GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BANKALARIN HUKUKA AYKIRI UYGULAMALARININ ARAŞTIRILARAK TÜKETİCİ HAKLARININ ETKİN BİR ŞEKİLDE KORUNMASININ SAĞLANMASI İÇİN ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 29/6/2012 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 26 MART 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:82
Tarih:26.03.2013

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bankaların haksız ve hukuksuz uygulamalarının araştırılarak tüketici haklarının etkin şekilde korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biz buraya halkımızın sorunlarını çözmeye, haksızlıkları engellemeye, hukuk devletini ve demokrasiyi koruyup geliştirerek daha yaşanılabilir bir ülke yaratmaya geldik. Halkımızdan aldığımız vekâletin ortak amacı budur. Halkın çıkarlarını korumak zorundayız; bu, bizler için namus borcudur.

Bütçede vergi gelirlerinin yüzde 70'i dolaylı vergilerden oluşmaktadır. İlgili bakanlar sık sık verginin tabana yayılmadığından, köylünün vergi ödemediğinden söz eder. Oysa, her gün 75 milyon yurttaş -zenginlik derecesine bakılmaksızın- içtiği çaydan, sudan, sütten, yediği ekmekten zeytine; traktörüne koyduğu mazottan, kullandığı elektrikten bindiği otobüse ve satın aldığı gazete, kitap ve benzeri her türlü tüketim eşyasına dünyanın en yüksek vergilerini ödemektedirler.

Bugün Hükûmet bunca vergi toplamasına karşın hemen tüm yatırımları yap-işlet-devret yöntemiyle gerçekleştirmekte, Cumhuriyet Dönemi'nde yapılanları da özelleştirerek bedelini yine yoksul vatandaşa ödetmektedir.

Tüketici soygununun yaşandığı alanlardan biri de elektrik faturaları üzerindeki haksız ve hukuksuz ek ücretlerdir. Yoksulun hanesinde, fabrikada, çiftçinin sulamada kullandığı elektrik faturaları üzerinden kayıp kaçak bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, dağıtım bedeli, enerji fonu, TRT payı, belediye tüketim vergisi ve tüm bunların KDV'si olarak 9 kalem haksız ücret alınmaktadır. Bu soygun, 75 milyon yurttaşımızı ilgilendirmektedir. Elektrik faturasının yüzde 81,3'ü haksız, adaletsiz alınan bedellerdir. Elektrik bedeli 34,31 TL olan bir fatura, bu ek ödemelerle 63,90 TL'ye çıkmaktadır. Bu haksız faturayı zorlukla geçinen yurttaş, emekli, işsiz, taşeron işçi, sabit gelirli memur, yoksul çiftçi ödemektedir.

Toplumda bu haksızlığa karşı büyük bir tepki vardır. Kimi yurttaşlarımız, elektrik faturasına tepkisini soyunup sokaklarda koşturarak göstermekte. İzmir'de yaşanan bir olayda, elektrik faturasının yüksek gelmesi nedeniyle tartıştığı eşini ve oğlunu yaralayan kişi, kendini öldürdü. Çok yakın bir zamanda, Meclisin Çankaya kapısında, yine bir vatandaş, elektrik faturasını ödeyemediği için kendi canına kıymak istedi. Bunlar, AKP iktidarının, vatandaşı ne hâle getirdiğinin üzücü örnekleridir.

Bakanın soru önergemize verdiği yanıtta sayaç okuma bedeli olarak 2011 yılında tahsil edilen tutar 129,4 milyon TL'dir, yani eski parayla 129 trilyon. Kayıp kaçak tutarları 2011 yılı için 2 milyar 744 milyon TL, yani eski parayla 2 katrilyon 744 milyar TL'dir. 2010 yılında alınan TRT payı ise 551 milyon Türk Lirasıdır. Bu haksız ücretleri ortadan kaldırmak için 15 Aralık 2011'de kanun teklifi verdik, yakın zamanda TBMM'den geçen, Meclisimizden geçen Enerji Piyasası Kanunu içinde, iktidar partisi sayesinde, yer almamıştır.

Değerli milletvekilleri, yıllardır bankalar halkımızı acımazsızca sömürüyor, Hükûmet ise yıllardır bu soyguna göz yumuyor, açık bir hukuksuzluğun, haksızlığın, soygunun koruyucusu gibi davranıyor. Bu soygunun özünü, bankaların müşterilerinden kanunlara aykırı şekilde aldığı 35 isim altındaki haksız ücretler oluşturmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde verdiğimiz soru önergeleriyle tüketici soygununu gün yüzüne çıkardık.

Değerli arkadaşlar, bugün şu tabloda görüleceği gibi -verdiğimiz soru önergelerine aldığımız yanıtlarda- bankaların, örnek olarak vereceğim, 2011 yılında toplam net kârı 19 milyar 320 milyon liradır. Bu kârın 13 milyar 292 milyar Türk lirası, bankacılık hizmetleri gelirlerine aittir yani bankaların asıl faaliyet alanı olan faiz gelirleri dışındaki kalemlerden oluşmaktadır, bu sözünü ettiğimiz otuz beş kalemden oluşmaktadır. Buna bir de kredilerden alınan ücret ve komisyonları eklerseniz, bu rakam 17 milyar 104 milyon TL'ye çıkmaktadır ki bu da bankaların kârlarının hemen tamamına yakınıdır. Sadece bankacılık hizmetleri gelirlerinin toplam gelirler içindeki payı yüzde 68,7'dir.

Türk bankacılık sektörü, faiz gelirlerinden değil, vatandaştan bankacılık hizmeti altında aldığı haksız ücret ve komisyonlarla ayakta durmaktadır. Nitekim, son günlerde bankaların, kredi kartlarını hiç kullanmayanlardan bile ücret talep etmeye başladığı, bazı bankaların kredi borçlarını bildiren sesli ya da mesajla bildirim sistemini kullananlardan arama başına 5 lira ücret aldığı gibi haberler kamuoyuna yansımaktadır. Bankalar, "bozuk para sayma ücreti", "kiralık kasa ziyaret ücreti" gibi yeni, çok yaratıcı masraf kalemleri bulmaya devam ediyorlar. Mevduat hesapları üzerinden ise haksız bir şekilde "hesap işletim ücreti" almakta olan bankalar, öğrencilere burs vermek amacıyla açılan hesaplardan bile bu ücreti tahsil etme yoluna gidebilmektedir. Birçok ücret ve komisyonun yanı sıra, otomatik para çekme makinelerinde yapılan basit bir bakiye görüntüleme işleminden de ücret alınmaya başlanmıştır. İşin vahim tarafı, benzer hukuksuz uygulamaların devlet bankaları tarafından da yapılıyor olmasıdır.

Bankaların bu haksız ücretleri alırken ellerindeki tek dayanak müşterilere imzalatılan sözleşmelerdir. Fakat bu sözleşmelerin haksız ve geçersiz olduğuna dair binlerce hakem heyeti kararı, mahkeme kararı ve hatta, Yargıtay kararı vardır. Çünkü bu sözleşmeler, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a da, Banka ve Kredi Kartları Kanunu'na da aykırıdır. Sayın Babacan ve Sayın Yazıcı, her iki bakan da sözleşmelerin kanuna aykırılığını her fırsatta dile getirmektedirler.

4077 sayılı Kanun'da "Tüketici ile müzakere etmeden, tek taraflı, iyi niyet kuralına aykırı biçimde tüketici aleyhine koşullar haksızdır." diyor fakat ortada ne müzakere var ne iyi niyet var? Yani vatandaşa "Senden bu hizmet için şu kadar ücret alacağım." denmiyor, tek taraflı olarak keyfî bedeller yüklenebiliyor.

Yine, 4077 sayılı Kanun'da "Sözleşmeler en az 12 punto ve koyu siyah harfli olacak." diyor fakat sözleşmeler, Başbakanın deyimiyle, "İncik büncük, okunamaz hâlde." 5464 sayılı Kanun'da "Sözleşmede kart hamilinin haklarını zedeleyici ve banka lehine tek taraflı haksız şartlar sağlayan hükümlere yer verilemez." diyor fakat bu incik büncük yazılmış sözleşmeler bankalar lehine, müşteriler aleyhine haksız şartlarla dolu.

5411 sayılı Kanun'da "Talepleri hâlinde müşteriyle yapılan işlemlere ilişkin her türlü belgenin bir örneği müşterilerine verilir." diyor fakat bankalar, kendi hesaplarına ilişkin belge, bilgi isteyen müşteriden inanılmaz yüksek ücretler istiyorlar.

Kısacası, bankalar bu uyduruk ve kanunlara aykırı sözleşmelere dayanarak âdeta kendi hukuk düzenlerini yaratmış durumdalar. Anayasa'nın 172'nci maddesi "Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder." diyor. Dolayısıyla bu haksız uygulamaları ortadan kaldırmak Hükûmetin görevidir. Fakat Hükûmet, bu haksızlıklara on bir yıldır göz yumuyor, halkı oyalıyor.

BDDK Başkanı göreve geldiğinde "Tüketicileri koruyucu tedbirler alacağız." diyor, ortada hiçbir şey yok. Gümrük ve Ticaret Bakanı çıkıyor "Bankalar tüketiciyi aldatıyor, bunu önleyeceğiz." diyor, ortada bir şey yok. Başbakan çıkıyor "Bankalar vicdansız, gelir, seni gırtlaklar, hiç acıması yok. Yani orada incik büncük yazılmış sözleşmeler seni aldatmasın, orada neler var neler." diyor fakat ortada yine hiçbir şey yok. Kurallara, yasalara uyulması, bankalar arası haksız rekabeti de ortadan kaldıracaktır. Tefecilik suçlarının beş yılda yüzde 792 artmış olması, bankacılık sektöründe önemli sorunların olduğunu göstermektedir.

Birazdan bu haksızlıklar hakkında bir Meclis araştırması açılıp açılmamasını oylayacağız. Bu haksızlıkları hepiniz az çok biliyorsunuz, Hükûmetiniz çok iyi biliyor. Buraya halkımızın çıkarlarını korumaya geldik ve namusumuz üzerine yemin ettik. Eğer gerçekten halkımızın vekilleriysek, lütfen, bu haksızlıklara "Dur." demek üzere bir çalışma içine girelim ve halkımızın haklarını koruyalım.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)