GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Senegal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:13
Tarih:26.10.2023

HEDEP GRUBU ADINA SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; iyi akşamlar. "..."(*) Aslında, şimdi, bu, tutanaklara "(x) Bilinmeyen bir dil..." olarak geçecek; "xxx". Aslında, cumhuriyetin özeti de bu kadar kısa ve özet; ret, inkâr, asimilasyon.

Yüz yıllık cumhuriyeti geride bırakıyoruz, yeni bir yüzyıla giriyoruz ve hâlâ burada, bu topraklarda... 1920'lerde kurulan cumhuriyet "Kürtlerin, Türklerin ortak ana yurdudur." diyordu. Sayın Başkanın yerinde oturan Mustafa Kemal Kürt milletvekillerine seslenirken "kürdistan milletvekili" diyordu, Laz vekillerine seslenirken "lazistan vekili" diyordu; cumhuriyet böyle kuruldu. Eğer demokratik bir cumhuriyetin kapısını açacaksak ilk önce yüzleşeceğiz.

Bakın, Sayın Erdoğan bir grup toplantısında ne diyor: "MHP'nin, CHP'nin yöneticileri gitsinler Meclisin gizli celselerine baksınlar, okusunlar. Orada 'Kürt' kelimesini görecekler, kürdistanı görecekler, orada lazistanı görecekler, Çerkezleri görecekler; gizli celselerde onları görecekler." "Gidecekler." diyor. "Mustafa Kemal bölücü müdür? Mustafa Kemal Kürt vekillerini çağırırken "kürdistan milletvekili" diyordu." Bunu Sayın Erdoğan söylüyordu ve doğru söylüyordu, biz de bunun altına imzamızı atıyoruz ama sonrası ne oldu peki? 1921 Anayasası'nda o kadar açık, net ki. "Bu topraklar Kürtlerin ve Türklerin ortak ana yurdudur." diyen Anayasa. Mustafa Kemal dönüyor Kürt vekillerine "kürdistan milletvekili" diyor, sonrası Lozan. 1923; İsmet Paşa Lozan'da ve Lozan'da, oradaki Lozan görüşmelerinde aynen şu söyleniyor: "Kürtlerin hakları eğer garanti altına alınmazsa Lozan olmaz." Alelacele bir heyet geliyor, o heyet buraya geldiğinde Mustafa Kemal Kürt milletvekilleriyle bir görüşme yapıyor. Dersim Mebusu Hasan Hayri, Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya... Bütün Kürt milletvekillerini davet ediyor, Parlamentoda kapı açılıyor, hepsi ulusal giysileriyle geliyor; bu Parlamento ayağa kalkıyor, bunları alkışlıyor. "İşte Türklerin, Kürtlerin ortak kaderi, vatanı budur." diyor ve Kürt milletvekilleri buraya çıkıyorlar, çok da hararetli konuşmalar yapıyorlar ve -İsmet Paşa Lozan'da "Kürtlerin ve Türklerin ortak temsilcisiyiz..."- Lozan'dan gelen heyet de burada, dinliyor. Sonrası geçiş dönemi, 1924'ler; ret ve inkâr o gün bugündür başlıyor.

Şimdi, bakın, yüz yıllık cumhuriyet... Yüz yıl boyunca ne oldu? Hepiniz o kadar çok övgüler yağdırdınız ki bu cumhuriyete ama biz yüz yıl boyunca acı yaşadık bu topraklarda. Ben de 100 başlık altında bu topraklarda ne olduğunu... Yeni nesil bilmiyor, belki Parlamentodaki birçok arkadaşımızı da bu konu ilgilendirmiyor ama biz acı çekiyoruz, biz yok sayılıyoruz kimliğimizle, kültürümüzle. Bakın, bu zulme karşı ihanet yok Kürtlerde, Kürtlerde isyan var; haksızlık olmuş, isyan etmişler çünkü ortak vatanı inşa etmişsiniz ve sonra verdiğiniz sözleri tutmamışsınız, isyanlar başlamış. Bakın, Koçgiri İsyanı başlamış, Topal Osman oraya ekibiyle gidiyor, binlerce Kürt ve Alevi'yi katlediyor; Nasturi İsyanları var aynı şekilde; Beytüşşebap'ta isyanlar var aynı şekilde. Bakın, Yusuf Ziya burada yaptığı konuşmadan dolayı, Yusuf Ziya ve Hasan Hayri Kürt ulusal giysilerini giydikleri için birisi Elâzığ Buğday Meydanı'nda asılıyor, Yusuf Ziya da Bitlis'te asılıyor yani verdikleri desteğin bedelini canlarıyla ödüyorlar. Sonra Şeyh Sait Efendi ve arkadaşları isyan ediyorlar "Bizim haklarımızı vereceksiniz, bir lütuf değil." diyorlar, onlar da Diyarbakır'da idam ediliyor ve hiçbirinin mezarı bile yok. Bakın, bırakın şahsiyetleri, ölülerden bile, mezardan bile korkan, onun yerini bile tespit edemeyen bir cumhuriyetten bahsediyoruz. Ve yüzlerce... Sonra Şemdinli'de bunlar başlıyor, sonra Ağrı İsyanı ve burada da yüzlerce insan katlediliyor. Sonrasında, bu cumhuriyette İskilipli Âtıf Hoca idam ediliyor. Sason İsyanı oluyor. Mutki İsyanı oluyor, orada da yüzlerce insan katlediliyor ve sonrasında Zilan Deresi'nde katliamlar başlıyor, masum insanlar kurşunlanıyor. Ahmet Arif diyor ya: "Doğdun/Üç gün aç tuttuk/Üç gün meme vermedik sana/Adiloş Bebem/Hasta düşmeyesin diye/Töremiz böyle diye/Saldır şimdi memeye/Saldır da büyü..." Çünkü oralarda Kürtler katlediliyor, Ahmet Arif de zalimlere karşı böylece sesini yükseltiyor.

Sonrasında Türk tarih tezi çıkıyor, sonrasında hepimizi Türkleştirmek adına cumhuriyet bütün atını itini nallıyor, herkesi kendisine benzetmeye çalışıyor. Sonrasında, 1934'te Trakya olayları oluyor; sonrasında Sason İsyanı oluyor. Sason İsyanı nasıl oluyor biliyor musunuz? Zamanım yok... Dersim katliamı oluyor, Dersim'de Seyit Rıza ve oğlu; Seyit Rıza yaşlı, oğlu daha çocuk; onun yaşını büyütüyorlar, Seyit Rıza'nın da yaşını küçülterek idam gerçekleşiyor. Sonrasında, yerleşim yerlerinin adları değiştiriliyor Kürtlüğü ortadan kaldırmak için. Sonrasında, ne oluyor? Bakın, Van'da katliamlar gerçekleşiyor, Mustafa Muğlalı bu katliamın katili ve ne yazık ki şu anda Muğla'da Cumhuriyet Halk Partisinin Belediye Başkanlığını aldığı kentte ismi hâlâ o sokaklarda, o caddelerde, o katilin ismi oralarda, bizim hafızamızda o katiller. Sonra, 49'lar; Kürtlerin aydınları cezaevine atılıyor. Sonra, 27 Mayıs oluyor, Adnan Menderesler ve arkadaşları idam ediliyor eften püften... Sonra, 12 Mart oluyor, sonrasında Deniz Gezmişler, yol arkadaşları idam ediliyor -bu ülkenin geleceği- ama darağacında ne diyorlar biliyor musunuz: "Yaşasın Kürt ve Türk halkının kardeşliği." Korkmuyorlar, ürkmüyorlar. 16 Mart oluyor, 28 Şubat oluyor, Malatya'da Hamit Fendoğlu katlediliyor, arkasından orada katliamlar, Gazi olayları oluyor. Sonrasında, Balgat katliamı oluyor, Bahçelievler katliamı oluyor, Maraş katliamı oluyor, Abdi İpekçi öldürülüyor ve o kadar çok olay var ki, evet, 12 Eylül darbesi oluyor, Diyarbakır Cezaevinde Kürt çocukları bedenlerini özgürlük için ölüme yatırıyorlar ve işte isyan değil, burada haksızlığa karşı büyük bir... Sonrası, Vedat Aydınlar, yol arkadaşım, onlar öldürülüyor; sonrası, Mehmet Ağar, Uğur Mumcu öldürüldüğünde ne diyor: "Bir tuğla çeksek her şey tarumar olur." Onun için... Vartinis olayları, Sivas katliamı, Lice katliamı, Kulp ve DEP'liler... 4 Martta benim de içinde olduğum milletvekillerini, bizi buradan alıp polise teslim eden bir Parlamento oldu ve sonrasında köy yakmalar oldu; Gazi Mahallesi, Güçlükonak, Susurluk, 28 Şubat, Cumartesi Anneleri... Hani sözünüz vardı, Berfo ananın derdine derman olacaktınız; şimdi, Berfo ananın yol arkadaşları Cumartesi Annelerine Galatasaray Meydanı'nda elinizdeki kolluk kuvvetleriyle her gün zulmediyorsunuz. Hani ilk konuşmanızda, bu topraklardaki Kürtler bu toprakların sahipleriydi, faili meçhullerden hesap soracaktınız; ne oldu? Sonra iktidara o kadar alıştınız ki -iktidar kirletiyor- o ilk dönem kurulan AK PARTİ ile bugünkü AK PARTİ arasında dağlar kadar... Siz de geldiniz Ankara'nın derinliklerine teslim oldunuz. Sonra, Şemdinli'deki olaylar, Hrant Dink olayı, Zirve Yayınevi, Ceylan Önkol...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKİK (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

SIRRI SAKİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Roboski'de masum 34 köylü öldürüldü. Yine, Cumhurbaşkanı ne dedi: "Ankara'nın dehlizlerinde bu kaybolmayacak." Ama kayboldu çünkü hepiniz... Ankara'da Gar katliamı... O kadar çok ki o kadar çok ki... İşte, 100 başlık da aslında Cumhuriyetin ne olduğunun bir göstergesi.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, şunu yapacağız: Bu, cumhuriyetin yüz yıllık karanlığı; yeni bir cumhuriyeti birlikte inşa edebiliriz, demokratik bir cumhuriyeti inşa edebiliriz. En önemli sözleşme, devletin halkıyla yaptığı sözleşmedir. Hep birlikte yeniden beyaz bir sayfa açıp bu topraklarda demokrasi mücadelesine ve özgürlük mücadelesine ve bütün kimliklere, inançlara kapımızı açabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKİK (Devamla) - Bu cumhuriyet böyle emrediyor, biz de yeni bir yüz yılda demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek üzere buradayız, varsa bir projeniz yanı başınızdayız.

Başkanım, çok teşekkür ediyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)