| Konu: | KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin (8/12) ön görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 25.07.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 7'nci maddesinde ifadesini bulan şartlara uygun olarak yeterli sayıdaki milletvekilinin talebi üzerine Meclis Başkanımız tarafından olağanüstü toplantıya davet edildik. İşte bugün bu sebeple burada ve huzurunuzdayım.
Türkiye, seçimlerden yeni çıkmış, yüzde 65'e yaklaşan bir oranda yapılan, gerçekleşen bir değişiklikle yeni Parlamento oluşmuş, bu Parlamento hiç zaman kaybetmeden yasama çalışmalarında bulunarak hem uluslararası anlaşmaları kanunlaştırmış hem de yüksek bir performans sergileyerek tekniğine her zaman karşı çıktığımız torba kanun tekliflerini görüşmek suretiyle yasalaştırmış ve Hükûmetin önerisiyle Meclise gelen ek bütçeyi de kabul etmiştir yani her şey esasen olağan bir biçimde cereyan etmiş, Meclis de anayasal takvim gereği tatile gitmiştir. Aslına bakarsanız bize göre olağanüstü bir durum yoktur zira bu Hükûmetin yanlış ekonomi politikalarının olağan sonucu olarak karşımıza çıkan zamlar ve ek vergiler, olağanüstülükle değil perşembenin gelişi çarşambadan belli olur diye tarif edilebilir.
Bu Meclisin onuru hepimizin onurudur. "Millet zamlar karşısında inim inim inlerken Meclis tatil yapamaz." demek suretiyle popülizmden medet umanlara ve yüce Parlamentoyu görev ve sorumluluğunun şuurunda olmamakla zımni olarak itham etmeye kalkışanlara buradan sesleniyorum: Bu Meclis, İstiklal Savaşı'nı veren Meclistir. Bu Meclis, cumhuriyeti kuran Meclistir. Bu Meclis, millet tarafından kendisine yüklenen sorumluluklar ışığında tembellikten muzdarip olmak yerine üzerine düşeni yapma kararlılığı sergileyen şerefli milletvekillerinden oluşmuş bir Meclistir. Meclis hiçbir zaman tatil yapmaz, her zaman da görevinin başındadır. Milletvekilleri Mecliste bulunmadıkları zaman da milletinin bağrında ve onun emrindedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bazı yasal haklar vardır. Bu haklar, o hakların doğru bir biçimde kullanılmasıyla meşruiyet kazanır. Yasalardan ve İç Tüzük'ten kaynaklı hakları kuru bir siyasi popülizme kurban ederseniz bu, hakların kullanımı olmaktan çıkar ve hakların suistimali olarak da tanımlanmaya başlar. Siyaset müessesesi böyle bir durumdan azami ölçüde uzak durmayı becerebilmelidir, aksi hâlde siyasetin ve siyasetçinin ciddiyeti sorgulanır ve güvenilirliği de ortadan kalkar.
Değerli milletvekilleri, Meclis kapanmadan önce yapılan çalışmalarda Hükûmetin yanlış ekonomi politikalarını uygun bir biçimde eleştirmiş ve karşı duruşlarımızı da ifade etmiştik. Bu olağanüstü toplantıda tekrara düşmeden söylenmesi icap edenleri bir kere daha dile getirmek isterim. İktidar, seçim sathında Türk milletine söz vermişti; Adalet ve Kalkınma Partisi, Hükûmetin seçim propagandasının merkezine koyduğu "Türkiye Yüzyılı" sloganıyla ülkemizin yıldızının parlayacağını, milletimizin de huzur ve refah içinde yaşayacağını vadetmişti. Ancak bugün, seçimden kısa bir süre sonra bulunduğumuz bu nokta gerçekten yadırganacak bir noktadır. Türkiye'nin idaresinden mesul olan Hükûmet, memleketimizi, vadettiği şekliyle refah artışıyla parlayan bir yıldız değil kendi vatandaşının emeğini ve alın terini âdeta yok ettiği bir kara delik hâline getirmiştir. Seçim sathında yalanlar üzerine kurulu bir propaganda ve algı yöntemiyle aydınlık bir istikbal vadedenler, şimdi Türkiye'yi maalesef yine bir zam karanlığına uyandırdılar. Motorlu taşıtlar vergisinin bir yıl içinde 2 kez alınmasıyla ilgili kanunlaşan teklifin daha imzası kurumadan akaryakıtın pompa fiyatına 6 liradan fazla zam; 14 Mayısta yapılan seçimden itibaren benzine yüzde 65, mazota da yüzde 66 zam; 492 sayılı Harçlar Kanunu'na tabi tüm harçlara yüzde 50 zam; yumurtaya zam, peynire zam, zeytine zam; çaya, şekere, elektriğe zam. İYİ Parti olarak Türk milletinin bize tevdi ettiği görev ve yetkiye dayanarak sormak, iktidardan da cevabını beklemek en tabii hakkımızdır. Ne zaman ardı arkası kesilecektir bu zamların? Milletimizin çektiği bu cefa ne zaman sona erecektir?
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini kazandınız, tebrik ederiz; Türk milleti devleti idare etme görevini bir dönem daha sizlere tevdi etti ancak bu seçim zaferi iktidar olmanın getirdiği sorumlulukları da ortadan kaldırmıyor çünkü devlet rehavetle yönetilecek bir yer değildir, bilakis şu an Hükûmet olmanız hasebiyle daha büyük bir vebal ve sorumluluk altındasınız. Getirdiğiniz torba yasalarda, yaptığınız tüm zamlarla topyekûn harcama kalemlerinin tamamı özellikle yoksul ve orta direk vatandaşlarımızın üzerinde büyük bir külfete dönüşmüştür. Temel gıdadan, kitaptan, çocuk bezinden böylesine yüksek ek verginin alındığı bir ülkede vergiyi adil bir biçimde servetten kazanç elde eden büyük sermaye sahiplerine de yayamıyorsanız o ülkedeki iktidar neoliberal uluslararası düzene teslim olmuş demektir. Eğer millet cefayı bal eyleyecekse kimse kusura bakmasın o zaman herkes bedel ödemek mecburiyetindedir; o zaman saray da bu sefasını sürmemek, sürdürmemek durumundadır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek göreve başladığı gün "Enflasyonun tek haneli rakamlara düşmesi ülkemiz için hayati önem taşıyor." açıklamasında bulunmuştu. Bu ifadelere bakarak ülkemizi kuşatan enflasyonla mücadelede ciddi bir programa başlayacağınız umudu içerisine girdik ancak geldiğimiz noktada yine, yeniden görüyoruz ki Hükûmetin bir enflasyonla mücadele programı yok. Eğer gerçekten de enflasyonla mücadele planınız varsa çıkın ve bu kürsüden kısa, orta ve uzun vadeli enflasyon programınızı açıklayınız. "Vatandaşları enflasyona ezdirmeyeceğiz." söylemi ekonomik program değil, yalnızca, Türkiye'nin gerçekleriyle bağdaşmayan sıradan bir temennidir. Enflasyonla mücadele, etkili bir parasal sıkılaşma ve daraltıcı bir maliye politikasının uygulamasıyla gerçekleştirilebilir. Elbette bazı makro göstergeler bundan olumsuz yönde etkilenebilir ancak "yüksek enflasyon" denilen illetten kurtulmak istiyorsak, vatandaşlarımızı hayat pahalılığının çoktan ötesine geçmiş bu yoksunluktan ve bu yoksulluktan gerçekten kurtarmak istiyorsak saçma sapan ekonomi teorileriyle Türkiye'yi sürüklediğiniz bu noktada yapacağınız çok önemli işler, yerine getirmek zorunda olduğunuz çok önemli sorumluluklar var.
Şimdi, temennilere değil yapılanlara, verilen sözlere değil icraatlara şöyle bir bakalım: Faizi doğru ve lüzumlu miktarlarda artırarak döviz kurunu baskılamanız ve ithal girdiyle malların fiyatları üzerinde oluşan bu yüksek enflasyona artık "Dur!" demeniz icap etmektedir. Ancak siz, yalnızca piyasanın kabul ettiği değil genel beklentilerin dahi çok altında bir faiz artış ivmesiyle Türk ekonomisinde sarayın tahakkümünden kurtulamadığınız algısı üzerinden döviz kurunu daha da yükselttiniz. Gerçekten de Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ekonomi politikalarındaki başarısızlığı akademik literatürde incelenmesi gereken bir vakıa olarak tarihte yerini alacaktır. Çünkü hem faiz yükselterek hazinenin üzerindeki yükü artıran hem de döviz kurunu kontrol edemeyerek enflasyonu azdıran dünyadaki yegâne ve tek Hükûmetsiniz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları, maalesef, kendi Hükûmetlerinin bilinçli politikaları sonucunda ikili bir ekonomik kıskacın arasında âdeta mahsur kalmıştır. Bir taraftan vatandaşlarımızın günlük hayatlarını idame ettiremediği, hane halkının en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ek vergileri vatandaşın gelirine göre değil sermayenin talebine göre dayatan rantçı bir düzenin tahakkümü altındayız. Eğer gerçekten vicdan sahibiyseniz ek vergileri ve mali külfetleri vatandaşlarımızın gelir durumuna göre dağıtır ve tanzim ederdiniz. Ancak siz, zengin-yoksul demeden her bir vatandaşımızın tüketmek zorunda olduğu ne kadar mal ve hizmet grubu varsa tamamının vergi yükünü arttırdınız. Yola çıkarken "Her şey Türkiye için." diyordunuz, seçim yaklaşınca "Her şey seçim için." dediniz, şimdi ne oldu da birdenbire "Her şey sermaye için." demeye başladınız? Doğrusunu isterseniz millet bunu sorguluyor. Yine alın teri dökenden yana değilsiniz, yine emek verenden ve üretenden yana değilsiniz. Sizi aklınızı başınıza almaya davet ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türk milletinin ihtiyacı olan eskinin devamı değil yeninin başlangıcıdır. Hükûmetin yalnızca adı "yeni" olan ekonomi programı modelinin sonuçlarına şöyle bir bakalım: Adam Smith ve klasik ekonomi teorilerine karşı çıkarak "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." ön kabulüyle ihracatı artıracak, cari fazla verecektiniz; onu hesapladınız, öyle değil mi? İşte geldiğimiz bu noktada ödemeler dengesi açıklandı, aylık 7 milyar dolar cari açık, yıllık yekûn cari açık tam 60 milyar dolar. Hükûmetinizin "cari fazla" diye çıktığı yolun vardığı yer işte tam da burası: Bir yılda 60 milyar dolar cari açık.
Hükûmetinizin enflasyonla mücadele programı ise sonuçları itibarıyla daha dramatik. İlk önce, düşecek dediğiniz enflasyonun yüzde 80'e çıkması trajik ancak daha sonra enflasyon yüzde 40'a indiği zaman "Bu bir başarıdır." demeniz ise trajikomiktir.
İktidar partisinin saygıdeğer milletvekilleri, enflasyon artışına dair daha doğru bir idrak için bazı noktaların netleştirilmesi icap ediyor. Enflasyon artışı, mal ve hizmetler üzerinde kümülatiftir. Daha önce de defalarca izah ettik, 100 lira olan bir mal ya da hizmet yüzde 80 enflasyonla 180 lira olur ancak üzerine yüzde 40 enflasyonla aynı mal ya da hizmet 252 liraya çıkar. Türkiye'de fiyatlar düşmüyor, aksine enflasyonun baz etkisiyle rekor üstüne rekor kırıyor.
Değerli milletvekilleri, İYİ Partinin tüm itirazlarına ve güçlü muhalefetine rağmen Cumhur İttifakı tarafından yasalaşan kanunla emeklilerimize yalnızca yüzde 25'lik bir zam oranı layık görüldü. Geçtiğimiz altı ayda yaşanan enflasyonun devletimizin resmî ancak gayriciddi kurumu olan TÜİK'in açıkladığı rakamların çok üzerinde olduğu iktidarıyla, muhalefetiyle bu ülkedeki bütün yaşayanların malumudur. Biz İYİ Parti olarak uygulanan ve uygulanması muhtemel politikalarınız neticesinde yeni bir enflasyon dalgası öngördük ve sizlere dedik ki: Gelin, hiç değilse seyyanen zamla tüm emeklilerimizin elini biraz olsun rahatlatalım. Fakat önergemiz iktidar blokunun oylarıyla reddedildi. 7.500 liralık bir emekli maaşının enflasyondaki bu hızlı yükselişi karşılayabilmesi takdir edersiniz ki mümkün değildir. Vicdanı ve insafı olan hiç kimse bu kürsüye gelip de bunun mümkün olabileceğini iddia edemez. Buradan bir iddiada bulunuyorum: Çok değil üç ay geçmeden dediğimize siz de geleceksiniz ve emeklilere yaptığınız bu zulmün sürdürülemez olduğunu kendiniz de kabul edeceksiniz. Hükûmete ve Hükûmeti temsilen iktidar partisinin milletvekillerine, Hükûmetin uygulamalarına destek veren siyasi partilere bu kürsüden samimiyetle bir şey sormak istiyorum: Yakın çevrenizde, yanınızda, yamacınızda yalnızca 7.500 lira emekli maaşıyla geçinmek zorunda kalan bir Allah'ın kulu var mıdır? Tabii ki vardır. Onlara sormuyor musunuz? Pazara, markete çıkmıyor musunuz? En son ne zaman ev kiralarının ortalamalarına baktınız? Ve en son ne zaman kurgusuz ve montajsız bir emeklinin sofrasına oturup fotoğraf çektirdiniz? Eğer siyasette tüm makam ve mevkiler yalnızca kendi hısmına değil Türk milletinin tamamına hizmet etmek içinse vicdanınızla birlikte siz de kabul edin ki şu hâliyle emeklilerimizin temel sorunu geçim derdi değil hayatta kalma mücadelesidir.
İYİ Parti olarak yeniden çağrıda bulunuyoruz: Bu ülke için alın teri dökmüş ve emekli olmuş vatandaşlarımıza bu mahrumiyeti, bu yoksulluğu ve bu yoksunluğu Allah rızası için yaşatmayın. Üstelik şunu da söyleyeyim: Turpun büyüğü de henüz heybede çünkü yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 70'lerin çok üzerinde; bu, önümüzdeki altı aylık süreçte emeklinin, işçinin, memurun enflasyon yükü altında daha da fazla ezileceğinin net bir göstergesidir. Onun için bir an önce, ısrarlı yanlışlarınızdan dönmenizi tavsiye ediyorum; sözde değil özde ve bilimsel metotlarla ciddi ve makul bir istikrar programıyla enflasyonun üzerine gidin ve Türk milletini bu enflasyon belasından bir an önce kurtarın ve artık hiç zaman kaybetmeden Körfez'den taşıdığınız suyla bu değirmeni döndüremeyeceğinizi idrak edin, yüce Türk milletinin de itibarına daha fazla zarar vermeyin.
Değerli milletvekilleri, çok değil iki hafta evvel, gerek torba kanun ve gerekse ek bütçe görüşmelerinde şu an bulunduğum kürsüde yapmış olduğumuz konuşmalarda Türk milletinin hak ve menfaatlerini aynı duruş, aynı kararlılık ve yine aynı iradeyle savunduk; şimdi de aynı iradeyle meydanlarda ve halkın arasındayız. Yapılan zamları yurt genelinde protesto etmek için her il başkanlığımız eş zamanlı açıklamalarda bulundu, hem siz hem de güdümünüzdeki medya tüm bu olup bitenlere sağır kaldınız. İYİ Parti Bursa Milletvekillerimizin parti binanıza götürmek istediği boş benzin bidonlarından bile korktunuz ve vekillerimizi şerefli Emniyet mensuplarıyla karşı karşıya getirmeye kalkıştınız. Ne yaparsanız yapın, bu büyük milletin hak ve hukukunu sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz. Bizi yolumuzdan döndüreceğini zannedenlerin aklından şüpheye düşeriz.
Sayın milletvekilleri, bugün Meclis Başkanının çağrısıyla olağanüstü toplandık.
Meclisin birinci partisine sesleniyorum: Siz Genel Kurulun açılışında Mecliste bulunmanıza rağmen Genel Kurul Salonu'nu teşrif etmediniz. Niye gelmediniz, zaten çoğunluk sizde değil mi? Ama biliyoruz ki parmaklarınız zamlardan cebi, cüzdanı ve yüreği yanan vatandaştan yana kalkmayacak. Kanunları ve düzenlemeleri bu yüce Meclis yapıyor, yürütme de bu Meclise meydan okumaya ve kafa tutmaya devam ediyor. Meclisin kaşıkla verdiğini Cumhurbaşkanı gece yarısı kararnameleriyle kepçeyle geri alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Müsaadenizle Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Lütfen, aklınızı başınıza devşiriniz, dayatmalarla değil iradelerinizle karar veriniz.
Sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi Meclisin onuru hepimizin onurudur. Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunları aşabilmek elbette ki mümkündür; bunun yolu, hayal projelerinden ve hamasetten değil demokrasiden, hukuktan ve adalet arayışından geçer. İşte, biz onun için istibdat yerine hürriyet diyoruz ve herkese de tavsiye ediyoruz.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)