GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:15
Tarih:13.07.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.

6 Şubat günü yaşadığımız deprem felaketi yüreklerimizi kavurdu. İhmalkârlığın, tedbirsizliğin bilançosu maalesef 50 bini aşkın vatandaşımızı kaybetmemize neden oldu; aynı zamanda 11 ilimizde çok ciddi maddi hasarlar meydana geldi. Tabii ki devletimiz depremden etkilenen her bir vatandaşımızın yanında olmak zorundadır, olmalıdır da. Ne yazık ki, üzülerek ifade ediyorum ki torba kanun düzenlemesine manevi duyguları istismar edecek bir ifadeyle "millî dayanışma paketi" adı verilmiştir. Bu paketin adı aslında "nas paketi" olmalıdır çünkü seçim vaatlerinin tamamını ve Sayın Cumhurbaşkanımızın temel ekonomi kurallarını hiçe saymasının neticesini halkımız vergilerle ödemektedir. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış olduğu 2023 ek bütçe sunumunda torba kanun paketinde öngörülen gelirin yaklaşık yüzde 60'lık kısmının deprem dışındaki giderlere aktarılacağı anlaşılmaktadır.

İktidar partisi olarak, çözüm için sürekli, vatandaşın alın teriyle kazandığı paraya göz dikmenizden usandık. Deprem sonrasında yapılan "Türkiye Tek Yürek" kampanyasına kumbarasını bozduran çocuklarımız, emeklilerimiz, köylülerimiz, memurlarımız ve işçilerimiz destek verdi; toplanan paraların önemli oranının kamu kurum ve kuruluşlarının bağışları ve vatandaşlarımızın göndermiş olduğu SMS'ler olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi de "millî dayanışma paketi" adı altında vergi dayatmalarıyla karşı karşıyayız. Motorlu taşıtlar vergisinin bir defaya mahsus 2 katı alınması kararından elde edilecek yaklaşık gelir 30 milyar Türk lirası olarak öngörülmektedir. Oysaki "Türkiye Tek Yürek" kampanyasında taahhüt edilip ödenmeyen bağışlar 30 milyar Türk lirasının çok üstündedir. 1999 Gölcük depreminden sonra özel iletişim vergisi depreme bağlı hasarın giderilmesi için alınmıştı, sonrasında kalıcı hâle geldi. Halkımız tarafından deprem vergisi olarak da bilinen ve sürekli toplanan vergilerin nereye kullanıldığıyla alakalı bugüne kadar hiçbir açıklama yapılmadı. Van depremi sonrası Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, bunların millî servet olduğunu, sağlık harcamalarına ve duble yollara gittiğini açıklamıştı.

Vergi sistemimizin tabana yayılması gerekmektedir. Çoğunlukla vergiler dolaylı vergiler yani mal ve hizmet alımından kaynaklanan vergiler olduğu için sürekli dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın üzerine büyük vergi yükü binmektedir. Bu durum ise adalet ve eşitlik ilkesine aykırıdır. Devlet adil vergi dağılımı yapmalıdır. Vergi yükü ağırlaştıkça hayat pahalılığı giderek içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır. Hükûmet vergi gelirlerini artırmak istiyor olabilir, bu bir nebze makul de karşılanabilir fakat büyüme kamu harcamalarıyla yapılmakta, vergilerse kamunun harcamalarını finanse etmektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarında bütçe açığı genişledikçe vatandaşın bileğinin hakkıyla kazanmış olduğu paraya göz dikilmektedir. Vergilerle harcamaların kısıtlanması amaçlanmışken, vatandaş da her şeye zam gelecek endişesiyle, tam aksine harcamalarını artırmaktadır. Bu durum da hayat pahalılığını beraberinde getirmekte ve vatandaşımız tasarruf yapamamaktadır. Vatandaşlardan toplanan vergilerin keyfî olarak harcanması kısır döngü oluşturmaktadır. Toplanan vergileri uzun vadeli yatırımlara değil orta vadeli yatırımlara aktarılmalı; ayrıca doğru fizibite etüdü yapılmadan, ülke menfaatlerini değil firma menfaatlerini gözeterek projelere aktarılmamalıdır.

Ülkemizin kalkınması için stratejik ve doğru hesaplanmış projelere ihtiyaç vardır. Yatırım projeleri ülkemizde bilimsel temeller doğrultusunda değil, iktidar partisi tarafından rant temelleri üzerinden inşa edilmektedir. Genel Kurula getirilen torba kanun, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızdan vergi dayatmasıyla para toplayıp hepimizin malumu firmalara ve zenginlere para aktarımıdır. Ne yazık ki iktidar partisi halkın değil, belirli müteahhitlerin partisi olmuştur. Bizim odaklanmamız gereken nokta ise vatandaşlarımızın cebindeki kullanılabilir nakit para miktarını arttırmaktır. Brüt gelirimizden ne kadar kesinti olursa net gelir o kadar düşer. Zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamayan veya karşılamakta güçlük çeken hane halkı kredilere başvurmak durumunda kalmaktadır. Vatandaşlarımız borcu borçla kapatmaya çalışmakta, gittikçe içinden çıkılmaz ekonomik buhrana sürüklenmektedir. Birikim kültürümüzün önemli bir parçası olan "yastıkaltı" diye tabir ettiğimiz tasarrufların bugünkü hayat pahalılığında hayata geçirilmesi mümkün değildir. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeker veya karşılayamazsa siyaset mekanizması düzgün çalışmaz, hiç kimse işini kaybetmek istemez, gördüğü yanlışları söyleyemez ve iktidar neyi uygun görürse onu yapmak durumunda kalır.

Özetle, devletin vergi politikaları vatandaşlara şefkat dolu, adaletli ve kullanılabilir geliri artıracak şekilde olmalıdır. Vergiyi, toplamayı en kolay gördüğümüz orta gelir ve alt gelir düzeyinin sırtına yüklemek gelir seviyesi yüksek olanlardan, zenginlerden ve serveti belli bir oranın üzerinde olanlardan kademeli şekilde daha çok vergi alınması gerekmektedir.

Kur korumalı mevduat âdeta sırtımızdaki kambur olmuş, en önemli sorunlarımızdan biri hâline gelmiştir. Konu kur korumalı mevduat olunca, maalesef, veri karartma uygulanmaktadır. Faiz ve oranları etkileyen bilgiler, veriler paylaşılmamaktadır. 2022 yılında, kur korumalı mevduat hesabı yatırımcılarına Merkez Bankası ve hazine tarafından yapılan toplam ödeme yaklaşık 182,5 milyar Türk lirasıdır. Yılın ilk beş ayında Merkez Bankasının yapmış olduğu ödeme belli olmamakla birlikte, hazinenin kasasından yaklaşık 4 milyar 400 milyon Türk lirası para yatırımcıların hesabına aktarılmıştır. Haziran ayında ise toplam tahminî korumalı mevduat yatırımcılarına ödenmesi gereken tutar, yaklaşık 160 milyar ile 195 milyar Türk lirası arasında öngörülmektedir. Son aylarda yaşanan kur atakları neticesinde bu acı tabloyla karşı karşıyayız. Kur korumalı mevduatın ilk çıktığı günden bu yana ödenen toplam rakamı, yaklaşık olarak yalnızca bu haziran ayında ödeyeceğiz; bu tablo bizi felakete sürüklemektedir.

Kur korumalı mevduat hesabındaki varlıkların giderek artacağını düşündüğümüzde, önümüzdeki aylarda oluşacak mali yük çok daha fazla artacaktır. Kur korumalı mevduat hesaplarının hazineden Merkez Bankasına devredilmesi durumu enflasyonu artıracaktır. Bir taraftan kur artışı dolayısıyla maliyet tarafında oluşan baskı, bir taraftan da liralaşma stratejisi doğrultusunda karşılıksız para basılması kaçınılmaz gözükmektedir. Merkez Bankasının para bastıktan sonra piyasaya sürüp tekrar parayı kendine çekmek isteyeceği öngörülmektedir fakat mevcut faiz oranlarıyla Türk lirasını korumak imkânsızdır. Kur korumalı mevduat hazinenin üzerindeki iç borç stoku yükünü artıracağından, Merkez Bankasına devredilip para basarak karşılanacağı öngörülmektedir. Bu durum ise var olan enflasyon yangınına benzin dökmek olacaktır. Hazirandaki tahminî kur korumalı mevduat yüküne ilaveten Merkez Bankasının eksi rezervleri göz önünde bulundurulduğunda tablo görünenden daha vahim sonuçlar doğuracaktır.

Mali yıl içinde bütçe kanununda belirtilen ödenek ve tahminî fark miktarı kadar borçlanma yapılabilmektedir. Bu borçlanma limitini hem Bakan hem de Cumhurbaşkanı ayrı ayrı yüzde 5 oranı sınırlı olmak şartıyla artırabilirdi fakat "millî dayanışma paketi" adı altında dayatılan yeni torba kanunuyla iç borçlanma, 3 katına kadar artırma yetkisi Sayın Cumhurbaşkanımızın tasarrufunda olacaktır. Çevre Kanunu kapsamında Cumhurbaşkanımıza verilecek yetkiyle belirlenen tutarlar 2 katına kadar artırılabilecektir. Bunlarla bitmedi; yine, ÖTV Kanunu'nda belirli olan bazı kalemlerin de vergi tutarını 5 katına kadar artırabilme yetkisi Sayın Cumhurbaşkanına verilmektedir. Bu istenilen yetkiler deprem felaketinden etkilenen 11 ilimize yatırım amaçlıysa, bunların hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkesine uygun olması şarttır. Vatandaşın kendisinden toplanan bu vergilerin kuruşu kuruşuna nerelere harcandığını bilmeye hakkı vardır. Vatandaşlarımıza dayatılan ve ilerleyen günlerde de artarak devam etmesi muhtemel olan bu vergilerin halkımızın zorunlu ihtiyaç maddelerine getirilmesi, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın sırtındaki yükü daha da ağırlaştırmaktadır. İktidar partisi bu politikalarından vazgeçmediği sürece ekonomik olarak orta sınıf kavramını sanırım tarihe gömeceğiz. Ekonomik olarak "orta sınıf" olarak adlandırdığımız vatandaşlarımız hızla alt gelir tarafına geçmektedir.

Memur zamları ve emekli vatandaşlarımıza yapılan iyileştirmeler elbette önemlidir ama yetersizdir. TÜRK-İŞ tarafından hazırlanan 2023 Haziran Ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı Raporu'nda, açlık sınırı 10.373 Türk lirasını, yoksulluk sınırı ise 33.750 Türk lirasını aşmıştır. Bu bilgilerde dâhilinde verilecek olan zamlı maaşların yetersiz kaldığı ve enflasyona ezdirildiği oldukça açıktır. Memurlarımıza yapılacak olan seyyanen zammın emeklilerimize yansımadığı görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Devamla) - Emeklilerimiz kaderiyle baş başa bırakılmıştır. Yapılacak seyyanen zam, memurların aile, çocuk yardımı, ek ödeme, dil tazminatı gibi ödemelerini teğet geçecektir. Seyyanen zam ücretlerine geniş açıdan ve bütün olarak bakmamız gerekmektedir. Biz, her zaman memur ve emeklilerimizin refah düzeyinin insan onuruna yakışır şekilde olmasından yanayız. Seyyanen zam bundan sonraki hiçbir artışa etki etmeyecektir. Bundan sonra yapılacak olan zam oranları 8.077 Türk lirasından hariç olarak gerçekleşecektir. Yüksek maaş alan memurlarımız ise seyyanen zam alamayacakları için zam artış oranı düşmektedir. Emekli aylıklarında daha önce yapılan hatalar ne yazık ki yine tekrarlanmaktadır. Nisan ayında 5.500 Türk lirasından 7.500 Türk lirasına çıkarılan en düşük emekli aylığında, 7.500 Türk lirası üstünde aylık alan emeklilerimiz artıştan faydalanamamıştır, bugün de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Bir dakika daha veriyorum.

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Devamla) - Hesap edilen en düşük emekli aylığı 7.500 Türk lirası altındaysa artış o rakamın üzerinden yapılacaktır. Örneğin, emeklilerimizin kök maaşı 6.000-6.500 Türk lirasıysa artış bu miktar üzerinden olacaktır. Ayrıca, kur ataklarının devam etmesi, asgari ücret ile yapılacak memur zamlarını şimdiden eritmeye başlamıştır. Bunun neticesinde yapılacak olan artışların yetersiz olduğunu ve tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini arz ve talep ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)