GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Doksan sekiz yıl önce Gazi Meclisin duvarına yazılan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözüne, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ve bu sistemin demokrasi ve ekonomi üzerinde yarattığı tahribata, Dünya Şoförler Günü'ne ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:28
Tarih:30.11.2023

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi devlet idaresinde keyfîliğe sebep olmuş, Cumhurbaşkanına yasama, yürütme ve yargıyı güdümü altına alan çok geniş ve denetimsiz yetkiler tanıyarak otoriter bir siyasi düzenin zeminini oluşturmuştur. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu devlet krizinin ve ekonomik çöküşün tetikleyici unsuru devlet erklerini ve kurumlarını işleyemez hâle getiren bu tek adam rejiminin anayasal çerçevesidir.

Şurada arkanızda yazan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözü Gazi Meclisin duvarına doksan sekiz yıl önce bugün yazılmıştır. Türk devletinin kurucu umdesi ve cumhuriyetimizin özü işte budur, egemenlik hiçbir kişiye, kuruma, zümreye ve aileye terk edilemez; o yalnız ve ancak Türk milletinindir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle egemenliği 1 kişinin iradesi ve idaresine terk ederek devletin tüm denge, denetleme mekanizmalarını âdeta yerle yeksan etmiştir. Geldiğimiz noktada ise 50+1'i tartışmaya açarak bu egemenliği bir azınlığın uhdesine tevdi etmenin yollarını aramaktadır. Bu arayış yalnızca Sayın Erdoğan'ın siyasi istikbaline hizmet eden ve meşru temellerden yoksun olan bir arayıştır.

Türkiye'de bugün tartışılacak bir konu varsa bu, 50+1 değil, bütün siyasal mekanizmayı o "+1"e mahkûm eden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bizatihi ta kendisidir. Türkiye'de siyaset kurumu bu düzende ittifakların esiri olmuştur. Bu öyle bir düzen ki partiler istedikleri için değil mecbur kaldıkları için ittifak yapıyor, seçmen de arzu ettiği için değil mecbur kaldığı için oy veriyor. Ortada duran bir gerçek var: Bu ittifak sistemi milletimizi iki yumruk arasına mahkûm etmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yalnızca siyasal sistemi işlevsizleştirmedi ya da yalnızca hukuku siyasi kuvvetin aparatı hâline getirmedi, 2018 yılından itibaren Türk ekonomisini de tarumar etti.

Devlet yönetiminin başarısı planlanan hedeflerin ne kadar gerçekleştirilebildiğiyle ölçülür. Planlanan hedeflerin gerçekleştirilmesinde elbette bazı noksanlıklar olabilir ancak bu kadar büyük sapmalar başarısız bir idarenin en önemli delilidir. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra Cumhuriyetin 100'üncü yılı olan 2023 için açıkladığı ekonomik hedeflerle dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmeyi, kişi başına düşen millî geliri ise 20 bin dolara yükseltmeyi vaat ediyordu. Ancak geldiğimiz bu noktada, 1990'lı yıllardan bu yana G20'de bulunan Türkiye, yeni sistemle birlikte dünyanın en büyük 20 ekonomisini oluşturan bu ligden düşmüştür. Kişi başına düşen millî gelirde ise 20 bin dolar hedefi tarih olmuş, sadece 10 bin dolarla yetinilmek zorunda kalınmıştır. Haziran ayından bugüne, 30 Kasım 2023 itibarıyla Türk lirasının değer kaybı tam yüzde 30'dur. İşte bu sebeplerle, tartışmanın merkez noktası Hükûmetin ve Sayın Erdoğan'ın arzu ettiğinin aksine 50+1 seçim sistemi değil, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin demokrasi ve ekonomimiz üzerinde yarattığı büyük yıkım ve tahribat olmalıdır; Türkiye'nin üzerinde tartışılması icap eden hususu budur.

Ayrıca bugün, Dünya Şoförler Günü. Tüm şoförlerimizin, çilekeş şoförlerimizin Dünya Şoförler Günü'nü de bu vesileyle kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.