Konu: | 6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 14 |
Tarih: | 12.07.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; Saadet Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başkanım, inşallah ben sizi aynı yerde ziyaret etmem. Ben de bu duayla başlıyorum.
BAŞKAN - İnşallah.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Şu an görüşülmekte olan deprem vergisiyle ilgili partimiz adına şunu arz etmek isterim: Ülkemiz olağanüstü, feci bir deprem yaşadı. Depremin ağır faturasını en fazla Hatay vilayeti çekti. Bu açıdan deprem siyasetüstü bir konudur, deprem asla istismar edilmemelidir, depreme yönelik yapılacak her türlü olumlu icraata sonuna kadar destek vereceğimizi ifade etmek isterim. Ancak şu gerçeğin altını da çizelim ki maalesef her kutsal değer istismar edildiği, çiğnendiği gibi, sanki deprem gerekçe gösterilerek yeni zamlar peşinde koşuluyor. Maalesef ki kaynak paketi söz konusu olduğunda iktidarın aklına gelen ilk şey vergileri arttırmak. Keşke israfa "Dur!" diyebilseler, keşke yolsuzluğa "Dur!" diyebilseler; keşke yüzlerce araçlı konvoylara, saraylara, uçak filolarına "Dur!" diyebilseler, keşke "İtibardan tasarruf edilmez."in değil, "Bizzat halka nasıl hizmet edilir?" bunun gayreti içerisinde olsalar. Maalesef ki burada şu açıkça ortada ki: Aslında depremin etkisini artıran sebeplerden biri İmar Yasası idi, imar affı da yine açgözlülüğün neticesinde gerçekleşmişti. Bu açıdan şu soruyu vicdanlara sormak isterim... Bilelim ki depremde aslında üç çeşit ölüm gerçekleşti; birincisi, bizzat deprem esnasında ölenler; ikincisi, depreme sırf "İtibar kaybına uğrarız." diye geç müdahale edildiğinden ya da vurdumduymazlıktan geç müdahale nedeniyle insanlar öldü ama üçüncü ölüm ise maalesef, deprem sonrasında sahipsizlikten insanlar kahrından öldü.
Değerli Meclis üyeleri, değerli milletvekilleri; şunu yine arz etmek isterim ki elbette bu millet fedakârdır, depremde büyük fedakârlıklar yaptı ama fedakârlık yapan insan yaptığının, alın terinin, emeğinin karşılığını da bilmek ister. Siz şimdiye kadar defalarca para topladınız, insanlara çağrıda bulundunuz ama bu paraların nereye harcandığına dair net bir veri ortaya koymadınız, kamuoyunu tatmin eden, insanların gönül huzuruyla ödeme yapacağı bir durum maalesef ortaya çıkmadı.
Yine, burada depremle ilgili vergi toplamadan önce esasen depremzedelere yönelik muafiyetler getirilmeli. Maalesef ki bugün depremzedelere hibe desteğinden daha ziyade uzun vadeli kredilerden söz ediliyor. Hiçbir geliri olmayan insanı siz borçlandırır, bugün umudunu yitirmiş insanın gelecekteki on yıl süreyle umutsuz yaşamasına sebep olursanız iyilik yapmış olmazsınız. Onun için depremzedelere yapılacak destek; kredi değil, hibe desteği olmalı. Bu arada, orta ve ağır hasarlı evlere yönelik ifade edilen kısmi kredi ve desteği, az hasarlı evlere de mutlak surette sağlanmalı.
Tabii, burada depremle ilgili konuşurken deprem bölgesinde görev yapan kamu personelini de göz ardı edemeyiz. Maalesef kamu personelinin anayasal hakkı olan tayin hakları ellerinden alınıyor. Bugün birçok personel başka ile tayin olma hususunda işlerini gerçekleştirmişken sırf burası eksilmesin diye bu hak ellerinden alınıyor, bu doğru değil. Bu ülkenin toprakları bütünüyle bir parçadır, doğusu da batısı da bizimdir. Bugüne kadar bu bölgede görev yapan insanlar pekâlâ başka yerde de yapabilir. Buraya yeni personelin de ek ödemelerle, teşviklerle gelmesi sağlanabilir.
Aslında, depreme yönelik karar alanlar bu travmayı bire bir yaşamadıklarından oradaki hiçbir duyguyu anlamıyor, anlamak istemiyorlar. Yine, bugün, hâlen beş ayı geçmiş olmasına rağmen on binlerce aile konteyner bekliyorsa bu vebal kimlerin üzerinde, kendilerinin sorması gerekir.
Yine, bugün, deprem bölgesinde ötelenen krediler, bugün topluca talep ediliyor. Yapılması gereken şey, kamunun alacaklarının tümünün affedilmesidir. Yine, bugün, halkın sağlığını da tehdit eden bu molozların gelirinin kime, nereye, nasıl gittiğine yönelik belirsizlik hâlen ortada durmakta. Yine bugün, yapılması gereken şey İskenderun Teknik Üniversitesi ve Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi başta olmak üzere deprem bölgesindeki bütün üniversitelere geliştirme ödeneği verilmeli, deprem bölgelerinin statüsüne uygun şekilde özel afet bölgesi ilanı için gereken işler yapılmalı. Maalesef burada, bu para tahsil edildikten sonra nereye, nasıl harcanacağına dair hiçbir bilgi vermeden sadece "Verin, verin, verin." deniyor. Bu da açgözlülüğün, doyumsuzluğun net bir neticesi.
Bu açıdan özetlemek gerekirse, deprem bölgesinde kredi değil hibe verilmeli, deprem bölgesinde faaliyet gösteren çalışanların sosyal sigortalarına yönelik SGK primleri kamu tarafından ödenmeli, burada çalışan esnafa vergi muafiyeti getirilmeli, esnafa ayrıca destek verilmeli ve tabii ki atanamayan bütün kamu personeline haklar tanınmalı. Maalesef ki geçtiğimiz günlerde deprem bölgesinde çalışanlara yönelik tanınan tayin hakkıyla ilgili âdeta oyun oynarcasına, âdeta milletin aklıyla dalga geçercesine "Deprem bölgelerinin kendi içinde transfere izin verilecek." şekilde bir açıklama yapıldı. Bugün, sanki deprem bölgesi haritadan silinmiş, gözden çıkarılmış, burada yaşayan insanlar sadece kendi içlerinde dönsün şeklinde bir tablo ortaya konulmakta. Onun için şunu ifade etmek isterim ki bugün, pek çok Sayın Bakanın deprem bölgesine gün aşırı ziyaretleri ortada ama biliyoruz ki bu Sayın Bakanlar belki de ellerinde yetki olmadığından sadece bakıyor, geziyor, geri dönüyor. Elbette bir devlet yetkilisinin, kamu yetkilisinin deprem bölgesine moral vermesi önemlidir ama bakanlardan beklenen icraattır, her bakan bir bölgeye geldiğinde yapacağı icraatları ortaya koymak zorundadır. Bugün maalesef depremin üzerinden beş ay gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen tablo, bilanço hâlen net olarak ortada değildir; deprem sanki üç gün, beş gün önce olmuş gibi bir durum ortadadır. Onun için de burada yapılacak şey artık keşif değil icraat olmalıdır, artık söz vermek değil bizzat destek olmalıdır, ziyaretlerle artık bir yere varmanın sonu yoktur. Onun için burada deprem bölgesindeki tüm personelin, kamu personelinin, orada yaşayan sivil halkın önceliklerinin siyasi gözden bağımsız olarak ele alınması gerekir. Maalesef ki buraya yönelik yapılan bütün icraatlar acaba bize oy mu kazandırır, oy mu kaybettirir; bütünüyle buna göre hesaplanmaktadır. Hâlen kimlerin hak sahibi olacağı, hak sahibi olanların neler elde edeceği net olarak bilinmemektedir. Ayrıca sanki Hükûmet değişince, Bakan değişince bir şey değişmiş gibi önceki Bakanın ortaya koyduğu yaklaşımlar bırakılmış, bugün yeni Bakan yeni yaklaşımlarla ortaya çıkmıştır. Eski Bakan deprem bölgesinde yıkım olan yerlere yeniden yapılaşma izni verilmeyeceğini söylemişti -Sayın Kurum'a teşekkür ediyorum- ama yeni Bakan maalesef ki olayların belki de idrakinde olmadığından deprem bölgelerine yeniden yapılaşma izni vereceğini söylüyor. Hangisi hangi mantıkla çalışıyor, anlamak mümkün değil. Bugün deprem bölgesinde salgın hastalık riski var, deprem bölgesinde ulaşım sorunu var -Belen Geçidi artık miadını doldurmuş durumda- deprem bölgesinde havaalanı sorunu var, deprem bölgesinde işsizlik, barınma sorunu var. Deprem bölgesinde atılabilecek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın lütfen.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Burada konuşulmaktan çok daha öte, deprem bölgesinde ne gibi tedbirlerin alınacağı, tam olarak icraata nasıl geçileceği, duyguların istismar edilmeyip gerçek anlamda çözümlerin nasıl ortaya konacağı ve hele de özetle bu vergilerin toplanıp nereye, nasıl, ne kadar sürede harcanacağıyla ilgili kamuoyunu tatmin edici şekilde bilgi verilmesi gerekmektedir.
Saygıyla arz ederim. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)