GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:29
Tarih:05.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMIT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.

Şimdi, karşımızda çok önemli bir torba yasa var. Bu torba yasadan önce, bir tane -torba yasa dışındaki- bugün olan, güncel bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün PISA skorları açıklandı ve bizler maalesef OECD ülkeleri arasında okuduğunu anlama, matematik ve fen gibi konularda tekrar sonuncu olduk. Bu önemli, torba yasa kadar önemli. Türkiye'nin kanayan yaralarından bir tanesi eğitimdir. Türkiye'nin en büyük zenginliği beşerî sermayesidir, Türkiye'nin en büyük zenginliği genç nüfusudur ve bizler, bu eğitime yeterince önem vermedikten sonra, bu eğitimde doğru politikalar izlemedikten sonra en büyük zenginliğimizi kullanamaz hâle geliyoruz. Dolayısıyla, torba yasayı tartışmadan önce bu önemli konuyu sizin gündeminize getirdim. Özdemir Asaf'ın çok sevdiğim bir dizesi vardır: "Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu/Birinciliği beyaza verdiler." Maalesef bizde de eğitim en fazla ama en fazla kirlenen, bozulan sektörlerin başında geliyor. Bunun bir an önce düzeltilmesi lazım.

İkinci nokta şu: Önümüzde bir torba yasa var ve biz bu torba yasa için iki gün harcadık, tam 86 madde için. Peki, yurt dışında bu nasıl oluyor? Mesela, bakınız, Amerika Birleşik Devletleri'nde bütçe görüşmeleri sekiz ay sürüyor. Bizdeki bütçe görüşmeleri otuz altı gün, iki yüz on sekiz saat sürdü. Yani bizler dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri olan Türkiye'nin bütçesini, sadece otuz altı günde, iki yüz on sekiz saat çalışarak karara bağlamışız. Amerika Birleşik Devletleri'nde bu bütçe süreci sekiz ay sürüyor. Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, çalışma arkadaşlarım da burada, onları da ekstra saygıyla selamlıyorum. Burada çok ciddi bir çalışma yaptık. Fakat dediğim gibi, koskoca Türkiye'nin bütün bakanlıkların bütçesini otuz altı günde, iki yüz on sekiz saat çalışarak karara bağlamak ve muhalefetten gelen çok değerli önerileri de reddederek bir bütçeyle 2024'e girmek bence doğru bir yaklaşım değil.

Şimdi, gelelim torba yasaya. Karşımızda Meclisimizin 3'üncü çalışma ayındaki 3'üncü torba yasamız var. Şu ana kadar 250'den fazla maddeyi bu 3 tane torba yasada karara bağladık. Bakınız, iki günde 86 madde görüşmüşüz ve bu, âdeta, jet hızıyla geçmiş. O kadar jet hızıyla geçmiş ki size bir anekdot anlatayım: Kanun maddelerinden bir tanesinde Sermaye Piyasası Kurulunun görüşüne ihtiyacımız bulunmuştu. Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüsü, meslektaşım, mevkidaşım Sayın Türeli SPK'den üst düzey yönetici ya da başkanın burada olup olmadığını sordu ve karşımıza sadece genç bir uzman geldi. Daha sonrasında da -Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Muş'a buradan teşekkür ederiz- gerekli tedbirler alınıp Sermaye Piyasası Kurulundan üst düzey bir yönetici çağırıldıktan sonra o maddenin görüşülmesi sağlandı. Arkadaşlar, bu Meclis hepimizin, bu Meclisin itibarını yüceltmek, yükseltmek hepimizin görevi.

(Uğultular)

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Sayın Başkan, çok uğultu var, hatibi duyamıyorum.

ÜMİT ÖZLALE (Devamla) - AK PARTİnin de Milliyetçi Hareket Partisinin de hedefinde...

BAŞKAN - Sayın Özlale, bir saniye...

Değerli milletvekilleri, hatibin konuşmasını milletvekillerimiz duyamıyor. Lütfen, salondaki uğultuya son verelim, hatibimizi dinleyelim.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Başkan, salonda kaç kişi var zaten?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Uğultu AK PARTİ tarafından gelmiyor, yoklar çünkü!

BAŞKAN - Buyurun.

ÜMİT ÖZLALE (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dolayısıyla, bu torba yasa o açıdan önemli ve...

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Sizden geliyor demek ki.

FUAT OKTAY (Ankara) - Demek ki İYİ Parti Grubu dinlemiyor o zaman, uğultu oradan geliyor.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

ÜMİT ÖZLALE (Devamla) - Dolayısıyla, biz, Plan ve Bütçe Komisyonuna gereken bu önemi maalesef vermiyoruz. Mesela, çok önemli bir üst düzey kuruluşumuzun üst düzey yetkilisini bile soru sormak için çağırdığımızda onun orada olmadığını görüyoruz. Bu Meclis hepimizin, bu Meclisin itibarını yükseltmek partilerden bağımsız olarak hepimizin görevi. O yüzden Plan ve Bütçe Komisyonuna en azından kamu kurum ve kuruluşlarının çok daha fazla saygı göstermesini bekleriz.

Bir başka nokta da şu tabii ki: O 86 madde arasında vergi mevzuatından tutun liman işletmelerine kadar birçok farklı konu ve uzmanlık isteyen konular var. oysa yine bizim aramızdaki çok değerli milletvekillerinden oluşan tali komisyonlar var. Bu çok önemli maddeler ilk önce bu tali komisyonlara gönderilebilirdi fakat bizler orada Plan ve Bütçe Komisyonu olarak gerçekten birbirinden çok farklı ve uzmanlık isteyen konularda birer görüş bildirmek zorunda kaldık dolayısıyla Meclisin en önemli faaliyeti olan yasama faaliyeti böylece sekteye uğruyor; bunu da bir kez daha sizlere hatırlatmak istiyorum.

Şimdi, torba yasanın bana göre bir trajik bir de trajikomik yönü var. İlk önce trajik yönden bahsedelim: Neredeyse 86 tane maddenin üçte 1'inde Cumhurbaşkanına ek yetkiler veriliyor. Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanımız günde neredeyse binden fazla imza atmak zorunda. Binden fazla imza atmayı denediniz mi bilmiyorum ama atmayı denediğiniz zaman bunun fiziki olarak bile imkânsız olduğunu görebilirsiniz. Dolayısıyla karşımızda Sayın Cumhurbaşkanına daha fazla yetki veren, uzmanlık gerektiren çok farklı alanda çok farklı yetkiler veren bir torba yasayla karşı karşıyayız. Biz bunu daha önceki torba yasalarda olduğu gibi olumsuz buluyoruz; bu, işin trajik tarafı. Bir de işin trajikomik tarafı var tabii, o da cumhuriyetimizin 100'üncü yılı dolayısıyla emeklilere ödenecek olan ikramiye. Bundan tam kırk bir gün önce, 25 Ekimde yine, biz, bu Mecliste, sadece çalışmayan emeklilere değil tüm emeklilere 5 bin lira emekli ikramiyesinin verilmesi gerektiğini söylemiştik dolayısıyla bu verilecek olan 5 bin liralık emekli ikramiyesinin sadece çalışmayan emekli vatandaşlarımızı değil bütün vatandaşlarımızı kapsaması gerektiğini söylemiştik. Bütün muhalefet partileri bunlarla ilgili görüşlerini bildirdi, önerilerini verdi ve sizler Cumhur İttifakı olarak bunu reddettiniz. Bundan tam kırk bir gün sonra, bugün, bu torba yasada, AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinden 254 milletvekilinin reddettiği önergenin tam tersi oylanacak ve o kırk bir gün önce 254 milletvekili çalışan emeklilere de emekli ikramiyesi verilmesini reddederken bugün aynı öneriyi kabul edeceksiniz, aradan kırk bir gün geçmesine rağmen. Bunu kendi hür iradenize, kendi vicdanınıza nasıl sığdırıyorsunuz, onu ben gerçekten merak ediyorum? Tekrar söyleyeyim: Kırk bir gün önce "hayır" dediniz ve "Çalışan emeklilere emekli ikramiyesi verilmesin." dediniz, kırk bir gün sonra bunun tam tersini şu anda yine tekrar aynı milletvekilleri oylayacaklar ve kabul edecekler. Bunun hür iradenize, vicdanınıza sığan ne tarafı vardır, onu ben merak ediyorum?

Şimdi, burada torba yasaya baktığımız zaman vergi muafiyeti ve istisnaları var. Ben bu torba yasanın en olumlu tarafının vergi muafiyeti ve istisnalarının kaldırılması olduğunu düşünüyorum. Bakın, bugün bütçemizin yüzde 20'si muafiyet ve istisnalarla dolu, harcamalar tarafında vergi harcamaları olarak geçiyor ve bu, normal bir gelişmekte olan ve gelişmiş ülkenin ortalamasının çok üstünde. Dolayısıyla ben bu torba yasada vergi muafiyeti ve istisnalarının yavaş yavaş kısılmasını oldukça olumlu buluyorum. Ama bir de önerim var burada: Bu vergi muafiyeti ve istisnalarının etkisini biz ölçmüyoruz. Bir sektöre mesela diyelim ki biz bir vergi avantajı veriyoruz, bu vergi avantajının o sektördeki yatırım etkisi, istihdam etkisi ne olmuş; onu ölçmüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda karşımıza gelen etki analizleri çok amatörce yapılmış etki analizleri. Bir önceki torba yasadan zaten bunu biz hatırlıyoruz. Dolayısıyla bizim buradaki önerimiz şudur: Her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de vergi muafiyeti ve istisnaları verilmelidir. Fakat bir sektöre, bir şirkete, bir gruba bu muafiyet ve istisna sağlanırken bunun ülke üzerinde, sektör üzerinde yatırım, istihdam etkisi çok iyi ölçülmelidir. O bakımdan, ben burada bir kez daha uyarıyorum: İlgili kamu kuruluşlarının bu etki analizi kapasitesinin mutlaka güçlendirilmesi gerekiyor ve önümüzdeki dönemde mutlaka ama mutlaka sıfır bazlı bir bütçeyle bizim 2025 yılına başlamamız gerekiyor.

Torba yasanın maddelerinden bir tanesi de konut kredilerinde eğer 2'nci ya da 3'üncü konutunuz varsa onlardan -konut kredisi alacaksanız- BSMV istisnasının kaldırılması çok doğru bir karar. Doğrudur, Türkiye bir barınma krizi yaşıyor ve inşaat sektörünün o kadar fazla kollanmasına rağmen -buraya da dikkat çekmek istiyorum- Türkiye'de konut sahipliği oranı düşüyor. Zaten barınma krizinin tanımlarından bir tanesi de bu, o kadar fazla ev satılmasına rağmen Türkiye'de, TÜİK istatistiklerine göre, konut sahipliği oranı düşüyor çünkü insanlar 2'nci, 3'üncü, 4'üncü evi alıyorlar yani birikimlerini tekrar gayrimenkule aktarıyorlar, hiç evi olmayan vatandaşlarımız da bu evi alamıyorlar, kaldı ki mevcut koşullarda 1 tane evi almaları giderek daha fazla zorlaşıyor. Dolayısıyla ben 2'nci ya da 3'üncü konutta BSMV istisnasının kaldırılmasını olumlu buluyorum fakat bu, Türkiye'nin barınma krizini çözmez. Türkiye'nin barınma krizini çözmesi için yurt dışında uygulanan örneklere bakmanız lazım. Mesela, yerel yönetimlere sosyal konutlar inşa etmesi için daha fazla ödenek ayırmanız lazım; mesela, Kanada'da uygulandığı gibi ya da şimdi İspanya'da uygulanıp çok da olumlu sonuç verdiği gibi, boş ev vergisini getirmeniz lazım. Türkiye'nin bugün en önemli problemlerinden bir tanesi olan ve Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en başta gelen barınma krizini ortadan kaldırmak istiyorsanız, yurt dışında sosyal konutların yapılması için yerel yönetimlere daha fazla ödenek nasıl sağlanıyor, nasıl boş ev vergisiyle beraber doğru bir vergilendirmeyle konut sektörüne, sosyal konutlara daha fazla para nasıl aktarılabiliyor, bu tür uygulamaların da yapılması gerekiyor.

Torba yasadaki önemli konulardan bir tanesi enflasyon muhasebesiyle ilgili. Enflasyon muhasebesi yüksek enflasyonu olan ülkelerde, yüksek enflasyonla karşılaşılan ülkelerde olumlu şeylerden bir tanesidir. Şimdi, burada, enflasyon muhasebesinde bilanço kalemlerine bakıldığı zaman, bu bilanço kalemleri enflasyondan arındırıldığında bankacılık sektörü vermesi gereken verginin çok altında bir vergi yüküyle karşılaşacak. Bu torba yasanın olumlu taraflarından bir tanesi de bu, buna bir muafiyet getiriyor ve bankacılık sektörünün normal şartlarda daha az vergi vermesinin önüne geçiyor. Biz bunu da çok olumlu buluyoruz, bizim için finans-sermayenin daha fazla vergilendirilmesi lazım. Fakat burada dikkatinizi çekmek istediğim bir konu daha var, o da şudur: Reel sektör sabit kıymet yatırımı yaptığı için, bilanço kalemleri enflasyondan arındırıldıktan sonra daha yüksek bir vergi yüküyle karşılaşacak, bunun da önüne geçilmesi lazım. 2024 ve sonraki izleyen yıllarda reel sektörün mutlaka daha az vergi vermesini sağlamamız lazım, finans-sermayeyi de çok daha fazla vergilendirmemiz lazım. Ben sizin dikkatinizi bu konuya da çekmek istiyorum.

Şimdi, KDV'yle ilgili yani KDV iadelerinin iade hakkı, kısmen kaldırılması, yeniden kaldırılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanımıza verilen yetkiler genişletiliyor. Bu yetkinin genişletilmesine karşı çıkmakla beraber, ben vergi istisnalarının ve muafiyetlerinin kaldırılması açısından bunu da olumlu buluyorum ama kur korumalı mevduat sistemine geldiğimiz zaman, bu torba yasada kur korumalı mevduata getirilen o istisnanın 2024 Haziranına kadar uzatılması ve daha sonrasında uzatılmasının yolunun açılmasını da son derece olumsuz buluyorum.

Bakın, kur korumalı mevduat sisteminin tarihçesine baktığınız zaman -hemen bir hafızalarınızı yoklayın- akılla, bilimle bağdaşmayan bir iktisadi politika bu ülkeyi bir kur krizine götürecekken bir anda 1980 öncesinde "DÇM" denilen sistemle uygulanan ve Türkiye'ye çok büyük maliyetler getiren o modelin bir benzeri uygulandı kur korumalı mevduat sistemiyle. Bu kur korumalı mevduat sisteminin biz şu anda Türkiye ekonomisine maliyetini kestiremiyoruz ama bunun yüzlerce milyar TL olduğunu biliyoruz. İYİ Parti olarak -ve diğer muhalefet partileri de bizimle beraber aynı şeyi düşünüyorlar- kur korumalı mevduat sisteminin bu açıdan bir servet transferi olduğunu düşünüyoruz ve bu servet transferindeki kurumlar vergisi istisnasının uzatılmasını da biz son derece yanlış buluyoruz.

Hizmet ihracatıyla ilgili maddeler de var, bunlarla ilgili zaten İYİ Parti vekilleri görüşlerini bildirecekler ama ben de bu hizmet ihracatına yönelik bir görüş bildirmek istiyorum. Burada mimarlık, mühendislik, yazılım gibi hizmet ihracatı gelirlerinin tamamı ülkeye getirilirse eskiden yüzde 50 olan kazanç istisnası yüzde 80'e çıkarılıyor. Tamam, güzel, Türkiye hizmet ihracatını mutlaka teşvik etmeli, biz de bunu teşvik ediyoruz. Önümüzdeki dönemde çok farklı bir küresel iktisadi yapı var olacak, hizmet ihracatının artacağını biliyoruz fakat burada belli konulara dikkat çekmemiz lazım arkadaşlar. Bu, kayıt dışı bir şekilde Türkiye'nin dışına çıkarılan bir paranın yurt dışından yurt içine neredeyse yüzde 20 vergiyle getirilmesine yol açmamalı. Neden bahsediyorum? Diyelim ki sizin burada bir şirketiniz var, yurt dışında da başkasının üstüne bir şirket açtınız ve oraya hizmet ihracatı gösterdiniz, ondan sonrasında da -aslında böyle bir ihracatı yapmamış da olabilirsiniz- o hizmet ihracatını yaptıktan sonra oradaki kazancı buraya getirdiğiniz zaman yüzde 80'lik bir istisnayla karşılaşıyorsunuz. O yüzden gerçekten dışarıya yaptığınız o hizmet ihracatında dışarıdan sizden ithalatı yapan şirketin ortaklık yapısı çok büyük önem taşıyor. Bu, biraz önce söylediğim gibi, bir şekilde Türkiye'nin dışarısına çıkarılan bir paranın çok düşük bir maliyetle tekrar Türkiye getirilip kayda alınması fırsatı sağlamamalıdır.

Aynısını biz, bu yurt dışındaki şirketlerin ortaklık yapısında, Sermaye Piyasası Kurulunun halka arz işlemlerinde de görüyoruz. Bakın, son dönemlerde halka arzlarda neler yaşandığını maalesef üzülerek görüyoruz. Türkiye'de eğer sizler bir şirketi halka arz etmek isterseniz, orada yabancı fonlara bir öncelik tanıyorsunuz. Peki, bu fonlar ne kadar yabancı? İşte, oraya baktığınız zaman çok da yabancı olmadığını görüyorsunuz. Bugün sizler, dışarıda bir yabancı fon kurarak, "vergi cenneti" dediğiniz adalarda yabancı fonlar kurarak halka arzda kendinize bir öncelik tanıyabiliyorsunuz. O yüzden, hizmet ihracatı olsun, halka arz olsun ama bizim, burada, dışarıdaki şirketin ortaklık yapısını mutlaka ama mutlaka incelememiz ve bunu, kayıt dışı bir paranın ülkeye getirilmesinin aracı olmaktan çıkarmamız gerekiyor.

Torba yasanın önemli maddelerinden bir tanesi de internet üzerinden hizmet sağlayan, halk arasında "YouTuber" dediğimiz bu kişilerin vergilendirilmesiyle ilgili. Önümüzdeki dönem bu bizim çok fazla karşımıza çıkacak, şu anda bununla ilgili bu torba yasa bir düzenleme getiriyor, bir disiplin getiriyor fakat bu disiplin yeterli değil ve halk diliyle "YouTuber" olarak bilinen internetten hizmet sağlayıcılarına getirilen yüzde 15 vergi çok az bir vergi. Bugün siz beyaz yakalı bir mühendis olduğunuz zaman, doktor olduğunuz zaman, yazılımcı olduğunuz zaman çok daha yüksek bir gelir vergisiyle karşılaşıyorsunuz. O yüzden, ben bu torba yasada, internet üzerinden hizmet sağlayan bu kişilerin kazançlarına getirilecek olan verginin olumlu olduğunu fakat yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bizler bu açıdan, çok daha yüksek gelir vergilerini daha iyi bir denetimle sağlamalıyız.

Bir de tabii, önemli olan noktalardan bir tanesi, sporcu ücretleri. Burada yüzde 20 stopaj oranının 2028'e kadar uzatılması gündemde. Arkadaşlar, Türkiye, profesyonel futbolcular başta olmak üzere vergi açısından tam bir cennet, bizler buna karşı çıkmalıyız. Bugün ben sizin karşınızda hem bir sporsever hem de bir futbolsever olarak duruyorum ve özellikle, son ayda gündemi çok fazla meşgul eden, bizim "Ponzi oyunu" dediğimiz, futbolcuların düştüğü durumları üzülerek izliyoruz. Bugün vergi oranlarına baktığımız zaman, milyonlarca dolar, milyonlarca euro kazanan profesyonel futbolcuların çok daha sıkı bir şekilde vergi denetimine tabi tutulması lazım. Bu oyuncuların, bu sporcuların kazançlarının çok daha iyi bir şekilde incelenmesi lazım. Bunların, sporcu ücretlerinin Avrupa standartlarına getirilmesi lazım ve hem profesyonel futbol kulüplerimizin hem de profesyonel sporcularımızın bu çerçevede mutlaka daha etkin bir şekilde denetime tabi tutulması gerekiyor.

Son olarak da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun İstanbul'a taşınmasından dolayı, taşınanların taşınma ücretleriyle ilgili bir madde hakkında konuşmak istiyorum. Ben doktora tezimi merkez bankacılığı üzerine yaptım ve dünyadaki bütün merkez bankalarını ve BDDK benzeri kurumları bilirim. Neredeyse hepsinde merkez bankaları ve bankacılık düzenleme ve denetleme kurumları o ülkenin başkentindedir, bunun bir sebebi vardır. Eğer sizler Merkez Bankası olarak para politikasını düzenleyecekseniz onu Hazine ve Maliye Bakanlığıyla koordine bir şekilde yapmalısınız, onu yürütmenin olduğu yerde daha etkin bir şekilde yapmalısınız. Eğer gerçekten İstanbul'u bir finans merkezi hâline getirmek istiyorsanız bunun yolu Merkez Bankasını oraya taşımak ya da BDDK'yi oraya taşımaktan geçmez. Dünyada finans açısından başkent olabilmiş, çok iyi yerlere gelmiş şehirlere baktığınız zaman, bunların BDDK benzeri kurumları ya da merkez bankalarını o şehirlere taşıyarak başarmadıklarını görürsünüz; daha şeffaf, daha iyi bir regülasyonla bunu yaptıklarını görürsünüz. O yüzden, bugün -maalesef- Türkiye'nin kamu kurumlarının, Türkiye'nin denetleyici ve düzenleyici kurumlarının İstanbul Finans Merkezi'ne taşınması ne İstanbul'u bir finans merkezi hâline getirir ne de bu konuda İstanbul'un Türkiye'nin bir cazibe merkezi olmasını sağlar.

Bizim bugün burada yapmamız gereken şey, Meclisimize, Cumhurbaşkanlığına, kamu kurum ve kuruluşlarına çok daha yakın bir şekilde çalışması gereken Merkez Bankası gibi, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu gibi kurumları Ankara'da tutmak, bunu siyasi iradeden bağımsız bir şekilde düzenlemek ve ondan sonra onlar işini yaparken, dolayısıyla fiyat istikrarını sağlarken, bankacılık piyasasını denetleyip düzenlerken onları serbest bırakmaktır. Onları finans merkezine taşımak ne Türkiye'nin problemlerini çözer ne de İstanbul'u bir finans merkezi hâline getirir diyorum, yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkürler. (İYİ Parti, CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)