| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 16.12.2023 |
CHP GRUBU ADINA KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha sonra tekrar değineceğim ama iki makro sorunu paylaşmam gerekir. Birincisi, Türkiye'de sağlığa ayrılan pay çok yetersiz; ikincisi de özellikle Sağlık Bakanlığının bütçesinin dağıtımında sorunlar var. Ne söylemeye çalışıyorum? Biraz sayılardan yola çıkalım. OECD verilerine bakacak olursak Türkiye'de gayrisafi yurt içi hasıla üzerinden sağlığa ayrılan pay yalnızca yüzde 4,3; bunun 3,3'ü kamu kaynaklarıyla aktarılıyor. Bu oran Almanya'da yüzde 12,7; komşumuz Yunanistan'da ise yüzde 8,6. Dolayısıyla eğer biz sağlığı ciddiye alıyorsak ve "Sağlık en temel insan hakkıdır." derken samimiysek Sayın Bakan, öncelikle, bu oranın yüzde 8 -en az olmak üzere- yükseltilmesi gerekir. Bakın, OECD ülkeleri içerisinde bizden daha az pay ayıran 2 ülke var; Hindistan ve Endonezya; bu, Türkiye'nin ayıbıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, kamu kaynakları dediğimiz zaman, kamu kaynaklarından Sağlık Bakanlığı bütçesi de içinde olmak üzere toplam aktarılan payın oranı yüzde 10, OECD ortalamasında bu, yüzde 15; ivedi olarak bunu da artırmamız gerekir.
"Kamu" denilince de şöyle bir yanlış anlayış var: Kamu tamamen hükûmet harcamaları anlamına gelmiyor. Bakın, Türkiye'de kamu harcamaları toplam sağlık harcamaları içerisinde yüzde 76 civarında ama bunun merkezî devlet tarafından karşılananı yalnızca yüzde 31 -rakamlar TÜİK rakamları- geri kalanı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanıyor. O Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılananın ise yüzde 85'i primlerden oluşuyor. Dolayısıyla aslında "kamu kaynakları" dediğimizde Hükûmetin aktardığı kaynaktan daha çok özel harcamaları, hane halkı harcamalarını ve vatandaşın cebinden aktarmak zorunda kaldığı parayı söylüyoruz ki daha dün akşam, Sayın Bakan, ilaca yüzde 25 oranında bir zam yapmak zorunda kaldınız. Bu, göreceksiniz, zaten sağlık hizmetlerine erişmeye mecali zor yeten özellikle dar gelirli ve yoksullar açısından önemli bir sıkıntıyı tekrar karşımıza getirecek.
Şimdi, Sağlık Bakanlığı bütçesi yaklaşık 733 milyar, kamu harcamalarının yüzde 44'üne denk düşüyor ve genel bütçe içerisindeki oranı da yüzde 6,6. Sayın Bakan, bu çok yetersiz, bunu en az yüzde 10 düzeyine çıkarmak gerekir ki atama bekleyen sağlık çalışanları, refah düzeyi düşük sağlık çalışanları, hizmete erişemeyen toplum açısından onlara katkıda bulunabilelim.
Bu arada, tabii, bu bütçe içerisinde döner sermaye gelirleri yok, dolayısıyla Sayın Bakan eğer son konuşmada bize 2024 için SGK ile Bakanlık arasındaki global bütçe rakamının öngörüsünü de verirse memnun oluruz.
Bütçenin dağıtım tercihleri uygun değil, yanlış dedim. Neden? Bir: Koruyucu hizmetlere ayrılan pay çok düşük. Üstelik Plan ve Bütçede de söylemiştik Sayın Bakana, geçen yıl bütçesine göre bu düşük olan yüzde 27,6'lık oran geçen yıldan yüzde 1 daha azaltılmış. Değerli dostlar, eğer bir ülkede samimiyetle insanların sağlığını korumak istiyorsak, hastalanmasını önlemek istiyorsak önce koruyucu hizmetlere yatırım yapmamız gerekir. Siz bütçede koruyucu hizmetlerin payını azaltıp tedavi edici hizmetlere bu kaynağı aktarmaya çalışırsanız burada insanların sağlığı maalesef olumsuz etkilenir. Üstelik de burada Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle uzun yıllardır devam eden bir özel sektöre desteğinden de söz etmemiz gerekir, Sayın Bakan özel hastaneler konusunda çok bilgili. Bakın, 2002'den bu yana özel hastane sayısındaki artış yüzde 111, özel hastanelerdeki yatak sayısındaki artış yüzde 334. Buna karşın Sağlık Bakanlığı hastanelerinde yüzde 17'lik bir artış var, Sağlık Bakanlığı hasta yataklarında artışsa yüzde 47. Dolayısıyla özel sektöre ciddi bir kaynak aktarılan bir sistem maalesef karşımızda duruyor.
Ayrıca, kaynak dağıtımdaki sorunlardan bir tanesi de şehir hastaneleri. Ben şunu çok açıklıkla söyleyeyim: Şehir hastaneleri maalesef Sağlık Bakanlığı bütçesini rehin almış durumda. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledik. Sayın Bakan dedi ki: "27,5 milyar euro para aktaracağız." Bu paranın nasıl bir para olduğunu, büyüklüğünü sizlerin takdirine sunuyorum. Ve dedi ki Sayın Bakan: "Biz bunun oranını, rakamı aşağı çektik." Sayın Bakanım, ben Kalkınma Bakanlığının 2017 raporuna baktım, oradaki rakam da 30 milyar dolar. 27,5 milyar euro ile 30 milyar dolar -bu işlerden anlayanlar bilirler- hemen hemen aynı rakamlar, bir azalma görülmüyor maalesef. Üstelik şunu da söylemek zorundayım: Şu anda 2024 bütçesine koyduğunuz rakam yalnızca şehir hastaneleri için günde 229 milyon TL, gerçekten bu çok büyük bir pay.
Burada hemen şu rakamı verelim: Bakın, 2024 bütçesinde şehir hastaneleri için Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 11,4'ü ayrılmış durumda, 18 hastane için. Peki, geri kalan yüzde 88 ne için ayrılmış? Sayın Bakanın bize verdiği rakamlardan söz ediyorum. Geri kalan yüzde 88'in dağıtımını siz yapın; 977 hastane, 8.157 aile sağlığı merkezi, 973 toplum sağlığı merkezî, 3.393 acil yardım istasyonu diye gidiyor, ayrıca 852 bin sağlık çalışanının özlük haklarını da bu bütçeden karşılamak zorundasınız. Dolayısıyla, maalesef, şehir hastaneleri ciddi biçimde Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerinde yük oluşturuyor.
Bu arada, zaman darlığından Sayıştay raporlarındaki sıkıntılara değinmiyorum, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştuk, Sayın Bakanımız da kabul etti. Gerçekten özellikle hizmet bedelleri için öylesine büyük rakamlar ödeniyor ki şehir hastanelerinde, açık söyleyelim, bu artık utanç verici bir düzeye gelmiş durumdadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu yetersiz ve yanlış dağıtılmış Sağlık Bakanlığı bütçesinin bazı sonuçları var, yıllardır bu sonuçlar var, bu bütçede de aynı sonuçların yaşanması kaçınılmaz. Öncelikle birinci basamak kaderine terk ediliyor, bütçede aile sağlığı merkezleri yatırımlarına ilişkin çok az bir miktar var. Ben birkaç kez kendisine söyleme olanağı buldum, gerçekten de orayı desteklememiz gerekir. Ayrıca aile hekimlerine listede 3 binin üzerinde kişi bağlayarak doğru düzgün bir aile hekimliği sistemi yaratamazsınız. Bunun ivedilikle en az 2 binin altına düşürülmesi gerekir. Biliyorsunuz Adalet ve Kalkınma Partisinin on yıl önce yayınladığı hedefte 2023 yılı hedefi 2 bin kişiydi ama buna uymadınız, hedefi artırdınız artırdınız, şimdi de 2.700 kişi diyorsunuz. Oysa Türkiye'deki hekim sayısının bunu 2 binin altına çekmek için yeterli olduğunu Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana gösterdik.
Aile sağlığı merkezlerinde grup elemanları meselesi var, utanç verici bir süreç. Ben bunu birkaç defa dile getirdim. Değerli milletvekilleri, şöyle bir şey düşünün: Lisans mezunu bir hemşire, bir aile sağlığı merkezinde aile hekimine bağlı yarım gün ayda yalnızca 4 bin lira maaşla çalıştırılıyor; açık söyleyeyim, bu hepimizin utancıdır. Bunun önüne geçmek için Sağlık Bakanlığı bütçesi desteklenmeli, bütçeden birinci basamağa kaynak aktarımı yükseltilmeli ve aile hekimliği sistemi doğru düzgün kamucu bir sistem biçimine dönüştürülmeli.
Bu arada, güncellenmiş Covid aşılarının getirilememesi, hepatit A aşısı başta olmak üzere bazı aşılarda yaşanan sıkıntılar gibi sorunların varlığını da burada söylemem gerekir. HPV aşısı, geçen yıl söz vermiştiniz, hâlen gündeme gelemedi, onu da söylemem gerekir. Bütçenin koruyucu hizmetlere aktarılan payının düşüklüğünün yanı sıra tedavi hizmetlerini öncelemesi gerçekten üzerinde önemle durmamız gereken kavramlardan bir tanesi.
Bir başka önemli sorun sağlık çalışanları. Bakın, bu bütçeyle sağlık alanındaki eksik istihdamı çözemezsiniz. OECD ülkeleri içerisinde nüfus başına en düşük sağlık personelinin çalıştığı ülke açık ara Türkiye, oysa yetişmiş çok sayıda elemanımız var. Bize onlarca mesaj geliyor ebelerden, sağlık teknisyenlerinden, sağlık yönetimi mezunlarından; bu kişiler görev almayı bekliyorlar, iş bekliyorlar ve Sağlık Bakanlığının da bunlara ihtiyacı var ama bütçeye ödenek konulmadığı için, onlar önemsenmediği için bir türlü bu istihdam alanı maalesef gerçekleştirilemiyor. Sağlık çalışanları açısından ciddi bir refah düşüklüğü var, birçok sağlık çalışanı maalesef yoksulluk sınırının altında maaşla geçinmek zorunda. "Merkez Bankası Başkanı bile İstanbul'da ev bulamadığı için annesinin yanına taşınırken bizim sağlık çalışanlarımız ne yapsın?" diye hepinize sormak isterim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
İş yükü fazla; bu, iş memnuniyetini büyük ölçüde etkiliyor hatta bazı sağlık çalışanlarında ve hekimlerde artık "tükenmişlik" diye bir kavram var, şiddete zemin hazırlayan bir sağlık programı var, gelecek kaygısı var ve maalesef Sayın Cumhurbaşkanının "Giderlerse gitsinler." demesinin üzerinden geleceğini yurt dışında arayan hekim sayısında ciddi bir artış var. Rakamları söylemeyeceğim, hepiniz biliyorsunuz ama artık çok sayıda hekimin varlığı su götürmez. Ben geçen ay Berlin'de bir toplantıya katılmıştım, oradaki hekimler benim orada olduğumu duyunca bir toplantı düzenlediler ve gerçekten üzüntülerini, aslında Türkiye'de çalışmak istedikleri hâlde şiddet başta olmak üzere gelecek kaygıları nedeniyle kendilerine yurt dışında bir gelecek aramak zorunda kaldıklarını söylediler.
Bakın, dünyanın hiçbir yerinde sağlık çalışanlarının birinci talebi can güvenliği değildir ama Türkiye'de maalesef can güvenliği. Buradan bir kez daha Sayın Bakana çağrıda bulunuyorum: Gelin, sağlık alanındaki şu şiddet sorununu çözmek için birlikte geniş kapsamlı bir düzenleme yapalım çünkü Türkiye'nin buna ihtiyacı var.
Hastalar açısından bu bütçe sorunludur; finansal engeller var, randevu bulamama var, acil servislere yığılma var. Değerli milletvekilleri, dünyada nüfusundan daha fazla acil başvurusunun olduğu tek ülke Türkiye'dir. Bu sorunun en temel kaynağı sağlık sisteminin hastaların taleplerine yanıt vermekteki zorlanmasıdır. Ayrıca, Türkiye'de sağlık hizmetlerinin kalitesi düşüktür; bakın, ben söylemiyorum bunu, OECD söylüyor. OECD yalnızca Türkiye'deki sağlık hizmetleri açısından kalite düşüklüğüne ilişkin 2014'te bir kitap yayınlamıştır. Bir tek örnek vereyim; biliyorsunuz geçen hafta burada hepimizi çok üzen bir olay oldu, bir meslektaşımız kalp krizi geçirdi: Biliyor musunuz, kalp krizi geçirdikten sonra belli bir süre içerisinde sağ kalım oranının en düşük olduğu ülkelerden biri Türkiye'dir. Kaliteyle ilgili sorunlarımız olduğunu da söylemem gerekir. Bunlar bir araya geldiğinde maalesef tedavi edilebilir nedenlere bağlı ölümler ülkemizde çok yüksek. OECD verileri: Örneğin bizde yüz binde 113 olan bu rakam OECD'nin ortalamasında yüzde 75, Almanya'da ise yüzde 66'dır. Bir başka deyişle, önleyebileceğimiz ölümleri önleyemediğimiz için insanların erken ölmesine maalesef seyirci kalmak durumundayız.
İSHAK ŞAN (Adıyaman) - Kaç yılının verileri bunlar, kaç yılının?
KAYIHAN PALA (Devamla) - Zaman darlığından yanıt veremiyorum, isterseniz konuşuruz.
Bakın, sağlıklı kişiler açısından da problemler var. Ne gibi? Örneğin karşılanmamış aile planlaması ihtiyacı hâlen çok yüksek, üstelik son beş yılda arttı ve bu karşılanmayan aile planlaması ihtiyacı Suriyeli kadınlarda çok daha yüksek; burada ciddi bir problem var. Mamografi taraması bizde maalesef çok düşük, bebek ölüm hızı çok yüksek ve iller arasında ciddi bir eşitsizlik var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Pala, lütfen sözlerinizi tamamlayın.
KAYIHAN PALA (Devamla) - Bu da Türkiye'nin sağlık haritası. Sanırım hepimize bir şey söylüyor. Türkiye'nin bu sağlık haritasına baktığımızda -Sayın Bakan, size göstermiştim- eşitsizlikleri azaltmak için her birimizin yoğun çaba tüketmesi lazım. Sağlıkta Dönüşüm Programı, değerli milletvekilleri, iflas etmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu bütçe ne 85 milyon yurttaşın ne de 852 bin sağlık çalışanının -Sağlık Bakanlığında çalışan- ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzaktır. O yüzden sağlık bütçesini mutlaka artırmamız gerekir. Bizim ihtiyacımız, kamucu, eşit, ücretsiz ve nitelikli bir sağlık sistemidir. Gelin hep birlikte bu sağlık sistemini kuralım.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)