GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:17.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlamak isterdim ama iktidar bloku oldukça boş. Birazdan buraya gelecekler; bizim koyduğumuz şerhi dinlemeden, bu bütçedeki eksikliklere çektiğimiz dikkati dinlemeden, bu noktalara hiç bakmadan ellerini Antep Fıstık Müzesi'ndeki o robotlar gibi indirip kaldıracaklar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ TEMÜR (Giresun) - Dışarıda dinliyorlar televizyondan.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Nüfusun yüzde 10'unun kaderinin tartışıldığı bir yerde aramızdaki yaş ortalamasına baktığımızda 50-60, şu an üniversitelerde bulunan öğrencilerin iradesi, beyanı, ihtiyaçları bu Genel Kurul salonunda yok; Sayın Bakanın ekibine bakıyorum, orada da yok gibi görünüyor. Umuyorum ki Paris İlkeleri'ne uygun bir şekilde eğitim sendikalarının, öğrenci gruplarının, öğrenci düşünce gruplarının da dâhil edileceği, bu bütçenin tartışılacağı bir ortam bir şekilde bu ülkeye getirilebilir.

Bir de şunu eklemek istiyorum: Birazdan hani "evet" veya "hayır" şeklinde bu bütçeyi onaylayacaksınız ya, bu paraya "evet" diyeceksiniz ya, bunu konuşurken...

EMRE ÇALIŞKAN (Nevşehir) - Devam edin.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Sizden akıl alacak değilim. Akıl sizi kovalıyor, yakalayamıyor; o yüzden, ben sizden akıl alacak değilim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

EMRE ÇALIŞKAN (Nevşehir) - Siz devam edin konuşmanıza.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - 208 üniversitenin olduğu, 7 milyon öğrencinin olduğu bir ülkede siz 2 bin liralık KYK bursuna "evet" diyeceksiniz. Benim dün Amerika'daki yüksek güvenlikli cezaevlerini araştırırken yaptığım sunumda baktığım hücre fotoğrafını bugün KYK yurduyla karşılaştırdım, arada hiçbir fark göremedim. Siz burada, Meclisin içinde bir oturduğunuz makamlara bakın, bir de öğrencileri koyduğunuz yurtlara bakın, ondan sonra gelip burada elinizi, kolunuzu kaldırıp indirin, oradan bize laf atmaya başlayın.

Öğrencilerin ihtiyaçlarını Maslow'un ihtiyaç üçgeni içinde anlatmak istiyorum. İhtiyaç üçgenini biliyorsunuz Maslow'un; en altta en temel ihtiyaçlar, biyolojik ve fizyolojik ihtiyaçlar vardır. Bir kişinin yani bir öğrencinin, bir üniversite öğrencisinin akademik üretim yapabilmesi için, akademik bir verime ulaşabilmesi için hava, gıda, içecek, barınak, giyim, sıcaklık gibi bu çok temel -neredeyse evdeki her şeye yani bir yuvadan, bir mağaradan çıktıktan sonra edindiğimiz- kazanımların hepsine erişebileceği koşullara sahip olması gerekiyor ama şu anda bu Bakanlık bütçesi öğrencilerin, üniversite öğrencilerinin bu Maslow'un ihtiyaç üçgeninin en altında bulunan biyolojik ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılayacak koşullara sahip değildir.

Yine, öğrencilerin güvenlik ihtiyaçları vardır, kendilerini güvende hissetme, muhalif fikirlerini dile getirdiklerinde yargılanmama, okuldan atılmama, yurt dışına çıkış yasağı gibi prangalara maruz bırakılmama ihtiyaçları vardır ama bunu da göremiyoruz. Boğaziçi Üniversitesine atadığınız o kayyum rektörlerle aslında çok açık bir şekilde ortaya çıkan bir mesele var. Nedir bu? Üniversitenin iradesine saygı duymuyorsunuz, üniversitelerin muhalif zeminler olduğunu, muhalif alanlar olduğunu, özerk alanlar olduğunu kabul etmiyorsunuz. "Özerk" kelimesini duyunca zaten kendinizi kaybediyorsunuz. Bakın, kuzey ve doğu Suriye özerk yönetiminin olduğu bölgeleri işgal ettikten sonra orada Afrin, Cerablus, El Bab diye meslek yüksekokulları açtınız. Bugün gelirken fotoğraflara baktım meslek yüksekokullarında ne var diye, işte "Fakültemiz akademisyenleri ve öğrencileri ziyarete gittiler." demişsiniz; fakültenizin akademisyenleri de öğrencileri de yalnızca erkeklerden oluşuyor.

Yine, aynı şekilde, bakıyorum, ne yapmışsınız? Suriye Geçici Hükûmeti heyetini götürmüşsünüz, Antep'ten Afrin'e götürmüşsünüz. Suriye Geçici Hükûmeti nerede yaşıyor? Ankara Altındağ'da yaşıyor. Ankara Altındağ'daki tipleri alıp götürüp Afrin'de asimilasyon üniversitelerini, buraları devam ettirmek için kullanıyorsunuz.

Biliyorsunuz, özerk yönetimin olduğu yerlerde jineoloji çalışmaları yapılıyor. Birazdan, bu konuşmamı bitirdikten sonra Sayın Bakana "Jineolojî" dergisini hediye edeceğim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Belki Türkiye'deki üniversitelerde de bu jineoloji araştırmalarına konu olan, bu araştırmalarda kadının özgür bilincini açığa çıkaran yerden ilham alabilir ve Türkiye üniversitelerinde de böyle bir atılıma geçebilir.

Yine, Maslow üçgenine geri dönmek istiyorum. Öğrencilerin neye ihtiyacı var? Saygı duyma, saygı görme yani birinin onlara, onların varlığına, onların birey olarak haklarına saygı duyma ihtiyaçları var. Bunu görüyor muyuz? Hayır, göremiyoruz. Neden göremiyoruz? Çünkü yaratılmak istenen öğrenci tiplemesi ile istenen oy potansiyeli yani onlara oy verecek insan potansiyeli, insan profili aynı profil; sorgulamasın, eğitim sistemi içinde onu sorgulayacak verilere, edevatlara erişemeyeceği koşullar oluşsun, tamamen itaat etsin, biat etsin istiyorsunuz.

Şu an Türkiye'de yaklaşık olarak yarım milyon kolluk gücü var, bu yarım milyon kolluk gücünün büyükçe bir bölümü üniversite mezunu öğrencilerden oluşmaktadır. Çoğu sokağa çıkıp üniversite protestolarında kendi arkadaşlarını dövmek istemiyor, onlara cop vurmak istemiyor ama siz onları öyle bir koşula getiriyorsunuz ki, öyle bir duruma getiriyorsunuz ki çıkıp onların da taleplerini, onların da ihtiyaçlarını dillendiren arkadaşlarını dövebilecekleri, onlara saldırabilecekleri bir nefret hâline getiriyorsunuz. Bu üniversitelerden, az önce bahsettiğimiz 208 üniversiteden çıkan 7 milyon öğrenciden çıkardığınız şey de birbirine vuran, birbirine kıyan, birbirini mahveden insan profili çıkarmak.

Yine, aynı şekilde, biliyorsunuz, Türkiye'de üniversitelerde çeşitli dillerde eğitim veriliyor; bu eğitim dilleri arasında İngilizce var, Arapça var, Fransızca var, Almanca var ama Kürtçe yok. Neden yok? Bakın, işgal ettiğiniz yerlerde, Afrin'de dahi -ki burası Kürt bir yer- Kürtçe dilde eğitim yok. Ne var? Türkçe var, Arapça var, İngilizce var. Ben Kürtçe müfredat koyun demeyeceğim size, Kürtçe bir şey koyun demiyorum size; ne diyorum biliyor musunuz? Çekilin, işgalciliği bırakın, çekilin, Kürt topraklarından çekilin...

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - İşgalci değil Türkiye! "İşgalci" diyemezsin sen, "işgalci" diyemezsin!

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - ...asimilasyon üniversitelerini kapatın, Kürt'ün varlığına düşman bir şekilde oluşturduğunuz bu yerleri derhâl kapatın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Aynı zamanda, öğrencilerin sizden belli talepleri var, ne diyorlar? "Üniversitelere daha çok bütçe ayırın." diyorlar. En son ne zaman bir devlet üniversitesine gittiniz bilmiyorum, çoğunuzun çocuğu da muhtemelen o devlet üniversitelerine ayak basmamıştır.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Sizinkiler yurt dışında, sizinkiler hep yurt dışında.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Çoğu zaten Avrupa'da, Amerika'da paralı üniversitelerde okuyor.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Sizinkilere bir baksana, neredeler?

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - O yüzden bu ihtiyaca hâkim değilsiniz, hâkim olmadığınız şey hakkında da konuşmak konusunda çok yetkinsiniz. O yüzden ben size anlatacağım. Üniversiteler bina olarak, yapı olarak, akademik verim verebilecek bir yapıya sahip değildir. F-16 modernizasyonu için koşturduğunuz koridorlarda üniversitelere bütçe çıkarmak için koşturun. TEKNOFEST'lerde insanlara ölüm çağrısı yaptıracak...

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Söyleyene bak ya, söyleyene de bak ya! Kendine bak sen, kendine bak!

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - ...şekilde kendinizi örgütleyeceğinize, ölüm çağrıları yapacağınıza, insanlığın faydasına, insanlığın yararına olabilecek üretimler yapmaya çalışın, üniversiteleri buraya yönlendirin.

Birkaç gün önce AK PARTİ Grubundan bir hatip çıkıp burada gençliğe ayrılan bütçeden bahsediyordu ve orada yine İHA'dan, SİHA'dan bahsetmişti.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Ne oldu, rahatsız mı oldun?

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Gerçekten bir öğrencinin ihtiyacının ölüm mü olduğunu düşünüyorsunuz?

ALİ TEMÜR (Giresun) - Daha güzellerini yapacağız! Daha güzelleri yapılacak!

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Mesela, bir öğrenci her gün simit yese, her gün simit yese yine geçinemiyor, 2 bin lirayla. Simit yese okula gidemiyor, okula gitse simit yiyemiyor, üstüne kıyafet alamıyor. Yani ne diyorum? Üçgenin en altında kalıyor ve üçgende kendini tamamen yaratabileceği üst noktaya ulaşabilmek için önce saygı görecek; bilişsel ihtiyaçları var; bilgi, anlayış, merak, keşif, anlam, öngörülebilirlik. Nasıl yapacak bunları? Demokratik bir ortamda yapacak. Demokratik bir ortam yokken, demokratik bir üniversite yokken nasıl kendini gerçekleştirecek bu halk? İşte, o yüzden gidiyorlar.

Bakın, Boğaziçi Üniversitesi protestoları sırasında bu protestolara katılan öğrencilere bir sürü soruşturma açılmıştı, dava açılmıştı. Bu öğrencilerin çoğu yurt dışında burslar kazanmıştı, sizin koyduğunuz o yurt dışı çıkış yasakları sebebiyle gidememişlerdi.

Ama konuşmamı bitirirken gençlere seslenmek istiyorum: Çaresiz değilsiniz, örgütlü olabilirsiniz, DEM Gençlik Meclisine gelip örgütlenebilirsiniz. Bu siyasilerin sizin önünüze koyduğu, size pranga gibi taktığı sorunlardan kurtulabilirsiniz ve bunun ilk adımını 24 Aralıkta Diyarbakır'da yapacağımız kongremize katılarak, "..."(*) diyerek gerçekleştirebilirsiniz. Gelin, "DEM PARTİ" adı altında örgütlenin, DEM PARTİ Gençlik Meclisinde örgütlenin, bilinçlenin, kendinizi gerçekleştirin.

Genel Kurulu saygıyla selamlamıyorum, gençleri selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bozuk düzeni siz değiştireceksiniz, bu yamuk düzeni siz değiştireceksiniz, bu aklın kovalayıp yakalayamadıklarını siz göndereceksiniz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)