok uzak bir yerde duruyorsunuz.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Söyledik be!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şimdi, gelelim, son üç dakikayı biraz önce çok canımızı yakan bir hatibin?

Sayın Aslanoğlu, lütfen oturun, sizinle ilgili kısmı bitti çünkü. (Gülüşmeler)

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Haberi yok, haberi!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - ?eski Emniyet Genel Müdürü, eski Vali Sayın Köksal'ın bir beyanıyla ilgili tanıklıklarımı anlatacağım: Ben 18'i ile 21'i arasında 5 vilayette "nevroz" kutladım. 21'i hariç diğeri yasaklanmıştı. 18'inde Kazlıçeşme'de -Gerçekten "Kaz" değil, "Gazlıçeşme" oldu.- vekilimiz ölümle burun buruna geldi. Kolluk, Meclis Başkan Vekili plakalı aracın içinde Mülkiye Birtane vekilimizin hastaneye gidişinin önünde engel oldu. Bunu sadece İstanbul Valisine telefon açın, size detaylarıyla anlatır, kim mâni oldu, niye mâni oldu. Bundan fazlasını söylemiyorum; bir.

İkincisi: Ben Kazlıçeşme'den sonra kalktım Mersin'e gittim Mersin "nevroz"unu kutlamaya. Daha iner inmez gazla istikbal edildik. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Tabiri caizse ölecektik.

Çok gülünecek bir şey yok sayın vekil. O gazı bir gün koklarsınız inşallah, ne manaya geldiğini öğrenirsiniz.

Fakat aynı gün orada gaz yemişken -İçişleri Bakanı gelse de burada anlatsa- Ceyhan'a gittim, aynı gün, 20'sinde. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bizde vekil az, Türkiye geniş. Hepimiz meydanlarda halkın yanındayız. (BDP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar) Sizin gibi "noname" buralarda oturmuyoruz.

Gittim Ceyhan'a, kolluk beni karşıladı, miting yapılacak alana kadar götürdü. Mitingi yaptık. Bakın, biri Mersin, biri Adana. Mitingi yaptım, ilgili emniyet yetkilileriyle teşekkürleştik, tokalaştık, çıkışa kadar da bana refakat ettiler. Bir kişinin burnu kanamadı, bir tane taş atılmadı, bir tane molotof atılmadı. Peki, eyalet sistemine mi geçtik? Yani bu tamim Mersin'de geçerli de Adana'da geçerli değil mi Sayın Vali? Çıkın bunu söyleyin.

Yani burada kalkıp şöyle bir dil kullanıyorsunuz: "Bize gelen bilgiye göre?" Siz milletvekilisiniz, hâlen bir bakan ya da bakanlık görevlisi gibi konuşuyorsunuz. Bu dili bırakın, artık, milletin vekilisiniz. Dilinize sinmiş. "Bize gelen bilgiye göre?" Siz kimsiniz? İstihbarat mı yapıyorsunuz burada? Bırakın bu zehirli dili, vali, emniyet müdürü, İçişleri Bakanı yeterince kullanıyor. Sizden, daha sadra şifa bir şey bekliyoruz.

Gelgelelim meselenin en can alıcı noktasına, diyorsunuz ki: "Yasak." Ben söylüyorum, tekzipedecekse İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü gelsin tekzip etsin. Bir gün önce biz kollukla Kazlıçeşme'de kim nereden gelecek, kim nereden gidecek, hesaplıyorduk bir düğün bayram havası içinde. Ertesi sabah İçişleri Bakanı böyle ferman buyurdu, hadise buralara geldi. Bir sürü insan hayatını kaybetti. Vebali omuzlarınızdadır ama ferman sizinse meydanlar emekçilerin, mazlumların, Türkiye halklarının ve hakkındır. Siz, hak bahsinde büyük vebal alıp sınıfta kaldınız.

Dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Önder.