| Konu: | Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ve Protokolün Eki Balıkçılık Sübvansiyonları Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 04.10.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizi ekranları karşısında seyreden kıymetli vatandaşlarımız; öncelikle İçişleri Bakanlığı önünde alçak terör örgütü PKK tarafından yapılan saldırı sonucu şehit olan vatandaşımıza rahmet, kederli ailesine başsağlığı, yaralanan kahraman polislerimize de acil şifalar diliyorum.
Yeni yasama yılımız hayırlı olsun diyor ve sözlerime başlamadan önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu Mecliste mesai yapmış ve aramızdan ayrılmış tüm vekilleri ve Türk dünyasının ölümsüz lideri Başbuğ Alparslan Türkeş'i rahmetle anıyorum, ruhları şad olsun. (İYİ Parti ve MHP sıralarından alkışlar)
Bildiğiniz üzere, üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye'mizde balıkçılık da çok önemli bir iş kolu, gelir kaynağı olması gerekirken maalesef hak ettiği noktada değildir. Bunun için atılması gerekli birçok adım vardır ki bunlardan biri de Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ve Protokolün Eki Balıkçılık Sübvansiyonları Anlaşması'nın 17 Haziran 2022'de kabul edilmesidir. Bu anlaşmayla yasa dışı, kayıt dışı ve düzenlenmemiş balıkçılığa, aşırı avlanmış stoklara yönelik sürdürülen faaliyetlere sağlanan ve kapasite artışına neden olan sübvansiyonlar düzenlenmekte, teknik destek ve kapasite geliştirme, bildirim yükümlülükleri ve şeffaflık, anlaşmanın yürütülmesine yönelik kurumsal düzenlemeler, anlaşmazlıkların halli, afet durumunda verilebilecek destekler, toprak konusunda hak iddiaları ile deniz yetki alanları konularının anlaşma kapsamı dışında tutulması hususunda hükümler yer almaktadır. Türkiye gerek yasa dışı, kayıt dışı ve düzenlenmemiş balıkçılık gerek aşırı avlanma ve aşırı kapasiteye yol açabilecek zararlı sübvansiyonların önüne geçilmesi için çok taraflı bir disiplin oluşturulmasını desteklemektedir. Diğer taraftan, oluşturulacak disiplinin, ülkemizin ileriki dönemlerde balık stoklarına zarar vermeyecek şekilde ve sürdürülebilirlik temelinde balıkçılık filosunu geliştirmesine engel oluşturmaması gerektiği de değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, ülkemizin sahip olduğu tüm kaynakları etkin bir şekilde ekonomik sisteme sokmak için atılması gereken birçok adım vardır.
Türkiye'yi tüketen ve tükenen değil üreten, büyüyen, kazanan yapmak birinci önceliğimiz olmalıdır. Objektif bir gözlükle bakarak 85 milyonluk muazzam üretim gücümüzü ve özellikle atıl kapasitemizi ekonomik hareketliliğe çevirecek yeni yaklaşımları, örneğin, paylaşım ekonomisi paradigmasını tartışmaya başlamalıyız.
Unutmayalım ki lider ülke olmak sadece ülkelerin takip ettikleri adımları takip ederek başarılamaz. Anadolu topraklarında yaşayan, bu topraklar uğruna malını, canını feda etmiş olan Türk milleti en güzel hayat standartlarına sahip olmayı en çok hak eden bir millettir. Biz milletvekillerinin, siyasilerin amacı, milletimize hak ettiği hayat standartlarını sağlamak olmalıdır. Türk milleti cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında dünyaya yön verebilecek güçtedir, yeter ki bu topraklarda hukukun üstünlüğü var olsun, liyakat var olsun ve demokrasi var olsun.
Yoksulluk sınırı 43 bin TL olmuşken emekli, memur, öğretmen, çiftçi, hatta ve hatta beyaz yakalı çalışan doktor bile hayatta kalma, geçinme derdine düşmüşse, "Çocuğumu nasıl okula yollayacağım, nasıl kitap alacağım, nasıl beslenme çantası hazırlayacağım!" derdine düşmüşse işte orada ciddi beka problemi var demektir ki bu koşullar altında kimse ne Müslümanlıktan ne vatanperverlikten ne de Türk milliyetçiliğinden bahsedebilir çünkü asgari ihtiyacını karşılama derdine düşmüş hiçbir devlet büyük iş ve büyük projeler yapamaz. Şu bilinmelidir ki büyük iş ve büyük projeler yapmak için öncelikli olarak yüce Türk milletinin enerjisini seferber etmek gerekir; insanımıza evvela neşe, yaşama sevinci ve şevk aşılanmalıdır. Başbuğ Alparslan Türkeş'in de vurguladığı gibi, Türk milliyetçilerinin gayesi, Türk milletini insanca usullerle, en kısa yoldan, kendi gücüyle ayakta durabilecek, kuvvetli, müreffeh, mutlu, hak ve şereflerine sahip bir ülke hâline getirmek ve modern uygarlığın en ön safına geçirmektir. Durum bu vaziyetteyken yüce Türk milleti ve Büyük Millet Meclisinin önceliği Anayasa değişikliği de olmamalıdır. Bizim önceliğimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için ilk olarak Türk milletini ekonomik bakımdan nefes alır hâle getirecek, hatta rahat yaşar hâle getirecek çalışmalara yoğunlaşmak olmalıdır.
Bunun yanında, ülkemizde var olan yaklaşık 10 milyon göçmenin yüce Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti için nasıl beka problemi hâline gelmeyeceği çalışılmalı ve bunun için alınacak önlemlere yoğunlaşılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği, her biri millî servet olan gençlerimiz için yapılması gereken işlere yoğunlaşılmalıdır.
Gençlerimiz için ilk yapmamız gereken onları uyuşturucunun pençesinden kurtarmaktır. Türkiye'nin çoğu şehrinin bir numaralı problemi budur, ki benim seçim bölgem olan Adana'da da maalesef uyuşturucu en büyük problemler açısından başı çekmektedir.
Büyük Atatürk'ün "Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." diyerek hitap ettiği Türk gençliğinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği ve devamı için ne kadar kritik olduğunu unutmamak gerekir.
Gençlerin eğitimi için, iş bulması için, bulduğu işten kazandığı parayla rahat yaşaması için, üretmesi için her türlü çalışmaya ivedilikle başlamak da yine yüce Meclisimizin en önemli görevi olarak görülmelidir. Bu konunun partilerüstü bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Bu yasama yılında bu başlıklara öncelik vermenin önemli olduğunu bir daha vurgularken yürürlüğe girdiği 1982 yılından beri 21 kez 117 maddesi değişen hâlihazırdaki Anayasa'nın değişmesine öncelik vermenin doğru olmadığının altını bir kez daha çizmek istiyorum. Söz Anayasa'ya gelmişken de eğer bu talep bizleri Anayasa'nın ilk 4 maddesi ile 66'ncı maddesini tartışma içine çekecekse şimdiden buradan ilan etmek istiyorum ki demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti olan Türkiye ve Anayasa'da tanımlı hâliyle Türklük bizim tartışılmaz kırmızı çizgimizdir. Türk devletini hesapsız maceralara sürükleyecek her türlü girişime tüm gücümüzle karşı duracağız.
Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)