Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ulusal Sürücü Belgelerinin/Sürüş Ehliyetlerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Değişimi Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 11 |
Tarih: | 05.07.2023 |
AK PARTİ GRUBU ADINA FUAT OKTAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle her birinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ Grubu adına, bugün ve yarın gündemimizde bulunan, sürücü belgelerinin karşılıklı tanınması, uluslararası anlaşmalara katılım ve güncellenmesi, çifte vergilendirmelerin önlenmesi, hava ulaştırması alanında iş birliği ve kara yolu taşımacılığına kadar 17 ülkeyle yapılan toplam 23 uluslararası anlaşmaya ilişkin görüşme çerçevesinde söz almış bulunmaktayım.
Bu anlaşmalar hakkında müsaadelerinizle kısaca bilgi vermek isterim. Ehliyetlerin karşılıklı tanınmasına ilişkin olanlar, vatandaşlarımızın ilgili ülkede ilave sınav ve kurs gibi formalitelere tabi olmaksızın ehliyetlerini değiştirmelerine imkân sağlamaktadır. KKTC özelinde ise antlaşmayla tadil edilerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diplomatlarına Türkiye Cumhuriyeti sürücü belgeleri verilebilmesi sağlanmaktadır.
Vergilendirme konusundaki anlaşmalar, aynı gelir üzerinden 2 ayrı vergilendirmenin önlenmesini veya gelirlerin tamamen vergi dışı kalmasını önlemeyi hedeflemektedir.
Hava yolu taşımacılığı konusundaki anlaşmalar, millî hava yolu taşımacılarımıza ilgili ülkelerde mali açıdan avantajlar sunmakta ve bazı ülkeler için millî hava yollarımızın söz konusu ülke ve üçüncü ülkeler arasında da yolcu taşımasına imkân sağlamaktadır.
Hükümetlerarası Kuru Limanlar Anlaşması yine, denize çıkışı olmayan, liman bölgelerinin geliştirilmesi, fiziki şartlar sebebiyle mümkün olmayan ülkelerle, denizden uzak lojistik merkezlerinin geliştirilmesine yönelik uluslararası bir anlaşmadır.
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulması Anlaşması'nın tadili, bu anlaşmayla kurulan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Türk Devletleri Teşkilatına dönüşmesinin hukuki altyapısını oluşturmaktadır.
Spitsbergen Anlaşması'na katılım, arktik bölgesindeki Svalbard Adaları'ndaki doğal kaynaklardan ülkemizce de yararlanılabilmesini sağlayacaktır.
27'nci Dönemde Dışişleri Komisyonunda şerhsiz olarak onaylanan bu anlaşmaların geçtiğimiz günlerde Dışişleri Komisyonumuzdan Genel Kurula sevki için gösterilen iş birliği dolayısıyla da tüm gruplara, önceki Komisyonumuza ve yine şu andaki mevcut Komisyonumuza da teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası ilişkiler ve gelişmeler bakımından tarihî kırılmaların ve sınamaların yaşandığı bir dönemin içerisindeyiz. Eski ve alışık olduğumuz dengeler tamamen değişiyor. Mevcut sistem ve uluslararası mekanizmalar yaşanan krizlere ve beklentilere artık çözüm üretememekte. Krizler, gerginlikler, istikrarsızlık ve sıcak çatışmalar giderek artıyor, şiddetleniyor. Uzun yıllardır süren Batı merkezli ve Batı'nın çıkar ve değerlerine dayanan düzen artık sorgulanır hâle gelmiş, yeni arayışlar ortaya çıkmıştır.
Aslında, vakti gelmişken de hemen değinmek isterim, bazı hatiplerin özellikle Atatürk'ün medeniyet tasavvurunu "Batılılaşma" olarak ifade etmesi veya buna indirgemesi son derece yanlıştır. Atatürk aslında hedef olarak, vizyon olarak Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine çıkarılmasını ortaya koymuştur. Biz de Cumhur İttifakı olarak hedefimizi muasır medeniyetlerin üzerine çıkarmak olarak belirlemişizdir ve bütün gücümüzü de bu yönde harcamaktayız. Şayet Attilâ İlhan'ın da "Hangi Batı?" eserine bakarsanız, zannediyorum, sizi de ilgilendiren bazı tartışmaları da biraz daha yakından görmüş olur, hak vermiş olabilirsiniz.
Biz dış politikamızı Türkiye'nin, milletimizin menfaatleri temelinde belirleriz. Anadolu'yu merkez alarak 360 derece dış politika uygulamamız vardır. Bu politikaları belirlerken de yine ortak akıl kullanırız, kurumlarımızın tamamı gece gündüz çalışır ve ortak akılla dış politika belirlenir; zaten Türkiye'nin son yıllarda dış politikadaki ataklarına bakarsanız da bunun sonucunu son derece net şekilde görürsünüz, kabul etmeseniz bile.
Tabii, yeni bölgesel ve küresel dengelerin oluştuğunu, yine, yeni güç odaklarının ortaya çıktığını, geçmişte yegâne belirleyici olan güçlerin giderek uluslararası arenada bu yeteneklerini -itiraf etmeseler de- kaybetmekte olduklarını da görüyoruz. ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere geleneksel güç odaklarının, yaşanan küresel gelişmeler ve krizlerle başa çıkmakta ekonomik, siyasi ve en önemlisi ilkesel olarak yetersiz kaldığını gözlemliyoruz. Terörle mücadele bahanesiyle başka terör örgütleriyle iş birliği yapılması, ifade özgürlüğü bahanesiyle en kutsal değerlerin ayaklar altına alınmasına seyirci kalınması hatta ortam sağlanması, grup dayanışması gerekçesiyle ilkelerin ve uluslararası hukukun hiçe sayılması -Yunanistan'ı ve Güney Kıbrıs Rum kesimini ifade ediyorum özellikle- yine, ahlaki ve insani değerlerin hamisi olmakla övünen Batılı ülkelerin maalesef bunlardan hiç rahatsızlık duymadan sergilediği yaklaşımlar... Aynı ikiyüzlü yaklaşımla bizi DEAŞ'la ortak hareket etmekle suçlayanların yapacağı tek şey de onları destekleyen ülkelerle birlikte aynaya bakmalarıdır. Aynaya bakarlarsa, bugün gerçek anlamda DEAŞ'la bizzat kimin mücadele ettiğini ve de onunla kimin ortaklık yaptığını çok net göreceklerdir ve şu gerçeğin de hakkını vereceklerdir: Yine geçmişte ve bugün DEAŞ'la gerçek anlamda mücadele eden tek ülke Türkiye'dir.
Bu vesileyle, İsveç'te geçtiğimiz günlerde tekrarlanan kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in yakılmasına izin verilmesi olayını en sert şekilde kınıyor, lanetliyorum; bunun ifade özgürlüğüyle uzaktan yakından alakasının olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Kutsal değerlere tahrik ve hakaretin hiçbir bahanesi olamaz. Bizim de bu anlayışta ısrar edildiği sürece bu tür ülkelerle ortak değerler üzerinden iş birliği yapmamız da asla mümkün olmayacaktır. Yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı konularında izlediğimiz kararlı ve ilkeli politika ülkemizi bu konularda lider konuma getirmiş durumdadır. Bu çerçevede, sömürgeci geçmişiyle bilinen ülkelerde kültürel ırkçılığın kurumsal ırkçılığa dönüşmesini endişeyle takip ediyoruz. Fransa'da başlayan, kısa sürede diğer bazı ülkelere de yayılan olayların kökünde işte bu zihniyet vardır. Şiddet ne yazık ki şiddeti doğurmuştur. Bugün Fransa'da yaşanan olaylar Fransa'nın geçmişte yaptığı büyük yanlışların bir sonucudur. Fransa'daki şiddetin bir an önce sona ermesini ve sağduyunun hâkim olmasını diliyoruz.
Her fırsatta -bunun özellikle altını çizmek istiyorum- bizlere demokrasi ve ifade özgürlüğü konusunda ders vermeye çalışan uluslararası camianın, sosyal medyada algı oluşturmaya çalışanların, meydanlarda 7/24 canlı yayın yapanların konu Fransa veya Batılı ülkeler olduğunda seslerinin çıkmadığını görüyoruz; bunu da son derece manidar görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı'nın mevcut konumu, başta Çin olmak üzere güçlenen birçok aktör ve bölgesel oluşumlar tarafından da sorgulanmaktadır. Özellikle Doğu ve Batı arasında giderek derinleşen ayrışma, mevcut küresel düzeni ciddi bir şekilde değişime zorlamaktadır. Küresel ve bölgesel krizlerde Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası örgütler de etkisiz ve işlevsiz kalmakta. Esasen, yaşanan bu duruma Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından uzun zamandır dikkat çekilmekte ve değişim ihtiyacı "Dünya 5'ten büyüktür." ifadesiyle her platformda en güçlü şekilde dile getirilmektedir. Gelişen, evrilen ortama ve sınamalara karşı yine Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hızla gerekli kararlar alınmakta, politikalar belirlenmekte ve gerekli adımlar atılmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin eksenini başka yerlerde aramaya gerek yok, başkalarının çıkarları çerçevesinde Türkiye'nin çıkarlarını aramaya da gerek yok; eğer bizi görmek ve bulmak istiyorsanız, Anadolu'ya bakarsanız bizi görürsünüz. Türkiye'nin ve milletimizin, ülkemizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa o yöne bakarsanız bizi görürsünüz, başka yerde bizi aramanıza gerek yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye bugün Asya'dan Afrika'ya, Avrupa'dan Amerika'ya kadar dünyanın birçok coğrafyasında yeri geldiğinde ara buluculuk, yeri geldiğinde yapıcı bir rol üstlenmektedir. Parlamenter diplomaside, biz Parlamentodaki milletvekilleri olarak da yine bu rolü, daha da üzerimize düşen tüm görevleri yaparak daha da güçlendirmek üzerinde de kararlıyız.
Yine, hem bölgemizde hem dünyada çözümsüzlüğün değil, çözümün parçası olmaktadır Türkiye. İşte, bu vizyonla, Türkiye'nin dünyadaki etkinliğini artırma girişimlerinin son derece başarılı olduğunu da gözlemliyoruz; sevseler de sevmeseler de Türkiye'yi, Türkiye'nin çıkarları onların çıkarlarıyla örtüşse de örtüşmese de bir noktada Türkiye'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşlerine başvurma ve Türkiye'yle iş birliği yapma gereksinimini duymaktadırlar, duymaya da devam edeceklerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye, bugün yüzlerce yıllık kadim diplomasi geleneğine, tüm dünyada 260 temsilcilikle en büyük 5'inci temsil ağına sahip bir ülkedir. Bu sayede dış politikada merkezî coğrafi konumu, tarihî zenginliği, köklü kurumları, güçlü insan kaynağı ve dinamik ekonomisiyle dünyada artık daha da etkin bir rol oynamaktadır. Türkiye'nin dünyada geçmişe göre sözü çok daha geçen bir ülke konumuna geldiğini de rahatlıkla görebiliriz. Nitekim bugün, tüm dünyada gündemin bir parçası olan değil, gündemi belirleyen bir Türkiye vardır, kabul etseniz de etmeseniz de. Son dönemde dış politikada yaptığı hamlelerle diplomasinin merkezi olan bir Türkiye vardır.
Bugün Türkiye, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Ege'de, millî davamız Kıbrıs konusunda ön alıcı, ilkeli bir yaklaşımla ve millî gücümüzün tüm unsurlarını kullanarak, ülkemizi dışlayan, haklarımıza saygı göstermeyen girişimleri akamete uğratmıştır. Dün "Libya'da ne işiniz var?" diyenler, umarım bugün Libya'da ne işimiz olduğunu görmüş ve anlamışlardır. Somali ve Libya gibi ülkelerle imzaladığı güvenlik anlaşmalarıyla, Türkiye artık uzak kriz bölgelerinde de etkili olmaya başlamıştır. Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'de ülkemize yönelik kuşatma planlarını tamamen bozmuş, bu çabaları beyhude kılmıştır.
Dış politikada yerli ve millî bir duruş sergileyen Türkiye, aynı zamanda dünyanın hemen her köşesinde varlığını göstermiş, uluslararası bir aktör hâline gelmiştir.
"Yerlilik ve millîlik" deyince de yine bazı hatipler yerlilik ve millîliğin altının boş kavramlar olduğuyla ve de iktidarın bunun altını dolduramadığıyla alakalı son derece, böyle hayretle izlediğim bir ifade kullandılar. Yani Türkiye'de savunma sanayisinde elde ettiğimiz yerlilik ve millîlik politikamızda yüzde 20'lerden 80-85'lere geldiğimiz olayını hâlâ göremiyor musunuz? Bunun terörle mücadeleye nasıl katkı verdiğini hâlâ göremiyor musunuz? Yunanistan'dakiler görüyor, Fransa'dakiler görüyor, Amerika'dakiler görüyor, siz burada göremiyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Terörle mücadeleyle elde ettiğimiz sonuçların petrolle Gabar'da nasıl sonuç verdiğini, Şırnak'ta nasıl sonuç verdiğini; Karadeniz'de doğal gazla nasıl sonuç verdiğini ve enerji politikalarımızla nasıl sonuç aldığımızı göremiyor musunuz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Benzine yine zam geldi, benzine!
FUAT OKTAY (Devamla) - Yerlilik ve millîlikle ilgili Togg'la ve uçak gemilerimizle nasıl sonuç verdiğini göremiyor musunuz? Yerlilik ve millîlikle Türk Devletleri Teşkilatıyla birlikte hareket ettiğimizde nasıl bir birliktelik oluşturabileceğimizi, bunun bölgenin ve dünyanın barışına ve kalkınmasına nasıl katkı vereceğini göremiyor musunuz? Bunu bütün dünya görüyor, umarız siz de görürsünüz bir gün.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Mercimek Kanada'dan geliyor, biz de onu görüyoruz!
FUAT OKTAY (Devamla) - Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı, G20 ve NATO gibi önemli uluslararası örgütlerde etkin bir varlık gösteren Türkiye, yaptığı insani yardımlarla ve ekonomisiyle yumuşak gücünü, gerektiğinde sert gücünü kararlı bir şekilde ortaya koymuştur, koymaya da devam edecektir. Yine, Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesindeki girişimlerimiz ve iş birliğimiz sayesinde Türk dünyasının küresel ağırlığını ve etkinliğini artırmaktayız. Kafkaslarda bölge dışından dayatılan krizler ve çözümler veya bir başka ifadeyle çözümsüzlükler sarmalını kardeş Azerbaycan'la birlikte kırdık. Gönül coğrafyamız Balkanlarda barış ve istikrarın güçlendirilmesi, anlaşmazlıkların diyalog yöntemiyle çözülmesi için her platformda yoğun bir gayret gösteriyoruz. Balkanlarda yaratılmak istenen krizlere tüm bölge ülkeleriyle olan iyi ilişkilerimizi kullanarak engel oluyoruz. Bunu birincil derecede ifade eden de Balkan ülkelerinin ve Balkan ülkeleri liderlerinin kendileridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Asya, Afrika, Latin Amerika açılım politikalarımız sonuç vermeye başladı. Öyle ki bu bölgeleri tarihsel etki sahası olarak görenler rahatsız ve endişelerini saklayamaz duruma geldiler. Yine, Ukrayna krizinde oynadığımız ve küresel bir gıda krizinin engellenmesini de sağlayan rol giderek daha iyi anlaşılmakta ve takdir edilmektedir. Yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın haklarının korunması, kendilerine hizmet ulaştırılması ve gerektiğinde Libya, Afganistan, Ukrayna ve Sudan gibi sıcak çatışma ortamlarından tahliye edilmelerindeki başarımız da yine pek çok ülke tarafından hayranlıkla izlenmektedir, hatta kendi vatandaşları için ülkemizden yardım talep edilmektedir ve Türkiye'de gereğini yapmaktadır.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; çıkarlarımızın savunulması için gösterdiğimiz kararlılığı, bir yandan da tüm ülkelerle ilişkilerimizin geliştirilmesi için aynı kararlılıkla bu tutumumuzu da sergiliyoruz. Ülkemizin ve milletimizin güvenliği, çıkarları ve refahı için en zor şartlarda geri adım atmıyor, muhataplarımızın dostane ve olumlu adımlarını da karşılıksız bırakmıyoruz çünkü biz, başta da ifade ettiğimiz gibi, ilkesel bir dış politika izliyoruz, ilkelerimizin temelinde de Anadolu'nun, Türkiye'nin, ülkemizin, milletimizin menfaatleri ve çıkarları vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu çıkarlara uygunsa iş birliği yaparız, çıkarlarımıza ters düşüyorsa gerekirse bedeli ne olursa olsun sonuna kadar gideriz. Yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Mısır'la kavga etmenin Anadolu'ya ne faydası vardı ya? On yıldır görüşmeyi kestiniz. 4 parmak gösteriyordunuz her yerde, 4 parmak ne oldu? 5 parmağa döndü geri.
FUAT OKTAY (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Oktay.
FUAT OKTAY (Devamla) - Tamamlıyorum.
Suriye, Mısır, Ermenistan, Yunanistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail'le ilişkilerimizi bu anlayışla geliştirmekteyiz, NATO'nun genişleme sürecine yaklaşımımızı da yine bu anlayışla yürütüyoruz; hassasiyetlerimizi gözeten ve gerekli adımları atan Finlandiya şu anda NATO müttefikimiz.
Bunun yanı sıra, bugün Orta Doğu'da kalıcı barış ve istikrarı tesis etmek için İsrail ve Filistin arasındaki ihtilafta 2 devletli çözüme destek veriyoruz. Bu bağlamda, İsrail'in işgal altında tuttuğu Batı Şeria'da bulunan Cenin yerleşim yerine yönelik baskınlarında yaşanan can kayıplarını şiddetle kınıyorum. Yaşanan can kayıplarının yeni bir şiddet sarmalını tetiklemesinden endişeliyiz. Biz, her zaman olduğu gibi, Filistinli kardeşlerimizin haklı davalarının savunulmasında yanlarında olmayı sürdüreceğiz.
Yine, Keşmir'de adil ve kalıcı barış ve huzurun sağlanması için çaba sarf ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Selamlayın Sayın Oktay.
FUAT OKTAY (Devamla) - Çin'in egemenlik hakları çerçevesinde, Uygur Türkü soydaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerinin korunması konusunda da büyük bir hassasiyet gösteriyoruz. Kıbrıs meselesinde de Kıbrıs Türklerinin özden gelen haklarının, diğer bir deyişle devlet olarak egemen eşitliklerinin ve eşit uluslararası statülerinin tanınmasını ve çözümün de yine bu parametreye dayanmasını destekliyoruz, adil ve kalıcı bir çözüme kavuşmak için ne gerekiyorsa yapıyoruz.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; dış politikada daima barış odaklı bir vizyon çerçevesinde hareket edecek, bununla beraber kendi bölgemizden başlayarak tüm dünyada barışı ve huzuru tesis etmek için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Bunu yaparken de tek önceliğimizin ülkemizin, milletimizin çıkarlarını, güvenliğini ve refahını sağlamak olduğunu ifade ediyor, her birinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)