| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 06.12.2023 |
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izinsiz yolcu taşımaları ile taşıma haddinden fazla yolcu ve yük taşınmasının cezalarının artırımlı uygulanması ve idari yaptırımların caydırıcılığının artırılması amacıyla değişiklik yapılmasını öngören madde üzerine söz almış bulunuyorum.
Sadece bu madde üzerine kısaca konuşacak olursak cezai yaptırımlara gidilirken aslında denizlerin ve denizdeki yaşayan canlıların korunmasına yönelik herhangi bir etki değerlendirmesi yapılmadığını görmüş oluyoruz. Bu anlamda, canlı yaşamından yana bir tutum sergilenmediği de ortaya çıkmış oluyor. Bunla birlikte, denizcilik faaliyetiyle ilgili düzenlemelerin salt ticari kaygılarla yapılıyor olması uzun vadeli riskleri de beraberinde getirmektedir. Burada da iktidarın her alanda olduğu gibi ticari kaygılarının ön plana çıktığına bir kez daha şahit olmuş oluyoruz.
Kanun teklifinin tümüne baktığımızda ise zaten bu torba yasanın hukuksuzluğunun yanı sıra, vergi yükünü arttıran, yoksula vergi bindiren ama bununla beraber sermayeye ise vergi affı getiren, vergiden muafiyet sağlayan bir kanun teklifi olduğunu görüyoruz. Bu da bize açıkça iktidarın vergilere dair zihniyetini ortaya çıkardığını gösteriyor. Halka kâr sağlama yerine sermayeyi önceleyen, rant alanı açan ve gelir sağlamayı amaçlayan politikalarla da karşı karşıyayız bu durumda. Biz bunu sadece tabii ki denizcilik ve taşımacılık faaliyetlerinde, bununla ilgili politikalarda görmüyoruz, yerel yönetimlerde de en son örneklerini Sayıştay raporlarında açık seçik görmüş olduk.
Bakın, değerli milletvekilleri, toplam 1.393 belediye var ve bu belediyelerden yalnızca 161'i Sayıştay tarafından incelendi ve kayyum atanmış belediyelerden sadece Van Büyükşehir Belediyesi ve Mardin Büyükşehir Belediyesi hakkında rapor oluşturuldu. Kanunda hesap verme sorumluluğuyla mali saydamlığa katkı sağlamak üzere denetim, yargılama ve bunun gibi misyonları üstlenen Sayıştay Başkanlığının birçok belediyeye dair herhangi bir rapor oluşturmadığını, hatta bazılarıyla ilgili hiç inceleme bile başlatmadığını biliyoruz. Kayyum atanan belediyelerde tıpkı birçok AKP'li belediyede olduğu gibi, birbirine benzer bir şekilde, Kamu İhale Kanunu'ndan Belediye Kanunu'na, Çevre Kanunu'ndan İş Kanunu'na kadar birçok kanunda usule aykırılık, usulsüzlük ve tabii ki de yasa dışı işlemlerin olduğunu görüyoruz. Bakın, 3 başlıkta bu durum söz konusu: Birincisi, muhasebe kayıtlarının yapılmaması; alımların muhasebeleştirilmemesi ve hesaplamaların hatalı yapılması. Bu ne demek oluyor? Aslında, bu, bize onlarca belediyede aynı şekilde usulsüzlüklerin yapıldığını, halkın ekmeğinin yendiğini, ceplerinin boşaltıldığını, yolsuzluk yapıldığını ayan beyan ortaya sermektedir. Sadece 161 belediyede sonuç böyleyken geriye kalan, denetim yapılmayan, rapor çıkarılmayan belediyeler eğer incelenmiş olsa kim bilir karşımıza daha neler çıkacak. Bunlar sadece buz dağının görünen kısmı. Birçok yolsuzluk tespit edildi, bunlar Sayıştay raporlarında yerini aldı ancak tespit edilmesine rağmen Sayıştay raporlarında yerini almayan yine bazı usulsüzlükler ve kanuna aykırılıklar var ki bunlardan biri de Muş Belediyesine yapılan Sayıştay raporunda kendini gösteriyor. Örneğin, şöyle ki 5393 sayılı Kanun'un 14'üncü maddesinde "Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100 binin üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevi açmak zorundadır." ibaresi açık bir şekilde ortada ancak birçok belediye bu kanuna aykırılığı sürdürmeye devam ediyor; Muş Belediyesi de onlardan biri. Türkiye'de bahsi geçen, 100 bini aşkın nüfusu olan 215 tane belediye var ve bunlardan sadece 33 tanesinin sığınmaevi var. Hâl böyleyken, baktığımızda, geriye kalan bütün belediyeler yine kanuna aykırılık yapıyor ve sığınmaevlerini açmıyorlar. Muş Belediyesi için de aynı sorunun olduğunu söyledik. Böyle ciddi bir sorun varken bunun Sayıştay raporlarında yerini almamasını da soruyoruz.
Bunun yanı sıra şöyle bir mevzuyu da hatırlatmak gerekiyor: Yerel seçimlerin arifesinde bu durum, kadın haklarına nasıl yaklaşıldığını, yerel yönetimlerde kadınların haklarının nasıl sümen altı edildiğini de bize açıkça göstermekte. Son doksan üç yılda en fazla kadın belediye başkanı bulunan kürdistanda bu demokratik siyaset hakkını sürdürmek ve eşit temsiliyeti güçlendirmek için tüm kadınlara da çağrı yapıyoruz: Kadın özgürlük hareketine güç katmak üzere il, ilçe örgütlerimize adaylık başvurularınızı bekliyoruz diyorum ve direnen bütün kadınları selamladığımı bir kez daha aktarıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)