GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:16
Tarih:01.11.2023

DOĞAN DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 8'inci maddesiyle kanunun uygulanabileceği zeminlerde yani işin pratik kısmında can alıcı nitelikte bazı kavramlar değiştirilmiş durumdadır. Bakınız, "bakanlık" ibareleri kaldırılarak "başkanlık" olarak değiştirilmiş ve "riskli alan" ibareleri kaldırılarak "kanun kapsamında bulunan alanlar" olarak içeriği net olmayan, hâlihazırda olmayan ve kurulması teklif edilen Kentsel Dönüşüm Başkanlığının yetki alanı sınırlandırılmamıştır. Bu durum önümüzdeki süreçte Başkanlığın istediği her alanda, rezerv yapı alanları da dâhil olmak üzere yetkisini kullanmasına sebep olabilecektir. Kurulması teklif edilen Kentsel Dönüşüm Başkanlığına görev tanımı bakımından net bir çerçeve çizilmemekle beraber "Halk için mi yoksa rant için mi kurulacak?" sorusunu da maalesef zihnimizde oluşturmaktadır. Örneğin bu yetki sınırlandırmasının yapılmamasının nedenlerinden biri de Kanal İstanbul olabilir mi? Gayrimenkul değerlerinde devasa artış yaşanmışken vatandaşın sırtına borç yüklemeyecek bir kentsel dönüşüm üzerine neden hazırlık yapılmamaktadır? Kentsel dönüşümün yapılacağı alanlarda bölge sakinleriyle uzlaşma usulü sağlamaya yönelik adımlar atılacak mıdır ve bu adımların kontrolü için nasıl bir mekanizma oluşturulacaktır, bunları bilmemiz gerekiyor. Tüm bu soruların cevapları, kurulması planlanan Kentsel Dönüşüm Başkanlığının halk için mi yoksa rant için mi olduğunu açıkça gözler önüne serecektir.

Diğer taraftan, önümüzde büyük yıkıma sebep olan, 10 ili etkileyen 6 Şubat depremi sonrasında bölgenin vatandaşlarımıza tekrar güçlü ve depreme dayanıklı yapılardan oluşan bir dönüşümle teslim edilmesi gerekmektedir. Şu an deprem bölgesinde tarım arazileri, zeytinlikler, üzüm bağları talan edilerek bir yeniden yapılaşma süreci yer bilimcilerin görüşüne başvurulmadan yapılmaktadır. Bu hususta yer bilimcilerin yanı sıra ziraat mühendislerinin, geçimini tarımdan sağlayan üreticilerin ve kooperatiflerin görüş ve beklentileri de kesinlikle dikkate alınmamaktadır.

İlgili kanun teklifinin 8'inci maddesinde yapılan "Başkanlık" ve "riskli alanlardaki" ibarelerinin değiştirilmesi bu yapıların görev ve yetki alanlarını belirsizleştirmiştir. "Bakanlık" ibarelerinin kaldırılarak "Başkanlık" olarak değiştirilmesi ve "riski alanlardaki" tanımlarının genişletilmesi başkanlıkların yetki sınırlarını mutlak hâle getirmektedir. Bu, hem kentsel dönüşüm projelerinde hem de afet yönetiminde keyfî ve kontrolsüz uygulamalara yol açabilir. Özellikle Kentsel Dönüşüm Başkanlığının görev tanımının ve yetki sınırlarının belirsiz bırakılması, kamu yararına mı yoksa özel çıkar gruplarına mı hizmet edeceği sorusunu akıllara getirmektedir. Kanal İstanbul gibi büyük projelerin ve gayrimenkul değerindeki artışların bu belirsizliği fırsata çevirme potansiyeli taşıdığı açıktır. Bu durum sadece ekonomik değil sosyal ve çevresel sonuçlar doğuracaktır.

Vatandaşların sırtına ağır bir borç yükü oluşturmadan sürdürülebilir ve adil bir kentsel dönüşüm planının neden hazırlanmadığı sorusu da önemli. Kentsel dönüşüm projeleri, yalnızca yapısal dönüşüm değil sosyal ve kültürel dokunun korunması, geliştirilmesi anlamına gelmektedir. Yeni düzenlemenin bölge sakinleriyle adil ve şeffaf bir uzlaşma sürecini nasıl sağlayacağı, bu sürecin takibi ve denetimi için hangi mekanizmaların oluşturulacağı kritik önem taşımaktadır. 6 Şubat depremi sonrası tarım arazileri ve zeytinliklerin talan edilerek yapılaşma sürecine dâhil edilmesi ve bu süreçte yer bilimcilerinin, ziraat mühendislerinin ve bölge halkının görüşlerinin yeterince dikkate alınmaması büyük bir endişe kaynağıdır. Bu ve benzeri soruların yanıtları, teklif edilen Kentsel Dönüşüm Başkanlığının gerçekten halkın çıkarlarını mı yoksa başka amaçları mı gözettiğini de ortaya koyacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu konular sadece bugünün değil gelecek nesillerin de Türkiyesini doğrudan etkileyecektir. Alınacak kararlar tüm yönleriyle değerlendirilmeli ve toplumun geniş kesimlerinin yararına olacak şekilde şekillendirilmelidir.

Sevgili arkadaşlar, 6 Şubat depreminde -ben depremin 1'inci günü Hatay'a gitmiştim- Genel Başkanımız Profesör Ahmet Davutoğlu'nun talimatıyla tam bir ay Hatay'da kaldım. Bir ay boyunca kentsel dönüşümle ilgili yapılabilecek bütün çalışmalarla birlikte, devasa bir konteyner kent kurdum kendi partili arkadaşlarımla birlikte, iş adamı dostlarımla birlikte ve biz orada inanılmaz zorluklarla karşılaştık. 1'inci ve 5-6'ncı güne kadar devlet yoktu, bizim kendi imkânlarımızla yaptırdığımız konteynerleri bile AFAD el koyarak, jandarma eliyle elimizden alıyordu. Biz orada bir ay boyunca aç susuz, perişan bir şekilde halkın taleplerini karşılamak için mücadele ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DOĞAN DEMİR (Devamla) - Son bir şey anlatacağım...

BAŞKAN - Sayın Demir, teşekkür ediyorum.

DOĞAN DEMİR (Devamla) - Bitireceğim efendim, bitireceğim.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.

DOĞAN DEMİR (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)