GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:37
Tarih:16.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul; partim DEM PARTİ adına Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşmamı yapacağım.

Sağlık bütçesinden bahsederken önce, tabii ki bütçe hakkını tanımlamak gerek. Bütçe hakkı, bütçe gelirlerinin nasıl elde edildiği, edilmesi gerektiği ve sonrasında nerede harcanacağı konusunda toplumun söz sahibi olmasıysa eğer bu bütçenin oluşturulmasında, pay edilmesinde de toplum dışsaldır yani önceki yasalarda olduğu gibi bu yasada da toplum esas alınmamıştır. Halklarımızın ihtiyaçları onlara sorulmadan merkezî olarak belirlenmiştir. Halklarımızın gerçek gereksinimleri veya tercihleri, beklentileri açığa çıkarılmamıştır. Bu bütçe aynı zamanda sınıf mücadelesinin bugün için kazananını işaret etmektedir. Burada kazanan sermayedir. Çünkü bu bütçe toplumsal kaynağın; işçiden, emekçiden dolaylı vergiler ve direkt ücretlerden alınan vergilerle oluşturulup sermaye ve iktidar çıkar gruplarına dağıtılacağının ve harcanacağının kararının somut ifadesidir ve bu yasa, çoğunluğu elinde bulunduran merkezî otoritenin tahakkümüyle topluma dayatılmaktadır, antidemokratiktir ve toplumsal meşruiyeti olmayan bir bütçedir, sermayenin iktidarının bütçesidir.

Sayın Bakan -kendileri yok- "Sağlıkta Dönüşüm Programı" adı altında uygulamaya koyduğumuz neoliberal sağlık politikalarıyla sağlık hizmetlerini piyasaya terk etmiş "paran kadar sağlık" anlayışını hâkim kılmış durumdasınız. İşsizlik ve yoksullukla mücadele eden milyonlarca yurttaş genel sağlık sigortası primlerini ödeyememekte, katkı, katılım payları nedeniyle kimi zaman ilaçlarını alamamakta, bu ortamda sağlık artık hak değil, parası olanın erişebildiği bir metaya dönüşmüş durumdadır.

Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla önce sağlık hizmetinden beklentileri yükselttiniz ve kışkırtılmış bir sağlık talebi yarattınız. Bugün beş dakikaya sıkıştırılmış muayene, sürekli uzayan randevu kuyrukları, hasta sevk sisteminin kaldırılması ve ikinci, üçüncü basamak hizmetlerinin artmış iş yükü ve hekimler üzerindeki performans baskısıyla sağlık sistemi sağlık çalışanlarının tüm çabalarına rağmen işleyemez durumda ve niteliksiz bir sağlık hizmeti söz konusu. Bir kişinin bir yıl içerisinde neredeyse 10 defa hastaneye başvurduğu bir şifasızlık hâli söz konusu ama siz bunu bir başarı öyküsü olarak tanımlıyorsunuz çünkü müşteriye dönüştürdüğünüz hasta var ve maalesef ki bu müşteri hiç de durumundan memnun değil; memnuniyetsizliğini sağlık çalışanlarına yöneltmekte ve sistemin aksaklıklarının sorumlusu olarak sağlık çalışanlarını görmekte. "Giderlerse gitsinler."e varan söylemler, itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve ortaya çıkan sağlıkta şiddet vakaları, hekime, sağlık çalışanına her gün sözlü ve fiilî saldırılar gerçekleşiyor ve gündemden hiçbir zaman düşmedi, siz ise son iki yıldır beyaz kod verilerini bile paylaşmaktan ve sağlıkta şiddet gerçekliğiyle yüzleşmekten kaçındınız. Türk Tabipleri Birliği sizden verileri açıklamanızı istediğinde cevap vermemeniz üzerine konuyu idare mahkemesine taşıdı; yine, defalarca sağlık emekçilerinin, hekimlerin sorunlarını paylaşmak, çözüm olanaklarını, önerilerini sunmak için randevu talebinde bulundu, cevap olmayı bırakın muhatap olmadınız. 100 binden fazla üyeye sahip ülkemizdeki tek hekim meslek örgütünü sağlık politikaları açısından biraz dikkate almış olsaydınız karşılaştığımız bugünkü sorunlar olmayacaktı. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin görevden alınması üzerine bir soruya cevaben paylaştığınız "tweet" ise çok talihsiz bir açıklama içermekte. Aynen "tweet"inizde dediğiniz gibi, Türk Tabipleri Birliği hekim hakları ve saygınlığı için verilen mücadelenin asıl yeridir ve Türk Tabipleri Birliği bunu yapmaktadır. Fakat sadece bunu yapınca hekimliğin değerlerini korumuş olmuyorsunuz, bir hekim aynı zamanda ülkedeki toplumsal sorunlara da duyarlı olmalı, demokrasiden, insan haklarından yana da tavır almalıdır; savaşa karşı söz kurabilmeli ve savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğu ve kimsenin reddedemeyeceği bu gerçekliği haykırabilmelidir. Mesleğin etik değerleri, bağımsızlığı ve özerkliği bunu gerektirir. Türk Tabipleri Birliği bu yaklaşımla hekimlerin sesidir ve susturulamaz. Tekrar belirtiyoruz, TTB Merkez Konseyinin görevden alınması kararı, sizin sözlerinizden de yine anlaşılmıştır ki hukuki değil siyasidir. Bakınız, bugün tüm antidemokratik tutumlar, özgürlüklerin kısıtlanması, meslek örgütüne yönelik baskılar, toplumsal memnuniyetsizlik, liyakatsiz yöneticiler, çalışma koşullarındaki zorluklar, ücret adaletsizliği, mobbing ve sağlıkta şiddet, beyin göçü olarak hekimlerin yönlerini yurt dışına dönmelerine neden olmuştur. 2023 yılı TTB verileriyle, hekimlerin yurt dışına gitmek için aldıkları iyi hâl belge sayısı en yüksek seviyesine ulaşmıştır.

Sayın Bakan, hekimleri ülkede tutamıyorsunuz. Peki, halkı sağlıklı tutabilmek için bir çabanız var mı? Bütçede sağlığa ayırdığınız düşük pay bunu aslında göstermekte. Bakanlığınızın 2024 yılı merkezî yönetim bütçesi içindeki payı yüzde 6,6; 732 milyar TL. Öncelikle, artmış gibi görünen bu miktarın enflasyon baskısıyla son iki yılda bu düzeye geldiğini, oransal olarak genel bütçe içindeki sağlığa ayrılan payın bir önceki yıllara göre yaklaşık olarak aynı kaldığını belirtmek isterim. Bu pay, prim ödemeksizin ülkede yaşayan herkesin sağlık hizmeti gereksinimini kamusal olarak karşılama hedefiyle uyumlu değil, zaten böyle bir derdiniz de yok. Eğer olsaydı genel bütçenin yüzde 15'inden daha düşük bir bütçeye sahip olmazdınız. OECD 2023 Sağlığa Bakış Raporu da ülke olarak sağlığa verdiğimiz önemi ortaya koymakta. OECD ülkelerinin sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 9,2; Türkiye'nin oranı ise 4,3'lerde kalmış durumda.

Aynı zamanda, her dönem bütçenin kullanımındaki tercihleriniz bölgesel eşitsizliklere neden olmakta ve bu sürekli olarak derinleşmekte. 2022 yılı Sağlık İstatistikleri Yıllığı'nıza baktığımızda, her dönem olduğu gibi yine bunu görebiliyoruz. Bebek ölüm hızlarında ve 5 yaş altı ölüm hızlarında Kürt illeri en yüksek oranlara sahip; İstanbul, Batı Marmara, Ege Bölgesi'yle kıyaslandığında ise bu oranlar 2 katından bile fazla. Bölgesel eşitsizlikleri yaratan en önemli nedenlerden biri de sağlık bilgisinin toplumsallaşmaması ve burada en önemli etken ana dilinde sağlık hizmeti alamıyor olmak.

Sayın Bakan... Sayın Bakan...

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Evet, dinliyoruz.

HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Ana dilinde sağlık en temel insan hakkıdır, insanları hastalanmadan önce sağlıklı tutmak ise sizin sorumluluğunuzdur. Bu bütçenin yüzde 28'i, yaklaşık 202 milyar lirası koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılmıştır; yüzde 70'i, 532 milyar lirası ise tedavi edici sağlık hizmetlerine; bu da koruyucu sağlık hizmetlerine verilen önemi göstermektedir. Bütçedeki Komisyon sunumunuzda "Sağlık sistemimiz şifa demektir." demiştiniz. Sağlığın burada "şifa" kelimesiyle tedavi edici özelliğini özellikle vurgulamadığınızı belirtmek isterim. Şifa hastalandıktan sonra iyileşmeyi ifade eden bir kavram; oysaki halkımızın hastalandıktan sonra iyileşmeye değil, hastalanmamaya ihtiyacı var ve onları hastalanmaktan korumak da sizin sorumluluğunuz altında ama maalesef bu işin yükü aile hekimlerinin üzerindedir. Aile hekimleri, enflasyonist ortamda ASM'lerin cari giderlerini dahi karşılayamaz, neredeyse kira giderlerini kendi ceplerinden karşılayacak noktaya gelmişlerdir. Kamuya ait olmayan binalarda hizmet üretmek zorunda kalan ASM'ler bina sahipleriyle yüz göz olmaktadır. Tekrar hatırlatıyoruz: Aile sağlığı merkezlerinin kira ve diğer giderleri kamu eliyle sağlanmalıdır; hemşire, ebe, güvenlik, temizlik çalışanlarına kadro verilmeli ve taşeronlaşmaya son verilmelidir. Aile sağlığı merkezleri teknik donanım ve ekipman için standardize edilmelidir. Aile hekimi başına düşen nüfusun dağılımı bölgesel bazda planlanmalı ve aile sağlığı merkezlerinin sayısı artırılmalıdır.

Sağlık bütçesinin 518 milyar lirasının ise tedavi edici hizmetlere ayrıldığını görüyoruz. Bu miktarın çoğunun doğrudan vatandaşa değmediği de gün gibi ortada; çalışan giderlerine, SGK prim giderlerine, şehir hastanelerinin kira ve hizmet bedellerine ayrılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

HEVEL BOZDAĞ (Devamla) - Mesela sadece şehir hastanelerinin kira giderleri yüzde 11'den fazla payı almaktadır. Bütçeyi yutan bu şehir hastaneleri herhangi bir tazminat ödenmeden kamulaştırılmalı, kamusal hizmet üretmelidir. Özel sektöre verilen teşvik ve kredilerden vazgeçilmelidir. Nitelikli yatak sayısı, yoğun bakım yatak sayıları, hemodiyaliz cihaz ve görüntüleme cihazları bakımından özel sektör neredeyse kamuyla yarışacak düzeyde ve bazılarında da geçmiş durumdadır. Toplam hasta iş yükü oranının yüzde 80'i kamu eliyle yürütülürken bu desteklerin ve bütçenin kamuya yatırıma çevrilmesi sağlanmalı, toplumun sağlık hakkı bir avuç sermayedarı zengin etme pahasına gasbedilmemelidir.

Bu hâliyle bu bütçe ezilenden, emekçiden, halklarımızdan yana bir bütçe değildir ve biz bu bütçeyi kabul etmiyoruz.

Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)