Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 33 |
Tarih: | 12.12.2023 |
AK PARTİ GRUBU ADINA SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2024 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi kapsamında Dışişleri Bakanlığımıza bağlı Türk Akreditasyon Kurumu ve Avrupa Birliği Başkanlığı bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum.
TÜRKAK kurum ve kuruluşlarımıza akreditasyon sağlayarak, ulusal ve uluslararası tanınmayı mümkün kılarak ithalat ve ihracatta ticari güvenilirliği ve rekabet avantajını artırmaktadır. Bu kuruluşlar uluslararası düzeyde karşılık bularak Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde millî dış politikamızın icrasındaki bütün aktörlere önemli katkılarda bulunmaktadır.
AB Başkanlığımız ise Türkiye'nin üyeliğe hazırlanmasına yönelik çalışmaların yönlendirilmesi, izlenmesi ve koordinasyonu ile üyelik sonrası çalışmaların yürütülmesini sağlamaktadır.
Türkiye'nin AB süreci hâlihazırda üye olmuş, üyeliğe hazırlanan birçok ülkeden daha profesyonel ve kurumsal yürütülen bir süreçtir. Sonuçlarından bağımsız olarak söyleyebiliriz ki bugüne kadar bu alanda görev almış tüm bakanlarımız, tüm diplomatlarımız ve diğer bürokratlarımız belki de birçok Avrupa ülkesine örnek teşkil edecek bir tecrübeye sahiptir. Ülkemizin 1999'da adaylık süreci kesinleşmiş, 2001'deki ilk Katılım Ortaklığı Belgesi'yle müzakerelerin açılması için ön şart olan siyasi kriterlerin karşılanmasına yönelik uyum yasası paketleri Meclisimizden geçirilmiştir. Bu çerçevede 2001-2004 yılları arasında 8 uyum paketi ve 2 Anayasa paketi kabul edilmiştir. Yani Türkiye sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmiştir. Nihayetinde, 17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel Zirvesi'nde çıkan kararla siyasi kriterlerin karşılandığı belirtilerek 3 Ekim 2005'te müzakereler başlatılmıştır.
Değerli milletvekilleri, kırk bir sene boyunca neredeyse adım adım ilerleyen sürecin hızlanmasının AK PARTİ'nin iktidara geldiği dönemde olduğunu, Cumhurbaşkanımızın siyasi yasaklarına rağmen 3 Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra, aralıktaki Kopenhag Zirvesi'ne kadar, Avusturya haricindeki 14 AB üyesi ülkeyi ziyaret ederek sürecin ilerlemesi için gerçekleştirdiği diplomasi trafiğini unutanlara bir kez daha hatırlatmak isterim.
15 Temmuz 2016'da 251 vatandaşımızın şehit olduğu hain darbe girişimine Avrupa basınının taraflı yaklaşımı, Birlik ülkelerinin sessizliği, darbecilere karşı açılan davaların -tırnak işareti içerisinde söylüyorum- insan hakları ihlalleri çerçevesinde değerlendirildiği, yetmeyip darbeci hukukçulara aynı coğrafyanın başka bir uluslararası örgütünde insan hakları ödüllerinin verildiği süreç 2018 senesinde AB'yle müzakereleri durma noktasına getirmiştir.
2019 senesinden bugüne bazı olumlu gelişmeler yaşanmış olsa da Birliğin Güney Kıbrıs Rum kesimiyle ilgili "Birlik dayanışması" bahanesiyle sergilemiş olduğu taraflı tutum, Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmalarına ve PKK'nın Suriye'deki faaliyetlerine yönelik gerçekleştirilen operasyonlara verilen tepkiler, bazı AB ülkelerinin PKK-YPG/PYD ve FETÖ terör örgütleri mensuplarının iadesi ve bu ülkelerdeki faaliyetlerine karşı gereken reaksiyonları göstermemeleri, ilişkileri hem siyasi hem de toplumsal açıdan durma noktasına getirmiştir.
1998'den bugüne hazırlanan 25 raporun tamamında izlenen taraflı tutum, bu konudaki sorumluluklarını ilk günden itibaren tamamlamış ülkemiz kamuoyunda büyük hayal kırıklıkları oluşturmuştur. Türkiye'nin AB perspektifinin bir devlet politikası olarak hâlen devam ettiğini vurgulayarak şunu ifade etmek isterim: Türkiye, uyguladığı dış ve güvenlik politikalarının öz güveniyle uluslararası ilişkilerde "stratejik özerklik" dediğimiz noktaya gelmiş, kendi etki alanını herhangi bir uluslararası örgütün varlığına, söylemlerine ve prensiplerine bağlı kalmadan genişletmiş bir ülkedir. Son dönemde karşılaştığımız tüm çatışmalarda Türkiye'nin yapıcı misyonu, Birliğin artık ülkemiz konusunda daha vizyoner ve stratejik kararlar alması gerekliliğini doğurmaktadır. Birliğin, bazı ülkelerin çıkarlarına ve ihtiraslarına teslim olmadan anahtar ülke Türkiye'nin Birlik ilişkilerine katılım perspektifi temelinde ilerletmesinin ne kadar elzem olduğu ortadadır.
Değerli milletvekilleri, Avrupa ülkelerindeki yönetimler, Gazze'de 6 Ekimden beri insanlık adına yaşanan büyük bir utanca seyirci kalarak tarihin belki de en korkunç sayfalarına adlarını yazdırmaktadırlar. Bu yönetimler ve dolayısıyla AB, içine düştüğü stratejik körlükten sadece ve sadece Türkiye'nin desteği ve bakış açısıyla çıkabilir. Bize göre barış iki devletli çözümde gizlidir. Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırlarına sahip özgür bir Filistin, tüm coğrafyaya yapılan milyonluk gösteriler ispatlamıştır ki tüm dünyayı konsolide edecek tek cevaptır. Türkiye, bu bakış açısıyla altmış yedi gündür aktif, kararlı ve onurlu bir dış politika yürütmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız 38 liderle bire bir, 67 liderle telefonla görüşmüş, 6 uluslararası toplantıya katılmıştır. Yine, aynı misyonla Dışişleri Bakanımız 50'nin üzerinde buluşma gerçekleştirmiş, 7 uluslararası toplantıya katılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatılmıştır)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Avrupa'nın insanlık tarihi açısından tamamen sınıfta kaldığı bir dönemde Türkiye, muasır medeniyetler seviyesinin ne kadar üstünde olduğunu yürüttüğü dış politikayla tüm dünyaya bir kez daha ispatlamaktadır.
Son olarak, birileri bu çatı altında, cumhuriyetimizin 100'üncü yıl konuşmalarında, cumhuriyetimize yönelik asla kabul etmeyeceğimiz "yüz yıllık despotizm" kelimesini kullansa da birileri de bu söylemlere kulaklarını kapayarak sessiz kalsa da Recep Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşları içeride sessiz devrim niteliğindeki reformlarıyla, dışarıda ise yürüttüğü onurlu ve millî politikayla Türkiye Yüzyılı'nda cumhuriyetimizi, demokrasimizi, devletimizi ve en önemlisi, insanımızı yüceltmeye devam edecektir.
Değerli Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyor, 2024 bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)