GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Eski Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün vefatının 16'ncı yıl dönümüne, cumhuriyetin 100'üncü yılında Antalya'da bir öğretmenin yaptığı konuşmadan dolayı gözaltına alınmasına, yargının geldiği duruma, Hatay Milletvekilli Şerafettin Can Atalay'a, öğrenci yurtlarındaki asansör kazalarına ve TÜRK-İŞ'in açlık sınırı rakamına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:15
Tarih:31.10.2023

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK'ın kuruluşunda önemli bir rol oynayan, fizik alanında önemli hizmetler veren, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı yapan, Türk siyasetine getirdiği ilkeli duruşuyla her zaman örnek aldığımız Türk siyasetinin dürüst, unutulmaz isimlerinden Profesör Doktor Sayın Erdal İnönü'yü aramızdan ayrılışının 16'ncı yılında saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.

Evet, hafta sonu cumhuriyeti coşkuyla kutladık. Cumhuriyetin önemini, değerini idrak eden milyonlarca yurttaşımıza, özellikle gençlere, Türk Bayrağı'nı eline alıp sokaklarda olan her vatandaşımıza teşekkür ediyoruz, minnet duyduğumuzu belirtmek istiyoruz. Cumhuriyet önemli, cumhuriyet eşitlik, cumhuriyet demokrasi, cumhuriyet adalet demek.

Cumhuriyetin 100'üncü yılına giriyoruz Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ama 100'üncü yılına girerken maalesef ki üzücü olaylar görüyoruz, üzücü olaylar yaşıyoruz. Bakın, Antalya'da cumhuriyet kutlamalarında yapmış olduğu konuşmadan dolayı bir öğretmenimiz gözaltına alındı, yirmi dört saat gözaltında tutuldu, savcı mevcutlu olarak istedi, daha sonra adli kontrolle serbest bıraktı. Bu öğretmen ne demişti, bakalım. Öğretmenin konuşmasına baktığımız zaman, cumhuriyetin 100'üncü yılında cumhuriyetin bütün nimetlerinden faydalanıp onu yok etmeye çalışanlar olduğunu söylemişti. Koskoca ülkemizin sığınmacılar tarafından bir anlamda işgal edildiğini, özellikle ülkenin bu anlamda tımarhaneye dönüştüğünü söylemiş. Onun söylediklerini aktarıyorum ben. Tabelalardan "Türkiye Cumhuriyeti" ibaresinin söküldüğünü, millî marş okunurken ayağa kalkmaya tenezzül etmeyenlerin olduğunu, gencecik kadın sporcular yaftalanırken millîlikten söz edildiğini söylemiş ve bu sözlerden dolayı gözaltına alınmış. Şimdi, burada şüpheli, burada suçlu bu öğretmen mi yoksa gerçekten onun hakkında gözaltı kararı veren bir savcı mı? Evet, ağır bir eleştiri var ama bir eleştiri var. Türk Ceza Kanunu'nda hangi suçun unsurlarının oluştuğunu ben sormak isterim burada arkadaşlarıma. Bunlara bile tahammülümüz yok mu? Bir öğretmen Cumhuriyet Bayramı'nda, cumhuriyetin 100'üncü yılında bu sözleri sarf ettiği için yirmi dört saat gözaltına alınıyorsa sözün bittiği yerdeyiz. Yargı nereye gidiyor? Yargı öğretmeni, yargı milletvekilini, yargı gazeteciyi, yargı gençleri muhalefet ettiği için susturmaya yarayan bir kurum hâline mi geldi? E, birileri dediği zaman kızıyorsunuz, yargı bir vesayet organı mı oldu? Ben soruyorum, gerçekten cümleler bu; neden bir öğretmen gözaltına alınır?

Hemen Can Atalay olayına geliyorum. Yargıyı konuşmak zorundayız cumhuriyetin 100'üncü yılında çünkü yargı, özgür bir ülkeyi maalesef ki susturmak adına yargı tehdidiyle baskı altına alarak cezaevine atıyor insanları, milleti. Efendim, bakın, Anayasa Mahkemesi bir karar verdi. Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar Anayasa 153'e göre bağlayıcıdır. Dosya 13. Ağır Ceza Mahkemesinde. Şimdi Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun kararında Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verdiği zaman Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararını vermiş. Enis Berberoğlu'nun kararında Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verdiğinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararını vermiş. Peki, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, hangi hukuk, hangi yasa, hangi vicdan, hangi adaletle bu dosyayı Yargıtaya tekrar yolluyor? Anayasa'dan, Anayasa Mahkemesinden kendini büyük gören bu mahkemenin amacı nedir? Bunu sormak istiyorum. Bir milletvekili... Bu yüzyılda, cumhuriyetin 100'üncü yılında, egemenliği tek kişiden alıp millete veren o önemli bir günde yaşadığımızı görebiliyor muyuz? Neden?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başarır, lütfen tamamlayalım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - 13. Ağır Ceza Mahkemesi kendisini Anayasa'dan, kendisini halk iradesinden önemli mi görüyor? Ve bir suç işliyor, bir suç işliyor. Efendim, bakın, devlette, bir hukuk devletinde böyle bir şey olmaz. Tutuklu, karar var, emsal karar var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında Can Atalay milletvekili olduğunda Gergerlioğlu ve Berberoğlu hakkında verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını tahliye talebiyle birlikte dosyaya koyduğu anda o mahkeme tahliye kararını vermeliydi, Anayasa Mahkemesini beklememeliydi bile, emsal karar var bakın ama Türkiye öyle bir noktaya gelmiş ki -utanarak söylüyorum- tutuklanan 3 milletvekilinin 2'si Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye olabiliyor, bu mahkeme direniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başarır, lütfen tamamlayalım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Tamamlıyorum.

Olmaz efendim, bakın, yargının gidişi gidiş değil; öğretmenini tutukla, milletvekilini cezaevinde tut, gazeteciyi tutukla ve bunu eleştiri hakkı, muhalefet hakkı kullanıldığı için yapıyor. Eğer bu Parlamento, Meclis Başkanı, 13. Ağır Ceza Mahkemesinin bu kararına karşı bir tutum sergilemezse bunun önünü alamayız.

Diğer bir durum, efendim, asansör kazalarını dün burada konuştuk. Aydın'da 1 evladımız öldü, Çorum'da 6 öğrenci yine Sayıştay raporlarında belirtilmesine rağmen, "Asansörlerde sıkıntı var." denilmesine rağmen mahsur kaldı.

Bakın, bir devlette Sayıştay raporlarına rağmen öğrenci yurtlarının yazın bakımı onarımı yapılmıyorsa ve tedbirleri alınmıyorsa burada bir sıkıntı vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Tamamlıyorum efendim, çok kısa.

BAŞKAN - Sayın Başarır, lütfen...

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Öğrenciler, gençler gerçekten bu ülkede yaratıcı. Bakın, o öğrenciler o yurdun asansörünün kapısına ne yazmış: "Asansör bozuk adalet gibi." Gerçekten de hâlimiz bu.

Sayın Başkanım, TÜRK-İŞ'in araştırmasına göre -son bu konuya değineceğim- açlık sınırı 13.684 lira ama emekli maaşı 7.500 lira, yoksulluk sınırı 44.573 lira, asgari ücret 11.402 lira. Bugün kalkınma planını oylayacağız. Bu, iktidar için, ülkemiz için, geldiğimiz nokta için utanç verici bir noktadır, utanç verici bir durumdur çünkü açlık sınırının hemen hemen yarısı kadar maaş alan emeklilerimiz vardır. İktidarın bir parça yüzü kızarması lazım diyorum.

Teşekkür ediyorum.