GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla, Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkezin görevlerinin ifası yönünde hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla verilen ve son olarak 1/11/2022 tarihli ve 1348 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla uzatılan izin süresini
Yasama Yılı:2
Birleşim:21
Tarih:15.11.2023

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir haftadır, ülkemizde derinleşen bir yargı krizi, bir anayasa darbesi tartışması devam ediyor, kriz derinleşiyor; Hükûmet çözeceğine daha da derinleşmesi için âdeta yangına benzin döküyor, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde direniyor. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, öyle anlaşıyor ki AK PARTİ'nin hem sözcüleri hem de Sayın Cumhurbaşkanı uzun zamandır, üzerine yemin ettikleri, bütün meşruluklarının kaynağı olan Anayasa'yı çoktandır okumamışlar. Onun için buradan, bu milletin Meclisinden, milletin kürsüsünden birkaç hatırlatma yapmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa'mızın 2'nci maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yine, Anayasa'mızın 6'ncı maddesine göre, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Aynı Anayasa'nın 11'inci maddesine göre -altını çizerek söylüyorum- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Anayasa'mızın hükümleri bu şekilde. Peki, Anayasa'nın bu amir hükümleri karşısında Hükûmetin tutumu ne; Hükûmetten destek alan, siyasallaşan Yargıtay 3. Ceza Dairesinin tutumu ne? Bunlara hep birlikte bir bakalım.

Değerli arkadaşlar, hukuk devletinden ne anlaşılması gerekiyor? Önce buna bir bakalım. Hukuk devleti bütün Anayasa hukukçuları tarafından aynen şöyle tarif edilir: "İnsan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleriyle hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık devlettir." Anayasa'mızın 2'nci maddesi bunu tarif ediyor. AK PARTİ'nin yönettiği Türkiye'de devlet hukuk devleti mi? Hep birlikte bakalım.

Hepiniz çok iyi hatırlarsınız; Anayasa Mahkemesi mevcut Anayasa'daki yetkisine yani Anayasa'nın 146 ve 153'üncü maddelerine dayanarak, anayasal yetkisini kullanarak seçilmiş bir milletvekili hakkında, Can Atalay'la ilgili bir hak ihlali kararı verdi. Mevcut yasaya göre ve Anayasa'ya göre bu hak ihlali kararının derhâl uygulanması gerekiyordu. Bu kararı uygulayacak olan da aslında 13. Ağır Ceza Mahkemesiydi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi, belli ki birilerinin talimatıyla, dosyayla ilgisi yokmuş gibi, topu Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kucağına attı. Aslında mevcut CMK'ye göre yargılama bir bütündür; Anayasa Mahkemesinin kararını derhâl uygulaması gereken 13. Ağır Ceza Mahkemesiydi. Bir kere iş buradan yanlış başladı, hukuka aykırılık buradan başladı.

Dosya karar verilmek üzere 3. Ceza Dairesine gelince 3. Ceza Dairesi gerçekten Türk hukuk sistemine, Anayasa'ya büyük bir darbe vuran işte bu yazılı kararı verdi. Bu sayın yargıçlar bu kararlarında kararı uygulamakla yetinmediler, Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere birçok alana aslında yetkilerini aşarak müdahale ettiler.

Ne dediler bu kararlarında, kısaca bir bakalım hep birlikte: "Anayasa Mahkemesi kendisini süper temyiz mahkemesi olarak görmüştür. Yargısal aktivizm olarak verdiği kararlar tarafımızdan dikkat çekici bulunmuş, ironi olarak değerlendirilmiştir." Bakın hele bakın, bu yargıçlara bakın! "Anayasa Mahkemesi yasama organı üzerindeki vesayet organı görüntüsünü bireysel başvuru yetkisi sonucu tüm yargı organları üzerinde ortaya çıkarmıştır." diyorlar "Bizi tehdit etmiştir." diyorlar; bakın şu yargıçların tutumuna, bakın şu yargıçların tutumuna! Devam ediyorlar "Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa'ya aykırı davranmıştır." ve "Anayasa Mahkemesinin kararına hukuki bir değer, atıf yapılamaz." diyorlar. Bu sayın yargıçlar, bu üyeler bir de kararın başına "Türk milleti adına." diyorlar. Ya, ben buradan, milletin Meclisinden onlara sesleniyorum: Siz, bu milletin iradesinin sonucu olan Anayasa'yı tanımamışsınız, Anayasa'yı yok sayıyorsunuz, çiğniyorsunuz bir de kalkıyorsunuz millet adına karar veriyorsunuz, yazıklar olsun size, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar) Bu yargıçları bu ayıplı kararları vermeye zorlayanlara da yazıklar olsun çünkü bu yargıçlar öyle anlaşıyor ki belli odakların baskısı sonucu bu kararı verdiler. Ben öyle inanıyorum ki hukuk fakültesinin 1'inci sınıfındaki öğrenciler dahi böyle bir karar veremezlerdi. Geçmişte birilerinin yaptığı gibi, FETÖ döneminde olduğu gibi, iradesini birtakım odaklara teslim eden bu yargıçlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı açıkça çiğnemişlerdir, açıkça Anayasa'ya darbe yapmışlardır.

Değerli milletvekilleri, tabii, hepimiz, bütün millet olarak Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki tavrını merak ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı bugün grup toplantısında belli ki Anayasa'nın 104'üncü maddesini hatırlamadan şunu söyledi: "Biz hakem konumundayız." Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa'nın 104'üncü maddesini hatırlatıyorum, sizin birinci göreviniz, aslı göreviniz devlet organlarının uyum içerisinde çalışmasını sağlamaktır; siz hakem değilsiniz, yükümlüsünüz, yükümlü. Bu değil midir size Başkomutanlık görevini veren, yetkisini veren Anayasa? Bu değil midir tek başına kanun çıkarma yetkisini veren Anayasa? Bu Anayasa'yı uygulamakla siz yükümlüsünüz, yükümlüsünüz, hakem değilsiniz.

Değerli arkadaşlar, yine, Sayın Cumhurbaşkanı bugün, Cumhuriyet Halk Partisini, bizim partimizi darbelere arka çıkmakla suçladı. Sayın Cumhurbaşkanı, buradan bir şeyi hatırlatmak isterim: Cumhuriyet Halk Partisi cübbeli darbeye de toplu darbeye de tanklı darbeye de karşıdır, karşı olmaya devam edecek. (CHP sıralarından alkışlar) Bizler demokrasiye, hukuka, adalete her zaman sahip çıktık, bundan sonra da sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Bakınız, 15 Temmuz hain darbe girişimi olduğu sırada bu Meclise ilk gelen kimdi? Cumhuriyet Halk Partisinin yiğit milletvekilleriydi. Bugünkü Genel Başkanımız, o zamanın Grup Başkan Vekili Özgür Özel Meclise ilk gelen, AK PARTİ Grup Başkan Vekillerini de arayarak Meclisi açan siyasetçidir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Söylediğin doğru değil, bütün milletvekilleri geldi, biz de geldik, Milliyetçi Hareket Partisi de vardı.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - O yiğit bugün Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanıdır, bunu herkese hatırlatıyoruz, herkese hatırlatıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, özellikle AK PARTİ iktidarına bir şeyi hatırlatmak istiyoruz: Bakınız, 15 Temmuza giden, hain darbe planına, hain darbe teşebbüsüne giden yollar yine yargıçlar eliyle döşenmişti. Hatırlayın, o süper savcılarınız, devletin kurumlarına çöken, bu memleketin Genelkurmay Başkanını "terörist" diye cezaevlerine atan o yargıçlar eliyle darbenin yol taşları döşendi ve en sonunda ülkemiz, anayasal düzenimiz bir darbe kalkışmasıyla karşı karşıya kaldı. Onun için bu tür yanlış karar veren yargıçları çok masum görmeyin, bunun altında başka odaklar, başka niyetler olabilir; sizi dikkatli olmaya, tedbir almaya davet ediyoruz.

Sayın Adalet Bakanı da gerçekten hepimizi hayrete düşürdü -gerçi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bakanlardan da başka bir şey beklenmez ama- çıktı, dedi ki: "Ya, bu olay iki yargı organı arasındaki fikir ayrılığıdır." Ya, bu iş gerçekten böyle basit mi arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Tutdere.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Bakınız, ben bir hukukçu olarak bunu anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Eğer, içinizde "Bu iş sadece iki yüksek mahkeme arasındaki görüş ayrılığıdır." diye gelip burada anlatıp da bizi ikna eden birisi olursa, gerçekten biz grup olarak ona teşekkür ederiz ama olay o değil, biz farkındayız. Olay siyasaldır, olay, Türkiye'deki hukuk sistemine, hukuk devletinin köküne kibrit suyu dökmekten ibarettir; hukuk devletini sorguya çekmek, kurumlarını yıpratmaktan ibarettir. Biz buradan ilan ediyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hukuku tanımayan, Anayasa'yı çiğneyen bu kararı biz de tanımayacağız, bu karara da asla uymayacağız ve halkımızla beraber bu karara karşı da direneceğiz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Rahat olsunlar, Cumhuriyet Halk Partisi millî egemenliğin adresi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu karara karşı direnecektir.

Selam olsun bu karara karşı direnenlere diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bir de Azerbaycan'a selam yolla. Abdurrahman Bey, Azerbaycan'a da bir selam solla. Bak, Azerbaycan tezkeresinde konuşuyorsun, AYM, yargı meselesi... Selamını bir de Azerbaycan'a yolla yani.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Grubumuz adına konuşan sözcülerimiz onun için gerekeni söylediler Sayın Başkan.