GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin millî güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı millî güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye'nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi
Yasama Yılı:2
Birleşim:8
Tarih:17.10.2023

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa'mızın 92'nci maddesi uyarınca Cumhurbaşkanlığımızca Genel Kurulumuza sunulan Irak ve Suriye tezkeresi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında sona saklamıştım ama mesele, Genel Kurulun tezkere meselesi silahlı yabancı güçlerin kim olduğuna odaklanınca bununla alakalı bir araştırma yaptığımda şöyle bir haberle karşılaştım. Ne diyor? "CHP'den Kobani koridoruna destek." 2014'te de aynı tezkere, Suriye ve Irak tezkeresi Genel Kurula geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından tezkereye "hayır" denildiği hâlde daha sonra peşmergenin Kobani'ye geçmesi söz konusu olunca Cumhuriyet Halk Partisinin ve HDP'nin ısrarıyla koridor açılmış ve ilk kez "Yabancı güçlerin Türkiye Cumhuriyeti'ni kullanarak bir başka ülkeye geçişi." ifadesi işlerlik kazanmış. Yani bu, bir kez kullanılmış ve bu Cumhuriyet Halk Partisinin 2014'te "hayır" dediği tezkereden sonra, ısrarlı koridor desteği üzerine kullanılmış. Hatta bu, El Cezire kanalının dikkatini çekmiş ve Sayın Sezgin Tanrıkulu'yla bir röportajında Sayın Sezgin Tanrıkulu'na bu çelişkiyi şöyle sormuş: "CHP, Hükûmetin tezkeresine 'hayır' derken itiraz noktalarından biri de tezkerenin yabancı silahlı güçlerin Türkiye'den geçişine izin verilmesiydi. Peşmerge için açılan koridoru olumlu bulduğunuzu belirttiniz; bu, CHP açısından bir çelişki değil mi?" Ben bunu, bu bilgiyi, burada, hangi amaçla kim geçmiş ve hangi amaçla kullanılmış, Cumhuriyet Halk Partisinin ve itiraz eden diğer kesimlerin bilgilerine sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, zor bir coğrafyanın çocuklarıyız. Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Doğu gibi tarihsel anlamda sürekli çatışma üreten, sürekli kaos ve savaş üreten bir coğrafyayı yurt edinmiş durumdayız. Aslına bakarsanız bu coğrafyanın bize sundukları birer seçenek değil, birer zorunluluk. Orta Asya'dan, Maveraünnehir'den bir coşkun ırmak gibi akarak Anadolu'yu yurt edinişimiz aslına bakarsanız -bir kaderin tecellisi- bir tesadüf değil, bir kaderin tecellisiydi. Bu coğrafyada millet olarak var oluşumuzun, tarihsel gelişim içerisinde ve küresel ölçekte bu coğrafyadaki varlığımızın üç önemli misyonu var: Bunlardan birincisi, Anadolu'da var olarak bölgemizde ve yerkürede bölgesel istikrarı tesis etmek, küresel barışı tesis etmek ve küresel-bölgesel adaletin tesisi. İkinci önemli misyonumuz ise mazlumun hamiliği. Üçüncü önemli misyonumuz ise millet olarak İslam'ın muhafızlığı. Bu üç genetik misyonla imar ve inşa edeceğimiz üç önemli coğrafyamız var. Bunlardan birincisi, ilk coğrafyamız, üzerinde yaşadığımız, üzerinde hüküm sürüyor olduğumuz millet coğrafyası. İkinci önemli coğrafyamız ise altı asır hüküm sürdüğümüz, altı asır birlikte yaşadığımız medeniyet coğrafyamız, kültür coğrafyamız ve insanları. Üçüncü inşa ve ihya, imar coğrafyamız ise bütün bir insanlık coğrafyası çünkü biz öyle bir milletiz ki yeryüzündeki varlığımız hiçbir zaman sadece kendisiyle ilgili, kendisiyle sınırlı kalmadı ve varlığıyla asırlar boyunca yeryüzünde barışı, istikrarı ve adaleti tesis etmeye çalıştı.

Değerli kardeşlerim, coğrafyalarımıza bakarken şuuraltımızdaki sınırları ortadan kaldırarak bakmamız lazım. Coğrafyamıza çizilen sınırlar sadece fiziki sınırlar değildi, belki de coğrafyamıza çizilen sınırlardan en tehlikelisi coğrafyamızın insanlarının ve toplumlarının şuuraltına çizildi.

Bu sınırlardan kurtularak coğrafya okumalarımızı ve coğrafyalarımızın insanlarının okumalarını yapmak zorundayız. Zaman zaman gençlerimizle üniversitelerde, sivil toplum örgütleriyle bir araya geldiğimizde bu sınır sorgulamalarımızı yapmak adına gençlerimizin o şuuraltındaki sınırları kendileriyle birlikte sorguluyoruz. Kendilerine soruyorum sınırlarımız nereden müteşekkil diye.

Değerli milletvekilleri, biz dünyanın tam 34 ülkesinde 78 noktasında şehitliği olan bir milletiz ve bu milletin, aziz milletimizin sınırları bu şehitliklerin bulundukları yerlerden başlar, şehitliklerimizin bulunduğu yerde biter. Sınırlarımız, milletimizin sınırları dedelerimizin, atalarımızın son nefesini verdiği yerden başlar, son nefesini verdiği yerde biter. En doğuda Japon adalarından en batıda İngiltere'nin Man adalarına kadar dünyanın tam 34 ülkesinde, 78 noktasında şehitliği olan bir milletiz. Bu anlamda, coğrafyalarımızı ve insanları sahiplenirken bu sınır sorgulamalarımızı da yapmak durumundayız.

Şimdi, buradan sormak isterim: Acaba Mustafa Kemal'in uğruna savaştığı, gazi olduğu toprakları ve insanları, coğrafyaları ve insanları sahiplenmek mi çok daha değerlidir yoksa bu coğrafyayı parçalamak, bölmek adına, bu coğrafyayı darmadağın etmek adına çizilmiş Sykes-Picot sınırlarını tapınırcasına sahiplenmek mi daha değerli ve daha millîdir?

Değerli kardeşlerim, aramızda doktor olanlar var mutlaka. Tıpta "fantom ağrısı" denilen bir ağrı var. Bu ağrı, ampüte olmuş insanların kollarını, bacaklarını kaybetmiş olsalar dahi kaybettikleri organlarının ağrılarını uzun yıllar sonra tekrar hissettikleri bir ağrı şeklinde tanımlanıyor yani kolumuzu, bacağımızı kaybetmiş olsak bile uzun yıllar sonra kaybettiğimiz kolumuzun, bacağımızın ağrısını, acısını tekrar hissedebiliyoruz. Bu anlamda değerli kardeşlerim, değerli milletvekilleri, Suriye, bizim fantom ağrımız; Irak bizim fantom ağrımız, Filistin bizim bir fantom ağrımız.

Değerli kardeşlerim, tezkere çok konuşuldu. Tezkerenin çok temel amaçları var; Irak ve Suriye tezkeresinin en önemli amacı kendi sınırlarımızı korumak, sınırlarımızın ötesinde oluşturulmakta olan veya planlanan birtakım sözde devletlerle ilgili oyunları bozmak ve etkisiz hâle getirmek. Coğrafyamızın en temel sorunlarından bir tanesi bu bölgeye ilişkin sınır operasyonları. Coğrafyamızdaki asıl mesele bir Kürt meselesi, bir etnisite meselesi değildir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Aynen öyledir, aynen öyledir!

ALİ ŞAHİN (Devamla) - Coğrafyamızda var olan bir mesele varsa o da coğrafyamızda Kürt kanıyla beslenen ve emperyalist güçlerin bölgedeki mayın eşekliğine soyunmuş bir terör örgütü meselesidir.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - İnsanlar IŞİD'e karşı topraklarını koruyorlar; sen, mayın eşekliğine... Çok ayıp!

ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu vesileyle tezkeremizin hem milletimizin hem de bölgemizin istikrarı için hem bölgesel barış hem de küresel barış için hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)