Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL'in görev süresinin uzatılması yönündeki 2695 (2023) sayılı Kararı uyarınca; hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla tespit edilen ilkeler kapsamında; 31/10/2023 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL'e iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/763) münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 6 |
Tarih: | 11.10.2023 |
AK PARTİ GRUBU ADINA FUAT OKTAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü'ne, orijinal kısaltmasıyla UNIFIL'e sağladığı kuvvet katkısının 31 Ekim 2023 tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılması için yetki verilmesini yüce Meclisimizin onayına sunan tezkere hakkında söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Pençe-Kilit bölgesinde şehit düşen kahramanlarımız Mehmet Emre Teke'ye ve Mustafa Çakmak'a Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve milletimize sabırlar diliyorum.
Lübnan, coğrafi açıdan küçük olmakla birlikte bölgesel istikrar bakımından büyük öneme sahip bir ülke. Orta Doğu'da yaşanan tüm ayrışmaların küçük bir model şeklinde tezahür ettiği Lübnan'da siyasi ve toplumsal yapı, dinî ve etnik topluluklar arasındaki hassas dengelere dayanmakta. Bu dinî ve etnik gruplar arasında yaşanan dönemsel gerginliklerse tüm bölgeyi etkileyebilecek potansiyele sahip. 1,5 milyondan fazla Suriyeli mülteci de Lübnan'da hassas dengeler üzerinde ilave bir baskı yaratmakta. Ağır bir ekonomik krizle boğuşan Lübnan Hükûmeti ise bu zorluklarla başa çıkmakta yine zorlanmakta. Lübnan'ın istikrar ve refahına atfettiğimiz önem çerçevesinde bu ülkede barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik olarak ortaya koyduğumuz somut katkılar hem bölgesel barışa hem istikrara hem de bu ülkeyle ikili ilişkilerimizin her veçhesine olumlu etki yapmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz bölgesel ve küresel barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabalarını her geçen gün artırmakta. Bu hususta son derece önemli bir aktör olarak dünyanın birçok bölgesinde Türkiye olarak aktif rol üstlenmekteyiz. Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarımız Azerbaycan ve Libya'nın yanı sıra yine, TSK, NATO, Birleşmiş Milletler, AB ve AGİT görevleriyle ikili ilişkiler kapsamında Katar, Somali, Kosova, Bosna Hersek başta olmak üzere çeşitli coğrafyalarda 19 farklı görev üstlenmiş durumda; bu ülkelerde tarihimize ve inançlarımıza yaraşır şekilde bölge ve dünya barışına önemli katkı sağlamaktadır. Dost ve kardeş unsurlarıyla beraber olmayı sadece krizler ve birtakım askerî, siyasi hesapların gereği olarak görmüyoruz; bunu yüzyıllarca beraber yan yana yaşadığımız topraklara ve ecdadımıza karşı sorumluluk ve tarihî bir görev olarak kabul ediyoruz. Gönül coğrafyamızdaki topraklara, orada yaşayanlara sırt çevirme hakkımız yoktur. 1917'de Osmanlı hâkimiyetinden çıkan Kudüs ve çevresinin yüz yılı aşkındır başına gelenler ortadayken böylesi sorumluluklardan kaçmamız düşünülemez. Bu bölge hem tarihî hem de gönül coğrafyamızdır. UNIFIL'e katkımızın sürdürülmesi, BM çatısı altında uluslararası barış ve huzurun muhafazası için çaba gösteren, sorumluluk sahibi bir ülke olarak bölgemizde barış ve istikrarın hâkim olmasına yönelik dış politikamızla da uygundur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orta Doğu'da gerilim ve bunun temel sebebi olan Filistin meselesi tüm çözümsüzlüğüyle varlığını ne yazık ki sürdürmektedir. Türkiye olarak bizim bu konudaki tutumumuz ve politikamız her zaman net olmuştur. Filistin sorunu ve ifade edildiği gibi İsrail sorunu son beş günde yaşananlardan ibaret değildir. Yaşananları sadece bu perspektiften değerlendirmek kaybedilecek masum canların sayısını artıracaktır.
Biz ilk günden itibaren Filistin halkının haklarını her platformda savunduk ve savunmaya da devam edeceğiz. İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayarak bölgede sivil, kadın, çocuk ayrımı gözetmeksizin Filistin halkına yönelik saldırılarına, yasa dışı yerleşim faaliyetlerine, İsrail'in bölgedeki yayılmacı tutumuna her zaman karşı durduk, karşı duracağız, bundan sonra da durmaya devam edeceğiz. Keza sadece Filistinli masumların değil, hangi milletten, dinden veya mezhepten olursa olsun masum, sivil, kadın ve çocuk, yaşlı fark etmeksizin savaşlar ve çatışmalar yüzünden sivillerin katledilmesine gerek Gazi Meclisimiz gerek Hükûmet gerek millet gerekse de sade bir vatandaş olarak hiçbir zaman razı gelmedik, gelmeyeceğiz de. Sivil kayıpları ve katliamları kınıyoruz. Bu duruşumuz çıkarlara değil, ilkelere dayalıdır.
Son günlerde yaşanan olaylar ve intikam hisleriyle Gazze'de yaşlı, çocuk hiç kimseyi ayırt etmeden yapılan hava saldırılarıyla tırmandırılan şiddet ve katliam bizleri büyük endişeye sevk etmektedir. Yaşanan şiddet sarmalının önüne geçmek hepimizin sorumluluğudur.
Biz, bu itibarla taraflara itidal çağrısı yapmaktan geri durmuyoruz ve bütün imkânlarımızla da sağduyunun galebe gelmesi için gayret göstermeye devam ediyoruz. Yine, burada iddia edildiği gibi itidal telkiniyle ortada top çevirmiyoruz; soykırımı ve katliamı önlemeye çalışıyor, bağımsız Filistin devletinin kurulabilmesi için gayret gösteriyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımız da yine bu yöndeki gayretlerini, ilgili diğer tüm kurumlarımızda olduğu gibi yoğun mesailerini, yoğun temaslarını sürdürmektedirler zaten yarın Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan da Genel Kurula yine detaylı olarak bir bilgilendirmede bulunacaklardır.
Unutulmamalıdır ki meselenin özünde İsrail hükûmetlerinin yıllardır uyguladığı ve Filistin halkının hakkını, hukukunu, hayatını hiçe sayan işgalci ve yanlış politikaları yatmaktadır. Hâl bu iken son günlerde İsrail yönetiminden yıllardır yaşanan acılardan hiç sorumluluğu yokmuşçasına intikam ifadelerinin gelmesini endişeyle takip ediyoruz. Maalesef Batı ülkelerinin çoğu yıllardır yaşanan acılardan hâlâ ders çıkarmamışlardır. Bazıları neredeyse tüm güçleriyle uçak filolarına kadar, gemilerine kadar bölgeye, Akdeniz'e getirmişlerdir. Ne yapmaya çalıştıklarını zaten herkes biliyor, biz de biliyoruz; Gazze de bahanedir, Filistin olayı da bahanedir, Doğu Akdeniz ve aslında bölgede haritaların yeniden değiştirilmesi gündemdedir.
Biz, bu noktaya yine nasıl ve neden gelindiğini ve Filistin halkının yıllardır çektikleri acıları da göz ardı etmelerini kabullenemiyoruz. Orta Doğu'da kalıcı barışın tesisinin ancak İsrail-Filistin meselesinin iki devletli adil bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkün olacağına inanıyoruz. Bu çerçevede, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kurulmadan bu sorun çözülemez. İsrail'in bugüne kadar sergilediği ve Filistinlilerin haklarını görmezden geldiği tutumdan vazgeçmesini, Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde kalıcı ve adil bir çözümün yine, kendi halkının güvenliğini sağlamanın da en iyi ve doğru yolu olduğunu anlamasını umuyoruz. Son gelişmeler gerekçe gösterilerek işgalin genişletilmesini, haritalarının değiştirilmesini de asla kabul etmiyoruz. Temennimiz odur ki aklıselim galip gelir ve çatışmalar geri dönüşü olmayan bir istikamete yönelmez. Bu çerçevede tüm ülkeleri ve uluslararası kuruluşları popülizm, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi sarmalına teslim olmayarak sadece son birkaç günden ibaret olmayıp uzun yıllardır devam eden sorunun asıl sebebini ve sorumlusunu doğru teşhis etmeye davet ediyoruz, şiddeti tırmandıracak hamlelere cesaret verecek adımlardan uzak durmaya, Filistin halkının yıllardır çektiği acıları görmeye ve artık haklarını teslim etmeye çağırıyoruz. Artık, İsrail'in destekçilerinin de sadece güç dengelerine güvenerek devam ettirmeye çalıştıkları bu gidişatın sürdürülemez olduğunu ve İsrail'in gelecek ve güvenliğini de yok ettiklerini anlamaları gerekir. Hukuk ve uzlaşıya dayanmayan dayatılmış çözümlerle bölgede istikrar ve barış sağlamak mümkün değildir. İhtiyaç duyulan, daha fazla silah değil, hukuk ve sağduyudur; ihtiyaç duyulan, kapalı cezaevine dönüştürülüp susuz, elektriksiz, gıdasız, ilaçsız hâlde sürekli bombardıman altında tutulan Gazze'de sivillerin soykırımı değil, özgürlük ve insan haklarının iadesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde barış ve güvenlik ve istikrarı etkileyen tüm gelişmelerin ulusal çıkarlarımız ve güvenliğimiz üzerinde doğrudan etkileri olmaktadır. Bu nedenle bölgesel gelişmeler karşısında kayıtsız kalmamız elbette ki söz konusu olamaz. Hükûmetimiz ülkemizin millî menfaatleri doğrultusunda ve kararlılıkla çok yönlü ve çok boyutlu bir dış politika uygulamakta. Bu politika fikrisabitlere değil, ülkemizin çıkarlarının korunması ve güvenilirlik ilkelerine dayalıdır. Ülkemizde iyi ilişki geliştirmek iradesine sahip olduğu sürece tüm ülkelerle iyi bir iş birliğine açığız ve Meclisimiz de bunu desteklemektedir. Artık, tarihine, genlerine ve geleneklerine yakışır bir biçimde, başı her daim dik, mağrur, hakkını hukukunu korumaya muktedir, sadece kendi menfaat ve çıkarlarını düşünmeyen, aynı zamanda mazlumların ve haklıların da menfaatlerini gözeten bir Türkiye var. Sadece bölgede değil, dünya siyasetinde de söz sahibi bir millet ve devlet var. Bunun bazı ülkeleri ve uluslararası aktörleri rahatsız ettiğini görüyoruz. Uluslararası hukuk içerisinde, üyesi bulunduğumuz ittifak ve örgütlerin prensipleri doğrultusunda ve tam bağımsız, egemen bir devlet olarak kendi millî menfaatlerimiz temelinde dış politikamız kimseye karşı değildir, tüm ülkelerin menfaatine ve dünya barışının sağlanmasına yönelik katkılardır.
"Söz konusu Amerika ve benzeri gibi ülkeler olduğunda hesap soramazsınız, sormuyorsunuz." iddialarına gelince; söz konusu Türkiye'nin çıkarları olduğunda biz bunu neresi ve kim olursa olsun dünyada, ne zaman olursa olsun, hangi coğrafyada olursa olsun, büyüklüğü ne olursa olsun sonuna kadar hesabı sorarız, sormaktayız, soracağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama bunu yaparken sizlerden bir farkımız var; biz bunu yaparken devlet aklıyla, devlet tecrübesiyle ve aynı soğukkanlılıkla sorarız; zamanı, yeri geldiğinde. Kimse bizi kendileriyle karıştırmasın. "Türkiye, bölgede sözü dinlenen devlet değil." diyenlere de fazla bir şeye gitmelerine, şayet okumuyorlarsa da bazı şeyleri okumalarına da gerek yok, bugün AK PARTİ grup toplantısında kısa bir video vardı, sadece o toplantımızdaki o videoyu izlemelerini tavsiye ederim; o bile yeterlidir zannediyorum. Sadece son bir iki ay içerisinde Türkiye ve Türkiye'nin lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşlerine başvuranları kıskanarak değil, gıpta ederek izlesinler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gıpta edin çünkü güçlenen ve görüşlerine başvurulan Türkiye'dir, bizim ülkemizdir. Günümüzde uluslararası sistemde ve mevcut dünya düzeninde büyük kırılmalar, derin dönüşümler ve ciddi kutuplaşma süreçleri yaşanmakta. Türkiye, izlediğimiz çok yönlü politika sayesinde bu kritik dönemde gerek bölgesel gerekse küresel düzeyde yapıcı bir rol oynamakta; dünyada yaşanan dönüşümün de yine daha kapsayıcı, adil, demokratik, etkin bir uluslararası sistem ortaya çıkarması, uluslararası ilişkilerde hukukun ve çok taraflılığın egemen olması için çaba göstermektedir. Bu çabalarımızın temelinde Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde yürüttüğümüz girişimci, insani ve vicdani bir dış politika ve ufkunda da Türkiye Yüzyılı vizyonu bulunmaktadır. Dış politikamızın temel hedeflerinden biri de son derece kırılgan ve istikrarsız bir yapı arz eden yakın bölgemizde barışı, güvenliği, istikrarı ve refahı tesis etmektir. Millî güvenliğimize yönelik her türlü tehdidi ortadan kaldırmak yönündeki kararlılığımızı sürdürürken yeni iş birliği mekanizmalarının oluşturulması ve hukukun temel ilkelerinin korunmasına da özen gösteriyoruz.
Burada bir iddiaya daha cevap verip sonrasında devam etmek istiyorum müsaadenizle, terörle mücadeleyle ilgili bir husus vardı. Bugün Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler, ben de bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Ak sütün içerisindeki ak kılı ayıracak hassasiyetle biz terörle mücadelemizi yaparız, sivillere asla zarar vermeyiz. PKK'ya "terör örgütü" dememek için binbir yola başvurmanıza da gerek yok; diyemediğinizi, diyemeyeceğinizi zaten biliyoruz. Biz buradan haykıralım: PKK azılı bir terör örgütüdür. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Kadın, çocuk, yaşlı ayırmadan sivilleri katleden PKK'lı teröristler katildir. PYD, YPG, SDG PKK'nın farklı adlarla anılan alt kolları terör örgütleridir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Bizim dış politikamızın temel hedeflerinden biri de son derece kırılgan ve istikrarsız bir yapı arz eden bölgemizde barışı, güvenliği, istikrarı ve refahı tesis etmektir. Millî güvenliğimize yönelik her türlü tehdidi ortadan kaldırmak yönündeki kararlılığımızı sürdürürken yeni iş birliği mekanizmalarının oluşturulması ve uluslararası hukukun temel ilkelerinin korunmasına özen gösteriyoruz. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası kuruluş ve geleneksel aktörler artık uluslararası sorunlara çözüm sağlayamamaktadır. Dünyada yeni oluşan dengelerin çatışma yerine iş birliğine ve barışa evrilmesini sağlayacak yeni ve adil bir uluslararası düzene ihtiyaç duyulmakta, bu anlayışımızı yine Sayın Cumhurbaşkanımız da "Dünya 5'ten büyüktür." ifadesiyle açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uyguladığı insani ve çok boyutlu politika sayesinde Türkiye artık uluslararası krizlerde olup bitenlere seyirci kalan bir ülke değildir; küresel ve bölgesel gelişmeleri yakından izleyen, çözüm için destek ve aracılığına başvurulan, barış ve istikrarın temini için politikalar üreten, gerektiğinde de masada ve sahada sorumluluk alan önemli bir aktör konumundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Oktay.
FUAT OKTAY (Devamla) - Rusya-Ukrayna krizinde olduğu gibi, Filistin'de yaşanan, yaşayan şiddetin durdurulması için de ilgili tüm taraflarla temas edebilen ülke konumundayız. Türkiye uluslararası gelişmelere kayıtsız kalamaz, kalmamaktadır. Konumumuz bölgemizdeki ve küresel düzeydeki gelişmeleri yakından takip etmemizi ve gerektiğinde millî çıkarlarımız yönünde hızlı tutum almamızı gerektirmektedir; Hükûmetimiz de gerekli kararları hızla almakta, dinamik, ön alıcı ve aktif bir dış politika uygulamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan'daki UNIFIL Operasyonu'na katkımızın devamı için yüce Meclisimizin onayına sunulan bu tezkere, krizleri çözme ve önleme konusundaki kararlı dış politikamızın bir tezahürüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FUAT OKTAY (Devamla) - Bu çerçevede, Lübnan'la ikili ilişkilerimiz bölgedeki genel durum ve son günlerde bölgede tırmanan şiddet, gerilim dikkate alınarak değerlendirildiğinde Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 31 Ekim 2023 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL'e iştirak etmesini AK PARTİ Grubu olarak uygun gördüğümüzü ve tezkerenin lehinde oy kullanacağımızı beyan ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)