GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:13.12.2023

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Devleti yönetenlerin kuruluş felsefesine bağlı olmayı bırakın devletin geleneğiyle derdi olduğunda yönetim krizinin çıkması kaçınılmazdır. Ne yazık ki mızrak artık çuvala sığmamaktadır. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrası cumhuriyetin tahrip edilmesi için demokrasimiz ve devletin ideolojik aygıtları kullanılmıştır. 16 Nisan mühürsüz referandumuyla Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal ve kurumsal birikimi parçalanmış, Yargıtay 3. Dairesinin Anayasa ve yüce Meclisimizi yok sayan kararıyla da tarihsel bir kırılmayla karşı karşıya kalınmıştır.

Bu tahribatın savunma politikalarımıza yansımasının zararları ise hayal bile edilemez. AKP-FETÖ prodüksiyonunun vizyona koyduğu kumpas davalarıyla yüzlerce general, amiral, subay ve astsubay tasfiye edilmiştir. Ergenekon ve Balyoz sürecinde TSK'nin insan gücü, bilgi birikimi ve tecrübesi âdeta sıfırlanmış, bir savaşta dahi kaybedemeyeceği birikim ve deneyimi o süreçte yok edilmiş ve millî güvenliğimiz tehlikeye atılmıştır.

Sayın milletvekilleri, her yurttaşın Hükûmetten beklentisi millî menfaatleri koruması, milletin refahı ve güvenliği ile devletin bekasını sağlayacak stratejiler ortaya koymasıdır. Bir ülkenin millî gücünü sahip olduğu siyasi, ekonomik, askerî, kültürel nüfuz, coğrafi, bilimsel ve teknolojik unsurların bileşkesi ifade eder. En zayıf millî güç unsurunuz kadar etkinsinizdir. Bu çerçevede, savunma sanayimizi de içeren gurur duyduğumuz askerî gücümüzün etkinliği, ekonomik ve siyasi gücümüzün etkinliğine dayanır. AKP dönemi nas eksenli ekonomi politikaları ekonomik krizi derinleştirmiş, dış politikamızdaki savrulmalar, tutarsız hamleler uluslararası arenadaki güvenilirlik ve caydırıcılığımızı, siyasi gücümüzü sekteye uğratmıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Birkaç örnek vermem gerekirse, örneğin, diplomatik üslupla bağdaşmayan "Bir gece ansızın gelebiliriz." naralarıyla sahte kabadayılık gösterileri yaparsanız gün gelir "Ben onu terör örgütlerine söylemiştim." diye kıvırırsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Yine, hatırlayacaksınız, 4 Ekimde Dışişleri Bakanı Irak ve Suriye'de PKK/YPG'ye ait bütün tesislerin meşru hedefimiz olduğunu belirterek üçüncü tarafların buralardan uzak durmasını tavsiye eden bir açıklama yapmıştı, aynı gün Millî Savunma Bakanı da Dışişleri Bakanının açıklamasını "üçüncü taraflar" ifadesini sansürleyerek tekrarlamıştı. Bu açıklamaların üzerinden yirmi dört saat geçmeden Türkiye Cumhuriyeti'ne ait SİHA, terörle mücadele faaliyeti esnasında ABD F-16'sıyla vuruldu. Önce inkâr ettiniz, Pentagon "Düşürdük." dedikten sonra kabul ettiniz. İnsansız hava aracımızın düşürülmesi ile insanlı bir savaş uçağımızın düşürülmesi arasında egemenlik haklarımızın ihlali bakımından hiçbir fark yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, bu vahim durumla alakalı ne tepki verdiniz? NATO nezdinde bu konuyu gündeme getirdiniz mi? Bu durum bizim açımızdan kabul edilemez. Suriye'de Rusya ve ABD'nin Türkiye'ye tehdit oluşturan PKK/YPG gibi terör örgütlerini desteklemeleri diplomatik girişimler ve caydırıcı hamlelerle önlenmeli, Suriye'nin toprak bütünlüğü savunulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, unutulmamalıdır ki milletin bağrından çıkan Silahlı Kuvvetlerimiz milletimizin göz bebeğidir. Her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış aziz vatanımızın jeostratejik konumu savunma hizmetlerinin önemini göstermektedir. Savunma, istihbarat ve dış politika karar alma ve uygulama süreçleri açısından karşılıklı etkileşim içerisinde olan disiplinlerdir ve savunma, her türlü siyasi rekabetin üstünde, iç siyasete malzeme edilmeden rant kapısı olarak görülmemesi gereken bir alandır.

Suriye'de on üç yıldır devam eden iç savaşın bedelini Suriye'yle birlikte en ağır şekilde ödeyen biziz. Rusya-Ukrayna savaşı 2'nci yılını dolduruyor, Kafkasya ve Orta Doğu'da yaşananlar, gelişmeler gösteriyor ki ülkemiz her türlü senaryoya hazırlıklı olmalıdır. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel gücü nitelikli personelle en üst düzeyde tutulmalı, modern harp silah araç ve gereçleriyle donatılmalı ve ordu siyasetin dışında tutulmalıdır. Hâl böyleyken siyasal iktidarın savunma sanayisi yatırımlarının kendi iktidarlarıyla başladığı izlenimini vermesi abesle iştigaldir. Savunma sanayisi projeleri bir günde doğmamıştır. Projelerde aslan payının, özellikle 1974'ten itibaren tüm cumhuriyet hükûmetlerine, ödediği vergilerle kaynak sağlayan halkımıza, kanlarıyla harekât konseptleri ve harekât ihtiyaçlarının belirlenmesine katkıda bulunan şehit ve gazilerimize ait olduğu unutulmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar) İktidar millî savunma projelerini parti içi meselesi gibi görmekten, haklı eleştirileri bile vatan hainliğiyle suçlamaktan vazgeçmelidir. Savunma sanayimiz siyaset üstü görülmeli, firma seçiminde "damat olma" kriteri yerine, rekabet tesis edilerek yeni projelerle daha ileri taşınmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

2022 döneminde onlarca yıllık emeğin ürünü olarak ASELSAN, BAYKAR, TUSAŞ ve ROKETSAN'ın gelirlerini en çok arttıran dünya çapındaki 100 şirket arasına girmesi gurur vericidir. Yerli şirketlerimiz desteklenmeye devam edilmeli; bir partiye değil, millete mal olmaları sağlanmalı ve sayıları verilecek desteklerle çoğaltılmalıdır.

AKP'nin tek adam rejiminin savunma sanayisine, askerî fabrikalara, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına ve OYAK'a olan ilgisi, kamuoyuna sunulduğu gibi, sadece "güçlü Türkiye güçlü ordu" hedefinden değil, yüksek rant içermesinden de kaynaklanmaktadır. Bunun somut örneklerinden biri de Tank Palet Fabrikamızdır.

Bunun yanında iktidar, millî tank projemiz ALTAY gibi çok önemli konularda başarısız olmuştur. AKP hükûmetleri Hava Kuvvetlerimizi çağın gerektirdiği modern uçaklarıyla teçhiz etmekte gösterdiği başarısızlığı Kara Kuvvetlerimize modern tanklar kazandırmakta da göstermektedir. AKP 1990'larda gündeme gelen, projesi 2000'lerde başlayan, millî gururumuz TCG ANADOLU gemisini, kendisinden öncekileri hiçe sayarak sahiplenmiştir. Geminin neden yirmi üç yılda hizmete girebildiğini sorgulatmayan AKP'nin iktidara geldiği dönemde Hava Kuvvetlerimizin envanterinde F-4, F-5 ve F-16'lardan oluşan 430'dan fazla muharip uçak varken şimdi bu sayı 270 civarındadır ve birçoğu uçuş saati bakımından ekonomik ömürlerinin sonundadır.

Bir başka konu da yapısal sorunlarımız. Personel temininde TSK başta olmak üzere tüm kamuda Atatürkçülük temel değer olarak kabul edilmeli, tarikat-cemaat eksenli anlayış terk edilmelidir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Kamuda mülakatı kaldırma sözü veren Hükûmeti, kuvvetlerin temin merkezi komutanlıklarınca oluşturulan mülakat komisyonlarından da elini çekmeye davet ediyoruz. Tecrübeli teknik personelimizin yurt dışına gidişini engellemek için gerekli tedbirler ivedilikle alınmalı, beyin göçünün önüne geçilerek tersine göçün önü açılmalıdır.

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası yapılan ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkinliği azaltan komuta yapısı değişiklikleri Deniz Kuvvetleri ile Sahil Güvenlik, Kara Kuvvetleri ile Jandarma arasındaki bağın kopartılması, askerî okulların kapatılması ve askerî yargı sisteminin kaldırılması hayati konulardır ve bu konularla ilgili tüm tarafların görüşü alınarak düzeltici adımlar süratle atılmalıdır. Unutmayın ki 1920'de işgal güçlerinin Sevr'le elde edemediklerini siz KHK marifetleriyle yaptınız, bu yanlıştan bir an önce dönmenizi tavsiye ediyoruz.

Yüreğimizi dağlayan bir diğer husus da özellikle terörle mücadelede yaralanan askerlerimizin hastaneye sevk esnasında veya hastanede şehit olmalarıdır. Türk ordusunun dünyaya örnek olan, harekât tecrübesine sahip güçlü askerî sağlık sistemini neden kaldırdınız? Yürüyen sistemi FETÖ'den arındırıp devam etmek varken neden yok ettiniz, doğrusu anlaşılır gibi değil.

Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline özlük hakları konusunda da bütüncül yaklaşan bir perspektifi ortaya koymak zorundayız. Emekli binbaşıların emekli/çalışan maaş oranı hiçbir asker ve sivil emekli memurda görülmeyen yüzde 41 oranına düşürülmüştür. Astsubaylara makam, görev tazminatı sözü verilmiş, yerine getirilmemiştir. 55 yaş üzeri çalışan emekli olan astsubaylara da kadrosuzluk tazminatı verilmedir. Terörle mücadelede en fazla şehit veren uzman çavuş camiasının kadro istekleri yerine getirilmelidir. Astlık, üstlük münasebetleri düzenlenmeli, TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği'nde adilane değişiklikler yapılmalıdır. Vatan savunmasında uzman çavuşlarımız kadar şehit verdiğimiz sözleşmeli erlerimizin çalışma koşulları iyileştirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ceylan, lütfen tamamlayın.

ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) - Sözlerimin sonunda bu sorunların çözümüne yönelik hiçbir düzenlemeyi içermeyen bu bütçeye "ret" oyu vereceğimizi beyan ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)