| Konu: | GÜNDEMDIŞI KONUŞMALARA HÜKÜMET ADINA CEVAPLAR |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 20.03.2013 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti ve Türk dünyasına ilişkin yapılan çalışmalarla alakalı gündem dışı milletvekillerimizin yaptıkları konuşmalara Hükûmet adına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli milletvekilleri, Türk dünyasına dönük çalışmaları Hükûmetimiz büyük bir özenle, büyük bir itinayla ve bütün boyutlarıyla devam ettirmektedir. Devraldığımız günden bugüne Türk dünyasına ilişkin tarihî nitelikte adımlar atılmış, değişimler yaşanmıştır. Eskişehir'in Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesi bu çalışmalardan bir tanesidir. Daha önce de, biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkentiyle alakalı bir yasal çalışma da yapıldı ve Parlamentoda kabul edildi. Bununla alakalı bir kurul, bu başkentle alakalı çalışmaları devam ettirmektedir. Ayın 23'ünde de Sayın Başbakanımızın katılımıyla bununla ilgili start da Eskişehir'de verilecektir.
Tabii, Türk dünyasına ilişkin çalışmalar nelerdir diye baktığımızda, biraz geriye doğru gitmekte fayda var diye düşünüyorum. AK PARTİ, iktidar olduktan sonraki süreçlerde önemli adımlar attı. Bunlardan bir tanesi Türk Dünyası Belediyeler Birliğini kurmak oldu. Türk Dünyası Belediyeler Birliği, Türk dünyasındaki belediyeler arasında kardeşlik ilişkileri kurmak, belediye projeleri, çalışmaları hakkında bilgi ve proje dayanışması yapmak, paylaşmak, karşılıklı kültürel etkinliklerde bulunmak ve Türk dünyasının şehirleri arasında belediyeler üzerinden yeni köprüler kurmak maksadıyla kurulmuştur ve yaptığı çalışmalarla önemli mesafeler almıştır. Sadece Türk soylu olan devletlerin belediyeleri değil, aynı zamanda akraba topluluklardan olan ülkelerin belediyeleriyle de bu ilişkileri Türk Dünyası Belediyeler Birliği geliştirmektedir ve önemli adımları atmaktadır.
Yine, bu dönemde Türk Dili Konuşan Ülkeler İşirliği Konseyi "Türk Konseyi" kurulmuştur. Tabii, oldukça önemli bir konsey, Türkiye'nin, Azerbaycan'ın, Kazakistan ve Kırgızistan'ın katılımıyla kurulmuş olan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, kısa adıyla Türk Konseyi, Türk dili konuşan ülkeler arasındaki iş birliğini ve dayanışmayı geliştirmek maksadıyla önemli ve tarihî bir adımdır. Şu anda bu konseye üye olmayan bazı Türk cumhuriyetleri var, diliyoruz ki zaman içerisinde onlar da bu konseyin üyesi olurlar ve birlikte çalışma konusunda kendi bilgi ve tecrübelerini bu çalışmalara onlar da katarlar. Türk Konseyinin sekretaryası İstanbul'da.
Yine, bu kapsamda Türk Akademisi kuruldu. Türk Akademisinin merkezi, Kazakistan'ın başkenti Astana'da. Orada büyük bir kütüphane oluşturuluyor. Akademi bünyesinde, Türk tarihine, Türk kültürüne ilişkin, Türk diline ilişkin ve Türk'e ait bütün değerlere ilişkin büyük çalışmalar yapılıyor, büyük projeler hayata geçiriliyor ve Türk dünyasında bulunan akademisyenlerin birlikte çalışma yapmaları, birlikte projeler üretmeleri, birlikte bilimsel adımlar atmaları konusunda ortaklıkları çoğaltıcı adımlar atılmakta ve böylelikle, Türk dünyasında kültürel olarak var olan ortaklıkları çoğaltma, aramızdaki birliktelikleri çoğaltma konusunda da Türk Akademisinin tarihî bir görev, bir fonksiyon ifa ettiğini görüyoruz. Özellikle dil üzerinde yapılan çalışmaların, tarih üzerinde yapılan çalışmaların, mimari üzerinde yapılan çalışmaların, musiki üzerinde yapılan çalışmaların ve diğer pek çok konu üzerinde yapılan çalışmaların, geçmişten günümüze Türk dünyasının ortaklıklarını ve bu ortaklıkların ortaya koyduğu başarıları bugüne ve geleceğe taşıması açısından son derece anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyoruz.
Öte yandan, yine bu dönemde TÜRKPA'yı kurduk yani Türk dili konuşan ülkeler arasındaki parlamentolar arası dayanışmayı hayata geçiren, bir nevi Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi gibi, Türk Konseyi Parlamenter Asamblesi kurulmuş oldu. Böylelikle, yasama ve denetim faaliyetleri ve Türk dünyası arasında bu alanda da bir ortak çalışmanın ilk adımları atılmış oldu. Bunun sekretaryası da Azerbaycan'dadır. Böylelikle Türk dünyasının her tarafında hem yasama alanında hem bilimsel alanda, kültürel anlamda hem de pek çok alanda iş birliklerini kendisine dert edinen, akademik düzeyde ve diğer boyutlarda yirmi dört saat bu konularla meşgul olan kurumsal yapıları hayata geçirmiş olduk, bunlar çok çok önemli tarihî adımlardır.
Yine, bir başka adımı attık, Yunus Emre Vakfı kuruldu. Yunus Emre Vakfının bünyesinde, Yunus Emre Türk kültür merkezleri oluşturuldu, şu ana kadar 35 ayrı yerde Yunus Emre Türk kültür merkezlerini faaliyete geçirmiş durumdayız. Başka ülkelerde de faaliyete geçirmek üzere yoğun çalışmalarımız devam etmektedir.
Yunus Emre Türk kültür merkezleri, Türk kültürünü tanıtma noktasında, Türk tarihini tanıtma noktasında, Türk dilini öğretme ve tanıtma noktasında önemli fonksiyonlar icra edecektir ve etmektedir. Bulunduğu, kurulduğu her ülkede Türkçe öğretimi yapılmaktadır. Hem Türk vatandaşlarına hem soydaşlarımıza hem akraba topluluktan olanlara hem de Türkçeyi öğrenmek isteyen meraklılarına Türkçeyi birinci elden, doğru bir dilden öğretme imkânı için, Türkçenin kandillerini dünyanın 35 ayrı kentinde, ülkesinde yakan bir adımı atmış oldu.
Öte yandan Yunus Emre Vakfı, Yunus Emre Türk kültür merkezlerinin bulunduğu yerlerde büyükçe kütüphaneler oluşturmaktadır. Kütüphanelerde, Türk tarihini, Türk kültürünü ve bizim milletimize ve medeniyetimize ait değerleri yansıtan kitaplar bulunacak ve o ülkede, Türk kültürünü, Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenmek isteyenler birinci elden, birinci kaynaklardan bunlara ulaşma imkânları bulacak, doğru kaynaklarla, doğru bilgilendirmenin yolu açılmış olmaktadır.
Yine, bu vakıf marifetiyle, vakfın bulunduğu ülkelerde ve başkaca ülkelerde Türk tarihini, kültürünü, medeniyetini ve başkaca özelliklerini anlatmak üzere konferanslar, seminerler, paneller tertip edilmektedir. Buraya da alanlarında Türkiye'de uzman bilim adamlarımız, dünyada uzman bilim adamları davet edilmesi suretiyle, konunun otoriteleri tarafından birinci ağızdan Türk dilinin, Türk tarihinin, Türk kültürünün ve medeniyetinin doğru anlatılması konusunda önemli fonksiyonlar icra etmektedir. Bu, Türk'e dair yanlış değerlendirmelerin, medeniyetimize dair ön yargıların, kültürümüze dair yanlış anlayışların yıkılması bakımından da son derece anlamlı ve önemli bir görevdir. O yüzden Yunus Emre Vakfını ve bu vakıfta görev yapan bütün arkadaşlarımı gönülden tebrik ediyorum. Gerçekten büyük başarılara imza atıyorlar, atmaya da devam edeceklerdir.
Yıllardır Türkiye'de Amerikan Kültür, İngiliz Kültür, İtalyan Kültür, Alman Kültür var. Oradan, insanlar bu kültüre dair bilgileri ediniyorlar. Yurt dışında olan insanlarımızın "Neden bir Türk kültür merkezi yok? Neden bizim kültürümüzü birinci elden anlatan, öğreten bize ait kurumlar yok?" diye şikâyetleri vardı. Şimdi, Türkiye'nin de -Allah'a şükürler olsun- her yerde Türk kültürünü, tarihini, medeniyetini birinci elden ve doğru ağızdan anlatan bir kurumu var. Önümüzdeki yıllar içerisinde ulaşabildiğimiz her ülkede bu kültürü, bu medeniyeti, bu dili, bu tarihi doğru elden, doğru ağızdan tanıtan adımları kararlılıkla atmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bu anlamda önemli ve tarihî sayılabilecek adımlardan bir tanesi de, bize göre, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının kurulmasıdır. Yurt dışı Türkler ve akraba topluluklar, Türkiye Cumhuriyeti'nin her zaman gündeminde olmuş, Dışişleri Bakanlığı bu konularla alakalı geniş çalışmalar yürütmüş, devletimizin başkaca kurumları da bu konularla alakalı çalışmalar yürütmüş. Dağınık bir çalışma yapısı var. Başbakanlıkta da bir başbakanlık müşaviri düzeyinde bu konuların koordinesinden görevli yapılar olmuş. Ama esasında kurumsal boyutta, sadece yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, soydaşlarımız ve akrabalarımızla ilgilenen, vazifesi bu olan bir kurumsal yapı Türkiye'de maalesef kurulmamış. İşte, 2010 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen bir kanunla Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı oluşturuldu. Bu başkanlığın birinci hedefi, en önemli hedefi, dünyanın neresinde bir vatandaşımız varsa, dünyanın neresinde bir soydaşımız varsa, dünyanın neresinde bir akrabamız varsa Türkiye'nin tereddütsüz onun yanında olmasıdır, onların dertlerini kendine dert edinmesidir, onların sorunlarına çözümler üretme noktasında eğer Türkiye'nin içinde çözümler gerekiyorsa Türk Hükûmeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi nezdinde bu çözümleri hayata geçirmektir. Eğer yaşanılan ülkelerin hükûmetleri tarafından, meclisleri tarafından, diğer yönetim birimleri tarafından çözümler gerekiyorsa o zaman da bu çözümleri ikili görüşmelerle, hükûmetler arası görüşmelerle gündeme getirmek ve ilgili ülkeler nezdinde çözümünü sağlamaktır. Vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın, akrabalarımızın nerede olurlarsa olsunlar arkasında 76 milyonluk nüfusuyla, güçlü bir ekonomi ve devlet yapısıyla büyük Türkiye'nin olduğunu her zaman hissetmelerini ve her zaman o gücü arkalarında görmelerini, yanlarında bulmalarını, önlerinde görmelerini sağlamaktır.
Bu anlamda, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın eğitim sorunlarından tutun, Türkçeyi öğrenme sorunlarına, yaşadıkları ülkenin dilini öğrenme sorunlarına, istihdamda karşılaştıkları ayrımcılıklara, din konusunda yaşadıkları sıkıntılara, İslamofobya, ayrımcılık, ırkçılık ve benzeri her alanda yaşadıkları sorunlara karşı ortak akıldan hareketle herkesin kabul edebileceği doğru çözümler üretmek ve birlikte yaşama kültürünün yaşanılan ülkelerde geliştirilmesine katkı sağlamak anlamında önemli çalışmalar yapıyor ve öte yandan, STK'larla ilgili de iş birlikleri geliştiriyoruz.
Bugün yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın ve akrabalarımızın kurduğu yüzlerce STK var. Bu STK'lar arasında ciddi bir koordinasyon eksikliği de ortada. STK'ların birlikte ortak sorunlara ortak mücadele bilinçlerini geliştirme noktasında STK'larla ilgili kapasite artırım çalışmalarını ve STK'ların birlikte hareket etme kabiliyetlerini geliştirme konusunda da önemli adımlar atıyoruz. Görüştüğümüz STK'lara aynı şeyleri söylüyoruz, hangi STK'da neyi söylüyorsak, öbüründe de aynı şeyi söylüyoruz.
Ben, buradan, yüce Meclisin çatısı altından bir kez daha bu konudaki düşüncemizi paylaşmak ve buradan da dile getirmek istiyorum. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ortaya koydukları STK'lar gerçekten başarılı örgütlenmeler. Yıllar yılı her siyasetin orada rengini taşıyan STK'larımız oldu, olmaya da devam edecektir. Ama, STK'larımız Türkiye'yi kurtarmak, Türkiye'de kendi ideolojilerine uygun siyasetlerin iktidara gelmesini sağlamak, belediyelerde iktidara gelmesini sağlamak için emek verirken, mücadele verirken, yaşadıkları ülkelerde kendi evlatlarımızın geleceğini tehlikeye sokmak gibi bir durumla da karşı karşıya kalmış durumdayız. Onun için biz diyoruz ki: STK'ların farklı siyasal yaklaşımları olabilir. O yaklaşımları Türkiye'de temsil eden partiler var, onlar zaten çalışıyorlar, çalışacaklar. Oy vakti vatandaşlarımız diledikleri partiye oy verebilirler, onunla uğraşabilirler. Ama, bizim, Almanya'da, Fransa'da, Avusturya'da, Hollanda'da istihdam konusunda bize karşı uygulanan ayrımcılık varsa hep beraber bu ayrımcılığa karşı ortak mücadele etmemiz lazım. Eğitimde çocuklarımızın başarısız olması için yapılan subjektif uygulamalar varsa bunun karşısında beraber mücadele etmemiz lazım. Siyasal katılım konusunda sorunlarımız varsa bununla ilgili birlikte mücadele etmek lazım. İnsan hakları konusunda dünya kadar hak ihlalleri yaşanıyorsa, varsa, bu hak ihlallerini ortadan kaldırmak için Türk STK'lar nerede olursa olsun birlikte bir iş birliği ve dayanışma içerisinde olmalı, olmak zorunda. Birbiriyle rekabet eden, birbirinden üye çalma gayreti içerisinde olan veya birbirine husumet besleyen anlayışlarla yol yürüdüğümüz takdirde bunun ne bize ne temsil ettiğimiz insanlara hiçbir faydası yok. Onun için, beraber, ortak sorunlarla mücadele edeceğiz; beraber, yaşanılan sorunlara karşı omuz omuza vereceğiz. Ve birlikte olduğumuzda, yaşanılan her ülkede güç ve kuvvet sahibi olacağımız, pek çok imkânların insanlarımızın lehine olumlu anlamda değişeceği de çok aşikârdır. Bu anlamda da Türk STK'larında önemli değişmeler olduğunu görüyoruz. Ben bu vesileyle bütün STK'lara, onların başkanlarına, yönetimlerine ve üyelerine teşekkür ediyorum çünkü sorunlara karşı birlikte mücadele konusunda ortak bir anlayış, ortak bir kararlılık artık Türklerin oluşturduğu bütün STK'lar tarafından paylaşılmaya ve uygulanmaya başlandı, bundan sonra da devam edecektir.
Tabii, Türkiye bursuyla Türkiye'de okuyan öğrenciler olduğu gibi yine Türkiye'nin kendi imkânlarıyla yurt dışına gönderdiği pek çok öğrencimiz var, binlerce öğrencimiz var. Bunlarla da ilgilenen adımlar atılıyor, çalışmalar yapılıyor ve bu noktada da çabalarımız var. Yurt dışındaki, Türkiye'nin, potansiyellerini doğru tespit etmek adına nerede insanımız varsa, nerede STK, nerede bilim insanı, spor insanı, başka alanlarda yapımız varsa hepsini tespit eden bir yaklaşımın da içerisindeyiz. Nerede neyimiz var onu gören, onu bilen, ona göre politikalar ortaya koyan geniş kapsamlı çalışmaları da yürütüyoruz, yürütmeye devam edeceğiz.
Tabii, bu dönemde TİKA'da da bir yapılandırma yaptık. TİKA, başlangıçta sadece Orta Asya özelinde çalışma yapan bir yapılanmayken bunu Balkanlara doğru, daha sonra da dünyanın darda ve zorda olan bütün ülkelerine doğru yaygınlaştıran adımlar attık. TİKA, 2002 yılında Hükûmeti devraldığımızda 12 koordinasyon ofisiyle faaliyet gösterirken bugün 35 koordinasyon ofisiyle 106'dan fazla ülkede faaliyet gösterir hâle geldi. Oldukça önemli adımlar atıyoruz. Dünyanın her yerinde projeler gerçekleştiriyoruz, milletimizin yüz akı olan adımlar atıyoruz. 2011 yılında TİKA'nın çalışma yaptığı bölgelerde gerçekleştirdiği proje sayısı, sadece 2011 yılı rakamı 1.473'tür. 92'yle 2002 yılları arasında gerçekleştirilmiş proje sayısı 2.241'dir. Bugün, TİKA dünyanın her yerinde projeler gerçekleştiriyor ve bu projelerle insanımızın ve oradaki soydaşlarımızın ihtiyaçlarını gidermeye; vatandaşların, ayrıca vatandaşımız olmayan, soydaşımız olmayan, darda ve zorda olanların yardımına koşmaya devam etmektedir. Projelerin 805'i Kafkaslar ve Orta Asya, 425'i Balkanlar, 202'si ise Orta Doğu ve Afrika'dadır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)