| Konu: | GÜMRÜK KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:437) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 26.03.2013 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı torba kanun hakkında Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Neden "torba kanun" dedim? Sayın Başkan, İç Tüzük 91'e göre "temel kanun" dediniz ama bu, temel kanun değil. Bunun biraz temel olabilmesi için bir taraftan gümrük, bir taraftan akaryakıt kaçakçılığı, bir taraftan tütün mamulleri, bir taraftan kooperatifler, bir taraftan yurt dışı harcı, bir taraftan sebze pazarları, pazar halleri, diğer taraftan harita mühendislerinin sorunları? Yani bunun hangisi hangi temel kanunun parçası ki bu kadar bir araya gelmişler.
Burada aslında kalitesiz yasa yapma süreçlerinden geçişimizin kötü bir örneği? Bunu aslında şöyle izah etsek daha iyi olur: Bu yasaları özensiz bir şekilde yapıyoruz. Daha çok bürokrasi hazırlıyor, Hükûmete getiriyor, Hükûmet tarafından tasarı olarak komisyonlara geliyor. Komisyon görüşmelerinde bir bakıyorsunuz, bu temel yasa daha Hükûmetten komisyona gelir gelmez değişime uğruyor. Nasıl uğradı? 65 madde geldi, bir haftada maşallah 90 madde oluverdi. Bir haftada Hükûmetin tasarısı bu kadar rahat gelip bir komisyonda 90 madde oluyorsa? Bırakın onu, 22 maddede eğer Hükûmet önerge verip 22 tane önergeyle bunu düzeltme gereği duyuyorsa ya bürokratlar iyi çalışmıyor -ki, Meclisin muhatabı bürokratlar değil- ya Hükûmet iyi koordine edemiyor. Maliye Bakanlığı, Gümrük Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, sebze, tarım, hayvancılık, hepsini bir araya getirip bu torbanın içine koyuyor, ondan sonra adı "temel kanun" oluyor. Vallahi "Temel'in kanunu" bile olamaz bu.
Bu çok sağlıksız bir yasalaşma sürecidir. Çok kalitesiz bir çalışma tarzıdır. Çok farklı konuların özenle ilgili komisyonlarında görüşüldükten sonra Meclise gelmesi Meclisi rahatlatır. Mecliste bunu önergelerle düzeltme şansı maalesef zayıftır ama ben inanıyorum ki, komisyonda eksik kalan önergeleri iktidar partisi burada getirecektir. Ama kaç tane? 20 tane mi? Takriben. Burada düzeltmeye çalışacaktır.
Bu yaklaşım tarzı son derece tehlikelidir arkadaşlar. Bu yasaları yaparsınız, bu yasaların denetimi sağlanamaz, muhalefetin katkısı alınamaz, ortaklaşma sağlanamaz ve siz, bu yasaları kısa bir süre sonra tekrar değiştirmek zorunda kalırsınız.
Ben şu akaryakıt kaçakçılığı olayından başlayacağım. Bağışlayın ama sınır ticareti yapan iller vardır, sınır illeri vardır. Bu sınır illerinin doğal olarak? Trakya'da olsun Bulgaristan, Yunanistan; Antakya'da olsun ta Şırnak'a kadar Suriye sınırı, Şırnak'tan Hakkâri'ye kadar Irak sınırı, ondan sonra İran sınırı, Ermenistan, Gürcistan. Bu sınır boylarında yaşayan bütün yerleşimlerde, bütün dünyada bir gerçek var; eğer ekonomik olarak bir getiri götürüsü varsa mutlaka o ülkelerden bize veya bizim ülkemizden onlara mutlaka bir giriş çıkış olur. Ya vergiler yüksektir ya gümrük yüksektir ya KDV yüksektir ya ÖTV yüksektir. Bu sadece akaryakıtta değil, tütün mamullerinde de olur, başka ürünlerde de olur. Ve bunun sonucudur ki Van'da -sıkça Meclis gündemine getirdiğimiz- 2 bidon mazotu taşıdığı için jandarmanın vurduğu kaçakçıların olaylarını taşıdık Meclise. Şırnak'ta çokça böyle olay yaşandı, bunları taşıdık Meclise. Ve burada, çok açık söylüyorum, içimizde kanayan bir yara olan Uludere katliamının, Roboski katliamının, kaçakçılığın, sınır ticaretinin, 50 lira-100 lira getiri için bir bidon mazotun bedelinin, F16 uçaklarının vurduğu 34 yurttaşımızın paramparça olmuş cesetlerinde bu mevzuat karmaşasının büyük payı vardır. Ve adı, gerekçesi, ne olursa olsun konulsun. Burada 34 yurttaşımız ile ilgili, Meclisin yaptığı, alt komisyonun, özellikle iktidar parti milletvekillerinin alt komisyon çoğunluğuna dayanarak burada koyduğu şerh, "Kasıt yoktur." konusu ve 3 parti muhalefetin buna karşı muhalefet şerhleri vardır. Hiçbir zaman Meclis komisyonları, alt komisyonları yasama görevini bırakıp yargı görevini yapmadılar. Size hangi Genelkurmay, hangi vur emrini verenin listesini verdi; komuta kademesinin, kimlerin bu işin içinde olduğunu söyledi? Kimin ihmali var, kimin kusuru var, kimin sorumsuzluğu var; bunun hangisini koydu ortaya da, gizli soruşturmada, özel ağır ceza mahkemesinin dahi henüz hazırlık tahkikatını bitirmediği bir olayda, "gizlilik" şerhinin konulduğu bir olayda, bir Allah'ın kulunun ifadeye çağrılmadığı bir olayda, bir tek sorumlunun ifadesine başvurulmadığı bir olayda, millî istihbaratın gereği olarak "Biz hiçbir istihbarat girişiminde bulunmadık." dediği bir olayda, siz, kalkıp 34 tane insanlığa karşı işlenen suçta, katliamda "Kasıt yok." dersiniz? Burada kasıttan öte, yoğunlaştırılmış kasıt ve taammüt vardır.
Yarın Meclis İnsan Hakları Komisyonunda alt komisyonun raporu görüşülecek. Bir bidon mazot için yola revan olmuş ilköğretim okulu öğrencilerinin içinde yer aldığı, yaş kategorisi yarısından çoğunun 20'nin altında olan 34 kişiyle ilgili Meclis ve İnsan Hakları Komisyonu hukukuyla, adaletiyle, vicdanıyla, insanlığıyla yarın terazidedir. Ya bütün dünyaya dalga geçercesine böyle bir olayın örtbas edilmesinin açıklaması yapılır ya da bu alt komisyon raporu sonuçlarıyla bu revize olan şekliyle kaldırılır, yeniden bir araştırmayla gerçek faillerin ve cevaplarının aranmasına, aydınlığına doğru yeniden yol alınır.
Meclis bir sınav altındadır. Bu sürecin, barış sürecinin, doğruluk hukukunun, adalet hukukunun vazgeçilmez terazisinde Meclisin bütün partileri sınavdadır arkadaşlar. Evet, yanlış yapılmışsa yanlış, hata varsa hata; ihmal, kasıt, sorumlular kimse buna Meclis bir karar vermek zorundadır. Böyle başınızdan atamazsınız, savamazsınız, kaldıramazsınız.
Burada, birçok ülkeden daha uzun sınırı olan bir ülke olarak, Antakya'dan tutun ta Artvin'e kadar olan bu geniş yelpazede, sınırda ve Trakya sınırı da dikkate alındığında, Ege'nin karşı yakasında Yunanistan, Karadeniz'in karşı yakasında Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya gibi ülkelerin de yer aldığı bu geniş coğrafyada, çerçevede, Avrasya'da, elinizi vicdanınıza koyup şunu yapacaksınız, bu kaçınılmazdır: "Bir bidon kaçak mazot için F16 uçakları bir saat boyunca bomba yağdırırken, denizlerimizden giren 150 grostonluk kaçak akaryakıt konusunda siz ne yapıyorsunuz?" diye soracaktır halkımız, bu yurttaşımız soracaktır bunu. Siz bir bidon mazot için kurşunları saydırırken tonlarla, 100 tonlarla, grostonlarla akaryakıt kaçakçılığının; Akdeniz'den Ege'ye, Ege'den Marmara'ya, Marmara'dan Karadeniz'e kadar son yılların en büyük kaçakçılıklarının Türkiye'de yapıldığını da, bu işin de bugüne kadar göz yumularak yapıldığını da, bunların da gümrük kapılarından yapılmadığını da herkes gözleriyle görecektir. Bu gerçeğe de döneceğiz ve bu gerçek karşısında 150-200 grostonluk tankerleri mi yakalayacaksınız, yoksa 1 galon mazotu katır sırtında getiren yurttaşınıza namluları, uçakları, bombaları döndürerek mi çözeceksiniz?
Bakın, arkadaşlar, dünyanın her yerinde sınır ticareti vardır, belli bir oranda teşvik edilir, vergiden muaftır, gümrükten muaftır; o, sınır ticaretinin kaçınılmaz sonucudur. Bugün dünyanın en büyük 2 tane sınır kapısı vardır, bu gerçeğin altını çizmek istiyorum. Birisi Meksika'yla Amerika arasındaki bir kara sınır kapısıdır, birisi de Türkiye'yle Irak arasındaki Habur Sınır Kapısı'dır ama ithalat ve ihracat rakamları itibarıyla baktığınız zaman dünyanın en büyük kapısı Habur Sınır Kapısı'dır arkadaşlar. Milyarlarca ticaretin, Mersin'den, Adana'dan, Antep'ten, Antakya'dan, Şanlıurfa'dan, bütün Türkiye'den ihracatımızın, yatırımlarımızın kapısıdır.
Sayın Bakan, bürokratlarınız da burada, şu yakın zamanda Habur Sınır Kapısı'nın içinden Silopi'ye kadar 10 kilometre gidin. O köstebek yuvasına dönmüş yollarda, o yolların üzerinde ağır tır, ağır yük kamyonlarının çamur içinde, o karmaşa içinde, o rezalet içindeki duruşuna baktığınız zaman, yap-işlet-devret modeliyle teslim ettiğiniz ticaret odalarının, borsalar birliğinin bunları görmemesinin, Karayollarına, Ulaştırma Bakanlığına "Bu yol dünyanın en büyük kapısına gider, yakışmıyor, bu yola biraz asfalt dökün." demeyi aklına getirmeyen bir vurdumduymazlığın, sorumsuzluğun anlamı nedir? Bunun bir izahını bulamıyoruz.
Elbette ki Habur Kapısı dünyanın en büyük sınır ve ticaret kapısı olarak bir projeyle daha tarihte en büyük, farklı kapılardan biri olacaktır. Zaho-Trabzon tren yolu, Zaho, Akdeniz'e Adana, Mersin üzerinden limanlara bağlanan tren yolu? Mardin'e kadar istasyon gelir, Mardin'den sonra Zaho'ya kadar olan mesafe sadece 120 kilometredir arkadaşlar ama bu proje Türkiye'nin geleceğinde yer alacaktır. Gelin, böyle büyük düşünelim. Büyük düşünelim, büyük kazansın ülke. Bir bidon mazot için uçakları, bombaları insanların üstüne yığdırmayalım. Bölgede teşvikler veriyorsunuz. Yok 50 milyon TL'nin üstünde parası olan KOBİ'lere, yabancı şirketlerin hepsine bölgede veriyorsunuz ama bölge insanına 500 dolarlık bir istisna tanımıyorsunuz, 500 dolar alışveriş yapma hakkını tanımıyorsunuz.
Taksilerin, araçların gaz veya mazot depolarına bakıp bakıp cezalar yazdırılıyor hâlâ. Böyle bir ülkede, bunlar gerçekten konuşulduğu zaman? Siz hangi akaryakıt kaçağını kontrol etmek istiyorsunuz, merak ediyoruz. Peki soruyorum: Bir akaryakıt pompaj istasyonunda ölçüm yaptınız ve kaçak olduğunu, ihlal olduğunu tespit ettiniz. O pompaj istasyonunun gittiği, geldiği gemiye el koyabilecek misiniz? Ben bu gücü göremiyorum.
Yurt dışı harçlarıyla ilgili düzenleme var. Deli Dumrul'un haracını biliriz, hikâyedir, ilk ilkokulda okumuşuz. Bizde de, Mezopotamya'da Allo Dino'nun Dicle Nehri'nde keleklerden haraç almasını da biliriz. Sultanlar döneminde Galata Köprüsü'nün girişine, çıkışına adam koyup nasıl haraç kesildiğini de biliriz. Ya vatandaşınızdan yurt dışına çıkıyor diye neyin haracını alıyorsunuz? Yurt dışı çıkış harcını, pulunu siz ne zamana kadar alacaksınız? Üç beş seneliğine Özal döneminde konulan, konut payı için konulan bu olayı yani getirdiniz bu yasayla, Bakanlar Kuruluna sıfıra kadar inisiyatif tanıyarak siz bu haracı sürdürerek, bu haraçla bu vatandaşa eziyet etmeye ne zaman son vereceksiniz? Doğru olan, bu yurt dışı harcı var ya bundan vazgeçmenizdir, artık utanç veriyor. Kendi ülkenden başka bir ülkeye giderken haraç vereceksin, yok vizeler kalkıyor, maşallah gidip geliyoruz.
Arkadaşlar, bu yasada çok şey var konuşulacak. Pazar yerlerine göz diktiniz. Belediyelerden alıp özel kişilere ve şirketlere pazar kurduracaksınız, mafya pazarını kurduracaksınız.
Vallahi bir şey söyleyeyim: Siirtlilerin çoğu sebze meyve hallerinde. Büyük ölçüde bu esnafı Siirtliler -Sayın Başbakanın evlendiği- Siirt'ten vatandaşlarımız oluşturuyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bir tek Siirtliler mi?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Hepsi arıyor?
Hayır, yüzde 70'i onlar. Yüzde 70'i, bakın, pazar piyasası.
Şimdi, kalkıyorsunuz, semt pazarlarını yasaklayacaksınız, belediyeden alacaksınız; o zaman mafya gelecek, kuracak istediği yere, iki tane şirket gelecek, Hükûmetten, yetkililerden alacak, istediği yere pazarı kuracak. Biz bunu kabul edemeyiz arkadaşlar yani bizde de sebze hallerinin bir geleneği, bir töresi, bilmem nesi var. Kayıt dışılık varsa gereğini yap ama birdenbire bu kadar -yüz binlerce- esnafı zor durumda bırakacak bir çalışma içindesiniz.
Bakın, tarım satış kooperatifleriyle ilgili, Allah aşkına, tarım konusunda hangi doğruyu yaptınız bugüne kadar? Kooperatifleşme, tarımın, hayvancılığın can damarıdır. PANKOBİRLİK -Pancar Üreticileri Birliği- bugün, Türkiye şekerini ayakta tutuyor. TARİŞ, İzmir; zeytin, Ege; fındık? Bakın, yapmayın, etmeyin eylemeyin. Bunların sıkıntıları varsa teşvik edersiniz, üretime teşvik verirsiniz. E ben ne diyeyim? Şimdi, bu yasanın içine öyle bir madde koymuşsunuz ki Türk Hava Yolları uçak alırsa, motor alırsa, uçak mazotu yakıtı alırsa ÖTV'si, KDV'si olmayacak. Esnaf alınca olacak, ziraatçı alınca olacak, hayvan besleyen alınca olacak, herkes ödeyecek ama havayolları şirketlerine "Buyurun gelin kardeşim, ÖTV yok, KDV yok, istediğini al?" "İstediğini al." dediğiniz kesimler kadar, Allah için, bir de emeğiyle geçinen esnafı, binlerce üreticiyi görseniz, onlara da o kolaylığı tanısanız, taksicilere de, dolmuşçulara da, nakliyecilere de bu imkânı tanısanız, deseniz ki "ÖTV'ye, KDV'ye gerek yok, ekmeğinizi buradan kazanıyorsunuz." anlarız ama siz kalkıyorsunuz, AnadoluJet'in hesabını sorduğumuzda, yüzde 50, bilmem kaçı yabancı sermaye? Hangi hava yolu şirketini sorsanız, hisse oranına baktığınızda, devlet sermayesinin üstünde bir yabancı sermaye var. Kime çekiyorsunuz bunu arkadaşlar? Yanlış yapıyorsunuz. Önergelerle düzeltmeye çalışacağız, yapıcı olmaya çalışacağız ve biz bu hâliyle muhalifiz.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak saygılarımla. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)