| Konu: | Bülent Ecevit'in ölüm yıl dönümüne, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın babası Hilmi Babacan'ın vefatına, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası'na, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'a, Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa finalinin Suudi Arabistan'da oynanacak olmasına, Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü yurtlarında yaşanan sorunlara ve Türkiye Varlık Fonunun denetim raporlarına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 07.11.2023 |
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, 5 Kasım 2006 tarihinde aramızdan ayrılan büyük devlet adamı, Kıbrıs fatihi, Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit'i rahmetle, saygıyla, özlemle anıyoruz.
Yine, DEVA Partisi Genel Başkanı Sayın Ali Babacan'ın babası Hilmi Babacan'ın vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Sayın Genel Başkana, ailesine, yakınlarına sabır diliyoruz; babasına Allah'tan rahmet diliyoruz.
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası, bir farkındalık haftası. Bu haftada özellikle LÖSEV'e gerçekten minnettarız; bugün Mecliste grupları ziyaret ettiler, önemli çalışmalar yapıyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en çok 1 ile 6 yaş arasında görülen bu hastalık anne karnında bile görülebiliyor, ortaya çıkabiliyor ancak etkin tedavide başarı yüzde 94. Bu yüzden, gerek derneğe gerek bu hastalıkla ilgili mücadelede daha etkin bir şekilde destek olunmasını Sağlık Bakanlığından, iktidardan talep ediyoruz, bekliyoruz.
İkinci bir durum, Can Atalay'ın durumu. Üzülerek söylüyorum ki bugün Yargıtay Başsavcılığı 5 sayfalık bir mütalaa verdi, Can Atalay'ın yasama dokunulmazlığından neden faydalanmamasının gerekçelerini anlattı. Yargıtay Başsavcılığı saatlerce 5 sayfalık mütalaa yazacağına Anayasa'nın 153'üncü maddesine beş saniye baksa eminim bu mütalaayı yazmazdı. Gerçekten üzüntü verici bir durum var; Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'nın açık, amir hükümlerine rağmen direnen bir yerel mahkeme, direnen bir Yargıtay var. Gerçekten yargı bir vesayet kurumu olarak Meclisin üzerinde mi, halk iradesinin üzerinde mi, Anayasa'nın üzerinde mi? Bu, utanç verici bir durumdur. Yargının görevi Anayasa'ya, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymaktır, Anayasa'ya bakarak karar vermektir. Yargının görevi bir yerlerden talimat, işaret almak değildir asla. Eğer ki cumhuriyetin 2'nci yüzyılında seçilmiş bir milletvekili 2 tane emsal karar ve bizzat da kendisi için Anayasa Mahkemesinin verdiği en son karara rağmen bir dirençle karşılaşıyorsa sözün bittiği yerdeyiz. O yüzden, ben Yargıtay üyelerine bir kez daha sesleniyorum: Adaleti işletin, birilerini dinlemeyin, Anayasa'ya bakın, Anayasa Mahkemesi kararını bir inceleyin; Türkiye Büyük Millet Meclisine ve bu güzel ülkeye yakışmıyor bu durum.
Diğer bir şey, daha önce de gündeme getirdik, Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa finali. Cumhuriyetin 100'üncü yılında bu maçın 81 ilden birinde; Osmaniye olabilir, Mersin olabilir, Trabzon olabilir, Manisa olabilir ama birinde oynanmasını istedik. Ama Suudi Arabistan'da oynanacakmış, neden? Ben 2 kulübün yöneticilerine, Divan Kurullarına teşekkür ediyorum. Fenerbahçe Kulübünün, Galatasaray Kulübünün, 2 kulübün Divan Kurulu bir karar aldı "Biz, 2 futbol takımı cumhuriyetin 100'üncü yılında bu kupayı Türkiye'de havaya kaldırmak istiyoruz, Suudi Arabistan'da değil." dedi. O yüzden, Futbol Federasyonuna, Gençlik ve Spor Bakanlığına, Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Türkiye'ye, spora, futbola, bu kulüplere, taraftarlarına bu kötülüğü yapmayın; kupa Arabistan'da değil, Türkiye'de havaya kalksın diyorum.
Diğer bir durum, Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü yurtlarında 10'uncu asansör kazası. Gerçekten utanç verici bir manzara yani eğer ki Bakanlık, Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü öğrenim yılı başlamadan bu tedbirleri, bu bakımları yapmamışsa söylenecek bir söz yok.
Daha yeni yine bir yurdumuzda yemek zehirlenmesiyle çocuklarımız hastaneye kaldırıldı. Yemeklerin içerisinden çıkan o görüntüleri burada söylemek istemiyorum ama gerçekten utanç verici bir durum. Bir ülkede yüz binlerce genç asansörüne binemiyorsa, yediği yemekten zehirleniyorsa, yediği yemekten böcek ya da kurt çıkabiliyorsa bir iktidar için utanç verici meseledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Geçen hafta burada Sayın Bakanlar konuştu, eski Bakanlar konuştu "Uzaya gidiyoruz." dedi. Evet, gidelim, çok güzel ama biz daha Türkiye'nin herhangi bir yerindeki yurdun 3'üncü katına çıkamıyoruz. Dönüp ülkenin durumuna baksınlar, bu ülkede yatırım yapılsın ama önce çocuklara, okullara, yurtlara ve bu ülkenin öğrencilerine yapılsın, onlar geleceğimiz.
Varlık Fonu... Türkiye Varlık Fonu denetim raporları nerede ben soruyorum. Sayıştay incelemeliydi, Sayıştayın denetimindeydi ama burayı aldılar, özel denetçilere verdiler. Bakın, burada 10 trilyonluk bir bütçeden bahsediyorum: Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Borsa İstanbul, Turkcell, sayıyorum, sayıyorum, sayıyorum; çok önemli şirketler. Peki, bu Fonun başında kim var? Sayın Recep Tayyip Erdoğan var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bu Fonun başında Sayın Recep Tayyip Erdoğan var. Peki, başında olduğu şirkete denetçileri kim atıyor? Sayın Recep Tayyip Erdoğan atıyor. Kimi atıyor? Özel denetçileri. Dünyadaki tek ülkeyiz bir Cumhurbaşkanı kendi yönettiği Fonun denetimini de kendi yapıyor. Bir hukuk devletinde bu utanç verici bir manzaradır. Sayıştay incelemelidir, Sayıştay raporları Mecliste, komisyonlarda tartışılmalıdır ama bunu Sayıştay yapamıyor. Özel denetim raporları da hâlâ elimizde yok. Eğer bu ülkenin hazinesi, bu ülkenin parası bu kadar keyfî bir şekilde yönetilecekse buna herkes, en başta bu Meclis karşı çıkmalıdır; Meclise yapılan bir hakarettir, Meclisin yetki gasbıdır. 10 trilyonluk bir bütçe, Türkiye'nin göz bebeği bankalar ve şirketlerden bahsediyoruz. Bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.