GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:22
Tarih:16.11.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gençlere yönelik, içinde bolca "fon", "kaynak" ve "aktarım" kelimeleri geçen bir yasa teklifini görüşmek üzere toplandık. Yasa teklifiyle ilgili partimizin, grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.

Elbette gençlere her türlü destek verilmesi önemli. Ne var ki bu destekle gözü sadece para görenler için sadece kaynak aktarımıyla yetinileceği belki zannediliyor. Bugün, son yirmi yılda 2 milyonu aşkın aile boşandı, 2 milyonu aşkın aile boşandı. 2 milyon aile 4 milyon kişi yapar; karı koca, kayınvalideyi hesap ettiğimizde 10 milyona yakın insanın etkilendiği bir süreçten bahsediyoruz.

Elbette bugün pek çok noktada ailenin temeline dinamit konuyor ve tabii ahlaksız diziler ile kötü yayınları gören çocuklar, geleceğimiz olan gençler doğal olarak da bundan etkileniyor. Tabii, bu tür yayınlara müdahale etmeyenlerin çözümü başka yerde anmaları da anlamsızdır.

Değerli milletvekilleri, yaşı müsait olanlar iyi hatırlayacaktır, 1980'lerin ünlü Dallas dizisi vardı; Amerikan yapımı dizi aile içi aldatma nasıl gerçekleşir bunu öğretiyor, bütün dünyaya servis ediliyordu. Maalesef ki artık Dallas dizisi yerini Türk dizilerine bıraktı. Bugün ülkemizde üretilen ve Kültür Bakanlığınca fonlanan diziler sadece ülkemizi değil bütün İslam âlemindeki aile yapısını tahrip ediyor.

Bu arada şunu yine ifade etmemiz gerekir ki: Biz gençlerden, geleceğimizden bahsederken bir taraftan da 12 cezaevi inşaatının devam ettiğini de biliyoruz. Buradan anlaşılıyor ki iktidarın gelecek projeksiyonu içerisinde gençleri kalkındırmaktan, onları meslek sahibi yapmaktan, huzurlu, mutlu yuva kurmalarından daha öte yeni cezaevi inşasıyla gençlere yönelik ne düşünüldüğü ortaya çıkıyor. Malum olduğu üzere, kamuoyu anketlerine yansıyan araştırmalara göre bugün sınır kapıları açılsa ülke nüfusunun yüzde 70'inin bir hafta içerisinde ülkeyi terk etmek istediği gibi bir acı gerçekle karşı karşıyayız. Hatta, üniversite sınavlarında birincilik kazanmış öğrenci bile mutlu olması gerekirken ilk hedefinin acilen mezun olup bir Avrupa ülkesine yerleşmek olduğunu söyledi; hepimiz için acı bir gerçek.

Değerli milletvekilleri, burada, sorunun temeline yaklaşmak gerekir ki şu anda, nasıl geçiş garantili köprü, hasta garantili hastane, yolcu garantili havaalanı inşa ediliyorsa, esasen, iş garantili üniversite inşa etmek gerekir. Gençlerimiz üniversite kapılarını aşındırıp mezun olduktan sonra yıllarca atamayı, mülakatı, torpili, kayırmayı ve az kontenjanı beklediği için bunun sonucunda büyük bir huzursuzluk meydana geliyor.

Ayrıca, bugün, gençlerin geleceğini düşünürken beyin göçünü de itibara almak durumundayız. 1971 Muhtırası'ndan sonra -ülkemizden Avrupa'ya başlayan vasıfsız işçi göçüyle- İkinci Dünya Savaşı'ndan geçmiş Avrupa ülkelerinin kalkınması ülkemizin iş gücüyle gerçekleşti ama 15 Temmuz sonrası meydana gelen ikinci AK PARTİ döneminde ise doğrusu, durum çok daha vahim; bugün, vasıflı insanlar, önce kanunsuz, yargılamasız, hukuksuz KHK'lerle, büyük çoğunluğu suçsuz olduğu daha sonra tespit edildiği hâlde görevlerinden ihraç edildi. Sonrasında da doktorlara kapı gösterilerek ülkeyi geleceğe taşıyacak mühendislerin, yazılımcıların, pek çok alandaki uzmanların bir şekilde dışarıya göçü sağlanıyor. Ülkenin geleceğini düşünen bu beyin göçünü durdurur. Elbette bir gencimiz, ülkesinde, vatanında gelecek görse, umutlu olsa, mutlu yarınları olduğunu bilse ülkesini, vatanını, toprağını terk etmez ama insanımız, gencimiz gelecek görmediği için huzursuzluk içerisinde. Sadece kendi gencimiz mi? Hayır. Bugün büyük yaygara kopartılan Suriyeliler bile vatansız kalmalarına rağmen, burada hiçbir imkânları olmadığı hâlde, onlar bile bu topraklardan kurtulup başka ülkelere geçmek için can atıyorsa durup düşünmemiz gerekir.

Değerli milletvekilleri, "fon" "kaynak" "aktarım" bütün her şey bunun üzerine dönüyor. Hâlbuki yirmi yılı aşkın bir süreden beri iş başında olan iktidar pek çok defa fonlar oluşturdu, oluşturabilirdi de. Bugüne kadar her şeye para gözüyle yaklaşıldığı için tek çözüm, para, kaynak aktararak çözüleceği zannediliyor. Oysaki bugüne kadar onlarca iktidar destekli sivil toplum örgütü kuruldu, fonlandı ama bunların hiçbirinin bir işe yaramadığı, otel lobilerinde yapılan toplantıların işte bugünkü semereyi verdiği gayet açık bir şekilde ortada çünkü gencimiz ruhsuz, mayasız. Zaten bu kanun teklifine bütünüyle alıcı gözüyle bakıldığında ruhsuz, mayasız olduğu net bir şekilde ortada; "kaynak" "para" "aktarım" "fon" kelimeleriyle süslenmiş bir yasa teklifi.

Değerli milletvekilleri, burada sansür konusu gündemde. Sosyal medyada bazı hususlar gerçekten ailemizi, gençliğimizi, neslimizi tahrip eden pek çok yayın ortada. Yalnızca iktidarın kendi otoritesini sarsacak, iktidar ve iktidar yöneticilerine zarar verecek herhangi bir husus varsa sansür devreye giriyor ama ahlaksızlık nesli, geleceği, aileyi tahrip etmiş, bunların hiçbirisi umrunda değil. Onun için de yirmi yılı aşkın bir süreden beri iktidarda bulunan arkadaşlarımızın maalesef hiçbir eğitim politikasının, hiçbir kültür politikasının olmadığı, geleceğe dair hiçbir öngörülerinin olmadığı net bir şekilde ortada.

Her seçim döneminde Gazze'de havai fişekler patlayacak, her seçim döneminde "Yetki verirseniz Anayasa'yı değiştireceğiz." "-Cek" "-cak"larla, umut tacirliğiyle maalesef ki günler geçiştiriliyor. İşte, onun için sosyal medyada yayınlanan herhangi bir yayının ahlaka mugayir olması, değerlerimizi tahrip etmesi, bunların hiçbiri umurlarında değil, umurlarında olan tek şey iktidara itiraz var mı, iktidarın yöneticilerine muhalefet var mı. Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili bir şey söylemek istemiyorum, Grup Başkan Vekilimiz alınıyor. Onun için de...

Son olarak şöyle toparlamam gerekir ki: Biz burada aileden bahsederken -az önce ifade edildi- gençlikten bahsederken Gazze'de yaşayan insanların da birer aile olduğunu, birer genç olduğunu düşünmek zorundayız. Bugün Gazze'deki gençler için de toprağımızın bir parçası olarak, tarihî, kültürel, inanç bağlarımızı düşünerek ve hele de Gazze'den sonraki hedefin ülkemizdeki 22 vilayet olduğunu düşünerek bu konuda son derece ciddi tedbirler alınmak zorundadır.

Evet, yine bugün kamuoyuna yansıyan, çarşaf çarşaf yayınlanan listelerden gördük ki onlarca gemi hâlen yollarda, onlarca gemide hâlen çimento, barut, mazot, savaş ve sivil insanlara katkı, destek sağlayacak her türlü malzeme yolda. Onun için AK PARTİ'li dostlarımızı kızdırmadan vicdanlarına hitaben şunu söylüyorum: Şu anda Gazze'de Şifa Hastanesinde yakıt, mazot olmadığı için bebekler ölüyor ama siz müsaade ettiğiniz gemilerle o katil uçakların yakıtlarını yüklemeye devam ettiniz; maalesef acı bir gerçek.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Yalan söylüyorsunuz, böyle bir şey yok. Ya, bu kadar açık yalan ve iftira olamaz yani!

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Ben sizlerin de bundan üzüntü duyduğunuzun farkındayım...

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Dün de söyledik, bugün de söylüyoruz; doğruları duymak bu kadar zor mu ya!

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - ...ama mesele sorunun tespiti değil, mesele çözüme yönelik girişimde bulunulması.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - İsrail'e mühimmatın gittiği yok kardeşim, bunu anlamak çok mu zor, bak Türkçe söylüyorum.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Keşke bizim elimizde imkân bundan daha fazlası olsa da biz tedbir alabilsek ama sizin elinizde böyle bir imkân var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Başkanım, bitiyorum.

BAŞKAN - Bitirelim lütfen.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Ben buradan çok değil, 20 vicdanlı milletvekili çıkıp "Sayın Cumhurbaşkanım, İsrail'le ilişkileri askıya almazsak, eğer üsleri kapatmazsak, mazot sevkiyatını durdurmazsak biz de AK PARTİ'yle ilişkilerimizi askıya alacağız." dediği an inanıyorum ki bir çözüm bulunacak ama maalesef... Evet, diplomatik girişimleriniz olabilir, telefonla görüşmeleriniz olabilir ama şu andaki yapılacak şey, telefon görüşmesi değil, aktif olarak destek. El başka iş yapıyor, söz başka şeyler söylüyor. Belki diplomatik girişimleriniz olabilir, olması da gerekir. Ben, arz ettiğim gibi, sizlerin de vicdanının çok iyi sızladığını biliyorum ama nargile kafeden gelip boynuna Filistin atkısı atarak Filistin nasıl savunuluyorsa işte sizin diplomatik girişimleriniz de ancak bu kadar, çok üzülüyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)