| Konu: | YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU (S.S.:310) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 20.03.2013 |
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, siyasetle ilgisi olsun olmasın hemen hemen herkes şu tespiti yapmaktadır ki maalesef, doğrudur: Ülkemiz ulusal ya da uluslararası boyutlarda faaliyetlerde bulunan terör örgütlerinin cenneti hâline gelmiştir, şiddet kol gezmektedir, en önemli hak olan yaşama hakkı tehdit altındadır. Her sabah, her akşam hayatını kaybeden insanlarımızı televizyonlarda seyretmekten milletimiz bıkmıştır, yorulmuştur; şiddetin, kapısının önüne, okul bahçesine, hastanenin acil merkezlerine kadar sirayet etmiş olmasından dolayı hem kaygılıdır hem de öfkelidir.
Ülkeyi yönetmekle görevli AKP Hükûmetinin, terör ve şiddetin karşısına kararlı ve istikrarlı bir mücadele konseptiyle çıkmak yerine, güvenlik güçlerini itibarsızlaştıran, güvenlik güçlerinin ürettiği, yürüttüğü tedbirleri etkisizleştiren, şiddete ve teröre âdeta engin bir müsamahayla zaman kazandıran bir tutum içinde olduğunu görmekteyiz.
AKP hükûmete geldiğinden itibaren eline bir aymazlık terazisi almıştır; terör ve şiddetle mücadele ile insan hak ve hürriyetleri arasında bir orantı, bir denge kurmaya çalışmaktadır. AKP'nin kitabında bugüne kadar terör ve terör örgütünü imha etmek, ortadan kaldırmak hiç olmamıştır. Erdoğan, bir devlet adamı gibi, vatandaşının hayatını herne pahasına olursa olsun korumak, canına kastedenlerin de kökünü kurutmak gibi bir noktaya hiçbir zaman gelmemiştir. Terör ve şiddete yok edilmesi gereken iblisler olarak bakılmamış, bizzat Başbakan ve tâifesi tarafından "Neden terör ve şiddetin üzerine gitmiyorsunuz?" sualine mazeretler bulma, kılıflar uydurma yolu tercih edilmiştir. Defalarca Milliyetçi Hareket Partisi olarak uyardık: "Bu ülkede vahşi ve bölücü bir terör örgütü vardır. Milletini seviyorsan, Allah'tan korkuyorsan bunun tedbirlerini al. Oslo'da, AKP-PKK müzakerelerinde Hükûmetin görevlendirdiği MİT Müsteşar Yardımcısının işaret ettiği, büyük şehirlere konulan ya da görev verilen patlayıcılar ve canlı bombaları açığa çıkar, aksi takdirde hem millî güvenliğimiz hem de insanlarımızın hayatı tehlikededir." demişizdir. Bu sözlerimize dönüp bakmamıştır bile. E, ne demişler: "Namazda işi olmayanın abdestte gözü olmaz." AKP için terör ve şiddet mücadele edilecek unsurlar olarak değil de siyaseten sebeplenilecek, hatta "Geçmişimizle yüzleşiyoruz." gibi kirli bir anlayışla, bu devletin üniter yapısından, şanlı tarihinden rövanş alma gibi sapkınlara gidilmiştir.
Velhasıl, AKP'nin bu aymaz, bu vurdumduymaz tutumu dolayısıyla binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. "Analar ağlamasın." diye ortaya çıkan zihniyet, hemen hemen her gün, evlatlarını kaybeden ana babaların gözyaşlarının akmasına ve milletin anasının ağlamasına zemin hazırlamıştır.
Dün itibarıyla, AKP Genel Merkezine ve Adalet Bakanlığına silahlı saldırı olmuş ve bu saldırı ülke gündemine oturmuştur. Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu saldırıyı öfke ve nefretle kınıyoruz. Hem AKP'ye hem de Adalet Bakanlığı çalışanlarına büyük geçmiş olsun diyoruz. Elbette, kimsenin burnunun kanamaması hepimizi sevindirmiştir.
AKP güdümündeki yazılı ve görsel basın ise bir anda, âdeta bir düğmeden ortak yönlendiriliyormuş gibi, bir algı çalışması başlatmışlardır. Bu çalışmalardan murat edilen şudur: "Terörle pazarlık yaptığı söylenen AKP, terörün hedefidir -yapılan çalışma- bu sürece terör örgütleri de karşıdır. O hâlde çözüm süreci doğrudur." gibi bir netice çıkarılmaya çalışılmaktadır. AKP'nin ve yandaş medyanın bu saldırıyı hemen istismara yöneldikleri, bir taraftan AKP'nin mağdur, mazlum olduğu algısını yerleştirmeye çalıştıkları, diğer taraftan da güvenlik güçleri ve silahlı kuvvetlere yapılan etkisizleştirme ve baskı çemberinin daha da daraltılmaya çalışıldığı görülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu saldırıların faillerinin derhâl açığa çıkarılmasını istiyoruz ve merakımızdan da soruyoruz: Önce KCK'ya karşı geniş tutuklamalara gidip sonra da PKK ve KCK ile pazarlığa geçildiğini unutmuş değiliz. Şimdi de önce DHKP-C'ye yönelik operasyonlar yaptınız. Yarın, PKK kadar tehlikeli bir terör örgütü olan DHKP-C ile yeni pazarlıklar mı yapılacaktır? Bu saldırılardan amaç AKP'yi ve Başbakanı terörün hedefi gibi gösterip onları terörün ortağı suçlamasından aklamak mıdır ve karşılığında bir kısım DHKP-C elemanları serbest mi bırakılacaktır?
İnsanlar bu sualleri sormamızı istiyor ve merak ediyorlar. PKK ile yaptığınız ve hâlen de yapıyor olduğunuz bu müzakereler, bu pazarlıklar, bu jestler ortada iken bundan şüphe edilmesinde de son derece haklılar. Bu suallerin derhâl ve derhâl cevabını bekliyoruz. Bu konunun istismar edildiğini de biliyoruz.
AKP'nin kalemşorlarından birisi, bir gazetede, köşesinde aynen şöyle yazmakta: "Acaba, savcının iddianamesine göre, hücre tipi bir örgütlenme olduğu belirtilen Ergenekon'un yeni uyuyan hücreleri mi faaliyete geçirilmiştir?" Bu yazılan, çizilen, bazı PKK saldırılarının yarattığı infiali gidermek için suçu hemen derin devlete yükleyen cümlelerle ne kadar benzeşmektedir?
Sayın Başbakan, terör ile yaptığınız pazarlıklara alışığız. Bu hayati meseleleri bile istismar ettiğinizi biliyoruz. "Cambaza bak, cambaza." diyerek ülkenin egemenlik hukukunun pazarlığı için 35 bin kişinin katilini karşınıza muhatap olarak oturttuğunuzu hepimiz ve milletin tamamı görüyor.
Sayın Başbakan, millet, size vermiş olduğu emaneti hor kullandığınızın, görevinizi suistimal ettiğinizin farkındadır. Tavsiyem, 23 Martta Bursa mitingini izleyin, oradan yükselecek millî sese kulak verin. Eminim, bu ses Washington'dan, Brüksel'den, Erivan'dan, Erbil'den duyduğunuz sesten daha tanıdık gelecektir. Umarım "Yeter artık bu rezaletler, bizler, devletimiz bunu hak etmiyor." uyarısını dikkate alırsınız diyor, getirdiğiniz yabancılar koruma kanununa bakarak diyorum ki: Yahu, siz milletin insanlarını, onların hukukunu koruyamadınız, bu milletin vatandaşlarını, yerlisini koruyamadınız, yabancıları nasıl koruyacaksınız? Bu milleti karanlık bir dehlize sokan AKP neyi başardı da bunu başaracak diye de merak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, arkadaşlar biraz önce bir tweet getirdi, BDP'nin Muş Milletvekili Sırrı Sakık'ın sözleri: Sayın Genel Başkanımıza ithafen "Elinde iple dolaşıp `Öcalan'ı as.' diyen Bahçeli, sen bu saatten sonra assan assan Sayın Öcalan'ın paltosunu vestiyere asarsın." diyor. AKP'nin şımarttığı "Başkanım" diyerek eli kanlı terör örgütünün başının önünde el pençe divan duran ve bu milletin önüne koyduğu rızıktan istifade edip millete borcunu ihanet olarak ödeyenlere cevabımız odur ki: Senin, sizin nasıl bir tıynet sahibi olduğunuzu biliyoruz. Ancak, seni böyle konuşturan Hükûmete ve Başbakana yazıklar olsun!
ENVER YILMAZ (Ordu) - Onu söyleyene söyle.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Ve uyarıyoruz bu vekili: Sana çiçek uzatıp yılışıkça yaltaklanan elleri sakın milletin eli sanma. Milletin şamarını yediğinizde soluğu o insanlık düşmanı patronunun yanında, İmralı'da alacaksın. Ceketini de çorabını da hatta ibriğini de sen ve yol arkadaşların tutacak. Milletimiz, patronunun Kenya'dan Türkiye'ye getirilirken "Her şeyi yapmaya hazırım, ne olur bana bir şey yapmayın." dediğini ve altını ıslattığını unutmuş değildir. Tarih tekerrürden ibarettir sayın vekil. Milletimiz bu yetkiyi verdiği anda, Milliyetçi Hareket Partisinin ilk işi bu olacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)