GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN ?GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER? KISMININ 120'NCİ SIRASINDA YER ALAN ASGARİ ÜCRETİN ADALETSİZLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN (10/224) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİ?NİN ÖN GÖRÜŞMELERİNİN, GENEL KURULUN 28 MART 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:84
Tarih:28.03.2013

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, asgari ücretin problemleriyle ilgili verilen araştırma önergesinin lehinde söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, asgari ücret sadece işçiler için, çalışan için bir problem değildir. Aynı zamanda, işveren için de önemli bir problemdir. Dolayısıyla, Hükûmetin veya bizlerin tek pencereden bakarak bunu sadece işçilerle ilgili bir problem olarak görüp ve sadece onları dile getirmemiz yeterli değildir. İşvereni de rekabet alanında yükümlülüklerinden dolayı bazı sıkıntılara sürüklemektedir. Dolayısıyla, verilen bu önerge doğrultusunda her yönlü, ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik, verim açısından, bütün yönleriyle araştırılarak düzenli bir çalışma hayatının hem çalışan hem işveren açısından hem ülkedeki sosyal katmanlar arasındaki dengeyi sağlamak açısından düzgün politikanın oluşturulması için Meclisin bu yöndeki komisyonu kurarak Hükûmete tavsiyelerde bulunmasında fayda vardır diyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle sizlerle bilhassa son günleri de esas alarak paylaşmak istediğim çok önemli konular var. İstiklalin olmadığı bir ülkede istikbal hesaplarıyla meşgul olmak çok doğru da olmayabilir. Son günlerdeki gelişen, devlet ve millet hayatımızı çok yakından ilgilendiren konularla ilgili tarihe bir bakmak gerektiği kanaatini taşıyorum ve tarihin bir laboratuvar olduğuna inanıyorum. Tabii ki bu, görmek isteyenler, ders almak isteyenler içindir. Gündemde barış, çözüm, silah bırakma, teröristlerin sınır dışına gönderilmesi gibi birtakım konular var. Burada, tabii ki çok büyük kavram kargaşaları var. Kimin ne dediğini, kimin maksadının ne olduğunu ve bu maksadın ne kadar -iyi niyetli olanlar da dâhil- hasıl edilebileceğini bilen ve doğru öngören yok.

Değerli milletvekilleri, tarihten, Osmanlının son zamanlarından bugünkü, işte bu iyi niyet görüşmeleri, işte akil adamlar komisyonu ve birtakım, Sayın Başbakanın milletvekillerini toplayıp bölgelerine gitmeleri, ikna etmeleri için onları elçi olarak kullanması gibi, değerlendirmemiz gereken konular var.

Bunlara benzeyen tarihte ne var? Tarihte bunlara benzeyen Türkiye işgal edildiğinde sadaret makamının, sultanlığın çeşitli görevlerinde bulunan kişiler var ve bu kişilerin uyguladıkları, yapmak istedikleri, yaptıkları eylemler var ve bunların sonu var. Bakın, bunlardan birkaç tanesini size sayayım: Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi var, Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdülkadir var, İngiliz Muhipler Cemiyetinin casusu Sait Molla var, İngilizlerin maaşa bağladığı Miralay Sadık var, Ali Kemal var, Rıza Tevfik var, Konyalı Zeynelabidin var. Bunların buluşma yeri neresi olmuş ve bunlar ne yapmış, yaptıkları eylemin sonucunda nerede buluşmuşlar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bunlar, 13 Kasım 1922'de İstanbul'u terk etmek, İngilizlere sığınmak için İngiliz gemisinde bulunmuşlar.

Peki, bunlar ne gibi işlemler yapmışlar, ne gibi işlemlere önayak olmuşlar? Bakın, Kuvayımilliye'den rahatsız olan Mustafa Sabri, Şeyhülislamlık makamında ve Damat Ferit hükûmetlerinde görev yapmış, Mustafa Kemal'i görevden aldırmak için yaptığı müdahaleden dolayı teşekkür eden İngiliz Askerî Ataşesi Deeds'e teşekkür eden Mustafa Sabri, Kuvayımilliye önderlerini katletmeye çağıran Teali-i İslam Cemiyetinin bildirisini yazan adamdır. Yani, Mustafa Sabri'ye göre Kuvayımilliye bir sergüzeştçinin sarhoşlukla ilan ettiği bir fitnedir ve bu bildiri, Mustafa Sabri'nin kaleme aldığı bu bildiri Yunan uçaklarından Türk halkına atılmıştır.

Peki, bu bildiriyi Mustafa Sabri yazmış, o İngiliz gemisinde buluşan Dürrizade Abdullah Efendi kimdir? Dürrizade Abdullah Efendi, o zamanki şeyhülislamdır ve bu bildiriyi Kuvayimilliye karşı yayımlayan şeyhülislamdır, Damat Ferit Hükûmetinin şeyhülislamıdır. Ne olmuş neticesi? İngiliz gemisine sığınmış.

Örnek vermek istediğim 3'üncü kişi: 1'inci Damat Ferit Hükûmetinde Dâhiliye, 4'üncü Damat Ferit Hükûmetinde Sadaret Müşteşarlığı, 5'inci Hükûmette Konya Valisi gibi birtakım görevler yapan Cemal Bey vardır. Anadolu, yaptıklarından dolayı ona "Artin Cemal" adını takmıştır. Konya delegelerinin, Kuvayımilliye delegelerinin Sivas Kongresi'ne katılmasını engellemiş, hapishaneden çıkarıp silahlandırdığı eşkıya takımını milliyetçilerin üzerine göndermiştir, dikkat edin milliyetçilerin üzerine göndermiştir ve Mustafa Kemal Paşa'nın kendisini tutuklaması için Refet Bele'yi Konya'ya gönderdiğini duyunca Damat Ferit Hükûmetine sığınmıştır.

En önemlisine geliyorum. Hafız Mahmut vardır, Hürriyet ve İtilaf Partisinin Adana Şube Başkanıdır. Ferda dergisi, bir Fransız iş birlikçisi olduğu anlaşılan bu cahil adamın 16 Nisan 1920'de Memiş Paşa Camisi'nde verdiği vaazı yayımlayarak Fransız uşaklığına dinî bir mahiyet kazandırmak istemiştir. Hafız Mahmut, Fransız uşaklığına dinî bir mahiyet kazandırmak istemiştir.

Hafız vaazında diyor ki: "Kuvayımilliye yalandır, maskedir. Buna katiyen inanmayın. Bu heriflere inanmak cinnettir. Bunların hepsi yağmacı güruhudur. Mustafa Kemal dedikleri padişahın tardettiği ve idama mahkûm eylediği birisidir." İşte, bunların buluşma yeri İngiliz gemisi olmuştur.

Değerli milletvekilleri, bugün de efsunlu kelimelere, "çözüm", "silahların bırakılması", "barış" gibi birtakım kelimelere Sayın Başbakanın ne kadar inandığını ben merak ediyorum. Bir yandan barıştan bahsediliyor bir yandan baldıran zehri içmekten bahsediyor Sayın Başbakan. E, Sayın Başbakan, bu ne yaman bir çelişkidir! Eğer, barış ve çözüm varsa niye baldıran zehrinden bahsediyorsun? İşte, bütün bunlar doğru değerlendirilmelidir.

Değerli milletvekilli, Türk milleti ve devletine karşı yüzyıllardır sürdürülen vekaleten bir savaş vardır; bilerek kullanıyorum, vekaleten bir savaş vardır. PKK, ağababalarının adına vekaleten savaş sürdürmüştür Türkiye'de ve bu vekaleten sürdürülen savaşın asli failleri, feri failleri bugün ortaya çıkmıştır.

Hükûmetlerin birincil görevi vatandaşının mal ve can güvenliğini sağlamaktır. Vatandaşının canına, malına, ırzına tasallut etmiş bir örgütün suçlularını yakalayıp adalete teslim etmek yerine onların güven içerisinde sınır dışına çıkartılması gibi bir şeyi, resmî veya gayriresmî, görmezlikten gelerek veya kanun çıkartarak veya yetki tanıyarak hangi kamu görevlisi veya sivil yaparsa, bu Damat Ferit Hükûmetinin adamlarıdır onlar. Onların hiçbir farkı yoktur ve onlar belge, bilgi, bulgu, delil her neyle olursa olsun yarınlarda yargılanacaklardır. Hiç kimse, hangi görevde ve yetkide olursa olsun kanunlara aykırı talimatlar veremez ve uygulama yapamaz. Dolayısıyla, kamu görevlilerine, sivil vatandaşlara, herkese buradan uyarıda buluyorum.

Değerli milletvekilleri,  elbette ki analar ağlamasın, gözyaşı akmasın, kan dursun ama PKK silah bırakıp adalete teslim olmuyor, yurt dışına çıkıyor nefes alıyor. Dolayısıyla, böyle bir zulmeti hiçbir hükûmet kendisine vasıta kılamaz ama burada bir şey ortaya çıkmıştır: Hükûmet, teröristlerin, vekaleten savaşan PKK'nın ve PKK'nın sahiplerinin iş birlikçisi durumuna düşmüştür. Bugünkü yaptığı eylemler, Hükûmetin konuşmaları, görüşmeleri ve basına yansıyanlar Hükûmetin meşruiyetini yitirdiği anlamına gelmektedir. Bugünkü Hükûmet meşruiyetini yitirmiş bir Hükûmettir, bu uygulamalar Hükûmetin meşruiyetini yitirir.

Bu düşüncelerle önergenin doğru bir önerge olduğunu tekrar beyan ediyorum, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)