GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: GÜMRÜK KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:437)
Yasama Yılı:3
Birleşim:82
Tarih:26.03.2013

CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 437 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle torba kanun ve temel kanunla ilgili temel bir değerlendirme yapmak istiyorum. İkisi birbiriyle çelişen ve hiçbir zaman yan yana olmaması gereken bu iki unsuru her dönem, her yasada birlikte değerlendirmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokratik geleneğine uygun düşmüyor. Eğer gerçekten bir torba kanun var ise bunun temel kanun olarak görüşülmesi asla mümkün değildir çünkü bizim tartışmamız, olayları değerlendirmemiz engellenmektedir. Bu nedenle, artık bu alışkanlıktan vazgeçmenizi diliyorum.

Yine, ikinci bir önemli dileğim, yasa yaparken bu torba yasalar nedeniyle pek çok milletvekilinin önerileri ciddiye alınmamaktadır çünkü örneğin bu tasarıda Borçlar Kanunu'nun kefaletle ilgili bir maddesi değiştirilirken Özgür Özel arkadaşımızın ve Sayın Mahmut Tanal arkadaşımızın önergeleri -Adalet Komisyonunda olduğu için- Plan Bütçe Komisyonuna gelmedi, dolayısıyla tartışılamadı, birleştirilemedi...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ama kendisi burada?

KAZIM KURT (Devamla) - ?ama arkadaşlarımız önerilerini takip edecekler, devam edecekler. Dolayısıyla bu yanlışlıklardan vazgeçmenin artık zamanı gelmiştir. Bu yanlışlıkları daha da çoğaltmadan, demokratik geleneklerimizle yasa yapmayı öğrenelim, bilelim.

Şimdi, önümüzdeki tasarı, gerçekten, çok sayıda yasanın çok sayıda maddesini değiştiren bir tasarı. Ancak, burada keşke bu yasaları bu torba yasa içerisinde kısım kısım değiştireceğimize tamamını değiştirerek temel anlamıyla bir değerlendirme yapabilseydik.

Önce, tasarıdaki sıraya göre gitmek istiyorum. Vergi Usul Kanunu'na bir madde ekliyoruz ve bu eklediğimiz maddeyle sahte belge düzenlemeyi, daha doğrusu sahte fatura düzenlemeyi engellemenin yollarını arıyoruz kendimizce. Ancak, sanki, sahte belgecilere yeni bir kredi açıyoruz ve belge sahteciliği yaptığı kesinleşmiş olan kişilere 50 bin lira gibi bir teminat karşılığında daha fazla sahte fatura kesme imkânı, şansı tanıyoruz. Bunun doğru olmadığını, ticareti biraz daha demokratikleştirerek gerçekleştirmemizin daha mantıklı olduğunu senelerdir Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri anlatmış ama bir türlü bu alışkanlıktan vazgeçilmemiş.

Vergi Usul Kanunu'nun 359'uncu maddesidir bu işle ilgili esas suçu oluşturan ve maalesef, Vergi Usul Kanunu'nun 359'uncu maddesi tam 7 kez değiştirilmiş, bunun da 4 tanesi sizin döneminizde değişmiş. Yani, yapılan işin doğru ve düzgün anlaşılması gerekir ki bu işlerde bir verim elde edelim. Kaçakçılığı önlemenin yolu bu değil. Bu elbette zamanla görülecek ve zamanla bu maddeler tekrar değiştirilecektir.

Öncelikle, bu maddenin çok uzun bir biçimde yazılmış olmasının da hukuki anlamda doğru olmadığını vurgulamak ve söylemek gerekir.

Değerli arkadaşlar, bu torba yasa için Sayın Bakan sunumunda "10 bakanlıkta, 2 tane kurul başkanlığında ve bağımsız kurullarda tartışılarak, görüşülerek hazırlanmış, ciddi bir çaba sonucu karşımıza gelmiştir." diyor. Ne yazık ki bunun böyle olmadığı komisyon çalışmalarında anlaşıldı çünkü ciddi bir biçimde hazırlandığı iddia edilen tasarının 22 maddesi değiştirildi AKP'li arkadaşlarımızın vermiş olduğu önergelerle. Yine, bu tasarıya 11 yeni madde eklendi ve 1 maddesi de tasarıdan çıkarıldı. Dolayısıyla, 60 madde olarak Komisyona gelen bu tasarının 30 maddesi üzerinde ya değişiklik yapıldı ya yenilendi ya da madde çıkarıldı. Bu da hiç ciddi bir hazırlık yapılmadan bu işin geldiğinin bir göstergesidir.

Tasarının 2'nci maddesiyle beraber, yeni yeni garabetler oluşmaya başladı. Türkiye'de, Türk Hava Yollarına gerçekten bir ayrıcalık tanımanın, gerçekten de Türk Hava Yollarının yapacağı uçak alımlarında bazı vergi istisnaları getirmenin gerekip gerekmediğini Türkiye Büyük Millet Meclisinin aslında tartışması lazım çünkü Türk Hava Yolları Türkiye'deki hukuka uygun davranmayan ve hukuka uygun davranmadığı için iş akdini feshettiği insanların işe iadelerini dikkate almayan bir kurumdur. "Bunu değerlendirin." dendiği zaman "Özel bir şirkettir, özel şirketin ayrıcalığı olmaz." savunmasına karşın, şimdi bu özel şirkete vergi kolaylığı sağlamanın çok da doğru ve uygulanabilir bir iş olmadığı net bir biçimde ortaya çıkmıştır.

Yine -devamla gidiyoruz- kaçakçılık sonucu elde edilen ve zaptolunan malların tasfiyeleriyle ilgili bazı uygulamalar değerlendirilmekte gümrük mevzuatı çerçevesinde. Bunların bazıları gerekli ama bazıları hiç de gerekli değil ve bunların zaman içerisinde yeniden değerlendirilmesinin mutlaka gerektiğini tasarıdan anlıyoruz.

Tasarının 7'nci maddesi, 8'inci maddesi, 8, 9 ve 10'uncu maddesinden sonra düzenlenmelidir. Yasama tekniği bunu gerektirmektedir çünkü 7'nci madde 232'nci maddeyi değiştirirken, 8, 9 ve 10'uncu maddeler 218, 227, 228 ve 231'inci maddeleri ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, bu uygulama içerisinde de böyle bir yanlışlık söz konusudur, bunun da redaksiyon sırasında belki dikkate alınarak düzeltilmesinde yarar olacaktır.

4458 sayılı Kanun'un 235'inci maddesi küçük bir madde iken yeni eklemelerle 4 ayrı fıkra ve 6 ayrı bent hâlinde eklenmiş ve vergi kaybına neden olan işlemler genişletilmiştir. Bunun değerlendirilmesi zamanla ortaya çıkacaktır.

Gümrükle ilgili tüm işlemler ve cezalar artırılmaktadır ki gümrüklerimizdeki kaçakçılığın bundan sonra önlenip önlenemeyeceğini de göreceğiz çünkü aslında kaçakçılığın sebebi ekonominin kayıt dışı olmasıdır, ekonominin üretimsiz olmasıdır. Bu tedbirlerle kaçakçılığın önlenmesinin mümkün olmadığını ortaya koymak için usta olmaya gerek yok, herkesin bildiği bir şeydir. Kaçak, gümrüksüz, emeksiz kazancın ekonominin temeli olmasından kaynaklanmaktadır.

Torba yasa içerisine konulan tarım satış kooperatifleri ve birlikleriyle ilgili düzenleme, aslında, kooperatiflerin bir bütün olarak bekledikleri yeni yasa, yeni bir düzenleme ve yeni bir açılımı reddeden, köklü reformları yapmaktan korkan bir iktidarın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Oysa bu konuyla ilgili İzmir Milletvekilimiz Sayın Oğuz Oyan'ın teklifi doğrultusunda hareket edilecek ve o yasalaşma gerçekleştirilecek olsaydı, kooperatiflerimiz rahatlayacak, sıkıntıya girmeyecek ve bu konuda beklenen doğru iş gerçekleştirilmiş olacaktı.

Hukuk, yasa yapım kurallarını da mahvederek, 10 maddeden, 2 geçici maddeden ibaret 4572 sayılı Kanun'un 7'nci maddesini değiştiriyoruz ve ayrıca 5 geçici madde daha ekliyoruz. Bunların tamamı, hukuk tekniği açısından uygun olmayan ve uygulanma şansının olumsuz olduğu uygulamalar.

Tasarının 30'uncu maddesi iki ayrı maddeyi yürürlükten kaldırdığı için ayrı ayrı düzenlenmesinde teknik anlamda yarar olabilirdi, bu da olmamış.

Birlik ve kooperatiflerde seçilmiş denetim kurulunun ortadan kaldırılması hangi sonuçları doğuracak, zaman bunu ortaya koyacaktır. Doğru ve demokratik bir yaklaşım olup olmadığı konusunda ve geçmişten gelen kooperatifçilik kültürümüz ve deneyimlerimiz karşısında uygulanıp uygulanamayacağı konusunda gerçekten belli sıkıntılar olabilir.

Yönetim kurulu sayısının, örnek ana sözleşmenin tek tip olması, tek tip kooperatifçiliğin gerçekleştirilmeye çalışılması çok doğru olmayacaktır diye düşünüyorum.

Yine, denetimle ilgili 6102 sayılı Kanun'u ilgilendiren değerlendirmeleri de dikkatlice uygulamaya koyacak olursak, bu konuda da belli tartışmaların gerçekleştirilmesinde yarar olduğunu düşünüyoruz.

Tasarının 31'inci maddesinde Tütün ve Alkol Piyasası Denetleme Kuruluyla ilgili bir düzenleme yapılırken 5018 sayılı Kanun'a tabi olmadan ödenek alacak kamu yararına olan derneğin Yeşilay olarak çok net bir biçimde buraya eklenmesinde yarar vardı ancak bunu kabul ettiremedik. Şimdi, "? derneklere yardım yapılır." ibaresi yeni yeni yandaş derneklerin kurdurulabileceği gibi bir endişemizi ortaya koymaktadır.

32'nci madde ÖTV Kanunu'nun 7'nci maddesine bazı istisnalar eklemekte ve bu eklenen istisnalarla belli miktarda ÖTV'den vazgeçtiğimizi ortaya koymaktadır. Kaç lira ÖTV'den vazgeçiyoruz, bunu şu anda bilmiyoruz ama CHP olarak, çiftçinin tarımsal amaçla kullandığı mazottan alınan ÖTV'nin kaldırılması konusunda verdiğimiz pek çok önergenin dikkate alınmadan burada başka istisnalar getirilmesinin samimi olmadığını düşünüyoruz.

33'üncü madde yeni yeni sorunlar yaratacak, yeni yeni suçlar üretecektir. Bu konuda da zamanla yeni yasal düzenlemeler gerektiği ortadadır. Üreticilere sattıkları malların akıbetini takip etmek gibi bir polislik görevi vermek çok doğru ve uygulanabilir bir yöntem değildir.

5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'yla ilgili değişiklikler de burada torbaya girmiştir. Oysa bu yasa zaten 30 maddedir ve biz bu torbada bu 30 maddenin 14'ünü değiştiriyoruz. Yani, yasanın ruhunu, niteliğini tamamen değiştiriyoruz ve 5015 sayılı Yasa kalıyor, bu kalan, petrol kaçakçılığını önleyecek ya da kayıt dışını çözecek! Asla bu mümkün değildir çünkü -petrol kaçakçılığındaki en büyük neden- ciddi anlamda ÖTV ve KDV'yle, üçte 2 oranındaki vergiyle dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanan Türk tüketicisinin bu şansını ortadan kaldırmaktadır. Şimdi, Türk köylüsüne, Türk çiftçisine yapmadığımız bu iyiliği, akaryakıt ihtiyaç fazlasını Avrupalılara vergisiz satmak suretiyle gerçekleştiriyoruz ve bu konudaki taleplerimiz ciddiye alınmıyor. Ama bunu düzeltmek Cumhuriyet Halk Partisinin boynunun borcudur diye düşünüyorum.

5015 sayılı Kanun petrole ilişkin piyasaların sağlıklı ve düzenli işlemelerinin sağlanmasına ve geliştirilmesine yönelik düzenleme, yönlendirme, gözetim ve denetim işlerini kapsıyor.

Kaçak akaryakıt tanımını değiştiriyoruz. Kaçak akaryakıtın tanımını 5607 sayılı Kanun'daki kaçak akaryakıt tanımıdır diye niteliyoruz ama 5607 sayılı Kanun'da kaçak akaryakıtın tanımıyla ilgili bir tek cümle yok. Yoruma elverişli yasayla suç tespit etmek mümkün değil.

Yine, 5015 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinin (1)'inci fıkrasına (21) no.lu bent ile atıf yaptığımız kaçak akaryakıt tanımını, nerede bulabilirsek uygulayacağız.

Tasarının 38'inci maddesiyle, rafinerici lisans sahibine ciddi anlamda külfet yüklüyoruz. Buradan da Hükûmetin TÜPRAŞ'la ciddi bir sorun yaşadığı gibi bir izlenim elde ediyoruz ki bunun sorgulanmasında yarar vardır.

42'nci maddedeki ulusal petrol stoku düzenlemesi ne Bakanlık ne de Petrol Piyasası Kurumu tarafından anlatılamamıştır. Kanuna göre, bir önceki yılın günlük ortalamasının net en az doksan günlük miktarı stok olması gerekirken, bunun olmadığı ortaya çıkmıştır. Tersine, bunun bir de bedelinin TÜPRAŞ'ın hesaplarında bloke edildiğine dair garip bir durum ortaya çıkmıştır ki bunun düzeltilmesi zorunludur, bir an önce gerçekleştirilmelidir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ne zaman özelleştirildi TÜPRAŞ?

KAZIM KURT (Devamla) - Seneler oldu TÜPRAŞ özelleştirileli.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Hâla para orada!

KAZIM KURT (Devamla) - Evet.

5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu'nda yapılan düzenleme, demokratik odacılığı, demokratik dernekçiliği ortadan kaldıran bir uygulamadır. Ancak hangi baskıyla, hangi dürtüyledir bilemiyorum, oda temsilcisi hiçbir itirazının olmadığını beyan etti. Ama odanın tüm personelinin Bakan tarafından görevden alınması, seçim öncesi bütün odalarda ciddi sıkıntılar yaratabilecek bir durumdur.

Tarım Kanunu'nun 23'üncü maddesinde bir değişiklik yapıyoruz ve bu değişiklikle desteklemelerde fazla ya da yanlışlıkla ödenenlerin geri alınmasıyla ilgili bir düzenleme getiriyoruz. Oysa desteklemeyle ilgili, Türk köylüsünün beklediği farklı şeyler vardı. Ben Sivrihisar Oğlakcı köyünden geçerken uğradım. Muhtarlığa icmal listesi ilanı asılmıştı. 200 nüfuslu bu köyde yaşayanların tamamının destekleme olarak alacağı bedelin 27.390 lira 42 kuruş olduğunu tespit ettim. Bu da şu anlama gelir: 50-60 hanelik bu köyde devletten alınan desteklemenin tamamı hane başına ortalama 500 lira civarındadır ki bunu söylemek bile doğru değildir.

5607 sayılı Kanun'da da, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nda da ciddi değişiklikler yapmaya çalışıyoruz. Oysa burada kaçakçılık suçlarını anlatmaya çalışırken suçu genişletiyoruz ama açıkça "Akaryakıt kaçakçılığı şudur." denecek bir tanım yapmamıştır, yapamamıştır. Ceza hukuku yorumla hareket etmez; daha somut, daha düzgün bir tanım yapılması gerekir. Bu yasa da toplamda 27 madde iken 9 maddesini değiştiriyoruz ve buna 5 de yeni geçici madde ekliyoruz. Dolayısıyla, bu yasa da elden geçirilmesi gereken ciddi bir yasa olarak duruyor.

Tasarının 66'ncı maddesi ise yasa yapma tekniğine uymadan -maddeler arasına- sıraya uygun olmadan gerçekleştirilmiştir. En ciddi uygulamalardan birisi sebze ve meyve ile yeterli arz ve talep derinliği bulunan diğer malların ticaretiyle ilgili düzenlemedir ki bu, pazar yerlerimizin özelleştirilmesine kadar gidebilecek bir uygulamanın önünü açan, kapısını açan bir yaklaşımdır. Bunu ısrarla reddediyoruz, kabul etmiyoruz, bu konuda tekrar bir değerlendirme yapmanızı diliyoruz.

Bu kanunun tamamı 19 maddedir, 10 maddesini şu anda değiştiriyoruz bu torbada. Oysa demokrasinin özü uzlaşmadır, muhalefeti dinlemedir, muhalefetin eleştirilerine kulak asmadır. Eğer bunları yapmazsanız, aynı Borçlar Kanunu'ndaki kefaletle ilgili konuda yaptığımız eleştirileri dinlemediğiniz gibi, burada da gene yanlış yapacaksınız. Kefaletle ilgili uygulamada "Tarım kredilerindeki eş kefaletinde imza ya da izin olayını ortadan kaldıralım." diye biz öneri vermeseydik bunu da getirmeyecektiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAZIM KURT (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)