GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:12
Tarih:25.10.2023

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 30'uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Burada "torba" adı altında kamuoyundan, ilgili toplum kesimlerinden, gözlerden kaçırılmak istenen düzenlemeler kamu yararı gözetilmeksizin kanunlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Toplumun birinci sıradaki gündemi hayat pahalılığı ve yoksulluktur. Bu kürsüde de defalarca dile getirildiği gibi, emekliler, lütufmuşçasına verilen bir ikramiye değil, insanca onurlu bir yaşamı sürdürebilecekleri bir gelire sahip olmayı talep etmektedirler.

Bu kanun teklifi turizm sektörünün sorunlarını ele alıyorsa eğer, burada öncelikli olanın sermayenin beklentilerinin değil, sektörü ayakta tutan turizm emekçilerinin maruz kaldığı emek sömürüsü olması gerekir. Türkiye'de güvencesiz, kayıtsız çalışmanın en yoğun olarak görüldüğü sektörlerin başında bu sektör gelmektedir. Geçici ya da kısa süreli, düzensiz, uzun ve yorucu çalışma saatleri ile düşük ücretli, sayısı yüz binlerle ifade edilen sigortasız çalışandan bahsedilmektedir.

Bu vahşi emek sömürüsünün yanında halkın olan alanların, ormanların, koyların, kıyıların ranta açılması, sermayeye peşkeş çekilmesi yani doğa sömürüsünden bahsetmeden sadece beton lobisi gibi çalışan sermayeden ve onun yüksek kârlılık oranlarından bahsetmek iktidarın siyasi tercihini bir kez daha halktan, emekçiden, yoksuldan, toplumun en geniş kesimlerinden yana yapmadığını ortaya koyar.

Turizmin bu torba teklifin içerisinde bulunmasının bağlantılı temel gerekçelerinden biri de konutların gerçek ve tüzel kişilere turizm amaçlı kiralanması meselesidir. Burada ise gündeme getirilmesi gereken esas mesele yurttaşların niçin konutlarının bir kısmını ya da tamamını belirli sürelerle kiraya verdiği ve kiraya verilen bu konutlara neden yüksek talep olduğu meselesidir.

Kira ve kiralık ev sorunu, yüksek enflasyon ve düşük ücretler son zamanların en can yakıcı sorunlarından biridir. Bu sorun, halkın en temel haklarından biri olan sağlık hakkını bile engellemektedir. Yüksek kiralardan aile sağlığı merkezleri de etkilenmekte, birçok ilde birinci basamak sağlık hizmetleri sunumu büyük zorluklarla gerçekleştirilmektedir.

ASM'lerin mevcut kiraları, başta büyük şehirler olmak üzere, çok yüksektir. Pek çok ASM, mülkiyeti özel kişilere ait olan binalarda hizmet vermekte ve son dönemde fahiş kira bedelleri nedeniyle mülk sahipleriyle sıkıntı yaşamaktadır. Aile sağlığı merkezlerinin kira sözleşmesi bitmeden binayı tahliye etmek isteyen, hekimleri mahkemeye veren mülk sahipleri ile aile hekimleri karşı karşıya gelmektedir. Özel mülk sahipleriyle davalık olmak kamu sağlığı hizmeti yürütmeye çalışan aile hekiminin uğraşısı olmamalıdır.

Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla aile hekimliği sistemine geçilen ülke genelinde 2022 verilerine göre 8.172 aile sağlığı merkezi bulunuyor. Bu merkezlerin tüm idari ve finansal sorumlulukları da aile sağlığı merkezi hekiminin üzerine yıkılmış durumda. Merkezin idamesi için Sağlık Bakanlığının yaptığı cari gider ödemesi ise hem kira artışı hem de ASM'nin ihtiyaç giderlerini karşılamanın çok altında.

Kamu hizmeti veren ASM'lerin elektriği ticarethane olarak ödemesi, birçok aile hekimliği biriminde ebe, hemşire açığı olması, artan personel giderlerinin karşılanmasında zorluklar yaşanması ve güvencesiz çalışan emekçilerin sorunları başta olmak üzere aile hekimliği sistemi yeniden gözden geçirilmeden bu sorunlar çözülemeyecektir.

11 ili etkileyen 6 Şubat depremlerinde de gördüğümüz gibi aile sağlığı merkezlerinin ancak yüzde 10'u ayakta kalabilmiştir. Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolunun açıklamaları, olası bir İstanbul depreminde mevcut aile sağlığı merkezlerini de aynı akıbetin beklediği yönündedir. Sağlıkta Dönüşüm Programı deprem gerçekliğiyle iyice teşhir olmuştur. Aile sağlığı merkezlerinin bir işletme mantığıyla değerlendirildiği gerçekliği ortaya çıkmıştır. Karşılaşılan sorunlara çözüm kamu eliyle değil, aile sağlığı merkezi hekimleri üzerinden çözülmeye çalışılmıştır. Bu yüzden sağlık kurumları piyasa koşullarına terk edilemez; aile sağlığı merkezi binaları kamu eliyle ve depreme dayanıklı olarak yapılmalı, birinci basamak sağlık hizmetleri kamu binalarında, kamu eliyle tüm ihtiyaçları eksiksiz karşılanarak ücretsiz sunulmalıdır. İşveren ve işletmeci hekimlik son bulmalıdır. (HEDEP sıralarından alkışlar)