| Konu: | YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU (S.S.:310) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 21.03.2013 |
CHP GRUBU ADINA AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve bizleri ekranları başında izleyen değerli yurttaşlarımız; bir soruyla başlamak istiyorum. 21 Martın sahibi kim? Gece ve gündüzün eşitlendiği, Kuzey Kutbu'ndan Güney Kutbu'na herkesin aynı güneşi paylaştığı 21 Martın sahibi kim?
Kendisinden Farsça dersi alma onuruna eriştiğim, Arapça, Farsça, Kurmanci ve Çağataycanın büyük üstadı, Babürnâme ve Cihangirnâme'nin çevirmeni Saygıdeğer Hocam Wheeler Thackston derdi ki: "Nevruz en sevdiğim bayram çünkü hiçbir milletin tekelinde değil." Orta Asya'da, İran'da, Azerbaycan'da, Irak'ta, Türkiye'de, Balkanlarda ve insanların olduğu her ülke ve coğrafyada kutlanıyor. Her kim ki "21 Martın sahibi benim." diyorsa bilin ki orada kibir konuşuyordur. Kibrin hükmettiği ceberut muktedirlere hatırlatmak gerekir ki 21 Mart ekinoksu dünyada yalnızca gece ile gündüzü değil, tüm insanlığı eşitliyor.
Zalimlerin hâk ile yeksan olmasını, yeni günü yedi kıtada kutlayan herkesin baharının daim olmasını diliyorum.
Şüphesiz ki tüm kâmil insanlar 21 Martın baharın, barışın, insancıl değerlerin, temel hak ve özgürlüklerin ve demokrasinin günü olmasını arzu ediyor. Ne yazık ki arzu etmek yetmiyor, manzaraiumumiyeye de bir göz atmak gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'de iktidarın aşırı merkezîleştiği bir ülkede yaşıyoruz. Yarı otoriter bir rejim olduğumuz uluslararası endekslerce de tescillendi. Güçler ayrılığı bir zamanlar gerçekti, bugün hayal oldu. Denge denetleme mekanizması yok edildi. Yargı bağımsızlığı zedelendi. Adil yargılama ilkesi ihlal edildi. Uzun tutukluluk süreleri işkenceye dönüştü. Hukukun üstünlüğü üstünlerin hukuku oldu. Basın istibdat rejimine kurban edildi. Parti devleti anlayışı gittikçe yerleşti. 12 Eylülün vesayeti güçlenerek sürmekte. 1983 tarihli Siyasi Partiler Yasası otuzuncu yılını doldurdu ki son on yılı Adalet ve Kalkınma Partisinin sayesinde.
Demokrasi, temel hak ve özgürlüklerde yaşadığımız bu karanlık tablonun bir benzerini de dış politikada yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasının temeli ihtiyattır, temkindir, dikkattir çünkü bu ülkenin dış politika kitabı bir üniversite kürsüsünde mürekkeple yazılmadı, cepheden cepheye koşan kahramanların kanıyla yazıldı. Yazıldı ki o acılar bir daha yaşanmasın, yazıldı ki ihtirasına yenik düşenler, bu toprakların çocuklarını paylaşım savaşlarında kurban etmesin. İşte, bu nedenledir ki Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ekseni bağımsızlık, ulusal egemenlik, demokrasi, laiklik, temel hak ve özgürlükler olmuştur, Bugün Avrupa Birliği de Avrupa Konseyi de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da bu doğrultuda ilerleme azmimizin ifadesidir. Sayın Başbakan "Şangay Beşlisi" derken ve aslında "Şangay İşbirliği Örgütü" demek isterken Türkiye'nin yüzünü yalnızca Batı'dan Doğu'ya çevirmekle kalmıyor, demokrasi, çoğulculuk, temel hak ve özgürlüklerden otoriterliğe, baskıcı rejime ve keyfî yönetime de çevirmeye çalışıyor.
Kadirşinas tüm yurttaşlarımızın hayır ve rahmetle yâd ettiği büyük dünya lideri İsmet İnönü "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini alır." derken "Demokrasiden ve çağdaş uygarlıktan yüz çevirelim." demiyordu. "Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, insan haklarının, çağdaş uygarlığın doğrultusu hangi yöndeyse biz yüzümüzü o yüce hakikate döneriz." diyordu. "O aydınlık güneşe döneriz." diyordu.
Bugün, bu kutlu nevruz günü, Hükûmetiniz yüzünü hangi güneşe çevirmektedir? Suriye'de El Kaide, El Nusra Cephesi ve tekfirci teröristlerle omuz omuza bir Türkiye bize yakışıyor mu? Kadınları ve çocukları katledenlerle, işkence yapanlarla birlikte yürümek bize yakışıyor mu?
Şimdi, hemen sözü Esad'a getirmeyin çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her türlü zulmün karşısındayız, yalnızca bir türlü zulmün karşısında değiliz. Suriye'de kadın ve çocukları öldüren Scud füzesi olduğunda da, El Kaide'nin bombası olduğunda da üzülebiliyor musunuz? Vicdanınız her iki şiddette de sızlıyor mu, yoksa sizin vicdanınız yalnızca bazı insanlar için mi sızlıyor? yetmişiki millete bir nazarla bakabiliyor musunuz? Yoksa sizin insanlığınız 2 milyara bile varamıyor mu? 5 milyar, 6 milyar, 7 milyar, o büyük insanlığı kucaklayabiliyor musunuz?
İşte, Türkiye Cumhuriyeti'ni kadınları ve çocukları katledenlerle yol yürümek zorunda bırakanlar, yalnızca yüzlerini güneşe değil aynı zamanda cehennem nârına çeviriyorlar. Korkumuz odur ki ateşiniz yalnızca sizi değil, bu ülkenin, bu toprakların, bu bölgenin tüm güzel insanlarını yakacak. Savaşı değil, barışı kazanmaya çalışsanız, tüm insanlık için çok daha iyi olacak.
Bizler, bu ülkenin demokrasi sevdalıları, temel hak ve özgürlükler sevdalıları, hak ve hukuk sevdalıları, bu ülkenin müdafai hukuk geleneğinin bugünkü temsilcileri, ateşinizin karanlığından, istibdat rejiminizin yüzünden Sultan Nevruz'u kırgın ve buruk kutlamak zorunda kalan canların gülbankına sığınıyoruz ve bu da Türkiye'de barışı isteyen, huzuru isteyen, birliği, bütünlüğü, kardeşliği isteyenlerin ortak sesi olsun:"Vakitler hayrola, hayırlar fethola, meydanımız şen, gönüllerimiz rûşen ola".
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)