| Konu: | GÜMRÜK KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:437) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 27.03.2013 |
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergede bizim amacımızın özetini de kısaca anlattıktan sonra yine köylü yurttaşlarımızın çok ilginç bir sorununu anlatmaya devam edeceğim. Dilerim, İzmir milletvekili arkadaşlarım da özenle dinler ve bu soruna bir çare aramak için çaba harcarlar.
Birinci olarak, bu maddeyle ilgili düzenlemenin 240'ıncı maddeyle devam etmesini öneriyoruz çünkü daha önce çıkardığınız bir kanunla 239'uncu maddeden sonra gelen 240'ıncı madde yürürlükten kaldırılmıştı. Yine, bu düzenlemede de 239'uncu maddeye bir fıkra eklemek yerine 240'ıncı madde olarak devam etmesini önerdiğimiz gibi, ayrıca düzenlemenin amacı ihracat sırasında ödenmesi gereken vergileri tahsil etme amacına yönelik ise buradaki tanımlamanın da yine "gümrük vergileri" yerine "ihracat vergileri" olarak düzeltilmesini önermiştik ama ne yazık ki kabul ettiremiyoruz biz her türlü önergemizi. Çünkü, AKP'den gelen -AKP milletvekillerinden, AKP'li grup başkan vekillerinden gelen- her önerge, her yasa tasarısı hiçbir tartışmaya, hiçbir düşünmeye fırsat vermeden "evet" denilerek kabul ediliyor. Yasa tasarısı 64 madde olarak geliyor, komisyonda 94 madde oluyor, kabul ediyorsunuz. Meclise gelirken kulağınıza fısıldanan birtakım çıkarları gözeten önerileri çıkarmak için gelen önergeleri kabul ediyor, muhalefetten gelen ve teknik anlamda daha düzenli olması gereken konulara bile "ret" veriyorsunuz, çünkü düşünmüyorsunuz, çünkü dinlemiyorsunuz, çünkü tartışmıyorsunuz. "Allah bir." diye bir önerge getirsek buraya ona da hiç düşünmeden, belki farkında olmadan karşı çıkacağınız gibi bir imaj doğuyor ve ister istemez aklımıza da sizlere şu soruyu sormak geliyor: Arkadaşlar, siz buğday dövücünün hınk deyicisi misiniz?
Şimdi, nedir bu buğday dövücünün hınk deyicisi, kısaca anlatayım ve köylülerimizin başına gelen derdi size anlatmaya çalışayım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz biliyoruz, boşuna vaktini harcama.
SADIK BADAK (Antalya) - Ona "Kahve dövücünün hınk deyicisi." derler.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Bilmeyenler vardır. Siz bilseniz, o buğday dövücünün hınk deyicisi olmaktan çıkarsınız.
Düğünlerde keşkek için buğday dövülür, dibek vardır, dibeğe buğday konur, iki adam karşılıklı tokmağı alır, onlar vurdukça etrafında toplananlar da "hınk" dermiş, başka yaptıkları bir iş yok. Evet, Türkiye'yi dibek yaptınız, halkı da buğday yaptınız, kestane yaptınız, tarım ürünlerinin dövüleceği yer yaptınız. Başbakan ile ortağı aldı tokmağı eline, onlar vuruyor, siz de "hınk" diyorsunuz. Bu "hınk" deyişinizin nelere mal olduğunu bir gün anlayacaksınız ama sanırım, o günden sonra da, yine sizin yaptığınız hataları tamir etmek alın teriyle çalışan işçilere, köylülere düşecek ve bu halka düşecek. Onların vebalini nasıl ödeyeceksiniz, onu da bilmiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, yine Mendegüme'de, Küçükören köyünde? Çünkü bu muhtarımız AKP milletvekillerine gitti, Orman Bölge Müdürlüğüne yazı yazdı, Bakanlığa yazdı ama hiçbirine olumlu cevap alamadı. Mart ayının başında Bayındır Bölge Müdürlüğü Küçükören köyüne bir yazı yazıyor, diyor ki: "Sizin sınırlarının içinde kalan 10 hektar bir araziye -ismini vermeyeceğim, ismi bende saklı- bir yurttaş ağaçlandırma yapmak istiyor, onu ona kiralayacağız." 14 martta muhtarın eline geçiyor yazı ve 17 martta da muhtar "Biz buraya talibiz çünkü biz burada yıllarca tarım yapıyoruz, en iyi doğal kekikleri burada yetiştiriyoruz; 700 tane nüfusumuzdan 263 köylü buradan yararlanıyor" diyor. Ne olduysa ondan sonra oluyor, muhtar birden istifa ediyor ya da ettiriliyor. Nisan ayının 14'ünde Bayındır Bölge Müdürlüğü köye yazı yazıyor "Zamanında evrakları getirmediğiniz için -hâlbuki talep yazısı gitmiş, Bayındırlık Bölge Müdürlüğünün önünde- bu işlem hakkınız mahvoluyor, dosyanız işlemden kaldırılıyor. Biz bu araziyi şu kişiye verdik." deniliyor. Bunun üzerine? Eskiden olsa kamu görevlileri ne yapardı? Bakın, bütün kamu görevlilerine bu işleri bu iktidar öğretti. Benim babam da nüfus müdürüydü, koyardı eşeğin sırtına nüfus cüzdanlarını, "Köylü işinden kalmasın." diye köylerde nüfus cüzdanı değiştirirdi. Bu devletin kamuyu düşünen devlet memurları böyle ahlakla çalışırdı. Eskiden olsa, alırdı telefonu "Ey muhtar, sen bu araziye talip oldun ama şu evrakın eksik, getir. Bir an önce bunu köylüye tahsis edelim." derdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Bakanlığa yazdı, Bölge Müdürlüğüne yazdı, hepsinden aynı cevap geldi. Sanırım, bunu düzeltmek de bizim boynumuzun borcu, çabalamak bizim boynumuzun borcu ama düzeltmek sizin boynuzun borcu. Düzeltmezseniz de vebali sizin boynunuza. (CHP sıralarından alkışlar)