| Konu: | YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU (S.S.:310) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 20.03.2013 |
CHP GRUBU ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 310 sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz son yıllarda artık yalnızca göçmen üreten bir ülke olmaktan çıkmış, ciddi biçimde göç alan bir ülke hâline gelmiştir. Gerek ekonomik sebeplerden gerek eğitim, çalışma ve yaşamak için ülkemize gelen yabancıların gerekse komşu ülkelerde ve geniş bölge coğrafyasındaki savaş ve zulüm olaylarından dolayı ülkemize sığınan mülteci durumundaki kişilerin sayılarında ciddi artışlar olmuştur. Ülkemize gelen bu göçmen sığınmacı ve yabancılardan bir kısmı düzenli yasal yollardan, bir kısmı ise düzensiz yollardan ülkeye girmektedir.
Türkiye-Yunanistan sınırı son beş yılda Avrupa Birliği ülkelerine doğru yönelen düzensiz göç hareketleri bakımından çok ciddi bir geçiş güzergâhı olmuştur. Türkiye üzerinden geçip Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışan bu kişilerin arasında ekonomik göçmenler kadar savaş ve zulümden kaçan insanlar da vardır. Diğer yandan, çalışma, eğitim gibi amaçlarla ülkemize gelen yabancıların sayısının artması, savaşlardan kaçıp ülkemize sığınan mültecilerin sayısının artması? Bu bölgedeki refah ve huzur ülkesi olması bakımından Türkiye'yi de tercih etmeye başlamışlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yabancıların hukuki durumunu düzenleyen temel iki kanunumuz vardır. Bunlardan birincisi 5682 sayılı Pasaport Kanunu, bir diğeri de 5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkındaki Kanun'dur. Her iki kanun da 1950 tarihinde çıkarılmıştır ve 1924 Anayasası'na göre hazırlanmıştır. İnsan hakları hukukunun belli başlı belgeleri ise bu kanunlar yayınlandıktan sonra kabul edilmiştir. Örneğin, Mülteciler Hukuki Durumuna Dair Sözleşme 1951 yılında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ise 1953 yılında yürürlüğe girmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumuna göre, 1953 yılında ülkemize giriş yapan yabancıların sayısı sadece 91 bin iken bu sayı 2012 yılında 29 milyon 704 bin kişiye ulaşmıştır. Ülkemizin bu çeşitli göç hareketlerini hem kaynakların verimli kullanılması bakımından akılcı hem de hukuk devleti ve uluslararası insan hakları kaidelerine uyumlu bir şekilde yüksek bir beceriyle yönetebilmesine ihtiyaç vardır. Göç olgusunu bir tehdit olarak değil, ülkemizin uluslararası camiadaki konumunun bir yansıması ve bir fırsat olarak da görmeliyiz.
Oysa mevcut durumda, Türkiye'de yabancılar, göç ve iltica alanı, bugüne kadar ihtiyaçları karşılayamayan yetersiz bir mevzuat çerçevesi ve çok sınırlı kurumsal kapasiteyle yönetilmeye çalışılmıştır. Politika ve uygulamalar, maalesef, stratejik bir yaklaşımla ve hukuk devleti ilkesinin gerektirdiği tutarlılık ve usullerle değil, Suriye'den gelenlerde olduğu gibi, siyasi ve idari takdire dayalı, durumu idare etmeyi amaçlayan reaktif yaklaşımlarla oluşturulmuştur. Hâlihazırda, bu alandaki uygulamalara çerçeve sağlaması gereken 1950'lerden kalma çeşitli kanunlar birçok konuyu hiç düzenlenememekte, mevzuattaki boşluklar çeşitli yönetmelik ve genelgelerle çözülmeye çalışılmaktadır.
Hâlihazırda bu alanı yönetmekle görevlendirilmiş olan Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Dairesi Başkanlığı, kaynak, teşkilat yapısı ve uzmanlaşma eksikliklerinden dolayı büyük bir külfet altındadır. Emniyet birimlerimiz görev tanımları gereği göç olgusuna yalnızca güvenlik perspektifinden bakmakta, ülkemizin düzenli veya düzensiz, ekonomik veya sığınma amaçlı boyutlarıyla çok çeşitli göç dinamiklerini yönetmek için gereken kurumsal kapasite ve uzmanlığı üretememektedir.
Çağdaş dünyada devletler göç olgusunu "göç yönetimi" kavramı çerçevesinde ele almaktadırlar. Göç yönetimi -reaktif değil- stratejik politika ve uygulamalarını yalnızca sınır güvenliği ve kamu düzeni şiarlarına değil, aynı zamanda kaynakların akılcı yönetimi, hukuk devleti ve uluslararası insan hakları kriterlerini temel alarak yönetmektedirler.
Nitekim, sözünü ettiğim eksikliklerin bizim için kaygı verici olanı, özellikle, düzensiz göçmen ve sığınmacılara yönelik uygulamalarla ilgili olarak son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ülkemiz aleyhinde verilen çok sayıda ihlal kararıdır. Bu ihlal kararları, özellikle düzensiz yollardan ülkemize gelmiş mülteci durumunda kişilerle ilgili verilen sınır dışı etme ve idari gözetim kararlarıyla sığınma prosedürüne erişim noktasında karşılaşılan sorunlarla ilgilidir.
Huzurunuza gelmiş olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı'nın özetlemeye çalıştığım bu sorunlar ve ihtiyaçları karşılamak yönünde çok değerli bir adım teşkil ettiğini düşünmekteyim. Tasarı, üst kavram olarak göç tanımı içinde kısa süreli ziyaret ve uzun süreli ikamet amacıyla düzenli yollardan ülkemize gelen yabancılar ve çeşitli sebeplerden düzensiz yollardan ülkemize gelen veya ülkemizde bulunan yabancılar ile savaş olaylarından dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalan ve ülkemize sığınan mültecilerle ilgili tüm uygulama ve işlemlere dayanak sağlayacaktır.
Tasarıyı içerik bakımından incelediğimizde, benimsenmiş olan yaklaşımların ve düzenlemelerin hukuk devleti ilkeleri ve uluslararası insan hakları hukuku standartlarıyla ve Avrupa Birliği normlarıyla genel olarak uyumlu olduğu görülmektedir. Tasarı, özellikle şu andaki uygulamayla ilgili olarak biraz önce özetlemeye çalıştığım eksiklikleri büyük ölçüde gidererek usul ve kuralları ve güvenceleri de getirmektedir.
Tasarıyla yabancılar göç ve iltica alanıyla ilgili görevleri üstlenmek üzere İçişleri Bakanlığı bünyesinde tamamen yeni ve sivil bir uzman kurum, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kurulacaktır. Bu alanla ilgili sorumluluğu Emniyet Genel Müdürlüğünden alarak sivil ve uzmanlaşmış bir kuruma verme yaklaşımı da son derece doğru ve olumludur. Eğer bu yeni kurum, gereğince teşkilatlandırılabilir ve akılcı politikalarla yönetilirse ülkemizin göç ve iltica alanını hem ulusal menfaat ve kamu düzeni gerekleri hem de hukuk devleti ve uluslararası insan hakları standartları temelinde yönetme kabiliyetleri ciddi oranda artmış olacaktır.
Tasarıda vize ve ikamet konuları, düzensiz göç yönetimi faaliyetleri, sığınma prosedürü ve usulleri yanında, vatansızlar, insan ticareti mağdurları, toplu sığınma durumlarında sağlanacak geçici koruma, refakatsiz çocuklar ve özel ihtiyaç sahiplerine sağlanacak ilave hak ve imkânlar, sığınmacılara sağlanacak hak ve yardımlar ile ilgili ayrıntılı düzenlemeler getiriliyor olması da yine olumlu bulunması gereken hükümlerdir.
Tasarının, kişilerin zulüm, işkence ya da gayriinsani muamele görecekleri ülkelere geri gönderilmeyeceğini düzenleyen uluslararası hukukun temel kaidelerinden birini ifade eden 4'üncü maddesinin ve kişilerin ülkemize düzensiz yollardan girmiş olsalar da, sonradan düzensiz duruma düşmüş olsalar da insani gerekçelerle geçici olarak ülkemizde kalmalarına imkân sağlayacak olan 55'inci maddesinin de özellikle çok olumlu olduğunu, ülkemizin tarihsel geleneklerini yansıttığını düşünmekteyim.
Bu yasama döneminde bu tasarıyı hazırlayan İçişleri Bakanlığının ve değerli bürokratlarının tasarının hazırlanması sürecinde benimsedikleri şeffaf, katılımcı yaklaşımının hakkını ayrıca teslim etmek istiyorum. Tasarının hazırlanması sürecinde gerek uluslararası örgütlerle gerekse ülkemizin değerli akademisyenleri ve bu alanda çalışan sivil toplum örgütleri ile yazılı ve sözlü görüş alışverişinde bulunulmuştur. Özellikle, ülkemizin bu alanda çalışan değerli sivil toplum örgütlerinin yapıcı eleştiri ve önerileri ile Meclisin tasarıyla ilgili komisyonlarındaki tartışmalara muhalefet partileri olarak yaptığımız katkılar önemlidir.
Bu tasarıyla kurulması öngörülen Göç Danışma Kurulunda göç ve iltica alanında çalışan akademisyenlere ve sivil toplum örgütlerine yer verilmesi de yine son derece olumludur. Bu yaklaşımın başka yasalarla ilgili benzer süreçlere de örnek teşkil etmesini diliyorum.
Genel olarak olumlu intiba ve değerlendirmelerin yanında, tasarının bazı hususlarındaki eleştiri ve endişelerimi de ifade etmek istiyorum ancak gördüğüm kadarıyla zamanım yetmeyecek. Bu eleştirilerimi de ikinci bölümde söz aldığım zaman sizlere arz etmek istiyorum.
Bu tasarının şimdiden ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)