Konu: | Son bir haftadır Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalar ve ardından Gazze'nin gerçekten insanlık dışı bir saldırıya, insanlık dışı bir muhasaraya muhatap tutulması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu oturumu gerçekleştirmesi ve bu oturumun sonunda ortak bir deklarasyona imza atarak bunu Türkiye ve dünya kamuoyuyla paylaşacağına ilişkin konuşması |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 7 |
Tarih: | 12.10.2023 |
BAŞKAN - Son bir haftadır Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalar ve ardından Gazze'nin gerçekten insanlık dışı bir saldırıya, insanlık dışı bir muhasaraya muhatap tutulması, binlerce insanın yaralanması, yine binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan bir trajedinin yaşanması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gösterdiği bu duyarlılık dolayısıyla, Mecliste grubu bulunan bütün partilerimize, grup yöneticilerine bu oturuma çağırmaları dolayısıyla teşekkür ediyor, tebrik ediyorum. Ayrıca, 600 milletvekili arkadaşımızın hemen tamamının ortak alanlarından biri olan bu konudaki hassasiyetlerimizin dile getirilmesi için böyle bir imkânın ortaya konulmuş olması fevkalade önemlidir.
İsrail-Filistin arasındaki bu gerilimin daha fazla sivil can kaybı olmaksızın, daha fazla masum insanın kanı dökülmeksizin çözülebilmesi için Türkiye olarak baştan beri büyük bir katkıyı ortaya koymaya gayret ediyoruz. Bir an evvel çatışmaların durdurulması ve özellikle zaten açık bir hapishane olan Gazze Şeridi'nde insanları hayattan koparan bu saldırıların bir an evvel sonlandırılması, gıdası tükenmiş, suyu tükenmiş, sağlık hizmetlerine ulaşımı neredeyse tamamıyla engellenmiş olan Gazze halkının nefes alabilmesi için bir an evvel ateşkesin tesis edilmesi yönünde Türkiye'nin çok ciddi adımları, çok ciddi diplomatik temasları mevcuttur. Ayrıca, zaten bir barut fıçısına dönmüş olan Orta Doğu'da bu gerilimin daha fazla sürdürülmesi bu savaşın bölgesel ve küresel yeni çatışmaların da fitilini ateşleyebilecek bir imkâna sahip olduğu açıktır. Onun için, savaşın genişlemesinin önlenmesi için barış, güven ve istikrar ekseninde, bu anlayışımız çerçevesinde adil ve hakkaniyetli bir barışın tesis edilebilmesi için Türkiye olarak üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmeye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, çoğu ülke yaşanan çatışmaları, ardından gelen Gazze'deki katliamı görmezden gelirken ya da bir tiyatro izler gibi izlerken, keskin bir tarafgirlik içerisinde maalesef buradaki insani dramları gündemlerine dahi almazken, öldürülen çocuklar, taş taş üstünde bırakılmayan Gazze halkı için kıllarını kıpırdatmazken Türkiye Büyük Millet Meclisinin insani, ahlaki ve tarihî sorumluluğunu kuşanmak üzere bu oturumu gerçekleştirmesi ve bu oturumun sonunda ortak bir deklarasyona imza atarak bunu Türkiye ve dünya kamuoyuyla paylaşması gerçekten büyük bir önemi haizdir ve her türlü övgünün üstündedir. Bu, bugünkü toplantı ve sonunda deklare edeceğiniz bildiri aslında tarihe de düşülen bir imzadır. Bir kez daha, bu vesileyle, Parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partilere, grubu olmayan bütün partilerin mensubu milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyor ve tebrik ediyorum.
Esasına bakarsanız dünyada Filistin-İsrail meselesinde büyük bir vukufiyetle söz söyleyebilecek bir milletin evlatlarıyız. Ecdadımız dört asır boyunca bugünkü Filistin topraklarında farklı dinden insanları, farklı mezhepleri, farklı meşrepleri, farklı etnik yapıları bir arada yaşatabilmiş ve bu dört asır boyunca Batılı insaflı tarihçilerin "Osmanlı barış düzeni" olarak tanımladıkları bu dönemde bir tek mezhep kavgası olmamış, bir tek din kavgası olmamış, herkesin hakkına hukukuna riayet edilmiştir.
Kısaca özetlemek gerekirse Mescid-i Aksa'daki "Allahuekber!" sesleri ile hemen yanı başındaki Ağlama Duvarı'nda Yahudilerin yakarışları, birkaç yüz metre ötedeki Doğuş Kilisesi'nde Hristiyanların duaları birbirine karışmış ve insanlar barış içinde, esenlik içerisinde yaşamışlardır. Bunu sağlayan iki temel gerekçe vardı; bunlardan biri dinlere, inançlara ve kimliklere saygı, bir diğeri ise her insanı yaradılışta esas haklara sahip olan, eşit olan hazreti insan olarak gören anlayışımızdır. Dolayısıyla böylesine önemli bir tarihî birikime sahip olan Türkiye'nin evlatları olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyelerinin ve siyasi partilerin bugün göstermiş olduğu bu dayanışmanın tarihî bir adım olduğunun altını çizmek istiyor, emeği geçen bütün arkadaşlarımıza tebrik ve teşekkürlerimi bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Değerli kardeşlerim, saygıdeğer milletvekilleri; insanlık tarihini, bölge tarihini bilenler şu gerçeğin altını çizeceklerdir: Dünya barışının kapısı Orta Doğu barışıdır, Orta Doğu barışının kapısı ise hiç kuşkusuz Filistin halkının barış ve esenlik içerisinde Orta Doğu'da yaşayabilmesidir. Onun için bu gerçeği en iyi bilen bir milletin çocukları olarak şu anda yaşananları, bir sebep olarak değil on yıllar boyunca süren yanlış uygulamaların bir sonucu olarak görüyor ve bu nedenler ortadan kalkmadan Orta Doğu'da bir barışın tam manasıyla kurulmasının mümkün olmadığına inanıyoruz.
Üç temel meseleyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımayı vazife olarak telakki ediyorum. Orta Doğu barışının sağlanması, Filistin ve İsrail arasındaki gerilimin ortadan kaldırılması için hiç şüphesiz üç temel konuda adım atılmak mecburiyeti vardır. Bunlardan biri, 1967 sınırlarında, bütünleşik, tam manasıyla bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti mutlaka mutlaka kurulmalıdır ve bütün dünya tarafından tanınmalıdır. (AK PARTİ, CHP, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
Bir halkın devlet olarak varlığına müsaade edeceksiniz, asırlardır onlarla birlikte yan yana yaşamış bir başka halkın devlet olmasını kabul etmeyeceksiniz; böylesine bir çifte standart, böylesine yanlış bir anlayış olamaz. Dolayısıyla diyoruz ki Türkiye olarak başından beri ifade ettiğimiz 2 toplumlu, 2 devletli çözümden başka hiçbir çözüm olmadığını son olaylar bir kez daha ortaya koymuştur.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu sorunun çözülmesi için ikinci temel mesele ise özellikle on yıllar boyunca yerleştirilen ve son birkaç yıldır giderek sayıları artan yasa dışı yerleşimciler meselesidir. İnsanlar evlerinden, iş yerlerinden, köylerinden, kentlerinden tehcir edilerek onların yerine orayla hiç ilgisi olmayan halklar getirilmiş ve yerleşimciler uluslararası hukuka aykırı, Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı bir şekilde yerleştirilmeye devam edilmiştir. Yasa dışı, hukuk dışı bu yerleşimciler meselesinin ve buna bağlı olarak İsrail'in işgal ve ilhak teşebbüslerinin sona erdirilmesi barışın önünü açacak en önemli gelişmelerden biridir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, üçüncü temel mesele ise başta Mescid-i Aksa olmak üzere -Müslümanların, Hristiyanların ve Yahudilerin- bütün din mensuplarının kutsal mekânlarının masuniyetinin korunması ve bu anlamda dinlerin kutsallarına karşı saygı gösterilmesidir. Onlarca kere yaşandığı gibi, özellikle son dönemde sadece sıradan insanların da değil bazı milletvekillerinin, bazı bakanların öncülüğünde Müslümanların kutsal mekânı olan Mescid-i Aksa'nın defalarca baskılara uğramış olması, baskınlarla işgal edilmiş olması uluslararası hukuk bakımından kabul edilebilecek bir durum değildir.
İşte bu temel üç maddeyi, inşallah, önümüzdeki dönemde dünya sisteminin yeniden güçlü ve hakkaniyetli bir şekilde oluşması için Filistin barışının, Filistin-İsrail barışının temel meseleleri olarak görüyoruz. Ümit ediyorum ki Türkiye'nin öncülüğünde, sizlerin bu kararlılığıyla, Orta Doğu'daki bu sorunu çözecek ve nihai olarak adil, hakkaniyetli bir barışı sağlayacak adımların atılması mümkün olur.
Ben, bu çerçevede, bir kez daha, Türkiye Büyük Millet Meclisine, bugünkü deklarasyonda imzası bulunan değerli gruplara, grup yöneticilerine çok teşekkür ediyorum, takdirlerimizi ifade ediyorum ve milletimiz adına her birinize ayrı ayrı şükranlarımızı ifade ediyorum; Meclis oturumumuzun hayırlı sonuçlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)