GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Cezayir'de Uluslararası Bir Türk Okulu Açılmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:21
Tarih:15.11.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 52 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Cezayir'de Uluslararası Bir Türk Okulu Açılmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Söz konusu anlaşmanın amacı, Türkiye Cumhuriyeti ile Cezayir Hükûmeti arasında eğitim alanında iş birliğini artırmak, Türkiye Maarif Vakfının Cezayir'de açacağı eğitim kurumları ve bu kurumlarda görevlendirilecek personele ilişkin temel hükümleri belirlemektir. AK PARTİ'si genel gerekçede de ifade ettiği üzere, bu anlaşmanın Cezayir'le ikili ilişkilerimizin güçlendirilmesine katkı sağlayacağını düşünmektedir; amaç güzel.

Peki, ülkemizdeki eğitim sisteminin durumu ne? Öğrenci velilerimiz, çocuklarının iyi bir eğitim alabilmesi için gerekli olan şeyleri rahatlıkla yapabiliyorlar mı? Mesela, karınlarını doğru düzgün doyurabiliyorlar mı? Mesela, mevsime uygun giyinmelerini sağlayabiliyorlar mı? Mesela, eğitimlerine katkı sağlayacak ek kitapları, teknolojik aletleri alabiliyorlar mı? Ben cevap vereyim isterseniz. Sık sık seçim bölgem olan Denizli'ye gidiyorum, bize oy veren vermeyen, toplumun her kesiminden insanlarımızla bir araya geliyorum. Toplumun tamamının sıkıntıları ortak; "İnsanlarımız kötü ekonomik koşullar nedeniyle geçinemiyorlar." dememi bekliyorsunuz ama milletimizin durumu bundan daha da kötü. Milletimiz, çocuklarının beslenme çantalarını nasıl dolduracağını, kışlık montunu, kışlık ayakkabılarını nasıl alacağını, çocuklarının cebine harçlığını nasıl koyacağını düşünüyor; düşünüyor ama çare bulamıyor, her güne zam haberleriyle uyanıyor. Ulaşım masrafları nedeniyle çocuklarımız kilometrelerce yolu yürüyerek okullarına gidiyorlar; çoğunun beslenme çantasında ekmek ve bir parça peynirden başka bir şey ne yazık ki yok. Gerçi size göre, kuru ekmek yiyen aç değil, değil mi? Soruyorum size: Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti, çocuklarına sadece bir öğün yemek veremiyor mu? Neden 21'inci yüzyılın Türkiyesinde güvenlik görevlisi ve temizlik görevlisi olmayan okullarımız var?

Milletimiz bu gerçeklerle yaşarken gündeme bir haber düşüyor: "Türkiye Cumhuriyeti, Cezayir'e şu kadar yardım etti." "Türkiye Cumhuriyeti, Sudan'a şu kadar yardım etti." "Türkiye Cumhuriyeti, Fas'a da şunu yaptı." Kamuoyuna düşen bu haberleri milletimiz yine takdire şayan ve kendine yakışır bir şekilde karşılıyor. Müslüman, Müslümana yardım eder, etmeli de. Bizim inancımıza göre İslam'ın beş şartından biri zekât. Zekâtı verecek kişinin ilk olarak ihtiyaç sahibi durumdaki kardeş, kardeş çocuğu, amca, hala, teyze, dayı, onların çocukları gibi akrabalarını gözetmesinin önceliği yanı sıra orada bu ihtiyaç sahibi yok ise şayet, konu komşu. E, o da yok. O zaman, herhangi bir Müslüman olabilir. Ama bu sıralamayı unutmanız garip gelmiyor mu size?

Milletvekili arkadaşlarım, bizim yapılan ve yapılacak olan yardımlarla, yatırımlarla ilgili sıkıntı ve sorunumuz yok. Bizim tek sorunumuz var. Sorunumuz, hayatta kalma mücadelesi veren milletimizi öncelik listesinde birinci sıraya almanız. Türk milletinin kocaman bir yüreği ve Türk milletinin tüm milletlere örnek olan bir merhameti var. Biz dünyaya yeteriz ancak önce biz güçlü olmalıyız, önce milletimiz ve devletimiz güçlü olmalı. Maalesef AK PARTİ'si "İlk önce benim milletimin sorunları, ilk önce benim milletimin beklentileri." demeyi ve öyle öncelikli davranmayı bir türlü beceremedi. Suriye'de yaşanan iç savaş nedeniyle binlerce din kardeşimiz ülkemize sığındı, ülkemize gelen misafirleri elimizden geldiğince ağırladı ve ağırlamaya devam ediyor. Sınırlarımız herkese ne yazık ki açık, herkes elini kolunu sağlayarak gelebiliyor. E, peki, Doğu Türkistanlı ırkdaşlarımız ve -size isnat olsun diye söylüyorum- ümmetimiz, Uygur Türkleri? Kanımız, canımız, dilimiz bir, dinimiz de bir; Uygurlar ve Türkler aynı kültürel mirası paylaşıyor, neden Suriyeli Müslüman kardeşimizi sahiplenebildiğiniz kadar açık açık Uygur Türklerini sahiplenemiyorsunuz? Neden Doğu Türkistan'a bir yatırım yaptığınızı duyamadık? Uygur Türkü kardeşlerimize, Suriyeli mültecilere sarıldığınız gibi sarılamamanızın sebebi ne?

AK PARTİ'si milletvekilleri, sorunun özü şu: Siz yaptığınız her şeyi çıkarlarınıza göre yapıyorsunuz, keşke Türk milletinin çıkarına göre olsa idi. İnsana ve insanlığa katkı sağlamak sizler için bir anlam ifade etmiyor aslında. İsrail, Gazze'deki insanlık suçlarına her gün yenilerini ekliyor iken yaşanan her katliamın ardından milletimiz, AK PARTİ'si iktidarına "İsrail'le anlaşmaları iptal edin." çağrıları yaparken iktidar kanadından gelen açıklamalar kınama ve hamasi söylemlerin ötesine gidemiyor. AK PARTİ'si iktidarına toplumun her kesiminden "Adım at." çağrıları sürerken Türkiye-İsrail arasındaki ticari ilişkiler hız kesmeden devam edebiliyor. Her nasıl ise İsrail'le yaşanan her olumsuzluktan sonra Türkiye-İsrail ticaret hacmi nedense katlanarak artabiliyor.

Saldırıların başladığı 7 Ekimden bu yana Türkiye'den İsrail'e toplamda 253 yük gemisi gitmiş yani günlük ortalama 7 gemi, keşke sadece insani yardım olsa. Yaptığınız tek şey, Türkiye Büyük Millet Meclisinin içinde kola satışını yasaklamak. Ülke içindeki İsrail düşmanlığını körükleyip ticarette rekor üstüne rekor kırıyorsunuz, iyi, güzel.

Milletimize yaşattığımız olumsuzluklar sadece millî eğitim sistemimizde ve uluslararası ilişkide değil ki: Her gün yeni bir kriz, ülkemize yaşattığınız son krizin adı ise yargı krizi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, TİP milletvekili Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi üyelerinin hak ihlali kararı vermesi üzerine suç duyurusunda bulunarak Türkiye'de ne yazık ki büyük bir yargı krizine yol açtı. Olağan durumlarda kuvvetler ayrımı çerçevesinde yargı bağımsızdır yani iktidarlara göre değişmeyen bir hakemlik zeminidir ama hakemliğin özü sadece araya girmek, ara bulucu olmak değil, nihai hüküm verici hakem de olabiliyor. Ancak ülkemizde uzunca bir süredir olağanüstü durumlar söz konusu.

AK PARTİ'si iktidarı sürecinde hukuk ve adalet sistemimizdeki akla ve hukuka aykırı olaylar ne ise yaşanabiliyor. "Türkiye modeli cumhurbaşkanlığı sistemi" dediğiniz bu garip yapının gözünden kaçan durumlarda mevcut hukuk sistemi siyasi otoritelerin açıklarını kapatır hâle geldi. Anayasa'mızın 153'üncü maddesi, Anayasa Mahkemesinin kararlarının kesin olduğunu ve tüm yasama, yürütme, yargı organlarını bağladığını açıkça belirtir, tabiri caizse Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesini ve kararlarını tanımadığını her fırsatta dile getirirse yargı erklerinin de birbirine düşmesi gayet doğaldır.

3 Kasım 2002 tarihinde yüzde 34 oy alarak 550 sandalyeli Meclisimizde 365 milletvekiliyle tek başına iktidar idiniz. Neredeyse yirmi iki yıldır iktidardasınız, yirmi bir yılın sonunda ülkemizin geldiği noktanın farkında mısınız? Siz değilsiniz ama millet aslında farkında. 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 13.700 TL, gıda harcamasıyla birlikte giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı ise yani yoksulluk sınırı 44.600 TL, net asgari ücret 11.400 TL.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın lütfen.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - BAĞ-KUR emekli maaşı 7.500 TL, memur emeklisi maaşı ise 9.900 TL. Velhasılı 2023 Ekim ayı sonu enflasyonu TÜİK'e göre yüzde 61, ENAG'a göre yüzde 126.

Deprem olur, vatandaştan yardım istersiniz; yangın olur, vatandaştan yardım istersiniz; yaptığınız her yanlış işin bedelini milletin sırtına yüklersiniz. Tek sorun var, yaşanan her sıkıntıdan sonra gözünüzü milletin cebine dikecekseniz sizin "Neden varız?" sorusunu kendinize sormanız lazım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)