Konu: | Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 24 |
Tarih: | 22.11.2023 |
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Bizleri izleyen halklarımızı ve cezaevinde rehin tutulan başta kadın arkadaşları ve bütün siyasi tutsakları saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, geçen hafta bu Meclise Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi sunuldu ve çok konuşuldu. Bu konu üzerine hem arkadaşlarımız uzun uzun konuştu hem de muhalefet şerhimizi sunduk. Üzülerek gördük ki aslında bu kanun teklifinde "gençlik" aile ve evlilik üzerinden tanımlanıyor. Gençlik için yeni bir şey yok zaten, bu iktidarın gençlik için bir kaygısının da olmadığının özellikle altını çizmek istiyorum çünkü bu iktidarın gençliğe dair kendi planları var. Çok uzun zamandır yaşamın her alanında gençlik pasifize edilmek isteniyor, kurucu dinamik olan gençliğin gücü kontrol altına alınmak isteniyor, gençliğin eril düzende iktidarın ihtiyaçlarına göre konumlanması isteniyor. İktidar eliyle öyle bir süreç yaşatıldı ki ne aile, olması gereken demokratik yapıya sahip ne de gençliğin nefes alabileceği bir ortam söz konusu. Biz "demokratik aile" dedikçe iktidarın politikaları aileyi parçaladı, gençleri sağa sola savurdu. Aile "Kol kırılır, yen içinde kalır." anlayışıyla şiddetin merkezi hâline getirilmek istenilen bir yapı oldu. Bu hâle getiremedikleri aileleri ise özel savaş politikalarıyla parçalamanın yol ve yöntemlerini geliştirdiler. "Özel savaş politikaları ne?" diye sorarsanız, özel savaş politikası, kendini binbir kılıkla gizleyen psikolojik bir savaş yöntemidir, sadece öldürerek, katlederek, tutuklayarak, işkence yaparak değil; umutsuzlaştırarak, güvensizleştirerek, değersizleştirerek ve bunun çaresizliğini yayarak sonuç almak istemektir.
Özel savaş önce kadın sistemine yönelik ideolojik ve fiziksel boyutta yürütülür, sonra da kadının öz savunma ve mücadele alanlarına yönelir. En sonunda da tıpkı Afrin'de, Şengal'de olduğu gibi kadınların kaçırılması, kadınlara tecavüz edilmesi, kadınların devşirilmesi ve savaş ganimeti olarak görülmesiyle devam ettirilir. Daha dar ölçekte ise ilk adımda aile içine sıkıştırarak yapılamıyorsa bile uyuşturucuyla, sistematik tecavüzle kontrol altına alma yöntemleri denenir. Yani her koşulda toplumun mücadelesini en etkin yürüten, asla vazgeçmeyen, sistemin tabiriyle "makul ve makbul" olmayan her kadına dışarıda âdeta bubi tuzağı kurulmaktadır. Özellikle Kürtlere yönelik bütün resmî yapılar özel savaşa hizmet eden kurumlara dönüştürüldü. Bunlardan kayyumun yaptıklarına bir göz atalım: Kadın daire başkanlarını görevden alıp memurluktan men etmek, kadın ve gençlik daire başkanlıklarına erkek müdürler atamak, ALO Şiddet Hattı'nı kapatmak, kadın semt pazarları için yapılan çalışmaları durdurmak, evlilik okullarını açmak...
Değerli halkımız, sevgili vekiller; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'ne yaklaşırken son süreçte yeniymiş gibi konuşulan bir konu gündemde. Fuhuş için kimsesiz yurt kızlarını kendilerine ait otellerde çalıştıran polis müdürleri olduğuna dair iddialar ortaya atıldı ama bunlara ilişkin ne bir belge ne bir isim söylenmedi. Neden biliyor musunuz? Çünkü Ankara'da "Ümitcan Uygun" ismiyle Aleyna Çakır cinayetleriyle gündeme gelen bu konunun altı kazındığında en vahim sonuçlar kürdistanda açığa çıkacak.
Vekili olduğum Mardin Derik'te -yakın zamanda basına da yansıdı- uyuşturucuya başlatılan gençler, satıcı olan kişilerin bazı polis ve bekçilerle birlikte önce bedava verilen uyuşturucuyla hırsızlığa zorlandıklarını ve sistematik tecavüze maruz bırakıldıklarını söylediler.
Yine 2021 yılında Hakkâri'de ve Şırnak'ta içerisinde askerlerin, korucuların olduğu bir çetenin kadınları şantajla sistematik tecavüze maruz bıraktıkları iddia edildi ama bu iddiaların hiçbiri araştırılmadı.
Musa Orhan, İpek Er'e tecavüz ettikten sonra devletin sırtındaki elini hissetmiş olacak ki "Bana bir şey olmaz." dedi ve bir şey olmadı tabii ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Kadın mücadelesini yürüten kadınlar her gün imza verirken en başta Gülistan Doku'nun kaybedilmesinde birinci fail olan Zainal'dan altı ay imza bile istenmedi.
Yine Mardin Derik'te bir mahkemede, sistematik olarak tecavüzde bulunan 1 korucu ve 3 faile adli kontrol hükümlerinin uygulanması ağır gelecek gerekçesiyle reddedildi.
Yine Nusaybin'de bir çocuğa istismarda bulunan bir uzman çavuş için avukatının yaptığı savunmada -komutanları tarafından sevilen bir insan- müvekkilinin asker oluşu, kimliği, sabıkası dikkate alınarak tahliye edilmesi gerekçesiyle... Bu ibareler geçti ve tabii ki bu kişi tutuklanmadı çünkü adli kontrolle serbest bırakıldı. Niye? Sırf üniformalı olduğu için.
Öğrenciler yine aynı şekilde şiddete maruz kalıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Bitiriyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)