| Konu: | (10/5,6,8,22,58) Esas No.lu Balıkçılık ve Su Ürünleri Sektöründe Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 04.07.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; su ürünlerimizin zenginleştirilmesi, denizlerimizin korunması, balıkçılık sektöründeki sorunlara yönelik kalıcı çözümlerin geliştirilmesi adına yüce Meclisimizde kurulması planlanan araştırma komisyonuna ilişkin İYİ Partinin görüşlerini dile getirmek amacıyla huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Gazi Meclisimizde bugün oturumun başlangıcında Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi hatibi tarafından Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak tanımlanan coğrafyamızın bir bölümüne farklı bir atıfta bulunulmasını kabul edemediğimizi ifade etmek istiyorum. Bu ibarenin yüce Meclisimizde kullanılmasını reddediyor, tutanaklardan çıkarılmasını talep ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bilindiği üzere denizlerdeki yaşam son derece hayati önemi haizdir. Bugün denizlere yönelik faaliyetler insanlığa yılda yaklaşık 1 trilyon doların üzerinde kaynak yaratmaktadır. Balıkçılıkla ilgili sektörlerden yaklaşık 200 milyon insan geçimini sağlamaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin güvenlik, enerji, ekonomi, gıda, çevre ve turizm gibi alanlarda denizlere duyduğu ihtiyaç, barındırdığı potansiyel hepimizin malumudur. Deniz ulaşım hatları ve stratejik özellikleri olan boğazlarımızın egemenliğimizde olması denizlerimizi bizim için çok önemli kılmaktadır. 9 bin kilometrenin üzerinde kıyı uzunluğu, 81 ilin 27'sinin deniz kıyısında bulunması, nüfusun neredeyse yarısının sahil bölgelerinde ikamet ettiği anlamına gelmektedir. Peki, bu durum karşısında denizlerdeki büyük potansiyelden tam anlamıyla yararlandığımızı söyleyebilir miyiz? Ne yazık ki buna "Evet." diyebilmek oldukça güçtür. Bunun başlıca nedeni devletimizin idari yapılanmasında denizciliğe yeterince yer verilmemesidir. Tek bir merkezde olması gereken mevzuatlar; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi farklı bakanlıkların altında karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar kısmi başarılar elde edilse de bu durum birbiriyle ilişkili alanlarda farklı politikalar üretilmesine neden olmaktadır. Bu karmaşa, alana hâkim olmayan personeli işe dâhil etmekte ve dolayısıyla işlevi aksatmaktadır.
Kıymetli arkadaşlar, denizlerle ilgili sorunlar dış politikadan ekonomiye, turizmden çevre ve iklime kadar uzanır. Dolayısıyla kendi içinde bütünlüğe sahip, tutarlı ve sürdürülebilir politikalar üretebilmek adına kapsayıcı bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. İklim değişikliği nedeniyle önümüzdeki süreçte yeni deniz yollarının ortaya çıkması beklenmektedir. Ayrıca, toprakların tahrip olması ve tedarik zincirlerinin bozulması durumunda deniz ürünlerinin değer kazanacağı da düşünülmektedir.
Türkiye bekası için denizlerimizdeki geleceğe hazır olmak zorundayız. Su ürünleri yetiştiriciliği Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından dünyada en hızlı büyüyen gıda sektörü olarak belirlenmiştir. Asya ülkeleri su ürünleri üretiminin yaklaşık yüzde 90'ını sağlamaktadır. Gelişmekte olan ülkeler 1970 yılında su ürünleri üretiminin yüzde 59'unu sağlarken bu oran 2002 yılında yüzde 90'a ulaşmıştır.
Dünyada ve Türkiye'de avcılık yoluyla su ürünleri üretimi son yıllarda ciddi artış göstermezken yetiştiricilik yoluyla üretimde önemli artış göstermiştir. Ülkemizde su ürünleri 1984'ten beri her yıl yüzde 11'in üzerinde büyümeyle gıda sektöründe en hızlı gelişen sektör olmuştur. 2000 yılında su ürünleri yetiştiriciliğinden yaklaşık 79 bin ton ürün elde edilirken 2021 yılında bu oran yaklaşık 470 tona çıkmıştır.
Diğer yandan Türkiye denizlerinde 2000 yılında avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri miktarı ise 460 bin ton iken 2022 yılında 335 bin tona gerilemiştir. Avcılık yoluyla elde edilen su ürünlerinin miktarında dünya genelinde bir durgunluk görülse de ülkemizde bunun birtakım özel sebepleri bulunmaktadır. Aşırı ve bilinçsiz avlanma, iklim değişikliği ve deniz kirliliği balıkçılığımızın büyük ve acil çözümler bekleyen sorunlarındandır. Marmara Denizi'ndeki müsilaj tehdidi sucul ekosisteme zarar vermiş, avcılığı engellemiş, başta hareket yeteneği olmayan ve dipte olmak üzere çeşitliliğe büyük zarar vermiştir. Sonuç olarak, bir önceki yıla göre yüzde 40 düşüş meydana gelmiştir. Kısacası, acil önlemler üretemediğimiz takdirde denizlerdeki canlılığımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız. Bu durum, ulusal mavi ekonomi stratejik planı acilen hayata geçirmemiz gerektiğini anlatmaktadır.
Denizlerimizde ekosistem temelli sürdürülebilir balıkçılık politikaları oluşturmamız mecburidir. Bu kapsamda, balıkçılık sahalarının gözden geçirilmesi, kısmen sınırlamalar getirilerek koruma alanlarının yaratılması büyük zaruret oluşturmuştur. Balıkçılık faaliyetleri, üreme ve beslenme gereklilikleri her bölgenin yapısına göre dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir. Denizlerimizle birlikte akarsularımız için de risk haritaları oluşturulmalı, kurumakta olan su kaynaklarımız için acil eylem planları devreye sokulmalıdır.
Değerli arkadaşlar, henüz sadece bir kısmından bahsedebildiğim bu karmaşık sorun alanına kapasitesi itibarıyla Denizcilik Genel Müdürlüğünün günümüzdeki süreçte çözümler üretebilmesi mümkün görülmemektedir. "Mavi vatan" olarak tanımladığımız hem sosyal hem siyasi hem ekonomik öncelikleri olan kararların alınması, bunların çabucak uygulanabilmesi için etkin, yetkin, liyakat sahibi bireylerin göreve alınacağı bir yapılanmaya ihtiyaç duyulduğunu belirtmek isterim. Bununla birlikte, denizlerin korunması ve su ürünlerinin popülasyonunun güvenlik altına alınmasında ülkelerin tek başına hareket etmesi yeterli sonucu vermeyecektir. Kıyıdaş olduğumuz denizlerin korunması, bölge ülkeleriyle yakın iş birliği ve uluslararası politikalar oluşturulması da zorunlu hâle gelmektedir.
Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlarım; denizdeki potansiyelden yeterince istifade edemeyişimizin bir diğer nedeni olarak da üniversitelerimiz başta olmak üzere, akademik eğitim ve araştırma geliştirme çabalarının yeterli düzeyde yaygınlaşmaması gösterilebilir. Ne acıdır ki su ürünleri ve balıkçılık mühendisliği olarak sınırlı sayıda eğitim veren fakültelerimizden mezun mühendislerimiz yeterince değerlendirilmediği gibi, onların uzmanlık alanlarındaki istihdam, gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri, hatta veteriner hekimlere tahsis edilmiştir. Bu uygulamadan bir an evvel vazgeçilerek liyakate dayalı bilimsel esaslara geçilmelidir. Denizcilik konusuna gereken önemin verilmesi için ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Denizciliği Türk'ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız." demiştir.
Son olarak, geride bıraktığımız Denizcilik ve Kabotaj Bayramı'nı kutluyor, konuşmamı tamamlarken büyük önem verdiğimiz balıkçılık ve su ürünleri sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulmasını İYİ Parti olarak desteklediğimizi belirtmek istiyorum.
Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)