GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Angola Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:09.11.2023

SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) - Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın esası, altında yemin ettiğimiz "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ve sıkça dile getirilen "Çadır devleti değiliz, kanun devletiyiz." Bunların pratiği üzerinde duracağım. Zaten son iki gündür yaşanan da esasında doğrudan bununla ilgilidir.

Yargıtayın iki gün önce yaşanan faciasıyla ilgili sorunları HEDEP Grubu vekillerimiz dile getirdiler, çokça fazla ekleyeceğim bir şey yok; sadece iki şey söylemek istiyorum. Aslında bu karar davul çala çala geliyordu. Yargıtayın bu tutumu iki şey üzerinden geliyordu; biri, zaten Cumhur İttifakı'nın liderleri defalarca kez Anayasa Mahkemesini hedef aldılar doğrudan doğruya; ikincisi, Anayasa Mahkemesinin kararları uygulanmadı, uygulanmazsa Yargıtay 3. Ceza Dairesi de böyle bir hukuk dışı tutumu alır. Tabii ki Türkiye kamuoyu, Mecliste grubu olan partilerimiz buna şiddetle tepki gösterdiler. Aslında biz Kürtler buna yabancı değiliz, bize facia olarak gelmedi esasında. Zaten on yıllardır bize o kadar çok hukuk dışı, kanun dışı uygulamalar geldi ki dolayısıyla bu zaten bizim nezdimizde çok da facia olarak algılanacak bir şey değildi ama bununla birlikte Grup Başkan Vekillerimiz de çağrıda bulundular bütün partilere, buna karşı ortak tutum alınması çağrısını ben de yineliyorum.

Dün Uygur Türklerinin sorunları burada dile getirildi; sevindim ben kendi adıma, iyi oldu. Biz, Çin Komünist Partisinin, Bulgar Komünist Partisinin asimilasyon politikasını yıllar önce eleştirdik Türklere dönük olarak. Şimdi, dün Çin'in gözündeki çöpü görenler neden kendi gözündeki, Türkiye'nin gözündeki merteği görmüyorlar? Söylemek istediğim şey şudur: Uygur Türk halkının resmî dili var, başkenti var, ülkesi tanınıyor ve bunlarla birlikte "Sincan Uygur Özerk Bölgesi" olarak resmî statüsü var. Çöp ne? Çöp, bunlarla birlikte Çin'in uyguladığı asimilasyon politikasıdır; biz bunu dün de kabul etmedik, bugün de kabul etmiyoruz.

Gelelim Türkiye devletine. Türkiye Cumhuriyeti Kürt'ün varlığını kabul etmiyor. Daha yeni sizler "Kürtler vardır." diyorsunuz, biraz da övünerek "Biz Kürt'üz, Kürtler bizim kardeşimizdir." diyorsunuz ama o Kürt'lerin varlığını kabul etmenizi, hangi bedellerle geldiğinizi bir düşünmenizi isteriz.

MUSTAFA VARANK (Bursa) - AK PARTİ.

SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Yani başı türbanlı annelerimizin yıllarca sokakta cop yemesinin, Gültan Kışanakların cezaevlerinde köpek kulübelerine konulmasının ve siyasi vekillerimizi, iradelerimizi nasıl gözaltına aldıklarının, milyonların "Nevroz"lara -bütün zorbalıklara- nasıl aktığının örneğiydi onlar. Ama yine de söylemenize sevindik. Lakin yine geldik aynı yere yani dün muhalefet diyor ki: "Neden Türkiye Hükûmeti Çin'i eleştirmiyor?" Eleştiremez; eleştirdiği an Çin de kürdistan kartını açar, benden daha iyi biliyor Türkiye Hükûmeti bunu. Der ki: "Siz Kürt'ün varlığını kabul etmiyorsunuz, ben statü tanımışım." Dolayısıyla tekrar söylüyorum: Çin'in gözündeki çöpü görüyorsanız Türkiye Hükûmeti kendi gözündeki merteği görmelidir.

"Kürdistan" dediğimiz zaman da kıyameti koparmayın, şimdi oraya geliyorum. Kürt kabul edildiyse... Ya, bir insanın annesi vardır, annesiz bir insan var mı sayın vekiller? Yoktur. Topraksız, ülkesiz millet de yoktur dünyada. Kürtlerin de bir toprağı var ya, ülkesi var ya, siz kabul ediyorsunuz.

MUSTAFA VARANK (Bursa) - Var ya, Türkiye işte.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Burası Anadolu, Anadolu.

KÜRŞAD ZORLU (Ankara) - Yalan konuşuyorsun.

SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Kabul ediyorsunuz, gidiyorsunuz, güney Kürdistan'da bayrağı yanına koyuyorsunuz, burada niye kabul etmiyorsunuz?

LÜTFİ BAYRAKTAR (Sakarya) - Allah Allah!

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Türkiye Cumhuriyeti'nin toprakları...

SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Türkiye... Niye "kürdistan" demiyorsunuz? Ve inanın, bakın -not düşün- belki yarın siz takım tutar gibi "En büyük kürdistan bizim kürdistan." diyeceksiniz; o günler uzak değil, buna inanmanızı isterim.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Ayıp ya!

SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Şimdi, bu yasaklar gündeme gelince bize kitap gösteriliyor ya... Ben cezaevindeydim, tek tip vardı, tek tip sürecinde bize yüzbaşı ikide bir derdi ki: "Kara kaplı kitap böyle demiştir. Siz bu tek tipi giyeceksiniz Sinan." Biz de derdik ki: "Yüzbaşım, bu kara kaplı kitabı insan yazmıştır, değişmez değildir bu, değişir bu." Gün oldu, Emin Yavuz, Diyarbakır Cezaevinde açlık grevinde yaşamını yitirdi, tek tip kalktı; yüzbaşı koğuşa girdi, elindeki kara kaplı kitabı aldı, yere vurdu ve iktidara hakaret etmeye başladı, "Madem bunu kaldıracaktınız niye bana, bu insanlara bunca işlem yaptırdınız." dedi. Demek istediğim şey şu: Değişmez olgular, değişmez doğrular, hiçbir şey yok; her şey değişir. 21 Anayasası, 24 Anayasası, 61 Anayasası, 82 Anayasası, şimdi yeni bir anayasa tartışılıyor. Sosyoloji değişiyor, siyaset dengeleri de değişiyor, anayasalar da değişecektir, gündeme gelecektir.

İkincisi, bakın, bir şey daha söyleyeyim, ya, dün ben çocuğumun adını "Yekbun" koyamadım, yasaktı. Dün herhangi birimiz "Dilan" "Nevroz" dediğimiz zaman kıyamet kopardı; bakın, HEDEP Meclis Grubunda Nevroz var, Dilan var, değil mi? Demek ki değişim var. AK PARTİ de bir kavganın, bir halkın çok ağır bedelinin sonucu olarak geldi oraya.

Şimdi, gelelim, esas iki mesele üzerinde görüşlerimi dile getirmek istiyorum. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." "Biz çadır devleti değiliz, kanun devletiyiz." Şimdi, kayyum siyaseti faciası, bu dile getirildi, dendi ki: "Bana dendi ki: 'Ben HDP belediyelerinden rahatsızım.' Ben de iki gün içinde bütün belediyeleri görevden aldım." Ya, sayın vekiller, burada kanunun, nizamın, yasanın "y"si var mı ya? Normal, demokrasinin "d"si olan bir ülkede böyle bir şey söylense o hükûmet altüst olur, o hükûmet yıkılır, düşer o hükûmet ama hiçbir şey olmadı, sözle edilen bir tepki bile görmedik biz. Söylemek istediğim şey şudur: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." "..."(*) Yani biz tebaa değiliz, kul değiliz, bireyiz, eşit yurttaşız; çok güzel. Peki, Ankara'da egemenlik kayıtsız şartsız Türk halkınındır, milletindir, Diyarbakır'da... Ankara'nınki irade, Diyarbakır halkınınki soğan kabuğu mu ya! Böyle bir saygısızlık olur mu ya! Halk seçiyor, kayyum atanıyor; halk seçiyor, kayyum atanıyor. Burada tuz kokmadan bu politikaya son vermek lazım. Evet, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama bütün milletler için.

İSMAİL ERDEM (İstanbul) - Hukuka uyacaksın, kanuna uyacaksın.

SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - İkincisi, şimdi "Çadır devleti değiliz, kanun devletiyiz." deniyor. Ya, Abdullah Öcalan'a uygulananın... Yani üç yılı geçti, deniyor ki: "Yok, koster bozuldu." "Yok, yağmur yağdı." "Yok, iklim berbat." "Yok, biz kendisine disiplin cezası verdik." Dolayısıyla ailesiyle ve avukatıyla konuşma yasağı getiriliyor. Bunun akılla, izanla, ferasetle bir alakası var mı ya? Koster üç yıl bozulur mu? İklim üç yıl kötü olur mu? Yani zaten tek hücrede olan bir insana disiplin... Üç yıl boyunca uygulanır mı? Ha, burada keyfiyet var. İktidar diyor ki: "Ben gücüm, güçlüyüm, ben istediğimi yaparım." Söylemek istediğimiz şey şudur: Eğer egemenlik kayıtsız şartsız milletinse feodal topluma özgü olan kral çıplaktır. Çünkü feodal toplum politika egemen bir toplumdur, dolayısıyla kral çıplaktır; kapitalizm ekonomi egemen bir toplumdur, kral çıplak değildir diyorsa, birey varsa o zaman bu sadece Ankara için değil Diyarbakır için de uygulanmalıdır diyorum.

Hepinize saygılar sunarım, sağ olun, var olun. (HEDEP sıralarından alkışlar)