| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Senegal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 26.10.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan teklifi destekliyoruz.
Muhterem milletvekilleri, üç gün sonra cumhuriyetimizin ilanının 100'üncü yıl dönümünü kıvançla kutlayacağız. Sözlerime Cengiz Aytmatov'un mankurtlaşma ve öz benliğini koruma mücadelesini anlattığı "Gün Olur Asra Bedel" eserinin adıyla başlamak istiyorum. Milletlerin ömründe öyle günler olur ki asra bedeldir. İşte 29 Ekim Türk milleti için böyle bir gündür. 29 Ekim esarete karşı verilen uzun mücadelenin tam ve nihai zaferinin taçlandırıldığı gündür, iki yüz yıllık Türk modernleşmesinin en güzel ve en nadide çiçeğinin açtığı gündür. Cumhuriyet, milletimizin kendi kaderini kendisinin tayin edeceğinin ilanıdır çünkü cumhuriyet millet için, millete göre ve millet tarafındandır. Cumhuriyet âdeta bozkurtların doğum günüdür. "Ben ancak daha iyisini yapabildiğim şeyi bozabilirim, yapamayacağım şeyi de bozmam." demişti Gazi Mustafa Kemal. Daha iyisini yaptığı şey, Türk milletini ölüm uykusundan uyandırmaktı. Daha iyi yaptığı şey, Türk milletine yeni bir sultan olmak, yeni bir tiran olmak değil ona yol gösterici olmaktı. Dünyadan göçtüğünde ise geriye bıraktığı tek miras hür ve müstakil Türk milleti ve modern Türkiye Cumhuriyeti devleti idi.
Türk milleti, 20'nci asırdaki en büyük eserin olan cumhuriyet bir kez daha kutlu olsun, Cumhuriyetin 100'üncü yılını layıkıyla kutlamayanlara da yazıklar olsun!
Muhterem milletvekilleri, aziz milletimizin 1919'da attığı kurşunun dört yıl sonra hedefini bulmasıdır cumhuriyet. Hamdolsun ki Türk milleti olarak tarihimiz boyunca kendi hedeflerimizi kendimiz belirledik, bu büyük tarihsel mücadelede zorlandığımız, ağır fedakârlıklarda bulunduğumuz, ateşten gömlek giydiğimiz dönemler oldu ancak Türk milleti olarak kendi kaderimizi kendimiz tayin ettik. Boyun eğmedik, korkup sinmedik, dünya durdukça da hiçbir tek adamın saltanatını kabul etmeyeceğimizi cumhuriyetle birlikte ilan ettik çünkü bir daha devletin başındaki zatın sömürgecilerin zırhlısına binip gideceği bir durum olsun istemedik. Cumhuriyet bizim için şahıslar ve oligarşik yapıların değil kurumların ve kuralların sistemi olsun istedik. Bir daha bütün bir milletin varlığını, istikbalini ve kaderini tek bir adamın eline bırakmak istemedik. İşte, bu nedenle cumhuriyet, bizim için, partili Cumhurbaşkanlığı sistemi gibi masabaşında tasarlanmış, kişisel hırsların tatminine yönelik hissiz bir proje değildir, arkasında benzersiz tarihî hatıralar, dersler ve acılar olan bir projedir. Kan, ter, gözyaşı ve ızdırap içinde siperde düşmana karşı, cephe gerisinde çeşitli bezirgânlara karşı, dışarıda sömürgecilere karşı, her türlü imkânsızlığa ve yoksulluğa karşı, milletin açlığına, hastalığına ve ümitsizliğine karşı makûs talihi yenen maddi ve manevi topyekûn bir ayağa kalkıştır cumhuriyet. Çünkü cumhuriyet; fazilettir, hakkını aramaktır, kula kulluk etmemektir, bu dünyanın hesabını bu dünyada sorabilmektir, kimsesizlerin kimse hâline geldiği rejimdir cumhuriyet. Çünkü cumhuriyet soy ismine, aşiretine, cinsiyetine, inancına, mezhebine bakmaksızın her bir yurttaşın milletin eşit ve onurlu bir üyesi olarak kabul edildiği rejimdir. Cumhuriyet, Türklüğü bir etnisite olarak görmeyen, "Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran halka Türk milleti denir." anlayışını yansıtan, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" vecizesinde vücut bulan bir milletleşmeyi kabul eder. Yani cumhuriyet projesinin öngördüğü toplumsal sözleşme, Türk vatandaşlığı ortak paydasına dayalı Türk millî kimliği olmuştur. Bu anlamda, Türk millî kimliği çeşitlilik değil, bütünlük arz eder. Cumhuriyetimiz sadece toplumsal sözleşmeyi değil, hukukun üstünlüğünü de gaye edinmiştir zira cumhuriyet, kavramsal özü itibarıyla anayasal yönetim rejiminin adıdır yani cumhuriyet, getirilen partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin aksine şahısların ve oligarşik yapıların keyfî yönetimi değil, iktidarı hukukla sınırlandıran kurumların ve kuralların idaresidir.
Muhterem milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu gün de içeride ve dışarıda düşmanları vardı, bugün de vardır; onlar millette hürriyeti, fertte öz güveni çok gören, Türk millî kimliğine hasım yapılardır. Onlar kuruluş mücadelesinde emeklerinin olmadığı bir yapının bütün kazanımlarından faydalanan ancak kan ve ter akıtanların arkasından bir Fatiha'yı bile esirgeyen gerçek anlamda bir çapulcu sürüsüdür. Onlar bilsin ki cumhuriyetin kendilerine sunduğu fırsatlar sayesinde elde ettikleri makam, mevki, sıfat ve konumları ne olursa olsun Türk milleti Türkiye Cumhuriyeti'ni yaşatmak için her türlü mücadeleye hazır ve kararlıdır ve bunun için de içinde bulunduğu ahval ve şeraiti düşünmeyecektir çünkü cumhuriyet, milletimizin en önemli ortak değeri ve asgari müştereki hâline gelmiştir. Biliyoruz ki cumhuriyet insaf ve merhamet dilenmemesidir. Şiarımız Büyük Atatürk'ün şu sözlerinde saklıdır, Gazi diyor ki: "İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez. Milletin ve devletin şeref ve bağımsızlığı korunamaz... İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin gelecekteki çocukları bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar."
Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı kutlu olsun, ilelebet payidar olsun. Cumhuriyetimizin 2'nci asrında milletimiz hür ve müreffeh yaşasın. Cenab-ı Allah devletimizi, milletimizi ve cumhuriyetimizi her türlü zorluktan, kötülükten korusun.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken cumhuriyetimizin ve devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile bağımsızlığımız için hayatlarını feda eden tüm kahramanlarımızı bir kez daha saygı, rahmet ve şükranla anıyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)