| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MORİTANYA İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN (S.S.: 357) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 19.03.2013 |
CHP GRUBU ADINA AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yirmi dakika, gelin, Moritanya'da güvenlik iş birliği söz konusu olduğunda Türkiye'nin katkısının ne olabileceği üzerine bir ufuk turu yapalım.
Biliyorsunuz ki güvenlik konusu artık, dünyada iki farklı çerçeveden inceleniyor. Eski anlayış, devlet güvenliği merkezli yaklaşımlardı. Yeni anlayış ise insan güvenliğini de çerçevenin içine katan, bütünlükçü güvenlik anlayışı.
Türkiye'nin İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin döneminde girişimde bulunduğu bu güvenlik anlaşması acaba insan güvenliği merkezli bir iş birliğini mi amaçlıyor yoksa devlet güvenliği merkezli bir iş birliğini mi amaçlıyor? Bir başka şekilde sormak gerekirse Türkiye'nin Moritanya'yla yaptığı güvenlik alanında iş birliği bütünlükçü güvenliği, yani insan güvenliğini, yani insan temel hak ve özgürlüklerini geliştirecek bir güvenlik mi gelin bakalım.
Öncelikle şunu söylemek gerek: Ne yazık ki bu anlaşmayı hazırlayan Sayın Bakan Türkiye'de insan güvenliği noktasında karnesi iyi olan bir bakan değildi. Temel hak ve özgürlükler noktasında, insan hakları noktasında çok da pozitif bir tablosu yoktu. Döneminde ülkemizde çok sayıda insan hak ve özgürlükleri ihlali yaşandı, orantısız güç kullanımı yaşandı ve bu orantısız güç kullanımından ne yazık ki yuvadaki çocuklardan tutun da üniversitedeki öğrenci ve öğretim üyelerine, fabrikadaki işçiden tutun da meydanlarda haklarını isteyen memurlara kadar çok kişi zarar gördü, yaralandı.
Gelin, bir de Moritanya'ya bakalım. Moritanya, biliyorum ki Adalet ve Kalkınma Partisi için önemli bir ülke, pek çok açıdan ilham kaynağı olabilecek bir ülke.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturur musunuz.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Gelin, Moritanya Anayasası'nın 5'inci maddesine bakalım. Diyor ki?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkanım, Hatibi dinleyemiyoruz.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Sayın Veli Ağbaba duyamıyor.
Gelin, Moritanya Anayasası'nın 5'inci maddesine bakalım. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ilk 4 maddesini tartışmaya açmaya çok da niyetli olduğunuz bugünlerde belki de Moritanya size ilham kaynağı oluyor. Diyor ki: "İslam, halkın ve devletin dini olmalıdır." Bakın, uluslararası örgütlerin raporlarına bakıyoruz, Moritanya'yla ilgili ne diyor? "İnanç özgürlüğünün olmadığı, aşırı merkezîleşmiş İslam cumhuriyeti." diyor. Öyle bir cumhuriyet ki bu, AKP Hükûmetinin iş birliği yaptığı öyle bir cumhuriyet ki bu, yasalarında şöyle bir madde var: "Müslümanlıktan çıkan, vatandaşlıktan çıkar." Dünyada eşi benzeri görülmeyen bir yasa. İnanç özgürlüğünün olmaması bir yana, insanlar inanç özgürlükleri noktasında bir seçim yaptığında yalnızca haklarını, hukuklarını kaybetmiyorlar, vatandaşlıklarını da kaybediyorlar ve şüphesiz ki birazdan sayacağım pek çok temel hak ve özgürlük ihlali, öncelikle Sayın İdris Naim Şahin'in Ankara'da misafir ettiği, Bakanlıkta ağırladığı ve bu anlaşmayı bir anlamda meydana getirdiği Moritanya İçişleri Bakanının bir anlamda yetkisi ve sorumluluğu dâhilinde gerçekleşiyor.
Bakın, neler gerçekleşiyor, bunu Uluslararası Af Örgütünün raporlarından inceleyelim. Moritanya'da Uluslararası Af Örgütü'ne göre şu yaşanıyor: Sürekli, sistematik ve kurumsallaşmış işkence; hukuki sürecin bütünüyle hiçe sayıldığı, adil yargılanmanın bulunmadığı, gayriinsani tutukluluk koşullarının sürdüğü bir ülke. Belki de Sayın İdris Naim Şahin'in, Türkiye'yi yavaş yavaş getirmeye çalıştığı noktaya Moritanya çoktan varmış durumda.
Yine Uluslararası Af Örgütü raporlarında deniliyor ki: "Hüküm giymediği hâlde uzun tutuklu yargılama süreçlerinden muzdarip olan Moritanyalılar var." Bazen Moritanya'ya ilişkin raporları okurken diyorum ki, acaba yanlış rapor mu elimde, Türkiye'ye ilişkin bir raporu mu okuyorum. Çünkü ne yazık ki bugün Türkiye'de de işkence yeniden hortladı, hukuki sürecin bütünüyle hiçe sayıldığı yargılamalar yaşanıyor; bağımsız yargı ve adil yargılamanın bulunmadığı çok sayıda olumsuz örnek var, gayriinsani tutukluluk koşullarının sürdüğü çok sayıda olumsuz örnek var ve biliyorum ki şu anda itiraz edemiyorsunuz çünkü Sayın Veli Ağbaba ve Sayın Özgür Özel burada. Size, bir tuğla kalınlığında, cezaevlerinde, mahpushanelerdeki hak ve özgürlük ihlallerini sundular; en ufak bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde Türkiye cezaevlerinin AKP iktidarı döneminde nasıl bir utanç kaynağı hâline geldiğini bize gösterdiler. Korkum şudur ki: Sayın İdris Naim Şahin'in vizyonuyla imzalanmış bir güvenlik iş birliği anlaşmasıyla eğer Türkiye modeli Moritanya cezaevlerinde de uygulanacaksa vay o Moritanyalı tutukluların, mahpusların hâline. Eğer İdris Naim Şahin vizyonuyla Türkiye'deki toplantı ve gösteri özgürlükleri anlayışı Moritanya'da da egemen kılınacaksa vay o Moritanyalı göstericilerin, vatandaşların, protestocuların hâline! Çünkü sıkıntı şu: Moritanya'nın polis eğitimi noktasında iş birliği yapmayı tercih ettiği ülke biber gazının organik olmasıyla övünen bir ülke. Moritanya'nın polis eğitimi noktasında iş birliği yapmayı tercih ettiği ülke tazyikli sudan coplamaya, keyfî tutuklamalardan her türlü hakarete maruz bırakmaya? En temel demokratik hakkını kullanan yurttaşlarına karşın gayet gaddar, gayet ceberut, gayet acımasız bir ülke.
Benim endişem şu: Eğer Moritanya'yla güvenlik iş birliği alanında biz bu vizyonu paylaşacaksak, Türkiye'nin olumsuz örneklerini Moritanya İçişleri Bakanlığı ve Moritanya polisi başta olmak üzere Moritanya'nın kurum ve kuruluşlarına hâkim kılacaksak Moritanya bugün insan hakları alanında tüm raporlarda en altta yer alıyor, acaba daha alt hangi noktaya taşıyacağız diye endişe ediyorum. Şunu sormak istiyorum: Acaba güvenlik iş birliği söz konusu olduğunda yani insan güvenliği merkezli bir anlayış eğer söz konusu olacaksa Türkiye Moritanya'ya insan hakları konusunda herhangi bir eğitim verecek mi? Vatandaşla polisin ve İçişleri Bakanlığı çalışanlarının iletişimi, etkileşimi noktasında daha demokratik, daha çağdaş, daha insancıl bir iletişim ve etkileşimin kurulması noktasında bir eğitim verecek midir yoksa yalnızca bastırma, ezme, tutuklama, sindirme politikaları Türkiye'de olduğu gibi Moritanya'da da egemen mi kılınacaktır? İşte, bu soruya verilecek yanıt -ve umuyorum ki mevcut İçişleri Bakanımız bu konuyla ilgili bir açıklama yapar- yalnızca Moritanya'nın değil Türkiye'nin de insan hakları karnesinde çok önemli bir nokta olacaktır. Bunu unutmayalım.
Bu kaygılarım "yersiz" diye düşünüyorsanız, diğer örneklere baktığımızda hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Az önce kısaca bahsetmeye çalıştım. Gelin birlikte bir Bahreyn'e bakalım, Türkiye'nin yine savunma alanında iş birliği yaptığı Bahreyn'in temel hak ve özgürlükler karnesine bir göz atalım.
Hükûmetin ve Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun önemli bir iddiası var, diyor ki: "Kuzey Afrika'da, Orta Doğu'da nerede Arap Baharı'yla demokrasi ve özgürlükler talep ediliyorsa, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz de demokrasinin ve özgürlüklerin arkasındayız." Bunun örneği olarak da Suriye gösteriliyor.
Bugün Arap Baharı'na bir göz attığımızda, Arap Baharı denilen sürece bir göz attığımızda, barışçı olmasına rağmen en etkili ve en yoğun katılımlı demokratik muhalefetin Bahreyn'de olduğunu görüyoruz. Nüfusun yaklaşık yüzde 90'ı, ülkeyi bir istibdat rejimiyle yöneten, bir vesayet altında ezen monarşiye karşı ayaklanmış durumda. İki yılı aşkın bir süredir en temel demokratik haklarını, özgür seçimleri, siyasi parti kurma hakkını, toplantı ve gösteri hakkını, özgür basını talep ediyorlar. Eğer Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu demokrasinin arkasında olduğu görüşünde samimiyse, ben inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti, Bahreyn'de de her gün sokaklarda coplanan, gaz yiyen, plastik mermilerle öldürülen, uzun tutukluluk sürelerinin mağduru olan kitlelerin yanında olmalı. Ama bakıyorum, bunu göremiyorum. Peki, Bahreyn'e bakınca ne görüyorum? Türkiye'nin ihraç ettiği zırhlı araçları görüyorum, Türkiye'nin ihraç ettiği ve polis tarafından kullanılan kitle kontrol araçlarını görüyorum.
Bakın, Avrupa Birliğinin parlamentosu yani Avrupa Parlamentosu Bahreyn söz konusu olduğunda önemli bir karar geçirdi ve dedi ki: "Bahreyn'de yaşanılan insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda Avrupa Birliği üyesi ülkeleri Bahreyn'e silah, kitle kontrol araçları, İnternet'i kontrol etmeye yarayan teknolojik gereçler ihraç etmemeli." diye uyardı, bu yönde bir tavsiye kararı aldı. İşte, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği Bahreyn'de yaşanan bu vahim tabloyu görürken ve Bahreyn'e her türlü silah ve kitle kontrol aracı ihracını yasaklamaya çalışırken Türkiye Cumhuriyeti her yıl Bahreyn'e daha fazla silah satan, savunma ve güvenlik alanında iş birliği yapan bir ülke konumunda.
Şimdi, sormak istiyorum: Moritanya'da darbeyle gelmiş ve kendini Cumhurbaşkanı seçtirmiş bir generalin arkasındasınız.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Kim söyledi bunu yahu? Siz, kendiniz çalıp kendiniz söylüyorsunuz. 60'lardan sonra Moritanya'nın yaşadıklarını biliyoruz. Fransız sömürgesinden sonra 16 tane darbe görmüş. Darbeleri destekleyen AK PARTİ değil, sizsiniz.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bahreyn'de yüzde 95'lik bir çoğunluğu ezen bir monarşinin arkasındasınız. Suriye'de demokratik güçlerin arkasında olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Ben, neden böyle olduğunu size izah edeyim: Bahreyn'de neden demokrasinin arkasında değilsiniz biliyor musunuz çünkü Bahreyn'de sokaklarda demokrasi isteyen geniş kitleler -bizim açımızdan hiçbir önemi yok, 72 millete bir nazarla bakıyoruz ama biliyorum sizin açınızdan önemli- Sünni değil, Şii?
FATİH ŞAHİN (Ankara) Kes be!
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Esed'in arkasında durup da gelip bize demokrasi dersi veriyorsunuz.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - ?ve ne yazık ki Bahreyn'de demokrasi isteyenler Şii olduğu için Sünni monarşinin arkasında duruyor Türkiye Cumhuriyeti. Bu, gerçekten Türkiye dış politikası açısından affedilmez bir çifte standart, Türkiye Cumhuriyeti dış politikası açısından affedilmez bir gaf. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti demokrasi, temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda ne mezhep görmeli ne din görmeli ne inanç görmeli.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Darbelerin yanında hangi siyasi partinin olduğunu halk çok iyi biliyor ve onun cevabını her seçimde size cevaben veriyor.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Çünkü insan hakları her bir insanın hakkı. İnsan hakları "yalnızca Sünnilerin hakkı", "yalnızca Şiilerin hakkı", "yalnızca Müslümanların hakkı", "yalnızca Hristiyanların hakkı" şeklinde indirgenemeyecek, askıya alınamayacak bir haklar bütünü; yani Moritanya Anayasası'nda yer aldığı gibi, "İslam, halkın ve devletin dini olmalıdır." şeklinde dayatılamayacak bir haklar bütünü yani Moritanya yasalarında olduğu gibi, "Müslümanlıktan çıkan vatandaşlıktan da çıkar." şeklinde ayaklar altına alınamayacak bir temel hak ve özgürlükler manzumesi, bütünü.
İşte bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Gelin, dünyaya demokrasi, temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda tek bir gözle bakacaksak, tek bir nazarla bakacaksak, bütün insanlığı kucaklayacaksak, bütün insanların acıları, bütün insanların hak ve özgürlük talepleri bizim için eş değer olacaksa, o zaman, bu çifte standarttan vazgeçmek zorundayız; o zaman, bir ülkede sokaktaki demokratik muhalefetin yanında olurken diğer ülkede zırhlı araçlarıyla kitleleri ezenlerin yanında olmamalıyız.
Bakın, Bahreyn'de bugün yalnızca Türkiye'nin ihraç ettiği zırhlı araçlar demokratik gösteri hakkını kullanan kitleleri ezmiyor. Ne yazık ki Türkiye'nin ihraç ettiği zırhlı araçların yanında tanklar var. Nereden geldi o tanklar biliyor musunuz? Suudi Arabistan'dan geldi. Bugün Suudi Arabistan ordusuna bağlı tanklar, Suudi Arabistan subaylarının komutasında Bahreyn sokaklarında, özgür seçim, toplantı ve gösteri hakkı, bağımsız yargı ve özgür basın isteyen kitleleri eziyor, öldürüyor, hapsediyor, işkence ediyor ve buna ne yazık ki seyirci kalıyoruz.
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) - Suriye'de ne oluyor?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Suriye'de de Bahreyn'de de Moritanya'da da her kim özgürlük ve demokrasi istiyorsa biz arkasındayız ama siz ne yazık ki "Suriye'de özgürlük ve demokrasinin arkasındayız." diyebiliyorsunuz ama Moritanya ve Bahreyn'e geldiğinizde demokrasi nefesiniz kesiliyor. Siz demokrasi söz konusu olduğunda ne yazık ki maraton koşmuyorsunuz, 100 metre koşuyorsunuz. Demokrasi bir maraton, demokrasi dünyanın bütün ülkelerinde, dünyanın bütün insanları için, dünyanın ezilen tüm halkları için talep etmemiz gereken bir yönetim şekli.
Kuveyt'te de Bahreyn'de de Suudi Arabistan'da da Katar'da da demokrasi istiyorsak samimi olalım, gelin hep beraber isteyelim ama Suudi Arabistan tankları Bahreyn'de kitleleri ezerken biz bunu, gözümüzü öbür yana çevirerek, görmezlikten geliyorsak ve o tankların yanına bir de Türkiye'nin ihraç ettiği zırhlı araçlarımızı diziyorsak işte o zaman ortada bir sorun var değerli milletvekilleri.
İHSAN ŞENER (Ordu) - Bir 10 kişilik heyet de oraya gönderin. Niye göndermiyorsunuz?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bahreyn'de de varız, Katar'da da varız, Kuveyt'te de varız. Biliyoruz, siz Bahreyn'e gittiğinizde yalnızca ezen yöneticilerle görüşüyorsunuz ama Cumhuriyet Halk Partisi yalnızca Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da değil, dünyanın her yerinde demokrasi isteyen, hak ve özgürlük mücadelesi verenlerle birlikte yürümekte her zaman olduğu gibi kararlı.
Şimdi, gelin, Moritanya'ya geri dönelim. Moritanya'nın karnesi açık. Bu demek değildir ki "Türkiye Moritanya'yla iş birliğini kessin." Çünkü şunu biliyoruz: Demokratikleşme uzun soluklu bir süreç ve Türkiye'nin Moritanya'ya bu süreçte vereceği katkı son derece önemli. İnsan hakları eğitimi olsun, hukukun üstünlüğü söz konusu olduğunda, kadın erkek eşitliği söz konusu olduğunda, insan kaçakçılığıyla mücadele söz konusu olduğunda, kadın sünnetiyle mücadele söz konusu olduğunda, çocuk köleliği söz konusu olduğunda Moritanya'ya Türkiye'nin verebilecekleri var fakat buradaki temel sorun şu: Türkiye, cumhuriyetin kadim geleneğinden yola çıkarak Moritanya'yla bu demokrasi, hak ve özgürlükler misyonunu ve vizyonunu paylaşacaksa bu iş birliğinden çok önemli faydalar doğabilir. Ama eğer Türkiye, son on yılın sivil vesayetinden yola çıkarak, Sayın İdris Naim Şahin'in hak ve özgürlükler vizyonundan yola çıkarak, İçişleri Bakanlığı karnesindeki kırık notlardan yola çıkarak bir iş birliği gerçekleştirecekse, devlet merkezli bir güvenlikte miyop bir şekilde takılıp kalacaksa, o zaman ben inanıyorum ki Moritanya kendi yolunda gitse Türkiye'den hiç yardım almasa çok daha iyi olur diyorum.
Moritanya'da hak ve özgürlük mücadelesi veren her insanı kucaklıyorum, yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)