GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yeşil Sol Parti Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:14
Tarih:12.07.2023

YEŞİL SOL PARTİ GRUBU ADINA AYŞEGÜL DOĞAN DAĞLI (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslında burada konuştuğumuz bütün konularla çok ilgili bir mevzudan bahsedeceğim ben şimdi.

(Uğultular)

AYŞEGÜL DOĞAN DAĞLI (Devamla) - Rica etsem biraz sessiz olur musunuz; hakikaten duyulmak istiyorum, birbirimizi duyabilelim istiyorum.

Geçenlerde Dünya Hukuk Günü'nü geride bıraktık. Dün burada uluslararası sözleşmelerden bahsettik. Bugün "AB'yle ilişkiler" "Dış dünyayla ne tür ilişkiler kurulmalı?" buna benzer başlıkları konuşuyoruz. Aslında benim gündemimdeki, bizim partimizin de gündemindeki şey konuştuğumuz bütün bu başlıklarla ilgili olan bir şey. Umuyor ve diliyorum ki diğer siyasi partiler de bu konuyla ilgilidir.

(Uğultular)

BAŞKAN - Sayın Hatip, bir dakikanızı rica edeyim, sürenizi yeniden başlatacağım.

AYŞEGÜL DOĞAN DAĞLI (Devamla) - Tabii.

BAŞKAN - Arkadaşlar, Genel Kurulda biraz sessizliği sağlayabilir miyiz, ben bile hatibi duyamıyorum.

Buyurun.

AYŞEGÜL DOĞAN DAĞLI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, evet, bu sessizlik gayet iyi.

Tekrar hatırlatıyorum: Geçtiğimiz günlerde Dünya Hukuk Günü'nü geride bıraktık ve burada aslında en çok ihtiyacımız olan şey düşünce, ifade ve basın özgürlüğü. Şimdi, aslında bizim önergemizin de tam bununla ilgisi var. Şunu sormak istiyorum ben: Son on yılda, hatta son yirmi yılda temel insan hakları, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü Türkiye'nin esas aldığı konuların başında mı geliyor, yoksa artık bu iktidar döneminde bir istisnaya mı dönüştü? Görünen o ki artık esas aldığımız konuların başında gelmiyor; bu, tamamıyla bir istisnaya dönüşmüş durumda özellikle de muhalif gazetecilere yönelik ama bu muhalif gazeteciler içinde de özel bir başlık açmam gerekiyor Kürt gazeteciler ve Kürt medyası için. İktidarlar değişiyor ama Kürt medyasına yönelim, baskılar, onlarla ilgili yaratılmak istenen algı hiçbir dönem değişmiyor. Her nedense değişen iktidarlara rağmen Kürt medyasına yönelik tutum değişmiyor; muhalif gazeteciler içerisinde özel bir başlık açıyorum. Bunlardan birini örneklendirmek istiyoruz size. Şu anda hâlihazırda Diyarbakır'da 15'i tutuklu olarak yargılanan gazetecilerin davasıyla ilgili bir küçük örnek, bu örnekleri artırabiliriz. Yargılama devam ediyor bu arada. 2022 yılı Haziran ayında bu gazetecilere yönelik son yılların en büyük kitlesel gözaltı operasyonlarından biri yapıldı; hepsi gazetecilik faaliyeti yürütüyor bu insanların, 21 basın çalışanından bahsediyoruz. 8 Haziran 2022 günü evlerine sabahın erken saatlerinde -bildiğiniz üzere, sabahın erken saati de artık uzun zamandır neredeyse bir trend hâline getirildi her nedense; o saatte ne yakalanmak ya da ne yapılmak isteniyor bilmiyoruz- bir baskınla gözaltına alındılar ve bu gözaltına alınan gazeteciler günlerce, sekiz günlük gözaltı süresi boyunca neyle suçlandıklarını öğrenemediler. Onlar öğrenemediği gibi dosyaya gizlilik kararı konuldu, avukatlar da ulaşabilecekleri bilgi ve evraklara ulaşamadılar. Şimdi, otuz yıldır her şey değişti ama nedense bu değişmedi dedim; otuz yılı baz alalım mesela, yalnızca otuz yılı, yirmi yılı. Bu arada buraya da bir kitap getirdim, buradan size bir bölüm okuyacağım, sürem el verecek buna; ifade özgürlüğünün son on yılı, son yirmi yılına ilişkin bir kitap düzenlendi. Son kitabı meslektaşım, gazeteci arkadaşım Gökçer Tahincioğlu Bianet için derledi ve ben bu kitaba bir bölüm yazdım. Bu kitaba bir bölüm yazarken bu davayı görmeden bu bölümü yazamayacağım gibi hissetmiştim ve bu altı ay önceydi; ben o dönem milletvekili değildim tabii, aday da değildim. Şimdi, niye bunu hatırlatıyorum? Yazdığım bu bölümde, özellikle tutuklu Kürt gazetecilere sorular göndermek istedim hapishaneye ve onlardan birine gönderdim. Bakın, Ömer Çelik, Mezopotamya Haber Ajansı Editörü; şu anda tutuklu yargılanan gazetecilerden biri, on üç aydır haksız ve hukuksuz bir şekilde içeride. Sordum kendisine hikâyesini, aynen şöyle cevap verdi, lütfen dinleyiniz: "Son yıllarda yaşananların tümü aslında 100'üncü yılına giren cumhuriyetin panoraması gibi. Kendi hikâyemden yola çıkarak son on yıla dair bir örnek vermek gerekirse, 2011 yılında AKP iktidarının onayıyla, Gülen cemaatinin kontrolündeki emniyet-yargı eliyle suç kapsamına sokulan haberlerimden dolayı örgüt üyeliği iddiasıyla yargılandığım KCK basın davasından bir buçuk yıl tutuklu kaldım. Hakkımızda fezleke hazırlayan polisler, bizleri yargılayan hâkimlerin bir kısmı bugün cezaevindeler ama davamız on bir yıldır sonuçlanmadı." Ömer Çelik şu anda yine içeride. "O davada beni gazeteci olarak kabul etmeyen devlet çözüm sürecinde bana sarı basın kartı verdi." diyor Ömer Çelik. Bu arada sarı basın kartı olmayan bazı gazetecileri biliyorsunuz "iktidara yakın olanlar ve olmayanlar" gibi tanımlayıp bir dönem gazeteci olarak da kabul etmediniz, hâlâ da kabul edilmiyorlar. Etmediniz diyorum çünkü maalesef artık yargı talimatla çalışıyor. "Süreç iktidarın hesaplarıyla örtüşmeyip akamete uğratılınca sarı basın kartım iptal edilip devletin gözünde yeniden terörist oldum." diyor Ömer Çelik. Şimdi, kim Ömer Çelik?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞEGÜL DOĞAN DAĞLI (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

AYŞEGÜL DOĞAN DAĞLI (Devamla) - Ömer Çelik kim? Çalıştığı 2 kurumun kapısına KHK'lerle kilit vurulmuş, 3 kez gözaltına alınmış, hepsinde tutuklanmış, hakkında 10'a yakın soruşturma açılıp bunlardan 4'ü yargılanmaya dönüşmüş, Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Musa Çitil'in şikâyetiyle yargılandığı davada beraat etmiş fakat eski Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın ele geçirilen e-mailleriyle ilgili yargılamada bir yıl altı ay hapse mahkûm edilmiş, dosyası istinafta. KCK basın davası devam ederken şu anki soruşturmada da -iddianameleri biliyorsunuz ki birkaç ay önce hazırlandı- on üç ay sonra ilk kez hâkim karşısına çıktılar, hiçbiri suç işlemedi, suç işlemediklerini söylüyorlar. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan diyor ki: "Yargılanan gazeteciliğimiz değildir; aksine, iddianameler gazeteci olduğumuzu ortaya koymuştur. Kimliğimiz yargılanıyor, Kürt kimliği yargılanıyor." diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞEGÜL DOĞAN DAĞLI (Devamla) - Ve evet, tabii, buraya sığmadı.

Süreme bir dakika daha rica edebilir miyim toparlamak için Sayın Başkan?

BAŞKAN - Teşekkür ederiz, sağ olun.

AYŞEGÜL DOĞAN DAĞLI (Devamla) - Peki. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)