GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:31
Tarih:07.12.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelecek-Saadet Grubu adına, çok kapsamlı değişikler öngören kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Buraya çıkan her milletvekili arkadaşımız şu an görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin bir torba yasa olduğuna ve torba yasayla ilgili eleştirilerine dikkat buyurdular. Tabii, kanun yapma tekniği açısından çok sorunlu bir alan ve aslında bu, yasama faaliyetlerinin kalitesini ve ciddiyetini hatta Parlamentonun imajını zedeleyen bir şey. İktidar partisindeki milletvekili arkadaşlarla da konuştuğumuzda hep "Bu son olsun." diyorlar, inşallah bu son olur.

Biz Gelecek-Saadet Grubu olarak kanun teklifi içerisinde elbette çok olumlu bulduğumuz ama çok eleştiriye açık ve mutlaka düzeltilmesi gereken maddeler de olduğunu biliyoruz. Olumlu maddeler:

Öncelikle muhalefetin bayraktarlığını yaptığı ve iktidarın da sokağın sesine yanıt vererek çalışan emeklilerimizle ilgili olarak -ki 4 milyonu aşkın emekliyi ilgilendiren bir mesele- şu 5 bin TL'yi bu torba yasayla vermiş olmak bence yılın sonunda yaptığımız en güzel işlerden biri oldu, emeklilerimize hayırlı olsun diyorum.

Biraz önce kiralardan bahsedildi, bu kanun içerisinde de... Bence şu anda bu ülkenin en önemli sorunlarından bir tanesi barınma ve barınma sorunu neden ortaya çıktı meselesini inşallah bütçede daha detaylı konuşuruz. Enflasyon-faiz arasında kurulan yanlış denklem, o ekonomik çıkmazı oluşturan o büyük sebepler aslında bugün ülkede yaşadığımız barınma sorununun temelini oluşturuyor. Şu anda banka sigorta muamele vergisinde, BSMV'de muafiyetin bir konuta indirilmesini çok olumlu bir gelişme olarak görüyoruz.

Tabii, ülkemizde gelir adaletsizliğinin en önemli göstergelerinden bir tanesi sermayenin millî gelirden almış olduğu payın her geçen yıl sermaye lehine gelişiyor olması. Dolayısıyla burada banka ve finans kuruluşlarının 2024 ve 2025 kazançlarından elde ettikleri gelirlerin enflasyona tabi tutulmadan değerlendirilecek oluşu ülke ekonomisine de bir katkı sağlayacak, ki bu katkı yaklaşık 70 milyar TL'yi bulacak. Küçük de olsa gelir adaletsizliğinin düzeltilmesinde bir adım olarak görüyoruz.

Burada kaçakçılıkla ilgili mücadeleler var.

Finansal sıkıntıda olan işletmeler... Buraya bir parantez açmak istiyorum. Elbette Cumhurbaşkanımıza bir yetki veriliyor, sıkıntıda olan firmalar için iki yıl daha bu yeniden borç yapılanması konusunda Cumhurbaşkanımıza bir yetki veriliyor. 2019-2023 Temmuz ayı arasında, yaklaşık dört buçuk yıl içerisindeki bütün rakamları incelediğimizde şöyle bir tablo var elimizde: Dört buçuk yıl içerisinde borçlarından dolayı yapılanmaya giren firma sayısı 6 kat artmış; bunu bir yere not edelim. Peki, bu 6 kat artmış ama bu yapılanmaya giren şirketlerin maliyeti ülkeye ne olmuş? 5,5 milyar TL'den 142 milyar TL'ye ulaşmış. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, önümüzdeki dönemde bu şirketlerin bir zombi şirket yapısına dönüşeceklerinin ve operasyonel performanslarıyla bu yükü kapatamayacaklarının ve ekonomiye büyük yük olacaklarının, onun için de çok acilen ilgili bakanlıkların bu konuda tedbir alması gerektiğinin altını çiziyorum.

Tabii beş dakikam var; itirazlarımıza, eleştirilerimize geçmek istiyorum.

Bakın, kanun teklifinin birçok maddesinde Cumhurbaşkanlığı kararnamelerimiz var. Bu kararnameleri Anayasa Mahkememiz iptal etmiş ve şu anda bu kanun teklifiyle iptal edilen Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini biz kanunlaştırıyoruz. Peki, burada hepimizin bir ders alması gerekmez mi? Özellikle iktidar partisindeki arkadaşların, iktidar partisinde üst yönetimin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin sürekli Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemesi için bu konuda çok daha hassas çalışmasına ihtiyaç var yani ülkenin yürütme makamı ile Anayasa Mahkemesi kararlarından dolayı sürekli karşı karşıya kalmamalı.

Peki, bu kanun teklifinin birçok maddesinde Anayasa'ya aykırı olarak Cumhurbaşkanımızın yetkilerinin genişletildiğine dair maddelerimiz var mı veya bununla ilgili kuşkularımız var mı? Maalesef var; ben birkaç örneği heyetinize sunmak istiyorum.

Bakın, sporcu ücretlerinin vergilendirilmesinde 2023 sonuna, bu ayın sonuna kadar bir muafiyet vardı; bu, 2028'e kadar uzatılıyor. Burada herhangi bir problem yok, bunu onaylayacağız ve uzatılacak fakat ilginç olan şey şu: 2028 yılından sonra yani 29'uncu Dönemde bu Parlamentoya gelecek milletvekillerinin haklarını da biz Sayın Cumhurbaşkanımıza devrediyoruz, diyoruz ki 2028'den sonra bunu bir beş yıl daha siz uzatabilirsiniz. Bakın, bu, açıkça Anayasa'ya aykırı, onun için dikkat çekmek istedim.

Harçlar Kanunu'ndan ÖTV'ye, KDV Kanunu'na, gelir vergisine, gider vergisine -dediğimiz gibi- büyük bir torba yasa var ama ben burada KDV Kanunu'yla ilgili olarak bunun da Anayasa Mahkemesine götürüleceği endişemi dile getirmek istiyorum, iktidar partisinden çok az arkadaşımız var ama altını çizerek söyleyeyim. Bakın, herhangi bir konuda vergi koyma, kaldırma, değiştirme yetkisi bu yüce Meclisin, Parlamentonun görevi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın hiçbir maddesinde, hiçbir noktasında iade hakkını, kısmen veya tamamen kaldırma ve yeniden koyma yetkisini Sayın Cumhurbaşkanımıza mevcut Anayasa'mız vermiyor.

Yine, buradan hareketle ifade etmek istiyorum. Eğer biz, Anayasa'ya aykırı bir kanuni düzenleme yaparsak aynen Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde olduğu gibi yeniden bu mesele Anayasa Mahkemesine götürülecek. Dolayısıyla ben yasama, yürütme ve yargının Anayasa'dan aldığı görev, yetki ve sorumlulukları kullanması gerektiğinin ve birbirinin sınırlarını ihlal etmemesi gerektiğinin tekrar altını çizmek istiyorum. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesini yürütmeyle, Cumhurbaşkanımızla, Cumhurbaşkanını Parlamentoyla sürekli kavga eder hâle getiren ve çok şeyimizi alıp, zamanımızı alıp götüren bu uygulamalara tekrar dikkat çekmek istiyorum.

Burada ifade edildi şu yüzde 50 artı 1 meselesi. Yani bir kişi yurt dışında bir şirket kuracak, bu şirkete yüzde 50 artı 1 ortak olacak ve oradan bir kâr payı alacak. İlk bakışta oradan aldığı kârı Türkiye'ye getirip gelir vergisinden yüzde 50 muafiyet elde etmesi döviz kazandırıcı bir şey, elbette bunu destekleyebiliriz ama bizim bazı hikâyelerimiz var; "Reza Zarrab" diye bir rezalet var, "Sezgin Baran Korkmaz" diye bir zilleti yaşamış bu ülke. Bu kanun teklifine bakıldığında, orada elde edilen kârlarla ve Türkiye'ye transfer edilecek rakamlarla ilgili olarak bu para nasıl bir para, denetiminin nasıl yapılacağı bu teklifte yok. Onun için, ben, tekraren, gri liste sorunu hâlen devam eden bu ülkenin, bu ülkeye girecek o kâr paylarının çok ciddiyetle araştırılması ve tetkik edilmesi gerektiğine inanıyorum.

Ticaretin içinden gelen biri olarak... Bakın, şu anda, mevcut kanun teklifinde biz, döviz kazançlarını yüzde 40'a kadar vergilendireceğiz diyoruz. Şu anda Cumhurbaşkanımızın zaten bu vergilendirmeyi yüzde 30'a çıkarma hakkı var. Menkul kıymetler yabancı menkul kıymetlerse elde ettiğiniz geliri zaten Cumhurbaşkanımız yüzde 30'a kadar vergilendirebiliyor. Katılım bankası ya da klasik bankalarda döviz tevdiat hesaplarında, katılım hesaplarında paranız var; zaten bu yüzde 30'a kadar vergilendiriliyor. Bakın, şu anda bu yüzde 40'a çıkartılmak isteniyor. Azıcık ekonomi bilgisi olanın eğer parası, kazancı yüzde 40 vergilendirilecekse ne yapacak? Onu çekecek ve yastık altına koyacak. Ekonominin bu kadar dövize ihtiyacı olduğu bir dönemde bireysel yatırımcıların bu şekilde cezalandırılmaması lazım. Buna ilave olarak 30/6/2024'e kadar... Bakın, bir tarafta bireysel yatırımcı var, diyoruz ki: Kazancını yüzde 40'a kadar vergilendireceğiz. Diğer tarafta ise kur korumalı mevduatta şirketlere 30/6/2024'e kadar kurumlar vergisi istisnası getiriliyor ve "Cumhurbaşkanımız bunu uzatacak." deniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temurci.

SELİM TEMURCİ (Devamla) - Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; 2022 ve 2023 etki analizlerine baktığımızda, kurumlar vergisi muafiyetinin sadece kur korumalı mevduatta devlete maliyeti 80 milyar TL eğer 2024'e bu uzatılırsa ilave 20 milyar TL gelecek. En azından şu kur korumalı mevduat meselesini bu tekliften mutlaka çıkarmamız gerekiyor.

Son olarak... Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların huzur haklarıyla ilgili grup olarak dedik ki: Çift maaş meselesi bitsin; tek maaş, tek sorumluluk olsun. Ve ben, bununla ilgili olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda bir teklif verdim, kabul edilmedi. Ama Türkiye siyasetinin artık huzur hakkı, çift maaş meselesinden çıkması lazım. Aslında yasalarımız buna imkân tanımıyor ama özel şirketlerde; bir bakan yardımcısı gidiyor, bir yerde görev alabiliyor.

Bunları da inşallah Parlamentoda hallederiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)